"Biletim hiç bir zaman tek yöne kesilmemiÅŸ"

Güncelleme Tarihi:

Biletim hiç bir zaman tek yöne kesilmemiş
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2010 12:07

Fox TV’de hafta içi her gün, ana haber öncesinde yayınlanan ‘Deniz Yıldızı’ dizisinde canlandırdığı ‘Özgür’ karakteriyle kızların ilgiyle takip ettiği, başarılı performansıyla da dikkatleri çekerek adından söz ettiren Tuan’la meraklıları için yaptığımız röportaj… Çok genç yaşına rağmen yaptıklarını okuyunca şaşıracaksınız.

Haberin Devamı

'Deniz Yıldızı’ dizisine ‘Özgür’ karakteriyle dahil olmanız nasıl gerçekleşti? Oyunculuk nasıl başladı? Çünkü öncesinde yönetmen yardımcılığı deneyiminiz var.

1990-1991 yılları arasında henüz özel kanalların ve dizilerin olmadığı yıllarda ablam TRT döneminde ‘Aile Bağları’ adlı dizide evin küçük kızını oynuyordu. Eskiden dizi çekmek şimdiki kadar kısa sürmezdi. O dönem 7 bölümlük dizi yaklaşık 1 senede çekildi. Ben de bulduğum her fırsatta soluğu onların setinde alır, hep onlardan biri gibi olmayı hayal ederdim. Çünkü Yeşilçam’ın en önemli isimleri bu diziye dahildi. Nurhan Nur, Asuman Arsan, Eşref Kolçak, Mahmut Hekimoğlu, Cezmi Baskın ve Meral Zeren bu dizinin temel taşlarıydı. Sık sık onlarla bir araya gelir, oyunculuğun onlara ne ifade ettiğini sorar, anlattıklarını hayranlıkla dinler, hayaller kurardım. Bu oyunculuğun hayatımda yer etmeye başladığı ilk yıllardı. Ardından her sene yazlığımızın olduğu Didim’de sitemizde oturan Devlet Tiyatroları oyuncuları tiyatro oyunları hazırlarlardı ve biz de oynardık. İzlemeye kaymakam ve belediye başkanı da gelirdi her yıl. Hatta hiç unutmadığım bir anım da, yine bir yaz akşamı oyun esnasında sıram gelmeden sahneye çıkmıştım ve sarhoş rolünü oynamıştım fakat sahnem gelmemiş ve ben yanlış anda sahneye çıkmıştım. O sırada seyirciler anlamamıştı fakat yönetmen işaret ediyordu ama artık çok geçti. Sağolsunlar arkadaşlarımla aramızdaki uyum sayesinde durumu çok güzel idare ettik ve rezil oluşumu kutladık daha sonra. Bu oyunculuktaki son tecrübem diye düşünürken ardından babamın görev itibariyle yurt dışına atanmasının ardından oradaki okulumda da çeşitli temsillerde yer alma fırsatı buldum.

Haberin Devamı

CANLANDIRDIĞIM ÖZGÜR KARAKTERİ, İÇİNE KAPANIK İNSANLARIN SESİ OLDU!

Canlandırdığınız ‘Özgür’; dürüst, içine kapanık, sevdiğine sevdiğini söylemeyen bir karakter. Bu rolü canlandırmak için insanları gözlemlemekten başka kendinizden kattıklarınız neler?

Benim üniversite dönemimde Özgür karakterine benzeyen yakın bir aile dostumuzun oğlu vardı. Onun içine kapanıklılığı, insanlarla iletişimindeki sıkıntılar ve aşık olduğu kıza yıllarca platonik takılması benim bir yerde de araştırma tezim oldu. Onunla mezun olduktan sonra da irtibatımızı koparmadık. Ondan feyz almam dışında da her insanın kendi içinde de biraz kapanıklık bazı şeyleri de kendine saklama durumu vardır. Benim tek yaptığım tüm bunları daha açık bir şekilde vurgulamak oldu.

Haberin Devamı

Bu yapıdaki insanların sesi olduğunuz için sizi takip edenler ve sevenler çoğunlukta sanırım.

Daha ziyade bir yerde de içine kapanık insanların sesi gibi hissediyorum bu rol sayesinde. Onların anlatmaya çalıştıklarını ya da yaşadıklarını yaşatmaya çalışıyorum. Gerçek hayatta da sorunları çözmeyi seven bir yapım olduğu için, insanların bu tarzda iletişimsizlik sorunlarını da topluma duyurmaya çalışıyorum.

Dizide gözlüklü ama dışarıda yakışıklı olduğunuz için sizi tanıyamıyorlardır. Nasıl insanların tepkisi? Neler söylüyorlar?

İlk anda etrafımda şaşkın bakışlar oluyor, ardından kendi aralarında fısıldaşmalarını duyuyorum ‘Acaba o mu değil mi’  diye. Sonradan aralarından bir elçi gelip bana ‘Sen o dizideki çocuk musun, Özgür müsün?’ diye soruyorlar. Ama bunu sorarken de şaşkın bakışlarını gizleyemiyorlar ve bana nedense hep gözlüksüz olmam konusunda ısrar ediyorlar. Gerçek hayatta gözlük takmadığımı öğrendiklerinde bir daha asla takmamam konusunda ısrar ediyorlar. Ben bile rol icabı 1 senedir taktığım halde henüz alışabilmiş değilim.

Haberin Devamı

Dizideki sevdiğiniz kişiye sevginizi ne zaman söyleyeceğiniz merak ediliyor?

Onu ben de çok merak ediyorum. Bir yandan Özgür kendini aşıyor artık sıkıntılarını ve sorunlarını açık bir dille ifade ediyor ama bir yandan da çekimserliği devam ediyor. Kafasındaki taşları yerine oturttuktan sonra belki de ifade eder kimbilir. (Gülüyor)

Bir başka merak edilen de gözlükler ne zaman çıkacak ve ‘Özgür’ ne zaman yakışıklığının özgürlüğüne kavuşacak?

Öncelikle çok teşekkür ederim. Arkası yarın olan biz diziden bahsediyoruz. Bu aslında dipsiz bir kuyu gibidir. Sonunu kimse bilemez bu yüzden de konuları kısa sürede tüketmemek adına sanırım bir süre daha gözlüklerle yola devam edeceğim. Önemli olan gözlüklerle bile bu kadar sevilmek ve insanların yolda olumlu tepkilerini alabilmek diye düşünüyorum. E kolay değil tabii, tıpta okuyup bölüm birincisi olmanın da bir bedeli oluyor, okumaktan gözler yoruluyor. Bu da benim bu dizideki kaderim oluyor. (Gülüyor)

Haberin Devamı

CANLANDIRDIÄžIM KARAKTERÄ°N ASLINDA TAM TERSÄ°YÄ°M!

Siz de canlandırdığınız ‘Özgür’ karakteri gibi içinize kapanık mısınız yoksa aşkta ve hayatta gözü kara mı?

Ben dizideki karakterimin aslında tam tersiyim. Sosyal aktivitelerin içinde olmayı çok severim, hiçbir tiyatro oyununu kaçırmam. Ailem ve arkadaşlarımla her fırsatta bir araya gelirim. Yeni yerler keşfederim ve yeni insanlarla tanışmayı da çok severim. İşi, aşkı ve sosyal hayatı hep dengede tutmuşumdur. Bu sayede herkese ve her şeye eş zamanlı vakit ayırırım. Benim için en önemli olan unsur ise tüm bu konularda saygıyı asla kaybetmemektir.

Siz oyunculuktan bir süre önce 9 ay uzun süre yayınlanan ‘Bizim Evin Halleri’ dizisinde yönetmen yardımcılığı da yaptınız. O nasıl bir deneyimdi?

Haberin Devamı

Kamera arkasında çalışmak çok keyifli ve önemli bir tecrübeydi. Ama şunu itiraf etmem gerekir, saat kavramı olmayan bir iş ve bunu yürekten sevmeyenlerin de asla çalışamayacağı bir iş. Benim için kamera önüne geçmeden önce artısı ve eksisiyle her şeyi inceleyebildiğim, işin detaylarını ve tüyolarını öğrenme fırsatı bulduğum bir ekoldü. Yurt dışındaki set şartlarıyla, ülkemiz şartları arasında çok büyük farklılıklar olmasına rağmen ülkemizde set ortamında çalışma şartları bu denli ağırken ben çalışan herkesi yürekten tebrik ediyorum ve çok saygı duyuyorum.

Peki yönetmenlik yardımcılığı mı - oyunculuk mu demeyeceÄŸim ama bu ikisinin size kattıkları neler?Â

İkisinin de hayatıma olumlu katkıları olduğu kesin. Sahneyi çekmeden önce o sahnenin rejisini kafamda farklı farklı çizebiliyorum. Bu da hayal gücümle oyunculuğumu birleştiriyor. Oyunculuk ise bana farklı hayatları ve durumları deneyimleme imkanı sunuyor. Kaç kişi asosyal olduğu için kolundan tutulup havuza atılıp ardından yüzüne kocaman bir pasta yer ki! İşte ben bu sayede oyunculuğun tüm keyifli yanlarını tecrübe edebilme şansına sahip oluyorum.

BİLETİM HİÇBİR ZAMAN TEK YÖNE KESİLMEMİŞ!

Özgür’ü bırakıp Tuan’a dönersek… Belçika doğumlusunuz. Türkiye’ye gelişiniz kaç yaşında ve nasıl…

Aslında kaderim ben doğarken yazılmış. Babamın diplomat, annemin de televizyoncu olması benim bir ülkede uzun süre çakılı kalamayacağıma işaretmiş meğer. İlk Türkiye’ye 3 yaşında geldim. Ankara’da ilkokula başladım, tam sisteme adapte olurken babamın tayini İsviçre’ye çıktı. Ardından annem Star TV’nin Brüksel’de Avrupa Temsilcisi oldu. Ablam ve ben de İsviçre-Türkiye arasındaki diplomatik gerilim yüzünden ailenin ortak kararıyla Brüksel’de devam ettik eğitimimize. Babamda 4 yıl boyunca hafta sonları yanımıza geldi ya da annem tatillerimizde bizi İsviçre’ye götürdü ve biz hep mutlu dört kişilik ailemizi hep bir arada tutmayı bildik. Aslında hepimizi için çok keyifli tecrübeler edindik. Lise döneminde tekrar Türkiye’ye döndüm. Yeditepe’de son noktayı koydum derken bu sefer de babam önce Cezayir’e ardından Paris’e atandı ve ben finali Paris’te MBA’da yaparak noktaladım. Gördüğünüz gibi hiç bir zaman biletim tek yöne kesilmemiş.
 
Peki döndükten sonra iki kültür arasında bocalamalar yaşadınız mı?

Bu tip bocalamalar için kurulmuş çeşitli dernekler var Avrupa’da. Ama ben çocukluğumdan bugüne sosyal ve girişken yapımla zorlukları hep aştım. Bu sayede bu tür derneklerin kapısını hiç çalmadım. Elbet ben de yeni bir ülkede yeni bir dil öğrenirken ya da o ülkede yeni okula başlarken ve yeni insanlarla tanışırken zorluklar yaşadım. Küçükken oyunlarla yeni gruplara girmek kolay oluyordu fakat büyüdükçe bunun zorluklarını yaşamadım da değil ama bir şekilde de Akdeniz insanı olduğumuz için kaynaşabilmeyi başardık.

Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakultesi - Radyo TV Sinema bölümü mezunusunuz. Ardından Paris Graduate School of Management’da  Görsel - işitsel - işletme masterı yaptınız. Neden sinema, görsel sanatlar - oyunculuk ? Neydi bu işlere bulaşmanızı ve gönül vermenizi sağlayan?

Röportajın başında da bahsetmiş olduğum gibi ben televizyon, dizi ve setlerle ilk olarak ablamın oynamış olduğu diziyle birlikte 7 yaşında tanıştım. Bu sürede Ankara Vakko’nun da çocuk mankenliğini yapıyordum. Yine bunu takip eden yıllarda uzun süre Emel Müftüğlu’nun TRT’ye yapmış olduğu eğlence programında haftalarca yer aldım. Daha sonra yine Best Model’de Best Promising Model ve Best Press mansiyonları aldım ve bunların bana artısı çok oldu. O yüzden görsel sanatlar ve oyunculuk hep hayatımın ilgi çeken parçaları oldu. Bu nedenlerden de dolayı eğitimimde de bu unsurları ön planda tuttum. Ekran sayesinde daha geniş kitlelere ulaşabilmek, insanlara mesajlar verebilmek ya da onlarında kendilerinden bir parça bulabilmelerini sağlamak çok hoşuma gidiyor.

HER ÅžEYÄ°N BÄ°R ÅžEYÄ°NÄ°, BÄ°R ÅžEYÄ°N HER ÅžEYÄ°NÄ° BÄ°LECEKSÄ°N!

Yönetmen yardımcılığı öncesinde; NTV montaj asistanlığı, Radyo Yeditepe’de radyo asistanlığı da yapmışsınız. Bunların yanısıra Cezayir Gıda Fuarı’nda tercumanlık, Paris Otomobil Fuarı’nda tercumanlık, Uluslararası Paris Fuarı’nda rehberlik, Cezayir tekstil fuarinda pazar arastirmasi da yapmışsınız. Bir işle yetinmeyenlerden, kendini geliştirmeye meraklı ve araştırmacı bir yapınız olduğunu görüyoruz. Bu bilgilerin paralelinde nasıl bir karaktere sahip ‘Özgür’e hayat veren Tuan?

Yeniliklere her zaman açık bir yapım vardır. Her şeyin tadına bakar, en lezzetlisinden kendime rezerv ederim, zamanı gelince kullanmak için. Bu yüzden hayatta en küçük bir bilginin bile insana muhakkak bir yerde artısı olur. Çok sevdiğim bir söz vardır: Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksin! Bir işe girişirken önce bilgi sahibi sonra da cesaretin olması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta başlamak başarmanın yarısıdır. Farklı hikayeler, farklı kültürler ve farklı meslek gruplarına hep ilgi duymuşumdur. Bu yüzden, insanları tanımayı, onlardan bir şeyler öğrenmeyi çok severim. Bana kalırsa en hızlı bilgilendirme sözlü iletişimdir. Bu yüzden hep meraklı, soru soran ve sorgulayan bir yapım vardır. Dolayısıyla insanlarla olan iletişimim çok kuvvetlidir.

Peki ya boş zamanlarınızda…

Boş zamanlarım da nasıl onu dolu dolu yaşarım planları yapıyorum. Müze, sergi, tiyatro, sinema gibi genel olarak sanat hep ilgi alanım olmuştur. Bunun yanında fotoğraf çekmeyi ve spor yapmayı çok seviyorum. Sanırım bu yüzden bu bölümü okudum. Kendimi en iyi ifade edebileceğim ucu açık olan bir bölümdü.

KISITLANMAYA GELEMEM!

Sizi merak edenler için kendinizi biraz daha tanıtın desem…

Yay burcuyum. Özgürlükçü bir yapım var asla kısıtlanmaya gelemem. Biraz takıntılı bir yapım da yok değil. Tabii ki kötü anlamda değil ama çok fazla planlı ve programlıyımdır. Bu yönümle de çevremdekileri yönlendirici bir yapım vardır. Hayatımda belirsizliğe yer yoktur, her şeyin netlik kazanmasını isterim. Bu yüzden aldığım kararları uygularım. Zaman mekan kavramına riayet ederim ve çok disiplinliyimdir. Sporun sağlığıma etkilerini gördüğüm için sağlığıma zarar verecek hiçbir kötü alışkanlığım yoktur. Kötü alışkanlığım olmadığı içinde eğlence anlayışım biraz farklıdır. Gece gezmeleri yerine gündüz aktivitelerini daha çok seviyorum. Zaten işim gereği de zihinde kalmam gerekiyor.

YÖNETMENLİK, VERİLEBİLECEK EN GÜZEL SÖZ VE EN GÜÇLÜ ANLATIM BİÇİMİ!

Yönetmenlik yapmak istediklerinizin arasında mı peki?

Tabi yapmak isterim zaten ben de oyunculuğa işin mutfağından gelerek başladım. Almış olduğum eğitim ve şu an yaptığım oyunculukla birlikte her ikisini de ilerde harmanlayıp daha farklı bir perspektiften çalışmalarıma devam edeceğim. Yönetmenlik de hayallerim arasında. Umarım ben de ilerde bir gün başarılı işlere imza atan yönetmenlerden biri olabilirim. Yönetmenlik verilebilecek en güzel söz ve en güçlü anlatım biçimidir.

JOHNNY DEEP BÄ°R SÄ°HÄ°RBAZ!

Kendinize örnek aldığınız oyuncular - yönetmenler kimler? Ve neden bu isimler?

Ben özellikle uç noktaları canlandıran karakterlere hayranım. Her rolde kendini aşan, bir önce yer aldığı projedeki karakterinin tam aksini yaşatan tiplere bayılırım. İsim vermeye başlarsam ülkemizden ve dünyadan pek çok isim var ama aklıma ilk gelenler arasında Johnny Depp

Neden ilk isim Johnny Deep?

Çünkü onun bir sihirbaz olduğunu düşünüyorum. Taktığı maskenin hakkını kesinlikle sonuna kadar veriyor. ‘Soysuzlar Çetesi’nde oynayan Christoph Waltz’inde kesinlikle çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Yahudi avcısı rolüyle bende çok şey uyandırdı yetenek olarak. Samuel Jackson’ın filmlerini çok severim; çok doğal mimikleri var ve izlerken keyif veriyor. Al Pacino hayranıyım.

AL PACİNO, BU KARİYERİNDE OYUNCU KOÇUNA İHTİYAÇ DUYUYORSA DÜNYA KİMSE DAHA PİŞMEMİŞTİR!

Al Pacino bu kadar yaptığı işe, başarıya, kariyere rağmen oyuncu koçuyla çalışıyor.

O bile bu kariyerinde oyuncu koçuna ihtiyaç duyuyorsa dünya kimse daha pişmemiştir diye düşünüyorum. Türkiye’de ise Haluk Bilginer gerek ses tonu, oyunculuğu gerek kariyeriyle çok farklı bir karizması var. Şener Şen Türk Sinemasının yapı taşıdır.

Peki ya yönetmenlerden…

Yabancı yönetmenlerden Stanley Kubrick’i çok severim. Üniversite yıllarında İzzet Hoca’m çok sevdirdi sağolsun. Kubrick’in çok detaylı ve titiz bir çalışma sistemi var. Quentin Tarantino‘nun ‘Non-linear’ yani ters kurgu mantığı tarzını çok beğeniyorum. Genç yönetmenlerden Uluç Bayraktar’a hayranım. İlerde onunla bir projede yer almak isterim. Bence gururumuzdur diye düşünüyorum.

Bundan sonra yapmak istedikleriniz arasında ne var?

İsteğim kendimi sürekli yenileyebilmek, yeni şeyler öğrenebilmek. Fırsat buldukça workshoplara katılabilmek. Zaman bulabilirsem de tekrar yurt dışına gidip göremediğim yerleri, medeniyetleri görebilmek. Çünkü karakter olarak kendimi aşmayı çok seviyorum ve bunları fotoğraflamak ta benim için bambaşka bir keyif. Ayrıca deniz kenarında köpeğimle sabah yürüyüşleri yapabildiğimiz zaman da değmeyin keyfimize.

Sporsuz olmaz diyenlerdensiniz.

Aynen… Spor benim yaşam biçimim. Sağlığım el verdikçe spor benim hayatımda olacak. Tabii ki topluma faydalı olabilecek bütün sivil toplum örgütlerinin projelerinde keyifle yer alırım. Çünkü insanlara yardım etmek beni çok mutlu ediyor.

YAŞADIĞIMIZ ÜLKE PAHA BİÇİLEMEZ. BAŞKA TÜRKİYE YOK!

Son olarak…

Dünyanın pek çok ülkesinde yaşadım ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki yaşadığımız ülke paha biçilemez. O kadar şanslıyız ki hepimiz değerini bilip el birliğiyle daha da yükseklere taşıyalım. Değerlerimize sahip çıkalım ve bütünlüğümüzü bozmayalım. Çünkü başka Türkiye yok ve bu gururu her yerde yaşamalı ve yaşatmalıyız. Daha güzel bir dünya için çalışalım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!