Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2004 00:00
Ülkesiyle arasını bozan o meşum cümleyi Tokyo Radyosu’nda söylüyor: ‘Bunlar muhteşem buluşlar!.. Amerika’ya ölüm!..’New York’taki 11 Eylül terör saldırısını selamlayan bu sözlerin sahibi kim?.. Bir zamanlar bütün dünyayı kendisine hayran bırakan, dünya satranç şampiyonu Amerikalı Bobby Fischer. İnanılmaz dibe vuruşun son çırpınışları. Şimdi Japonya’da, sınır dışı edilip, Amerika’ya verilsin mi, verilmesin mi tartışmalarının odağındaki adam.*Fischer altı yaşında. New York’ta Brooklyn’de ailesiyle birlikte. Ablası yaş günü nedeniyle, ona bir satranç tahtası armağan ediyor. 14 yaşında, Amerika satranç şampiyonluğunu kazanıyor. 20 yaşında, dünyanın en iyi beş satranç oyuncusu arasına giriyor. Tam bir deha!..Zekásı ölçüldüğünde, herkesi hayran bırakıyor. IQ 184!.. Ünlü fizikçi Einstein’la yarışıyor. Delilik ile dahilik arasında gidip geliyor. Bir İngiliz dünya satranç şampiyonunun söylediği bir sözde olduğu gibi aynen, ‘Satranç, delilere sağlık kazandıran bir oyundur.’Bir zamanlar o kadar popüler ve saygın ki, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, telefonda, yalvaran bir sesle ona sesleniyor:‘Ben, dünyanın en kötü satranç oyuncusu olarak, dünyanın en iyi oyuncusuyla mı konuşuyorum?..’*Soğuk savaş yılları. Reyjkavik’te dünya satranç şampiyonası düzenleniyor. Büyük rakip, Rus Boris Spasski. Ancak, Fischer şampiyonaya katılmayı geri çeviriyor. Kissinger, onu ikna için devreye giriyor. Çünkü, bir Amerikalı’nın bir Rus’a karşı galibiyeti, soğuk savaşın, o propaganda mücadelesinin en iyi silahlarından biri.CIA ve KGB Reyjkavik’te işbaşında!.. Karşılıklı olarak, her ikisi de, rakibin içtiği suya, oturduğu sandalyenin röntgenini çekmeye kadar, sinir harbine giriyor. Soğuk savaş atmosferi!..1972’de, 29 yaşında Reyjkavik’teki galibiyetini Amerika dışarıya karşı kullanıyor. Ne var ki, içerde tatsızlıklar da başlıyor. Hatta, danışmanları Başkan Nixon’a, onu Beyaz Saray’da kabul etmemesi için uyarıyor. Karşıdakini küçümseyen tavırlar, oyundaki galibiyeti bir ruh zaferine çevirme denemeleri, kendisini ülkesinin üstünde görme hastalığı!..*Rus Anatoli Karpov’la karşılaşmayı reddetmesi üzerine, 1975’te dünya şampiyonluğu unvanı elinden alınıyor. O da küsüyor ve California’da dini bir tarikata katılıyor. 1992’de ülkesiyle bağlarını kopartan bir adım daha atıyor. Diktatör ve insanlık suçlusu Miloseviç’in himayesinde, Yugoslavya’da eski rakibi Spasski ile yeniden karşılaşıyor.Washington çılgına dönüyor. Bir Amerikan vatandaşı, nasıl olur da, dünyanın lanetlediği bir diktatörün ülkesine gider, onun himayesinde satranç oynar?..Beyaz Saray ve Fischer karşılıklı silah çekiyor!.. Fischer, Miloseviç ve Hitler hayranı nutuklarla, Yahudi katliamının gerçekte olmadığını söylerken, Beyaz Saray, el altından basına sayfalarca raporlar sızdırıyor. Ne annesinin Sovyet ajanlığı kalıyor, ne babasının komünistliği!.. Tam intikam!..*Yugoslavya’dan Amerika’ya dönemeyen Fischer, önce Macaristan’a gidiyor, sonra Japonya’ya yerleşiyor. 2000 yılında, Tokyo’da evleniyor. Japon eşi Miyoko Watai, Fischer’in yıllar önce bir dünya sampiyonasında mat ettiği rakibi.11 Eylül Tokyo radyo konuşması bardağı taşırıyor. Terörü alkışlayan sözleri üzerine, Japon polisi pasaportuna el koyuyor. Hatta, Amerikan baskısıyla, onu ciddi hırpalıyor, dişlerini kırıyor, vücudunda yara bere izleri!..Tam o sırada, Seiko Japon saat firması, onu bir reklam filminde oynatmak üzere iken, Amerika yine devrede!.. Seiko, projeden vazgeçiyor.Japonya ise, onu ülkesine iade etmek üzere, Tokyo yakınlarında göçmen kampına kapatıyor. Eşi Japon olduğu için, bu o kadar kolay değil. Japonya’dan iltica talep ediyor. Olay Birleşmiş Milletler Mülteci Komisyonluğu’na yansıyor.61 yaşındaki Fischer şu anda göçmen kampında, kaderini bekliyor.Bir dehanın, bir şampiyonun kendi hatalarıyla inanılmaz düşüşü. Aynı zamanda, Amerika’ın çirkin yüzü!.. 32 kısım, tekmili birden!.. Şimdi gözler son sahnede!..
button