Sibel Arna / Fotoğraf: Emre Yunusoğlu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2013 00:00
Milli basketbolcu Seda Tekindağ geçirdiği trafik kazası sonrası uçurumun kıyısından döndüğünde 26 yaşındaydı. Üç yıldır hayata tutunma mücadelesi veriyor. “Yaşayamaz” dediler yaşadı. “Felç kalır” dediler ayağa kalktı. Hedefi Beyoğlu’nu baştan sona yürümek.
Seda Tekindağ Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi’nin en güzel, en alımlı oyuncularından biriydi. 15 yıllık basketbol geçmişinin 13 yılını Galatasaray, bir yılını Beşiktaş’ta tamamlamış 2010-11 sezonunda oynamak için Ceyhan Belediyespor’a transfer olmuştu.
Tarih 23 Ocak 2010’du...
Ceyhan Belediyespor’da basketbol oynuyordu. Bir gece önce erkek arkadaşıyla bir davete katılmış, biraz geç uyumuştu. Sabah antrenmana geç kalarak uyandı, hızlıca giyinip evden çıktılar, daha fazla geç kalmamak için kestirme yoldan hızla ilerledikleri sırada, tali yoldan dikkatsizce çıkan bir kamyonla çarpıştılar. Arabayı sevgilisi kullanıyordu ve çarpışma Seda’nın oturduğu tarafta gerçekleşmişti: “İşte o an hayatımın en zorlu süreci başladı. 37 gün yoğun bakımda kaldım, 40 gün sonra fizik tedavi olmaya başladım. Doktorlar tam çizgide olduğumu söylüyorlardı. Ölebilirdim de yaşabilirdim de… Yaşardım yaşamasına ama ayağa kalkmam mucizeydi.”
57 gün sonra fizik tedavi gördüğü hastanede komadan çıktı, kendine geldi. Hiçbir şey hatırlamıyordu, annesini bile tanımıyordu: “İnsan annesini tanımaz mı? Beyin travması geçiren kişilerde olurmuş. Yakın geçmişi hâlâ hatırlamıyorum. Beynimdeki kayıtlar Beşiktaş’a kadar. Adana günlerim hiç yok, ne sevgilimi, ne yaşadığım evi hatırlıyorum. 57’nci günün sonunda kasılmalarımı durdurmak için ellerime ve ayaklarıma bağlanan atellerden canımın çok yandığı sırada kol açma hareketi yaparken “Acıyor” diye mırıldanmışım. İlk o gün konuşmuşum.”
Tam beş ay yatmak zorunda kaldı Darüşşafaka’da… Fizik tedavi, hidroterapi, robot ve lokomat tedavileri gördü. En büyük psikolojik desteğiyse annesiydi: “Dördüncü ayın sonunda hâlâ doğru dürüst konuşamıyordum, yürüyemiyordum, kasılma nöbetlerim sürüyordu ama annemi hatırlamaya başladım. Aynı günlerde başladı kazayı kabullenmeme durumum... ‘Ben kaza yapmadım ki niye bu haldeyim’ deyip duruyordum. Anlatıyorlardı ama inanamıyordum, annem o kadar akıllı bir kadın ki inanmam için bana sürekli ilk günlerdeki halimin fotoğraflarını gösterdi. Bu sayede kazaya ve iyileştiğime ikna oldum.”
Darüşşafaka’daki tedavisinin günlüğü neredeyse 1000 lirayı buluyordu. Martta yattı, temmuzda tedavi oldu ve o kabarık faturayı arkadaşları sayesinde ödedi: “Benim için Suada’da büyük bir gece düzenlenmiş. Elde edilen tüm gelir tedavi masraflarımın karşılanmasında kullanılmış. Darüşşafaka’dan ayrıldıktan sonra görmediğim tedavi kalmadı diyebilirim. Ruhsal olarak toparlanmamda refleksoloji ve psikolog tedavisinin payı büyük. Bu tedavimi Psiko Akademi’nin kurucuları karşıladı. Son 7 aydır dengeyle ilgili tedavi görüyorum, 4 ay önce yardım almadan ayağa kalkmaya başladım. Yine kimseye tutunmadan 10 adım atabiliyorum. Ama düşmekten çok korkuyorum. Hayalim Beyoğlu’nu baştan sona yürüyebilmek. Koşmak, spora dönmek gibi ütopik dileklerim yok.”
MUCİZELERİN KIZIYDI
Seda Tekindağ geçirdiği kazadan önce dünyanın en neşeli kadınlarından biriydi. Kendi deyimiyle dünya yansa bir pulu yanmayan çeşit. O kendini mucizelerin kızı sanıyordu. Sporcularda kariyerin bitmesine sebep olan kıkırdak nakli ameliyatı olmasına rağmen, hâlâ oynuyordu hatta transfer bile olmuştu. Ve sonra bu kaza: “Uçurumun kenarı, depresyonun eşiği ne derseniz deyin. Ama döndüm işte. Yükseldim, indim, şimdi düz gidiyorum. Ama biliyorum ki tekrar yükseleceğim.”
Tekindağ’ın bundan sonrası için tek ideali mutlu olmak ve iyi bir işe sahip olmak. Ne işi derseniz? “Benden çok iyi sporcu menajeri olur” diyor, “Hem onların haklarını iyi savunurum hem de bir yaşam koçu gibi destek veririm.”
Peki aşk? Cevabı çok umutlu: “O iş enerji işi, hele bir yürümeyi öğreneyim, o da olacak biliyorum.”