Güncelleme Tarihi:
Derslerde düz çizgi, daire çizip harf yazmayı öğrenirken hep kulağım zil sesindeydi. Benim için teneffüs demek emzik emmek demekti. Tıpkı bir sigara tiryakisi gibi, her teneffüste koşarak tuvalete gidip cebimdeki emziği çıkartıp sırtımı kapıya dayayarak zil çalana kadar hiç ara vermeden emiyordum. Benim bulunduğum tuvalet bir türlü boşalmayınca diğer çocukların kapıya vurup “Hadi be çıksana artık!” diye bağırmalarına hiç aldırış etmez, emziğimden “cuk cuk cuk” diye sesler çıkartarak keyfini çıkarırdım. Her teneffüs birbirinin aynısıydı, bütün çocuklar bahçeye koşuyor, ben de emzik keyfi için doğruca tuvalete gidiyordum. Emzikle dostluğumun 2’nci sınıfın sonlarına doğru bitmesi kadınların aralarında düzenlediği bir oyun sayesinde oldu.
ALEX DE SOUZA
Cruzeiro Havalimanı’na bugün ve yarın hiçbir uçak inip kalkmayacaktı. Brezilya’da çok sayıda Cruzeiro adlı küçük merkezlerin bulunduğunu öğrenmiştim. Demek ki kesinlikle yanlış yere gelmiştim. (...) Ardından Burger King’in önüne geldim. Mönü fiyatlarına bakarken birisi sırtıma okkalı bir tokat indirdi ve “Vay babacım sen ne arıyorsun burada?” diye bağırdı. Arkamı dönüp baktığımda rüya gördüğümü sanıp öylece kalakaldım. Karşımdaki kişi Alex de Souza’nın ta kendisiydi. Birbirimize sarıldık ve gülmeye başladık. “Alex seni gökte ararken yerde buldum. Tam beş gündür sana ulaşmaya çalışıyorum” dedim. Alex’in verdiği yanıt, “Süleyman sen çok şanslı. Biz buraya hiç gelmiyoruz. Telefonuma Brezilya hattı almak isteyince buraya yönlendirdiler. O yüzden geldik ve seni gördük” oldu. Tekrar gülmeye başladık. Bunun üzerine Alex’e kısaca başıma gelenleri anlattım. Alex gittiğim yerleri duyunca gözlerinden yaş gelene kadar kahkahalarla güldü.
KRAVATI KİM GÖNDERDİ
Az sonra içeri şimdinin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, barış yanlısı Kürt lider olarak ünlenen
Kemal Burkay, dönemin DEP milletvekili Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve dönemin 15 DEP milletvekili, ardından da PKK’nın kurucularından olan Rıza Altun ve Abdullah Öcalan girdi. Toplantıda Öcalan’ın o garip haki elbiselerini çıkartıp ceket pantolon giydiği, hatta kravat taktığı dikkatimi çekti. Sonradan İsmet İmset bana Öcalan’a Vakko marka bu kravatı basın toplantısında takması için kendisinin getirdiğini ve bir gece önce ikili görüşmeleri sırasında verdiğini söyledi. Bir başka söylenti ise bu kravatı İsmet İmset aracılığıyla Turgut Özal’ın yolladığıydı. Hangisi gerçek bugün hâlâ bilemiyoruz.