Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2004 00:00
Türkiye’nin müzik festivali kavramı ile tanışması 2000 yazına rastlar. Açıkçası arkasına büyük sponsorlar almadan dev bütçelerin altına girmek, bilet ve
yemek gelirlerinden medet ummak; Türkiye gibi festival geleneği olmayan bir ülkede akıl kárı iş değildi.H2000, türlü talihsizliğe maruz kalıp, düşe kalka 3 yıl sürdürdü varlığını. Tuvaletlerdi, kapı girişiydi, fiyatlardı; sayısız eleştiriye hedef oldu. Ne sponsora ne festivalciye yaranabildi. Şimdi bakıyorum da; H2000 sayesinde bir dolu önemli ismi dinleme fırsatımız oldu. Bizim gruplar da belki o dönemde hayal bile edemeyecekleri ses ve ışık sistemleriyle tanıştılar. Hepsinden önemlisi festival nedir; ambiyansı, raconu nasıldır onu öğrendik.Sözün özü, bugün Rock İstanbul, Rock’n Coke gibi festivaller bu denli ilgi görüyor, organizasyonları Batı’daki örneklerini aratmıyorsa, bunda H2000’in cesareti ve iyi niyetinin payı büyüktür. Sadece tarihe not düşmek istedim.ROCK’N COKEGeçtiğimiz yıl ilki gerçekleşen ve övgü alan organizasyonuyla dikkat çeken Rock’n Coke, bu yıl daha başlamadan ‘Hiç rock’çı yok, hiç bomba isim yok’ diye eleştirilmeye başladı. Geçen yılki başarının beklentiyi yükseltmesinden midir, işin içinde Coca Cola’nın oluşundan mıdır, yoksa meyve veren ağaç mı taşlanmaktadır bilmiyorum. Lakin üçüncü şık, Türkiye özelinde akla daha yakın geliyor.Evet, Londra’daki bir festivalde Iggy & The Stooges ya da 50 Cent headliner (ana grup) olamayabilir. Ama her ülkenin beklentilerinin farklı olduğunu unutmamak gerekir. The Rasmus da, Iggy de, 50 Cent de Türkiye için doğru seçimdir. Zaten 50 bine varan izleyici sirkülasyonu ve 5 bin kampçı bunun en iyi kanıtı olmuştur.Rock’n Coke’un her yıl başarısını katlayarak artıracağına, bize daha büyük isimleri izleme fırsatı vereceğine eminim. (Gerçi U2 ya da Radiohead’i getirmezlerse bizimkilere yaranamayacaklar ama...)Bu tip uluslararası festivaller, müzikseverler için olduğu kadar bizim gruplar için de bulunmaz fırsat. İyi performans gösterdikleri, işleriyle dikkat çektikleri durumda yabancı menajerlerin ve organizatörlerin ilgilerini çekebilir; ilerde işlerine çok yarayacak kontaklar kurabilirler.BİZİMKİLERGelelim bizimkilerin sahnesine... Kargo festivalin açılış grubuydu. Tevellüt ve tecrübelerine karşın bu denli kötü bir saatte çıkmalarını, festivale son anda davet edilmelerine bağlayan grup bence yine de saat konusunda yanlış yaptı. Hal böyle olunca sahne performansları olumsuz etkilendi, vasattılar.Kurban ve Athena’nın sahnesi çok başarılıydı. Bunaltıcı sıcağa rağmen seyirciyi ateşlemeyi başardılar. Özellikle Kurban’dan gelecek için çok ümitliyim.Eski tüfekler Erkin Koray ve MFÖ de festivalcilerden hak ettikleri ilgiyi gördüler. Erkin Baba’nın 15 yıl önceki grubuyla sahne alması heyecan vericiydi. MFÖ’nün, co-headliner (ana grup altı) olarak sahne alması göğsümüzü kabarttı. Ancak Mazhar Alanson’un Iggy Pop’la yaşadıkları ve bunun basına yansıyış biçimi bence ‘ağır abi’lik raconuna uymadı. Bir de MFÖ’nün tüm konserleri birbirinin aynı olmayla başladı, buna da bir çözüm bulmak gerekiyor.Festivale özel bir konsept üreten tek isim Özlem Tekin’di. Ozz Projesi kapsamında kendi şarkılarının farklı düzenlemelerini icra etti. Kostümü, makyajı ve konseptiyle bir rock festivaline çok yakıştı yakışmasına ama keşke performans için biraz daha hazırlansalardı.BARIŞAROCKGeçtiğimiz yıl Amerika karşıtı bir platformda birleşerek Rock’n Coke’la aynı gün alternatif bir rock konseri yapan Barışarock’çılar, bu sene de tavırlarını sürdürdüler. Festivalde Coca Cola içmek yasaktı. Çevre bakkallar Coca Cola’yı gazete kağıdına sararak sattılar. Sık sık ‘Lütfen Coca Cola içmeyin’ anonsları yapıldı. Şimdi saygı gören politik bir duruşu bu kadar karikatürize etmenin anlamı var mı? Bush karşıtlığını Coca Cola düşmanlığına çevirmenin rock’a ya da barışa ne gibi bir katkısı olabilir?Hepsinden önemlisi Rock’n Coke’a gidenlerin Barışarock’ta çıkan grupları izlemeye hakkı yok mu sizce?
button