Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 2002 00:00
Ben Bülent Arınç’ım. Tahsilim şu, yeteneğim bu, iki dönem milletvekilliğini dolu dolu yaptım, hakkını verdim. Çok şükür Meclis Başkanı olacaksam da eşimin örtüsüyle beni değerlendirmesinler. Olacaksam olurum, olmayacaksam olmam.3 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye'de hakkında en çok konuşulan siyasetçi sizsiniz. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?Ben 19 Kasım'da Meclis Başkanı seçildim. En çok konuşmalar bu hadiseyle ilgili oldu. Benim irademin dışında oldu ama Anadolu tabiriyle konuşacak olursak, ‘akacak kan damarda durmaz’...Cumhurbaşkanı Sezer'in, sizin eşinizi türbanıyla uğurlamaya getirmenize tepki olarak eşini Almanya gezisine götürmemesini nasıl karşıladınız?Eğer böyle yorumlamaya kalkarsak doğru olmaz. Ben özel kalem müdürüm ve protokol müdürüme usulün ne olduğunu sordum. Ben, onların bu konuları bildiğini düşünürüm. Onların söylediklerinin doğru olduğuna inanıyorum. Dediler ki, Sayın Cumhurbaşkanı eşleriyle birlikte gidiyorlar, eşleriyle birlikte uğurlanırlar. Daha sonra Cumhurbaşkanım bir günlüğüne bir ziyarete gittiler. Sanki ben eşimle gitmeyeyim diye o da eşiyle gitmiyormuş gibi bir hava doğdu. Kısa ziyaretlerde Sayın Cumhurbaşkanı'nın eşini götürmediğini söylediler. Bu onun takdiridir. Eşiyle gitmediği zaman da yalnız olarak karşıladım. Şimdi artık birbirimizi kollayarak, nasıl gitti, nasıl gelecek gibi, bunların doğru olmadığını düşünüyorum. KURT, KUZUYU
YEMEK İSTERSE BAHANE BULURİnadına sözcüğünün bir hata olduğunu kabul ediyor musunuz?Ben ayrımcılığa, dayatmacılığa, yanlış kabullere isyan ediyorum. Ben Anayasa ve kanun içerisinde görevimi yapmak istiyorum. AKP'nin iktidara geleceği belli olduktan sonra gazetelerde
haber ve fotoÄŸraflar çıkıyor, ‘‘Bu meclis baÅŸkanı olabilir, eÅŸinin başı açık; bu olamaz, eÅŸinin başı örtülü’’ diye... Buna isyan etmemek mümkün deÄŸil. Yani, ben kamu görevi yapan bir insan olacağım, ama eÅŸimi özel tercihi sebebiyle bazı imkánlardan mahrum bırakacağım veya eÅŸim ikinci sınıf vatandaÅŸ olacak. Veya ben hiçbir noktaya gelemez bir insan gözüyle görülüyorum. Ben geldiÄŸim her yere seçimle geldim, kimsenin çantasında taşınmadım. Ä°syanım odur. Evet o gün inadına sözcüğünü kullanmasaydım, bunu baÅŸka bir ÅŸekilde ifade etmiÅŸ olsaydım, bu tartışmaların ucu bucağı kesilmiÅŸ olacaktı. Ama inanıyorum ki, kurt kuzuyu yemeye niyetlenince suyun başında durdun, suyu bulandırdın diyebilir.Yine de inadına sözcüğünü telaffuz etmiÅŸ olmanızı hata olarak görüyor musunuz?- Gayet tabii... Yani, baÅŸka bir kelimeyle ifade edebilirdim, ama buraya geldiÄŸi zaman, bazen taşıyorum. Bıçak kemiÄŸe de dayanmamalı arkadaÅŸ. Ben Bülent Arınç'ım; tahsilim ÅŸu, yeteneÄŸim bu, iki dönem milletvekilliÄŸini dolu dolu yaptım, hakkını verdim. Çok şükür Meclis BaÅŸkanı olacaksam da eÅŸimin örtüsüyle beni deÄŸerlendirmesinler. Olacaksam olurum, olmayacaksam olmam. Yani oradaki bir sözcüğü lütfen bağışlasınlar, sorarken de gazeteci arkadaÅŸ öyle sordu zaten. ‘‘İşte eÅŸinizin başının örtülü olması sebebiyle Meclis BaÅŸkanı olamayacağınız söyleniyor’’ dedi. O üzüntüyle sarf ettiÄŸim bir kelimedir. Daha fazla sabırlı olmamız lazım, ama bazen bardak taşıyor.‘Hanım, kusura bakma’ diyememÅžimdi ben bunları düşünüyorum, mesela eÅŸim benim 23 yıllık hayat arkadaşım. Ãœniversite mezunu, evlendi benimle, çalışmak istemedi. Çocuklarımıza baktı, acıları-tatlıları yaÅŸadı. Siyasi çalışma yaptı, bana destek oldu. Yani kucağında çocuÄŸuyla kapı kapı dolaşırdı, propaganda yaptığını bilirim. Ama aile hayatımızı da hiç aksatmadı. O kendi tercihiyle başını örttü, ben ona saygı duydum. Evlendikten sonra mı örttü?Evlendikten sonra tabii. Ama dindar bir ailenin çocuÄŸuydu.Yani kaç yıl sonra?Bir yıl içerisinde falan örtündü. Hatırladığım kadarıyla. Åžimdi CumhurbaÅŸkanı'nı uÄŸurlamaya gidiyoruz... Yani ben ona ‘‘Hanım kusura bakma, biz gideceÄŸiz ama yani senin başını açman gerekiyor’’ diyemezdim. Böyle bir mecburiyet olsa da bunu diyemezdim. Bu ona saygısızlık olurdu. EÅŸim başı açık olsaydı da, ben inadına giderken örtündürmüş olsaydım yine saygısızlık yapmış olurdum. Ben doÄŸal haliyle merasime götürdüm. Bu haliyle herhangi bir yerde bulunması, eÄŸer ÅŸu an için mahzurluysa götürmeyeceÄŸim, götürmem de mümkün deÄŸil. Çünkü bu bir taraf için gerginlik olacak. Türkiye bunu kaldırmıyor. Bu sorun var ve çözümlenmesi lazım. Benim inandığım bir tek ÅŸey var.KURALI YOKAnayasa'da türban yasağına iliÅŸkin bir kural yok, kanunda bir kural yok. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının sonucu itibarıyla da bir kural yok. Ama fiilen bir yasak var. Bu fiilen olan yasağın bir ÅŸekilde Türkiye'de demokrasi ve hukuk içinde çözülmesi lazım. Bunun için bana ne düşüyorsa, ben bunu yapacağım. Ama kesinlikle iki kutup halinde ‘‘Bu yasak mutlaka vardır ve olacaktır, bu mesele bitmiÅŸtir’’ ya da ‘‘Hayır, bu yasak yoktur, rektörler selam duracaktır’’ denildiÄŸinde burada uzlaÅŸma olmaz. Bu iki tane farklı kutbu, iki tane birbirine karşı gardını almış, birbirine karşı hasım durumuna düşmüş iki düşünceyi yaklaÅŸtırmamız, ortasını bulmamız lazım. Sıkılı yumrukla el sıkışılmazAstım bitti, kestim oldu. Böyle bir anlayışla bu iÅŸleri çözemeyiz. Sıkılı yumrukla el sıkışılmaz. Toplumu rahatsız eden bütün dayatmalar ve anlamsız kalan yasaklamalar günün birinde gider ve bu yasaklamaları sürdürenler bugün söyledikleriyle kalırlar. Hele hele toplumun önündeki insanların yasakları pekiÅŸtiren bir tavır içinde olmaması gerekir. Bilakis, özgürlükler asıldır, yasaklar istisnadır.Basının girmemesini komutanlar deÄŸil, ben istedimKuvvet komutanlarının kısa ziyaretinin yorumlanışını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?Bu yorumlardan rahatsız olduÄŸumu açıkladım. Geldiler, kendilerini karşıladım, el sıkıştık, oturduk. Sayın Özkök konuÅŸtu, baÅŸarılar diledi, sonra MGK çalışması olduÄŸunu söyledi.Siz ne dediniz?TeÅŸekkür ettim. ‘‘Seçimlerden sonra yeni bir Meclis kuruldu’’ dedim. Ayakta konuÅŸulmuÅŸ diye haberler çıktı. Bereket burada Meclis'in fotoÄŸrafçısı var. El bile sıkışmadılar diye yazılmış. Yani bunlar çok çirkin ÅŸeyler. Oturmadılar diye söylenmese ben bu fotoÄŸrafları dağıtmazdım. Ben basını içeri almadım, rahatsız olabilirler düşüncesiyle. Basın içeri girdiÄŸi zaman hakikaten herkeste bir tedirginlik oluyor. Oturmadılar, ayakta görüşüp gittiler, oturdular ama az kaldılar, el bile sıkışmadılar... Bunlar nasıl yazılır? Söylemek istediÄŸim ÅŸey ÅŸu: Bana ziyarete gelen bir kimse fotoÄŸraf çekilip çekilmemesine karar verebilir mi? O zaman gelmezlerdi, öyle bir niyetleri varsa.PAÅžAMIZ NÄ°YETLÄ°YDÄ°Genelkurmay BaÅŸkanımız niyetliydi galiba.Evet, niyetli olduÄŸunu ben biliyorum. Hepsine ben ikramda bulundum. TeÅŸekkür ederiz dediler, almadılar. Belki o almadığı için komutanlar da almadılar. Saygısızlık olmasın diye. Oruçlu olduÄŸunu söylemek çok ayıp bir ÅŸey.Ä°dare amirlerini kovalamışTBMM BaÅŸkanı Bülent Arınç, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sedat Ergin ile Meclis Büro Åžefi Kemal Saydamer'e verdiÄŸi mülakatta, hayatın içinden geldiÄŸini vurguladı. Arınç, ‘‘Şimdi oda beÄŸenmeyen idare amirleri geliyor da vallahi... ‘Ulan geldiÄŸiniz yeri düşünün vicdansızlar’ diyerek kovaladım hepsini. ‘Yarın gireceÄŸin yer ÅŸurası kadar, kabri düşün’ diyorum’’ diye konuÅŸtu. Yanlış yaparsa Tayyip Bey’e de karşı çıkarımMilliyet Gazetesi'ne verdiÄŸiniz bir demeçte ‘‘Ben Erbakan ve Tayyip Bey'in hatalarına ortak olsaydım, çoktan 50 defa genel baÅŸkan olurdum’’ demiÅŸsiniz. Bu sözlerinizle ne demek istediÄŸiniz tam olarak anlaşılamadı. Ne demek istediniz?Ben orada Erbakan'la Tayyip Bey'i aynı kefeye koymadım, kendimi tarif ettim. Ben her zaman bildiÄŸim doÄŸruları söylerim. Ben ilkeli bir insanım. GeçmiÅŸ dönemde de siyaset yaptım. Sayın Erbakan'a bunları söylediÄŸim için, şöyle şöyle oldu, bu sebeple de o çizgiden ayrıldım. Tayyip Bey'lerle de bu partiyi kurduk. ‘‘Tayyip ErdoÄŸan da yanlış yapsa bugün de karşı çıkarım’’ dedim. Yoksa hep yanlış yapıyor, o yüzden karşı çıkıyorum, onun için de Meclis BaÅŸkanı oldum demeye getirmedim. Çünkü onları yapmanın sonucu Meclis BaÅŸkanlığı'na seçilmek deÄŸil ki. Tayyip ErdoÄŸan'la ilgili olarak, o yanlış yapıyor, ben onun yanlışlığına ortak olmadım, anlamında bir ÅŸey söylemedim. Hiç tartışmaya girmiyorum.AB'YE GÄ°RERSEK TÃœRBAN ÇÖZÃœLÃœRSonuçta bu protokol meselesi nasıl çözümlenecek?Anlayışla çözülecek, uzlaÅŸmayla çözülecek, geliÅŸmeyle çözülecek. AB'ye girersek çözülecek, girmezsek çözülmeyecek. Bir ÅŸeyler olacak yani. Bu anlayışla devam etmesi mümkün deÄŸil. AB'ye girmezsek çözülmeyecek mi?Latife söylüyorum. O noktaya geldi ki, AB'ye girmek isteyenlerle, girmek istemeyenlerin kırılma noktası haline geldi bu konu.Ama AÄ°HM'nin türbanla ilgili kararları oldukça sınırlayıcı... Biz AB'ye girelim. Avrupa Ä°nsan Hakları sözleÅŸmesi kriterlerinin hepsini uygulayalım.Â
button