Güncelleme Tarihi:
Biz gençlerin ‘5N1+K’sını tamamıyla kaçırmışız. Bieber yoluna baş koyan gençler bile direniş konusunda son derece kararlılar. Her evde genç bir aktivist var ve biz asıl onları zor tutuyoruz. Yıllardır susan, sindirilen anne-babalar şimdi kendi çocuklarını susturamıyorlar. Bieber konserindeki haykırışlar artık meydanlarda. Üniversitelileri bir kenara bırakın, liseliler bile aynı tutku ve sevgiyle Ataları için haykırıyorlar. Gençlik gürül gürül... Sandığımızın aksine onlar sosyal medyanın, teknolojinin kölesi falan değiller. Olsa olsa sosyal medya ve teknoloji onların kölesi. Facebook’ta gruplar açıyorlar, Twitter’dan tweet’ler atıyorlar, birbirlerini retweet ediyorlar, hashtag yaratıyorlar. İnanılmazlar. Müthiş bir enerjileri var. Taptaze, gencecikler. Akılları, fikirleri, özgüvenleri… Yaptıkları, söyledikleri, düşündükleri her şeye şapka çıkartmak istiyorum. Artık büyükler susuyor, gençler konuşuyor… Büyükler pusuyor, gençler kendilerini ortaya atıyor. Bu hafta her gün meşhur ‘Gündoğdu Meydanı’na çıkıp gençlerle genç oldum. Onlarla konuştum, sloganlarına, direnişlerine ortak oldum. Öfkelerini, kızgınlıklarını dindirmeye çalıştım. Sohbet de ettik, kitap da okuduk, güldük, eğlendik de…
NEYE DİRENİYORLAR?
Soru oldukça basit ama cevabı da bir o kadar çetrefilli. Sebep yalnızca Gezi Parkı ya da başka bir deyişle üç-beş ağaç değil. Ülkeden, demokrasiden, özgürlüklerinden endişe duyuyorlar. Yarış atı gibi o sınavdan bu sınava koşmaktan yorgunlar. Milli bayramlarını sessiz sedasız değil coşkuyla kutlamak istiyorlar… Fikirleri sorulsun, düşüncelerine önem verilsin istiyorlar… Onlar güdülen değil fikirleri dinlenen bireyler olmak istiyorlar.
NASIL DİRENİYORLAR?
Gayet medenice, kırmadan, dökmeden, incitmeden. Ağızlarından tek bir kötü söz bile çıkmıyor. Kaos istemiyorlar. Argo konuşanlara, sokaklara, işyerlerine zarar verenlere, yakıp-yıkanlara da son derece tepkililer. “Hangi İzmirli çocukluğunun geçtiği o güzelim Fuar’a zarar verir?” diye soruyorlar. Provokatörlerin bilincindeler. İsteklerini, düşüncelerini son derece düzgün ve anlamlı kelimelerle ifade ediyorlar. Ağızlardan en çok “Atatürk’ün askerleriyiz!” sloganı dökülüyor. Sosyal medyanın gücüyle bir araya geliyorlar. Son günlerde televizyon ve gazetelere kırgınlar. İzledikleri kanal sayısını bire, ikiye indirmişler. Okudukları gazeteleri de...
BU ÖFKE KİME?
Adres son derece açık ve net: Hükümet! Bugün bir seçim olsa ve oy verebilseler sandığa elleri boş gidecekler. Hiçbir partiye sempati beslemiyorlar. Bir parti bayrağı altında direnmiyorlar. “Biz AK Parti olmadan dinimizi, CHP olmadan Atatürk’ü, MHP olmadan da ülkemizi seviyoruz” diyorlar. Hükümetin Gezi Parkı hakkındaki tutumu bir nebze yumuşasa da direnişten vazgeçecek gibi durmuyorlar. Bir şeylerin değiştiğini sadece kulaklarıyla duymak değil gözleriyle de görmek istiyorlar. Belki de bu yüzden dilenen özürlerin samimiyetine inanmıyorlar. İyi bir iş çıkardıklarının farkındalar. Başbakan’ın “Evlerinde zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var” sözlerini hatırlatıp bunun bir meydan okuma, bir tehdit olduğunu söylüyorlar.
NE YAPIYORLAR?
Peki direnişte olduklarından, meydanlarda yürüyüş yaptıklarından ailelerinin haberi var mı?’ Evet, hepsinin var. Gizli-saklı işlerin peşinde koşmuyorlar. Okuldan, derslerden firar etmiyorlar. Polisten korkan da var, korkmayan da. Yanlış bir şey yapmadıkları, sağa-sola saldırmadıkları için gönülleri rahat. Eylem yelpazeleri de oldukça geniş ve yaratıcı. Sadece yürümüyorlar klipler çekiyorlar, videolar yüklüyorlar. ‘Everyday I’m Çapuling’ klibi internette tıklanma rekorları kırıyor. Eylem amaçlı kitap bile okuyorlar. Kalemin, kâğıdın, kitabın en büyük silah olduğunu keşfetmiş bir nesil onlar. “Teknolojiye daldılar kitabı unuttular” diyoruz ya hayır hiç de unutmamışlar. Onlar her şeyin farkındalar. Koskoca adamlardan, kadınlardan çok daha bilinçliler. Zaman zaman unuttuğumuz şu farkındalık var ya hakikatten güzel şeymiş.
NEDENİNİ ANLADIM
Her birinin ışığına, fikrine, hayaline sadece sözlerimle değil kalbimle de destek veriyorum, inanıyorum. Ve bu günlerde Atatürk’ün Cumhuriyet’i neden Türk gençliğine armağan ettiğini çok daha iyi anlıyorum…
Annelerin eylemdeki evlatlarıyla telefon görüşmelerinin evrimi
1. gün: Dışarıya çıkarsan sütümü helal etmem.
2. gün: Dün gittin bugün artık evinde otur.
3. gün: Provokatörler varmış onlara dikkat et, ön taraflara yaklaşma.
4. gün: Bak internetten biber gazına karşı bir solüsyon tarifi aldım, onu sana gönderiyorum yanından ayırma.
5. gün: Bu akşam arayamam seni, Ayşe Teyzenlerle Taksim’e gidiyoruz, bıraktığın havuz gözlüğünü aldım, beni merak etme.