Ufuk SANDIK/NICE
Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 2004 01:48
1.5 milyar kişiyi televizyon ekranlarının başına toplayan Formula 1 yarışları, bugün dünyanın en çok izlenen motorsporlarının başında geliyor.
Henüz okula başlamamış çocuklar bile Formula 1 pilotlarını ve yarışan takımların ismini ezbere biliyor. Heyecan dolu bu yarışlarda 7’den 70’e herkes, taraftarı olduğu futbol takımı gibi bir F1 pilotunu destekliyor.
Motorsporlarında heyecanın en fazla yaşandığı, en hızlı pilotların en hızlı araçlarla yarıştığı Formula 1’de çok az sayıda insan, pilotların direksiyon başında neler hissettiğini biliyor. Ben o şanslı insanlardan biriyim... Çünkü geçen hafta sonu Fransız Rivierası’nda bulunan AGS F1 pilot okulunda, bu heyecanı yaşadım. Kendimi bir günlüğüne de olsa Formula 1 Grand Prix’inde yarışan pilotlar gibi, F1’de rekorlara imza atan şampiyon ‘Schumacher’ gibi hissettim.
Renault’nun 23 Eylül-3 Ekim 2004 tarihleri arasında düzenlediği Açık Kapı Festivali dahilinde Renault Yetkili Satış Noktaları’na gelen ziyaretçiler arasında yapılan çekiliş sonucunda F1 pilot okuluna gitmeye hak kazanan şanslı 12 kişiye ben de katıldım. Ünlü F1 pilotlarının da yetiştiği AGS F1 pilot okulunda teorik sürüş dersleri sonrasında F3 ve F1 araçlarını kullandım. Gün boyu süren ve Fransız pilotlar tarafından verilen eğitim sonrasında F3 ve F1 eğitim sertifikalarını aldım. F1 pilot okulunda sabah erken saatlerde başlayan eğitim öncesinde yanmaz yarış tulumlarımızı giydik. Açıkcası tulumları giyer giymez biranda havaya girdik, kendimizi yarışcı gibi hissetmeye başladık.
ADRENALİN
Eğitim salonunda Fransız pilotlar, ilk önce normal trafikte kullandığımız otomobillerden farklı özelliklere sahip olan F3 araçlarıyla ilgili bilgi verdiler. Araçların, fren, direksiyon ve şanzıman sistemlerini yakından tanıdıktan ve bu konuda herşey açıklığa kavuştuktan sonra sıra, pistin özelliklerine ve uyulması gereken kurallara geldi. Ne zaman fren yapılacağı, hangi virajın hangi vitesle ve nasıl dönüleceği, ağırlık transferi gibi bilgiler verildikten sonra, 440 kilogram ağırlığında 180 beygir gücünde motora sahip F3 araçlarıyla piste çıktık.
Dört kişilik gruplar halinde pistte turlarken, Fransız pilotlar da her virajda bulunan kameralarla, eğitime katılanların hareketlerini izleyerek not aldılar. 10 turdan sonra, pilotların yaptıkları yanlışlar ve doğruları anlatarak, sonrasındaki 10 turda nasıl hareket etmeleri gerektiği söylendi. Bütün bunlar öğleden sonra kullanacağımız 650 beygir gücündeki F1 aracını kullanabilmek, aslında ona hakim olmak ve yolda tutmak için gerekliydi. F3’teki başarı ve kazanılan tecrübe F1 kullanma hakkını kazanmamızı sağlayacaktı.
Öğle yemeği için verilen aranın ardından, F1 için eğitim salonundaki yerimizi aldık. Herkes heyecan içinde Fransız pilotların kimlerin F1 kullanmaya hak kazandığı açıklamasını beklemeye başladık. Ancak, eğitim salonundan heyecan içinde çıkan tek şanslı isim ben oldum. Çünkü güvenlik gerekçesiyle ben hariç kimseye F1 kullanma hakkı verilmedi. Ancak bana da 4 tur yerine 1 tur yapabileceğim söylendi. Fransız pilotlar, F1 kullanma hakkının verilmeyişinin nedenini ‘fren yapmayı bilmiyorsunuz’ şeklinde açıkladılar. Türk grubunun en önemli yanlışının ortak olmasının ilginç olduğunu söyleyerek, 650 beygir gücündeki F1 aracını güvenlik nedeniyle kullanamayacağımızı anlattılar.
F1 pilotlarının işi kolay değil
Tüm ekip olarak hayal kırıklığına uğramıştık. Ancak, ben oldukça heyecanlıydım. F1 aracının özelliklerini anlatan Fransız pilot, aracı kaldırmak için üç hakkım olduğunu, eğer bunu başaramazsam kullanma hakkımın kaybolacağını söyledi. Şaşkınlık içinde Fransız pilotu dinlerken, F1 aracını kaldırmanın ve kullanmanın hiç de kolay olmadığını öğrendim.
505 kilogram ağırlığındaki 650 beygir gücündeki V8 motorlu aracın, inanılmaz sert bir debriyaj pedalı var. Ben bunu takoz olarak tanımlıyorum. Debriyaja sonuna kadar bastıktan sonra, sert vites kolunu birinci vitese geçiriyorsunuz, sonra ise gaz pedalına basarak motorun belirli bir rölantiye gelmesini sağlıyorsunuz. Aracı harekete geçirmek için gereken rölanti motoru 5-6 bin devire çıkarıyor.
Fransız pilotun çık işaretiyle ayağımı milim milim debriyajdan çekerek, aracı harekete geçirdim. Acemilik, aracı yeterince tanıyamama gibi faktörlerin yanı sıra, Türk grubunun gözlerinin benim üstümde olmasının getirdiği baskı da işimi zorlaştırıyordu. Çünkü, herkes ‘Acaba ilk seferde hareket ettirebilecek mi?’ sorusunu soruyordu içinden... Ama, korktuğum olmadı ve ilk denememde F1 aracını hareket ettirdim ve pitten çıktım. Eğer debriyajdan ayağımı biranda kaldırsaydım, motoru stop ettirmem ya da patinaj çekmem içten bile değildi.
Pitten çıktıktan sonra işimin kolaylaştığını sanmayın, kemikli bir yapıya sahip vitesleri değiştirmek, direksiyona hakim olmak normal bir otomobilde olduğu gibi rahat değil. Ayrıca, altınızda 650 beygirlik bir araç var. Bu aracı dizginlemek için de önce sakin ve kararlı olmalısınız. Ve sonunda bütün bunları başarıp turu tamamladıktan sonra pite girdim. Araçtan inerken, Formula 1 pilotlarının işinin hiç de kolay olmadığını, Schumacher, Montoya’nın kazandıkları parayı sonuna kadar hakettiklerini düşündüm.
Ünlü pilotlar bu okulda yetişiyor
1968 yılında motorsporları hayranı mekanik Henri Julien tarafından kurulan AGS (Automobiles Gonfaronnaises Sportives) takımı, Formula Fransa, Formula Renault, Formula Renault Avrupa, F2, F3000 ve 1986-1991 tarihleri arasında F1 şampiyonalarında yarıştı. Jean-Claude Hrubon ise takımın otomobillerini hazırlıyordu. 1991 yılında F1’den çekilen takıma 1999’da işadamı Marcel Schoonmann ortak oldu ve 2000’de Henri Julien Onursal Başkan oldu. Takım F1’den çekildikten 1 yıl sonra ise başta F1 ve F3 olmak üzere çeşitli yarışlar için pilot ve sürüş eğitim programları sunmaya başladı. Mayıs 2002’de ise AGS ilk üst düzey F1 kursunu başlattı. Şimdiye kadar 16 bin kişiye çeşitli eğitim ve sürüş imkanı veren AGS bu alanda dünyada lider konumda bulunuyor. Okul yılda yaklaşık 2 bin kişiye eğitim veriyor.
AGS Formula 1 okulunda 7 adet Formula 1 aracı bulunuyor. 1986 ile 1991 yılları arasında F1 Dünya Şampiyonası’nda yarışmış AGS Marque araçların 2002 ve 2003 modelleriyle sürüş eğitimleri yapılıyor. Sadece 505 kilogram ağırlığındaki AGS Marque F1 araçları, 650 beygir gücünde V8 Cosworth motorlara sahipler. Karbon şasi ve frenlere sahip olan bu F1 araçları, 6 vitesli yarı otomatik şanzıman, Elektronik Çekiş Kontrolü gibi son teknoloji ürünü F1 sistemleriyle donatılmışlar. Ayrıca, 10 adet Opel-Lotus aracı ile de F3 sürüş eğitimleri veriliyor. 180 beygirlik motora sahip olan araçların ağırlığı ise sadece 440 kilogram.
AGS’nin yetiştirdiği pilotlar önemli başarılara da imza atmış. Bu pilotların isimleri, kazandıkları yarışlar ve başarıları ise şöyle:
1980 Richard Dallest Avrupa F2 yarışında 1’incilik ve Fransa F2 şampiyonluğu
1981 Richard Dallest, Fransa F2 şampiyonluğu
1982 Philippe Streiff, Fransa F2 şampiyonluğu
1983 Philippe Streiff, Fransa F2 şampiyonluğu
1987 Roberto Moreno, Avustralya F1 Grand Prix’sinde 6’ncılık
1987 Philippe Streiff, Meksika F1 Grand Prix’sinde 5’incilik
1989 Gabriele Tarquini, Meksika F1 Grand Prix’sinde 6’ncılık