Cahit AKYOLÖzlem Erkoral İngiltere başta olmak üzere, ABD, Kanada, Belçika Avusturalya ve Yeni Zelanda’ya yıkanabilir bebek bezi ihraç ediyor. İlk yaptığı bezleri İngiltere’ye sattığını anlatıyor Erkoral: “İngiltere atıkların imhasında büyük sorun olan bir ülke. Bu konuda çözüm arıyorlardı. Beş yıl önce bir İngiliz kuruluşunun temsilcisiyle görüştüm. O bana 10 bin adet su geçirmeyen çocuk külotu siparişi verdi. Sonra siparişler birbiri ardına gelmeye başladı. Çevreye duyarlı dernekler, çocuk bebek sağlığı merkezleri bu ürünü tuttu. Şimdi pamuk ve bambudan üretilenleri sıcak havalarda mikrofleece ve wellsof gibi kumaşlardan da soğuk havalar için bebek bezleri ürettim.”
HER BEBEKTEN DÖRT BİN ATIK Erkoral ürünün ilgi görmesinin en büyük nedeninin çevreye duyarlık olduğunu ancak ekonomik de olduğunu anlatıyor: “Tamamen doğal kumaştan oluşan bu bezlerde bambudan yapılan özel iplikler kullanılıyor. Kimyasal madde barınamıyor. 60 derecelik bir yıkamayla da hijyenik hale geliyor. Bebek bezlerinin içinde ‘ara bezi’ olarak tanımladığımız ince bir bez daha var. Bebek kakasını veya çişini bunun üstüne yapıyor. Katı maddeler tuvalete atıldıktan sonra yıkanabiliyor. Hatta tam 300 kez yıkanabilip kullanılıyor.
Her bebek için en az 4 bin atık bez oluştuğunu anlatan Erkoral bezlerin üretiminde naylon ve kimyasal madde kullanılmadığı için doğada çözünürlüğün daha kolay olduğunu söylüyor: “Türkiye’de özellikle büyük kentlerde evsel atıkların yüzde 6,39’u bebek bezi. Günlük olarak 12-13 bin ton çöpün toplandığı İstanbul’u örnek alırsak rakamsal verilerle günde yaklaşık olarak 831 ton bebek bezinin doğaya atıldığını ortaya çıkıyor”.
YIKANABİLİR BEZLER, TEK KULLANIMLIKLARA KARŞI!
Anneannelerimizin kullandığı yıkanabilir kumaş bezler sırf İngiltere’de değil, artık tüm dünyada yeniden yükselişte. Özellikle Amerika’da bebek sahibi ünlü isimlerin yıkanabilir bez kullandıklarını açıklamalarıyla ilgi arttı. Bu arada hangi ürünün daha çevreci olduğu konusundaki tartışmalar da sürüyor. Üretimleri kıyaslandığında, yıkanabilir bezlerdeki pamuğun tarımı sırasında yüksek miktarlarda su ve enerji gerekiyor. Buna mukabil tek kullanımlık bezlerin üretiminde daha fazla hammaddeye ihtiyaç duyuluyor. Her ne kadar ilk aşamada birden fazla sefer kullanabileceğimiz kumaş bezler daha çevreci görünse de, kumaşların yıkanması için gereken su ve enerji miktarı da az değil.
1992’de yapılan bir araştırmaya göre içeriğinde çoğunlukla plastik olan tek kullanımlık bezlerin üretimi için yılda 6 bin 900 megajul enerji harcanıyor. Kumaş bezlerin üretimindeyse bu miktar yalnızca bin 400 megajul. Buna rağmen araştırmada, genele bakıldığından kumaş bezlerin, yıkanırken harcadığı elektrikten dolayı yüzde 35 daha çok enerji harcadığı sonucuna varılıyordu. Ancak bu sonuç, gelişen teknolojiyle artık değişti. 2005’ten itibaren üretilmeye başlanan su ve elektrik tasarrufu sağlayan çamaşır makineleriyle, kumaş bezlerin yıkanırken harcadığı enerji de düştü.
UZUN VADEDE AİLEYE TASARRUF
Bez tercihlerinde, fiyatlar ve maddi sonuçların da büyük önemi var. Tek kullanımlık bezler, küçük yaşta çocuğu olan ailelerin aylık harcamaları arasında en yüksek kalemlerden birini oluşturuyor. Bir çocuk, tuvalet eğitimini alana kadar yani hayatının ilk üç yılında 6-8 bin arasında beze ihtiyaç duyuyor. Oysa kumaş bezler, ilk aşamada tek kullanımlıklardan daha pahalı görünse de, devamlı kullanılabildikleri için uzun vadede kullanıcıların tasarruf etmesine imkan veriyor. Kumaş bez kullanımının, çocukların daha erken tuvalet eğitimi almasına imkan verdiği de savunuluyor. Bebekler büyüdükçe ıslak ve kuru arasındaki farkı daha iyi anlıyor.
Bİ’ŞEY YAPMALI
Şehirlerde imece
Sağlıklı bir yaşam sürmek için artık yiyecekleri yıkamak yetmiyor, onların nasıl yetiştirildiklerine de dikkat etmek gerek. Yeryüzü Derneği, hayatımızı kolaylaştırmak ve güvenle sebzelerimizi yiyebilmemiz için İstanbul’da ‘kent bahçeciliği’ uygulamasını başlatıyor. Üstelik bu hobi komşuları da biraraya getirip ortak çalışmalarını sağlayacak!
Zeynep BİLGEHANÜç yıl önce kurulan Yeryüzü Derneği’nin çalışanları, Kütahya ve Bursa’nın çeşitli köylerinde organik tarım eğitimleri verirken kentlilerin topraktan iyice koptuğunu fark ediyor ve aradaki bağın tekrar kurulması için dünyanın çeşitli şehirlerinde örnekleri bulunan ‘kent bahçeciliğinin’ İstanbul’da da uygulanması için harika bir proje başlatıyor: Kendin Yetiştir, Kendin Pişir. Küçük bir bahçesi veya balkonu olan herkes projeye katılabiliyor. Yapmanız gereken tek şey; www.yeryuzudernegi.org sitesinden başvuru yapmak.
Bu ay sonunda başvuru süreci tamamlandıktan sonra her semtte toplantılar yapılacak. Bahçeciler buluşup, birbirleriyle tanışacak. Bahçecilerin isteklerine, bahçelerin güneş alma saatleri, su durumu ve yanından yol geçip geçmediği gibi koşullara bakılacak. Mayıs ayında da, katılımcılara kendi sebze-meyvelerini yetiştirebilmeleri için ücretsiz fideler dağıtılacak.
HER AİLE KENDİ İHTİYACINI KARŞILAYABİLSİN
Proje, aslında daha çok bahçeli evleri hedefliyor. Her ne kadar balkonlarda da hobi olarak ürün yetiştirilse de, asıl amaç bir ailenin bütün sebze ihtiyacını karşılayabilmesini sağlamak. Bir bahçeniz olduktan sonra hemen hemen tüm sebze ve yeşillikleri ekebiliyorsunuz. Başvuran bahçeciler arasında ekip biçmeyi bilenler olduğu gibi, hiç bilmeyen ama öğrenmek isteyenler de var. Burada da projenin bir diğer amacı olan komşuluk ayağı devreye giriyor. Ortak hobiyle, komşuların dayanışması, yardımlaşması ve birbirleriyle iletişim içinde olmaları sağlanıyor. Komşuların birlikte ekim yapması, hastalıklarla mücadele esnasında fikir alışverişinde bulunması projeyi güzelleştiren unsurlardan biri.
NE FAYDASI VAR* Taze sebzelerde antioksidan miktarı, beklemiş olana göre daha fazla. Temiz bir topraktan koparıp yediğiniz yeşillik daha sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlıyor.
* Evsel atıkların gübre olarak bahçeye verilmesi, şehir çöplüklerinin vaktinden erken dolmasını önlüyor.
* Şehirlerde oluşturulan her yeni yeşil alan yağmuru kendine çekiyor ve kuraklığı önlüyor, barajlarda su seviyesinin artmasını sağlıyor.
* Kent bahçeleri toprağın su çekme miktarını arttırarak, selleri ve evlerin su baskınına uğramasını önlüyor.
* Kente gelen sebze-meyve miktarı azaldığı için, daha fazla fosil yakıtın kullanılmasına gerek kalmıyor ve iklim değişikliğinin önlenmesine katkı sağlıyor.
* Kent bahçeleri şehrin havasının temizlenmesini sağlıyor.
* Çocukların ve gençlerin toprakla tanışmasını, hasadı öğrenmelerini ve çevreyi sevip-korumalarını sağlıyor.
* Aynı semtte kent bahçesi olan komşuların birbirleriyle tanışması, deneyimlerini paylaşması ve sosyalleşmelerini sağlıyor.
* Özellikle dar gelirlilerin katkı sağlıyor.
* Bahçelerden hasat edilen ürünlerin fazlası, ihtiyaç sahibi komşulara, yatılı okullara-yurtlara, çocuk esirgeme kurumlarına vb verilerek, şehirlilerde yardımlaşma duygusunun oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlıyor.
O da bir yeşil
İzelTEMA Vakfı’nın bağış hattını tercih ediyorum Çevre sorunları yeni değil ki, yıllardır bizi bu kötü gidişat için uyarıyorlar ancak biz yeni uyanıyoruz. Özel şirketlerin bireysel bilinçlendirme anlamında çok büyük etki yarattığı görüşündeyim. Son yıllarda sosyal sorumluluk projeleri kapsamında pek çok çalışmalar yapılıyor. Onları takip ediyorum. Öğrendiklerimi de günlük hayatımda uygulamaya çalışıyorum. Kendi adıma yaptıklarım çok basit, herkesin yapabileceği türden şeyler. Belki okyanusta bir
balık ama bana kendimi iyi hissettiriyor. Örneğin, suyu elektriği boş yere kullanmamaya özen gösterenlerdenim. Çıktığın odanın ışığını kapatmak ne kadar zor olabilir ki... Çöpleri ayrıştırmak konusunda profesyonel değilim ama en azından camları ayırıyorum. Bir de eğer bir nikaha ya da cenazeye çiçek yollamam gerekiyorsa tercihimi TEMA Vakfı’nın çelenk bağış hattından yana kullanıyorum.