Güncelleme Tarihi:
Ömür GEDİK
Sam Rockwell’in başarılı performansıyla tek başına sırtladığı filmde ona Sam Mendes’in sesi eşlik ediyor.
Bir oyuncunun mükemmel performansı üzerine kurulu bir film varsa o da Ay’dır.
Tek başına olayı bitiren, yalnız, hasta bir adamın sancılarını mükemmel yansıtan Sam Rockwell’i bir kenara yazın. İzlerken bir oyuncu nasıl olur da canlandırdığı karakterin duygusunu izleyiciye geçirir diyeceksiniz.
DAVID BOWIE’NİN OĞLU
Son yıllarda izlediğim en iyi, en klostrofobik ve en hüzünlü bilimkurgulardan olan Ay’ın yönetmen koltuğunda David Bowie’nin oğlu Duncan Jones var.
Bowie’nin bilimkurguya merakı malum. Kendi hayal dünyasından çıkan ve bir rock yıldızına dönüşen Marslı Ziggy Stardust’ın albümlerinde sayısız bilimkurgu öğesine rastlamak mümkündü. Böyle bir babanın oğlunun bilimkurguya ilgi duymasına şaşırmamak gerek.
Jones bu ilk uzun metrajlı filminde 70’li yılların izleyici üzerinde derin izler bırakan, psikolojisini altüst eden bilimkurgularına selam duran bir çalışmaya imza atmış.
ROBOTLAR: HAL VE GERTY
Ay, dünyaya enerji sağlamak üzere yapılan bir çalışma için Ay’a gönderilen Sam Bell’in hazin öyküsünü anlatıyor.
Uzayda, üzerinde gülen ya da hüzünlü yüz ifadelerinden başka bir şey olmayan Gerty adlı bir robotla yaşayan adam figürü akla hemen Stanley Kubrick’in 2001: Bir Uzay Macerası (A Space Odyssey) filmini getiriyor.
Sam Mendes’in seslendirdiği Gerty, hem ses hem de görüntü anlamında HAL’e benziyor. Ama mavi ışıklı Gerty, kırmızı ışıklı Hal gibi kötücül bir robot değil. Oldukça duygusal. Sam’in haline üzüldüğünde üzerindeki yüzün kaşları aşağı iniveriyor.
İki film arasındaki benzerliklerden bir başkası da uzay görüntülerinin perdeye geldiği anlarda kulağa gelen klasik müzik.
Bu müzik Sam’in yalnızlığına mükemmel bir şekilde eşlik ediyor.
KLONUYLA KARŞI KARŞIYA
Ay, şu sıralar vizyona gelen pek çok filmde olduğu gibi enerji kaynaklarının tükenmekte olduğu yakın gelecekte geçiyor. Lunar Industries isimli şirket duruma çözüm olarak Ay’da bir uzay üssü kuruyor. Buradan elde edilen Hellium 3 gazı Dünya’ya getirilerek buradaki temiz enerjiyi sağlıyor.
Uzay üssünde Sam’e eşlik eden Gerty adlı bir robot var. Sam’in saçını kesiyor, kahvesini getiriyor, hüznüne ortak oluyor.
Sam’in dünyada kalan eşi ve küçük kızıyla olan ilişkisi bilgisayar ekranı üzerinden yürüyor. Sam, onlara kavuşacağı günü iple çekerken bir kaza geçiriyor ve hayatı, hayalleri bir anda altüst oluyor. Kaza yerine gittiğinde, yaralı bir şekilde kendisiyle karşılaşıyor. Klonuyla karşılaşan ve uzay üssünde onunla birlikte yaşamaya başlayan Sam, bu beklenmedik gelişmeden sonra hem kendisi, hem de Lunar’ın planlarıyla ilgili yeni şeyler keşfediyor.
Ay’ı diğer bilimkurgulardan ayıran, özel efektler yerine karakter dramasına ağırlık veriyor olması.
Uzay atmosferini başarıyla yansıtan film, bu özelliğini dramasına eşlik etmesi için kullanıyor. Büyük bölümü tek mekânda geçen film Sam ve klonunun aynı karede görüldüğü yerlerde görüntü açısından başarısını ortaya koyuyor. 5 milyon dolarlık mütevazı bir bütçeyle çekilen filmin görsel açıdan bu kadar doyurucu olması da ayrı bir başarı.
Filmdeki karakterin yaşadıklarının üzerimizde yarattığı psikolojik gerilime klostrofobik atmosfer de katkıda bulunuyor. Tek mekânda geçen film sanat yönetimi açısından da gayet kuvvetli.
Tüm bunların yanında insanın içini burkan bir insanlık dramı anlatıyor Ay.
Genç yönetmenin filmi bir taraftan bilimkurgu severlerin ruhunu okşarken diğer yandan bilimin ve teknolojinin insan üzerindeki etkilerini sorgulamamızı sağlıyor
Sam Rockwell’e dikkat
Ay’ın başarısında filmde iki ayrı karakteri canlandıran Sam Rockwell’in rolü büyük. Kısa süre önce de Herkesin Keyfi Yerinde (Everybody’s Fine) adlı filmde Robert DeNiro’nun oğlunu canlandıran Rockwell, önümüzdeki aylarda vizyonda olacak Iron Man 2’de de rol alıyor.