HÜRRİYET BİLİM
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2002 01:39
Asırlık 1500 insandan çıkan sonuç: Uzun yaşayanlar, sanıldığından çok daha sağlıklılar ve yıpratıcı hastalıklarını son yıllarında yaşamaya başlıyorlar.
Doktor, gözlerini karşısında oturan ufak tefek kadının gözlerine dikti ve ona doğru eğilip, sesini biraz yükselterek, ‘Ne zaman doğdunuz?’ diye sordu. Yaşlı kadın, hafifçe geri çekildi. Doktorun daha önce söyleştiği iki kadının tersine, kulakları çok iyi işitiyordu.
‘28 Eylül, 1899,’ diye yanıtladı.
Doktor, ‘Demek üç yüzyıldır buradasınız. Bu müthiş bir şey. Sizce de müthiş değil mi?’ dedi.
Bayan, ‘Evet, bundan çok memnunum. Kendi başımın çaresine bakabildiğim için müteşekkirim,’ dedi. Incecik ellerini kucağında kenetlemiş, dimdik oturuyordu.
Doktor ‘Torunlarınızın torunları var mı?’ diye sordu.
Bayan, kararlı bir edayla, ‘Hiç evlenmedim. Bu işlere bulaşmak istemedim,’ dedi. Daha sonra geçmişteki anılarından ve tarihi olaylardan söz ettiler. .
Olay New York’ta geçiyordu ve doktor, Beth Israel Tıp Merkezi geriatri (yaşlılık bilimi) uzmanı ve Harvard Tıp Fakültesi asistanlarından Dr.Thomas T. Perls, karşısındaki de Mary Lavigne idi. Uzun zamandır 100 yaşında ve 100 yaşını aşmış insanlarla konuşuyor ve onların özelliklerini anlamaya çalışıyordu.
Doktor, yaşlı hanıma yüz yaşını devirenlerle ilgili araştırmasına katılmak isteyip istemeyeceğini sordu. Katılmak isterse, kendisinden bir DNA örneği alınacaktı, zeka düzeyini belirleyen bir teste katılması istenecekti (keskin bir zekaya sahip olduğu gün gibi ortadaydı!) Ve ona ayrıca araştırma için beynini bağışlama durumunda kalabileceğini belirtti. Bir de, yaşamakta olan en yakın akrabalarıyla tanışmak istiyordu.
Uzun yaşamın özellikleri
Dr.Perls’in son altı yıl içinde görüştüğü yüzlerce asırlık insan gibi, Mary Lavigne de sağlam belleği, hemen hemen kusursuz sağlığı ve nüktedanlığıyla, onu ve arkadaşlarını hayretler içinde bıraktı.
Her ne kadar davranışlarından hiç belli olmuyorsa da, Bayan Lavigne aslında kördü.
Kadınların tersine, araştırmaya katılan erkek deneklerin tümü de evliydi, ya da başlarından bir evlilik geçmişti. Gelgelelim, konuştuğu kadınların sayısı erkeklerin beş katından fazlaydı.
Dr. Perls ve ekibi dokuz yıl boyunca yüz yaşına gelmiş 1500 denekten sağlıkla ilgili veriler topladı. Söz konusu veriler ışığında, çok yaşlı insanlar konusunda yepyeni birtakım savlara ulaştılar.
Bu verilere göre, öncelikle bu kişiler sanıldığından çok daha sağlıklılar.
Yaşlılığın en yıpratıcı hastalıklarına genellikle yaşamlarının son birkaç yılında yakalanıyorlar.
Ve, hemen hemen tümü stresle başa çıkma ve
insanlarla uyum sağlama konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahipler.
Hiç evlenmemiş kadınlar bile hiç yalnız kalmıyor. Bunlar son derece esprili ve insan canlısı kişiler. Özünde mutlu ve iyimserler.
Uzun yaşam genleri
En önemli bulgu ise, Dr. Perls ve arkadaşlarının kısa bir süre once, bu insanların bu denli uzun yaşamalarına olanak tanıyan genlere sahip olduklarını ortaya koymaları oldu.
Dr. Perls ve ikisi de moleküler genetik uzmanı olan Dr. Louis M. Kunkel ile Dr. Annibale A. Puca’dan oluşan ekip, geçen Ağustos ayında yüz yaşına ulaşmış denekler üzerinde yaptıkları araştırmanın sonuçlarını kamuya duyurmuştu. Deneklerin DNA örneklerini inceleyen ekip, insanlardaki 23 çift kromozomdan biri olan 4 No’lu kromozomun minik bir uzantısının, uzun-ömür genleri içerebileceği görüşüne varmıştı.
Yaşamı uzatmanın bir yolu sağlıklı yaşanan yılların sayısını artırmaktan geçmekte.
Araştırmacıların kurduğu Centagenetix adlı şirket önümüzdeki yaza kalmadan bu geni belirlemeyi, daha sonra bu genlerin işlevini saptayıp, benzer etkiler yaratan ilaçlar geliştirmeyi umuyor.
Sadece genler etkili değil
Gelgelelim, Dr.Perls insanların ömrünü bu denli uzatan şeyin yalnızca genler olmadığını düşünüyor. Deneklerinin büyük bir bölümü çok sağlıklı bir yaşam sergiliyor. Sigara içmelerine, yağlı yiyeceklerle beslenmelerine karşın çok uzun yıllar yaşayan deneklere de rastlayan Dr.Perl, gerçekten de olağanüstü bir genetik yapıya sahip oldukları kanısını uyandıran kişilerin bu denekler olduğuna dikkat çekiyor.
Buna karşın, deneklerinin büyük bir çoğunluğu yaşamları boyunca sigara içmemişlerdi. Çok azı aşırı alkol tüketmekteydi. Belli bir beslenme düzeni uzun yaşamayı garanti etmiyordu ama oburluğun burada kesinlikle olumlu etkisinden söz etmek mümkün değildi.
Dr. Perls düzenli bir yaşamın tek başına yeterli olamayacağına inanıyor ve doğru beslense, bol egzersiz yapsa, stresten uzak dursa ve kilo almasa bile, bir kişinin kolay kolay 100 yaşına gelemeyeceğini savunuyor.
Yüz yaşındaki deneklerin sağlıkla ilgili geçmişleri, aşırı uzun bir yaşam süresine sahip olanların üç gruba ayrıldıklarını gösteriyor: Bunların
%40’ı, onyıllarca süreğen hastalıklarla yaşayan ‘ayakta kalabilenler’,
%40’ı hastalıklarını 80’li yaşlarının ortalarınadek erteleyen ‘gecikmeliler’,
%20’si de yaşa bağlı hastalıklarını 100 yaşını devirdikten sonra yaşayan ‘kaçaklar’ oluşturuyor.
Çok kısa bir süre öncesine dek, yüz yaşını devirenlerin sayısı çok azdı. Günümüzde ABD’de yüz yaşında, ya da yüz yaşını geçkin yaklaşık 50 bin kişi olduğu belirtiliyor. 2050 yılına gelindiğinde bu sayının 800 bin, hatta bir milyona ulaşması bekleniyor.
Kalıtsal yönü var
Araştırma sonuçları, yüz yaşındaki kadınlarla ilgili kimi ilginç istatistiksel bilgiler de veriyor. Beş denekten bir tanesi 40 yaşından sonra en az bir doğum yapmıştı. Tüm ülke nüfusu söz konusu olduğunda, kırkından sonra doğum yapan kadınların oranı yalnızca %5 kadar. Dr.Perls yaşamı uzatanın yalnızca çocuk doğurmak olmadığına, ancak geç yaşta anne olmanın bunda bir payı olduğuna dikkat çekiyor.
Dr. Perls’in karşılaştığı yüz yaşını geçkin kişilerin sayıları arttıkça, uzun yaşamın kalıtımsal olabileceği görüşü de giderek ağırlık kazandı. 1998 yılına gelindiğinde, Dr. Perls yüz yaşını geçkin bir kardeşi olan kişinin en az 91 yıl yaşama olasılığının, diğerlerine kıyasla dört buçuk kat daha fazla olduğunu ortaya koymaya yetecek sayıda kanıt toplamıştı. Bunu bu yıl daha da ayrıntılı bir biçimde incelediğinde, kardeşin erkek olması durumunda 100 yaşına ulaşma olasılığı 17, kız olması durumunda ise 8 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Dost canlısı
Moleküler genetik uzmanı Dr. Kunkel’e göre, tüm bunların altında genetik bir şey olduğu kesindi. Sonunda Dr. Kunkel, Dr. Puca ile birlikte, 137 aileden 303 kişinin kromozomlarını inceledi. Her ailede en az bir kişi 98 yaşında, ya da daha yaşlıydı; ötekiler en az 90 yaşında idiler. Bu ailelerde Kromozom 4 üzerinde bir uzantı göze çarpmaktaydı; Kromozom 2 üzerindeki bir başka uzantı da, çok güçlü olmasa bile, adaylar arasındaydı. Centagenetix şirketi şimdi bu araştırmayı daha çok denek üzerinde yineleyerek, yaşam süresini etkileyebilecek gen ya da genleri incelemeyi tasarlıyor.
Gen araştırması incelemenin odak noktasını oluşturmakla birlikte, Dr.Perls kimi farklı konulara da el atmayı düşünüyor. Söz gelimi, bireyin yaşlılıkta bellek yitimini engelleyen ‘bilişsel bir rezerv’ oluşturabileceği yönündeki kuramı incelemeyi tasarlıyor. Testlerde herhangi bir bunama belirtisi saptanmayan 103 yaşındaki bir adamın ölümünden sonra beyni incelendiğinde Alzheimer’e özgü ölü hücrelere tanık olunduğuna dikkat çekiyor.
Dr. Perls uzun ömürlüleri ruhsal açıdan da incelemeyi, tinsellik, iyimserlik, nüktedanlık, ekonomik güvence, stresle baş edebilme yeteneği ve dost canlısı olmak gibi özelliklerin ömrü nasıl uzatabileceğini su yüzüne çıkartmayı amaçlıyor.
Sonuçta, yaşamı uzatmanın bir yolu sağlıklı yaşanan yılların sayısını arttırmaktan geçmekte. ‘Yüz yaşına dek yaşayamazsak da, en azından onlar gibi davranıp, hastalıklı olarak geçireceğimiz dönemi yaşamımızın sonlarına ertelemeye çalışabiliriz,’ diyor araştırmacı..