Gazeteci olan benim. Gazetecilerin peşinde olduğu da o... Benim, hiçbir zaman onun gibi insanların fotoğrafını çekmeye kendini adamamış bir gazeteci olarak soruya verecek bir cevabım yok, durumu açıklığa kavuşturmak yine ona düşüyor: ‘Bilmiyorum ki, üç kız, bir anne. Babaları yok, durumları iyi, elleri ayakları düzgün olunca, Türkiye’de böyle oluyor. Çalılıktaki komando şekline bürünen gazetecilerden kaçış yok. Ya odana kilitleyeceksin
kendini ya da benim müdanam yok diyerek ne yapıyorsan, devam edeceksin.’ ‘Peki’ diyorum, ‘Bu ülkede onca önemli iş yapan insanlar var, bazen onlardan daha çok sizin fotoğrafınızın çıkması rahatsız ediyor mu?’ Ettiğini söylüyor; ‘Gazeteyi açıyorum, Bush’un fotoğrafının altında benimki var, niye beni okusunlar? Ben halktan biriyim. Ama bunu halk da istiyor, eğitim seviyemiz düşük.’ Öyle ya da böyle; onlar, dünya jet-set’ine girmeyi başarmış ‘dul’ ve ‘güzel’ bir anneyle üç kızının maceraları dizisinin başrol oyuncuları olarak sık sık gazetelerde, dergilerde... Paparazzilerin (Böyle diyerek baştaki soruna da açıklık getiriyorum galiba) gözdesi, sarı saçı, mavi gözü, solaryumu ve estetiği bol bir dörtlü... Peki kim, Mermerci Ailesi’nin bu parçası?
Mesela okumaya istekli çocuklar yararına bir defile mi düzenlendi, antik kent Afrodisias kazılarına yardım mı gerekiyor, temiz deniz için mi toplanıldı, İstanbul’un ‘yüksek cemiyet hayatı’ o tarafa mı aktı, Ender Mermerci ya da kızları oradadır. Libya lideri Muammer Kaddafi’nin akrabası Tarek Kautini ile Hollandalı top model Lisa Van Goinga’nın Kızkulesi’ndeki kına gecesinde de vardırlar, Amerika’da Ermeni soykırım tasarılarına karşı lobi çalışmalarında da... ‘Giyimine düşkünlüğüyle’ tanınan Derin Mermerci, bir önceki gün Nişantaşı’nda kaç bin dolar harcadı, yazılmıştır. Sevgilisi Ralph Tezman’ın, Süzer Plaza’nın üst katındaki rezidanstan 3500 dolara daire kiraladığını da bilirsiniz.
Yosun (Mermerci) Reza,
Koç Lisesi’nden sonra Amerika’da Bryant College’da finans ve psikoloji eğitimi almış; yine Amerika’da Tansa ekonomi, Derin ise pazarlama okumuştur ama onların adının yanında meslekleri ya da yaptıkları iş değil, ‘sosyetik güzel’ yazar. Hep bir yerlerde bir şeyleri kutlamakta ya da alışveriş yapmaktadırlar sanki. Ya, Derin Mermerci’nin yakın bir arkadaşının düğününde giydiği, İtalyan modacı Roberto Cavalli tasarımı, dört milyarlık transparan elbise dillere düşer; ya Ender Mermerci’nin Amerika’da jet sosyeteye verdiği bir ‘muhteşem’ davet...
Onlar ayrıca, Paris-Match tarafından seçilen ‘giyim kuşama para harcarken limit tanımayan 14 kadın’dan birkaçı olarak, dergi sayfalarından gülümser. Ünlü derginin seçtiği kadınlardan sadece dördü Türk’tür, üçü Mermerciler... Dergiye göre ‘yüksek moda’, Tansa, Yosun ve Ender Mermerci ile Güneş Öztarakçı gibi, sayıları ancak 200’ü bulan bu kadınlar sayesinde ayakta kalır. Onlar dünyanın büyük modaevlerinin hatırlı müşterileri; tüm defilelerin davetlisidirler.
Ender Mermerci Amerika’nın en zengin on kadınından biri olarak anılan (Ama Mermerci’nin zaman zaman koluna işportadan çanta taktığını söylediği) Francine Le Frak’la yakın dost olmayı başarmasıyla da konuşulur. Amerika ve Avrupa’nın kontları, kontesleri, baronları ya da hiçbir şeyi değilse de sadece zenginleri arasındadır. Sık sık Amerika’da, jet sosyeteye davetler verir. Lobi çalışmalarından dolayı fahri konsolosluk teklifleri alır. Üst düzey yabancı konuklarını memleketinde de ağırlar.
Tabii anne Mermerci’ye zaman zaman sorulur, bu başarısını neye borçlu olduğu; ‘Bir formülü yok’ der: Mesafeli bir insandır. Çünkü babası ve eşi ona ‘Daima çitini uzak tut’ demiştir. Ölçülü ama aynı zamanda sempatiktir. Formül belki de budur. ‘Sosyete’nin ne olduğu’ sorusuna da ‘Türkiye’de yok’ cevabı verir. Kimin çantası Louis Vuitton’sa o sosyetedir diyecek hali yoktur. Yine de iki kişinin adını verir: Ferhunde Verdi ve Çiğdem Simavi. Bir ara Can Kıraç, ‘Bir sen varsın, bir de Ferhunde’ deyince çok mutlu olmuştur.
Ama dünya jet-set’ine dahil Ender Mermerci de olsa, ‘dul’ bir kadın olmanın sıkıntılarını yaşamaktan kurtulamayacaktır. Kocasının zamanında mini etek, şort giyemediğini kendi itiraf etmiştir ya, onun ölümünden sonra ilk mini etek giydiğinde ‘hımmmm’ bakışlarına maruz kalmıştır. Genç ve güzel bir kadındır, elbette sevgilileri de olmuş ama üç kız annesi bir kadın olarak, ‘ortalarda gezme’ uyarıları en çok ona gitmiştir. Yine de Flash Dance filminin oyuncularından Amerikalı yıldız Michael Nouri, eski basketbolcu Ali Akatlı’yla yaşadığı gibi ilişkileri yaşamaktan geri durmaz. Gerçi Nouri’yle ilgili ilk dedikodular çıktığında yalanlar: Kızlarıyla birlikte, içlerinde politika, iş ve sanat dünyasından çok sayıda ünlünün bulunduğu bir grupla Güney Fransa sahillerine tatile gittiğini ama böyle bir aşk yaşamadığını söyler. Hatta ‘İlle birini yakıştıracaklarsa, Jack Nicholson’a yakıştırsalardı’ der ama daha sonraki bir röportajında, iki yıl birlikte olduğu Nouri’den aldatıldığı için ayrıldığını açıklar.
KOÇLAR’IN GELİNİ
Mermerci Ailesi’nin Koçlar’la akrabalığını anlatmaya Vehbi Koç’un evliliğinden başlamak gerekir: Vehbi Bey’in evlendirildiği teyzesinin kızı Sadberk Hanım, Sadullah-Nadire Aktar çiftinin ikinci çocuğudur. Birinci çocuk ise Türkiye’de blucinde en eski ve rakipsiz kuruluş olarak bilinen Akfil Mensucat’ın kurucusu İhsan Mermerci’yle evlenen Adile Hanım. Bu Ankaralı geniş aile, Koçlar’la birlikte, Kınacılar, Çubukçular, Mermerciler gibi bölümleri kapsar. Ama ne Kınacılar kınayla ilgili bir iş yapmıştır, ne çubukçular çubukla... Sadece Çubukçular’ın dedelerinin ‘çubuk’ içmekten hoşlanan, pipo koleksiyonu sahibi insanlar olduğu bilinir. Mermerciler’in de mermerle ilgili bir iş yaptıkları duyulmamıştır. Ama İhsan Bey’in babası ‘Ankara eşrafından Mermercizade Ata Bey’ olarak bilinir.
Akfil, özellikle gençler ve genç kalanlar açısından tarihi bir öneme sahiptir Türkiye’de. Türk gençleri, oradan buradan buldukları beyaz branda kumaşlardan kendilerine jean elde etmeye çalışır ya da şanslı olanlara yurtdışından birileri kot pantolon getirirken, Akfil Türkiye’de ilk denim blucin kumaşı üretmeye başlar. Hatta daha sonraları bu üretimini ihraç ederek rekorlar kırar. Fabrika yönetimini babası İhsan Bey’den, kardeşleri Sadullah Sefa ve Ahmet Süha Mermerci ile birlikte devralan Mehmet Ata Mermerci, hayatının önemlice bir kısmını, kadınların gözdesi, zengin ve sportmen bir işadamı olarak yaşar. Şaşkınbakkal’daki evinden Bakırköy’deki fabrikaya su kayağıyla giden, kendi yaptığı denizaltı tüfekleriyle, kimselerin dalmadığı yerlere dalarak büyük
balık kovalayan Mermerci, 42 yaşındayken 20 yaşında, güzeller güzeli Ender’e rastlamasa, belki de hiç evlenmeyecektir.
Ender Hanım’ın güzelliği öyle böyle değil, tescillidir; aileleri sayesinde Mehmet Mermerci’yle tanışmadan önce bir güzellik yarışmasına katılıp üçüncü olmuştur. Avusturya Lisesi’nden sonra bir süre hosteslik yapan Ender Mermerci, evliliğiyle birlikte, Koç Ailesi’nin de gelini olmuştur. Sevgi Gönül Hürriyet’teki yazılarından birinde, ailedeki iki Ender’den biri olarak, ‘gelin Ender’ diye söz edecektir ondan; ‘teyzezadesinin hanımı.’
İşine çok bağlı olan Mehmet Bey, Türkiye’nin ilk gerçek liberallerinden biri olarak da tanınır. Sık sık kaleme aldığı düşüncelerini, çoğaltarak adreslere postalar yıllarca... Turgut Özal’ı da etkilediği söylenen bu görüşlerini, gazeteci-yazar Mehmet Barlas’ın editörlüğünde ‘Mektupla Liberallik’ adı altında bir kitapta toplamıştır. 1992 yılında genç yaşında kanserden ölmeden önce, ‘Türkiye’de işadamı yok, işadamı siyasi serbestlik, adalet, fırsat eşitliği ister, bizdekiler müteşebbis’ der. Robert Kolej ve Stanford Üniversitesi mezunudur; okumaya meraklı, sanata düşkün, Türk resmine çok yatırım yapmış bir işadamıdır. Eğitime de çok katkıda bulunmuş, okullar açmıştır. En çok yatırımı sanata ve çoğu sonradan daha da değerlenecek Boğaz’da yalılar, Emirgan sırtlarında araziler olmak üzere, emlağa yapmıştır. Sanayiciliğiyle birlikte bir emlak zenginidir yani. Şimdi eşi ve üç kızının hayatını hiç para sorunu olmadan yaşaması, eşinin dünyanın ‘giyime en fazla para harcayan’ kadınları arasına girmesi, New York ve Avrupa sosyetesine davetler verebilmesi, üç gün üç gece süren düğünler yapabilmesi, biraz da bundandır herhalde.
Ancak kendisi sağlığında tutumlu bir adamdır; hatta kimi arkadaşlarına göre hasis. Ender Mermerci, onca zenginliğe karşın, evin o zamanlar sınırlı bir bütçesi olduğunu, eşinin masraflar dışında fazla para vermediğini anlatmıştır. Zaten o günlerde gezip görülecek ya da ‘görünecek’ bu kadar fazla yer yoktur, bir giyilenin bir daha giyilmesi bu kadar ‘ayıp’ değildir. O günler için Ender Mermerci şöyle der bir röportajında: ‘Gençtim, markalara düşkündüm. Onun Louis Vuitton’u var, benim niye yok, derdim. Ama zamanla insan doyuyor. Şimdi pahalı kıyafetlerim için bana değer vereceklerse, vermesinler.’
TRİLYONLUK MİRAS KAVGASI
Mehmet Mermerci’nin ölümünden sonra, kardeşleri ve eşiyle çocukları arasında, miras yüzünden ihtilaf doğar. Ender Mermerci, şirket kárına kendilerini ortak etmemekle ve eşine ait kasayı boşaltmakla suçladığı kayınbiraderlerini mahkemeye verir. Eşinin ölümünden sonra, şirket yönetimini üstlenen iki kardeşin tasararrufları yüzünden hayat standartlarının düştüğünü de öne sürer. Tek geçim kaynakları hissedarı oldukları Akfil’in her yıl dağıtması gereken kár payıdır. Dava süresince maddi sıkıntısını aşmak için değerleri milyon dolarlarla ifade edilen Kuruçeşme, Tarabya kıyıları, Gökova gibi yerlerdeki arazilerinin bir kısmını satışa çıkaran Mermerci’nin arazi operasyonlarını, bugün işi de devretmiş olduğu büyük kızı Tansa yapar. Davayı onlar kazanır.
Sonra hayat bilindiği gibi devam eder... Yosun Mermerci’nin, Lübnan asıllı bir Fransız bankacı olan Oliver Reza ile geçen yaz gerçekleşen düğünü, üç gün, üç gece sürer. Koç ailesinin muhalefeti nedeniyle Ali Koç’la evlenemediği söylenen ablası Tansa ise yine Koç Holding’in eski yöneticilerinden Uğur Ekşioğlu’nun oğlu Can Ekşioğlu ile bundan beş altı ay sonra evlenir.
Bu hafta sonu tantanası süren, işte bu nikahın gecikmeli düğünüdür... Yalıda parti, Beylerbeyi Sarayı’nda 1700 kişilik düğün, haftasonu yabancı davetliler için Antalya’da tatil, sonra mavi yolculuk...