Güncelleme Tarihi:
Bu kez, ikinci anjiyografi operasyonum Başkent Hastanesinde gerçekleşti. Prof. Dr. Haldun Müderrisoğlu ve ekibi kalp damarlarımdan 3 tanesinin riskli olduğunu tesbit ettiler ve “Üç koroner süratle değişmeli. Aksi halde başta yüzde 99 tıkalı olan dahi üç koroner sizi güç durumda bırakabilir” denilince akan sular durdu.
Sıra ikinci by-pass kararına kalmıştı. Süre istedik. Kendimizi kampa çektik açıkcası.
Kaçacak yer yoktu. Duvara dayandığımı biliyordum ama gerek doktor seçme ve gerekse hastane tercih hakkımı kullanırken bu kez daha duyarlı davrandım. Kimseyi kırmamak istiyordum ama bu ameliyatı olacak bendim ve kimsenin etkisinde kalmak istemiyordum.
Yine ilk hastanede karar kıldım. Birinci ameliyatımı Londra’da bir topalantıda olduğu için 1993’de yapamayan Doç.Dr.Yaman Zorlutuna’nun kapısını çaldım. Bayındır Hastanesi kardiyaloglarından Can Özer ve Zorlutuna’nın ortak görüşü de 3 koronerin değişmesi yönündeydi. Ama ameliyat sırasında damar sayısı artabilirdi.
Ameliyata yani ikinci by-passa evet dedikten sonra, operasyon günü için evde bekleme dönemi başladı.
Yaşam akıp gidiyordu
Çevremdeki insanların çoğu şişmandı.
Çoğu sigara içiyordu. Hem de paketlerce.
Yağlı yiyeceklerden kaçınmadıklarını söylüyorlardı.
Yürüdüklerine hiç tanık olmadık çoğunun.
Stresli dünyalarımız aynıydı.
Çoğu üretmiyor, tüketiyor üstelik fasit bir çember etrafında dönüyordu.
İşte bu insanlara değil, damar tıkanması olayı bana musallat olmuştu.
Bir gün önce Bayındır Hastanesi doktorlarına teslim olduk. Sabah teskin edici iğneden sonra ailemize el salladık ameliyathaneye giderken. Asansöre girişten sonrasını hatırlamam zor.
Yine 4-5 saat süren operasyondan sonra yoğun bakım ameliyathane hemşiresinin “Sezai bey iyi akşamlar” cümlesiyle hayata dönüş.
Beşinci mevsime ikinci kez merhaba.
İki gün yani 48 saatlik yoğun bakımdaki gözetim süresi unutulacak gibi değil.
Hemşirelerin saniye saniye sizin yaşam grafilerini izlemesi, damarınızdan akan kanın hızını kontrol etmesi, olası risklere karşı gözlerini monitörden bir saniye bie uzaklaştırmaması..
Yaşam hem uzun, hem kısa.
Neye göre uzun, neye göre kısa? Bunu kestirmek zor. İste orta kader denen inanç devreye giriyor olmalı. İnsanoğlunun durduğu nokta.
Doçent Dr.Yaman beyin “İyi bir operasyon oldu. Seni 3-4 gün daha katta izleyeceğiz. Sonra daha dikkatli bir yaşama adım atacaksınız” demesi güç verdi bana.
Ekledi Yaman Zorlutuna “Sigara içmeyi aklınızın ucundan geçirmeyim”
Daha ne desin. Koskoca adama söylenecek en ağır cümle bu olmalı.
Ben sigarayı daha anjiyoya gitmeden önce, belki de hastaneye giderken gömmüştüm.
Eşime de söyledim “Onu toprağa gömdüm, üstünü de örttüm”
Aksi aklıma gelmiyor.
O benim üstümü örtecekti, ondan önce karar verdim. Kararımde çok ama çok geciktim biliyorum.
Ama yine de kazançlıyım.
50 yıllık “kuma”ma karşı yaptığım harekete “hain”lik diyenler çıkabilir.
Çıksın. Nice dost ve meslek ihanetleri ile karşı karşıya kaldım. Bir kere de ben sigaraya ihanet etmiş olayım.
Çok mu yani.
Sevgiler,
Sezai