Güncelleme Tarihi:
Hayal meyal hatırladığım kadarıyla daha henüz üç yaşında iken ilk gülle atma antremanlarıma başladım. Evimizin damında annem rahmetlinin turşu kurmak için hazırladığı salatalık ve acurları yan komşuların bahçesine atmaya başladığımda, adamcağız bir türlü istediği büyüklükte yetiştiremediği hıyarların gökten bir ikram olarak kendisine yollandığını filan zannetmiş. Şaka maka değil, gökten basbaya hıyar yağıyor. Gülle atma antremanını, hedefi 12’den vurma antremanına çevirip, ne oluyor diye bahçeye toplanan ev halkının kaşına gözüne isabet ettirmeye başladığımda ise başka bir spor faaliyeti başlıyordu. Halk dilinde taban
Bu tip yaramazlıklarım sonucunda oldukça geliştirdiğim, 500 m. engelli atletizm koşusu, bayağı işime yaradı. Ama yarışı kazanamazsam genellikle sevgili babamla (aramızdaki onca siklet farkına rağmen) aynı ringe çıkıp müthiş bir boks maçı yapmaktan kurtulmazdım. Nedense direk, kroşe, aparkat (upper-cut) ve swing şeklinde cerayan eden bu tek taraflı mücadelede, bana da (büyüklere el kalkmayacağı için) düz gard almak kalıyordu.
Yaşım ilerledikçe spor faaliyetlerim de gelişiyordu. Hayatı hep gardını alarak yaşamak büyük bir azaptı. Ve ben de babam
Katıldığım futbol turnuvalarında, rakibe dalmak, çim gibi biçmek, çatur çutur kemik sesleri getirmek, faul vuruşlarında topu tam rakibin hassas bölgelerine nişanlamak ve bu maç karokolda biter abi edalarına bürünmek en gözde hareketlerdi. Eh ne de olsa futbol erkek sporuydu. Ve alt edemeyeciğim bir duruml
Al Pacino’nun emekli kör bir albayı oynadığı "Scent of a Woman / Kadın Kokusu filmindeki arab
Sonuçta, ben küçükken ailemdeki herkesin aklı fikri havalarda dediği bir haylaz çocukmuşum. Haylaz bir çocukmuşum da ne olmuş yani. Hıyar atmışım. Ellerime sağlık. Şimdi eğer sağ iseler, bu yazıyı okuyan “gökten hıyar yağma şenliği”ne şahit olan komşularımız bile eminim çok gülüyordur. Hukuktaki zaman aşımı kavramını seviyormuşum. Seveyim. N’olmuş yani.
En azından ben zaman aşımını, maçlardan sonra yapılan ve bir ömür çekilen tabancalı magandalıklar için kullanmadım. Banka hortumlama için kullanmadım. İnsanı insanlığından bezdiren yağmalar, tecavüzler ve katliamlar için kullanmadım. Ehliyetsiz arab
Başka bir ehliyet işi de, bank
Ne demiştim, ben küçükken ailemdeki herkesin aklı fikri havalarda dediği bir haylaz çocukmuşum. Haylaz bir çocukmuşum da ne olmuş. Olmuşum, olmuş bitmiş. Gerçi şimdi de çok akıllı olduğuma tereddütle yaklaşan dostlarım var. Hapishanelerde binlerce düşünce suçlusu olan bir ülkede, kartvizitine “düşünce öğretmeni” yazdırmak ne kadar akıllılıksa o kadar akıllıyız işte.
Çocukluk çocuklukt
Kimi insanlar vardır; aklı havada, beyni kafatasında, bedeni yerde. Bu tip insanlar projelerle, hayal alemlerine dalar çıkar ama bir kutup martısının 10 m. derinlere dalıp gagasında bir balıkla dönmesini bile modelleyemezler. Dal-çık, dal-çık. En sonunda hık-mık. Yani ortaya bir sonuç koyamazlar. Ama havalandın mı, aklını beyninle, beynini bedeninle götürmek lazım gittiğin yerlere.
Kimi insanlar vardır, aklı bedenlerinden bir karış havada. Toz pembe hayallerle yaşar bu Nalan’lar. “Pembe pancurlu evimiz olacak Nalan” Ve bu söze kanarlar, koca bir ömür boyu. Akıl bir karış havada. Beyne bir girse. İçeride çok iş var. Akılla beynin buluşmasından muhteşem sonuçlar çıkacak belli. Ama bir türlü havalanan aklı beyne indirmeyi başaramazlar.
Kimi insanlar vardır, beyinleri önde giden. Hep düşünce hızında yaşar, düşünce hızında ölürler. Fikirlerine bedenleri yetişemediği için, musallada tabut peşe gelince sıfıra sıfır elde var sıfır’ı oynarlar. Yaşamları o kadar hızlı geçer ki, kimseler yetişemez o ulu fikirlerine. Kendileri de yetişemez doğal olarak. Beyni, aklı, düşünceyi önden salarlar ve öyle uçar, öyle kaçarlar ki, yorgun bedenleri o düşünce hızına yetişemediği için, çatlar yok olur.
Kimi insanlar vardır, bedenleri önde giden. Yahu senin aklın başında değil mi diye sorduğumuz, aklını başına devşir diye kızdığımız insanlar. Bunların akılları hep geride kaldığı için, yaptıklarını bedenleri ile yaparlar. Bedenleri ile yaşarlar. Bedenleri ile ölürler. Beden dediğin ne ki. Et ve kemik. Şu global dünya da bir deri bir kemik kalan
Kimi insanlar ruhu önde, kimisi ruhu geride yaşar dünyayı. Ruhu ilerde olanlar, vicdan azabından kahrolur, her şeye üzülür, kıyamaz, mahvolur. Ruhu geride yaşayan ise, aldırmaz hiçbir şeye; gaddar, cani ve barbar olur.
Sonuçta aklı, beyni, düşüncesi, bedeni ve ruhu önde, havada, geride yaşıyoruz