Beterin beteri var...

Güncelleme Tarihi:

Beterin beteri var...
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2005 17:033dk okuma

Senin derdin dert midir, benim derdin yanında
Hiç kimsede gördün mü, böyle dert hayatında
Otur şöyle yanıma, dinle bak dertlerimi
Anlatınca ağlama, deşme benim derdimi

Beterin beteri var, haline şükret dostum
Yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum...
Daha bir çok derdimi ben sana anlatmadım
Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım

Dım dım dımı dım, dım dımı dım...

Tanrım bile unutmuş dertlerime dur demez
Bir insanın üstüne bu kadar dert yüklenmez
Kaderim beni böyle meyhanelere attı
Günahım neydi bilmem beni böyle yırattı

Beterin beteri var, haline şükret dostum
Yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum...
Daha bir çok derdimi ben sana anlatmadım
Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım
Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım
Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım...

*

Esengül, Orhan Gencebay’dan da bildiğimiz bu şarkıyı:

Senin derrrrdin dert midir, benim derdin yanında
Hiç kimsede gördün mü, böyle derrrrt hayatında ...

diye r’leri çatlatarak ve a, e gibi sesli harfleri kısa keserek söylüyor.

‘Arabeks’ üslubuyla yani...

Esengül, hatırlayanlar çıkacaktır, 1970’lerin meşhur arabeskçilerindendi. CD’nin yanındaki basın bülteninden okudum, 1979’da trafik kazasında öldüğünde, sadece 24 yaşındaymış.

*

Atilla, “Yazılarını okuyorum” diyordu geçenlerde telefonda.

- Aman oku, zaten üç beş dostum okuyor, başka kimsenin yüzümüze baktığı yok!
- Bana bak, ara sıra şu bizim eski günleri yazıyordun ne güzel. Yine yazsana...

Atilla (Özer) benim neredeyse 40 yıllık arkadaşım. 8 sene birlikte okuduk, sonra da, gönlümüzün istediği kadar görüşemesek de, hiç kopmadık.

Bu konuşmanın üzerine, sabah masamda Esengül’ün ‘Beterin Beteri Var - Taht Kurmuşsun Kalbimde’ adlı albümünü görünce ve açıp da ilk parçayı dinleyince... nostaljim depresti yine.

1970’li seneler, bizim (şimdi geriye dörerek yorumluyorum da) belki de ana babamızın damarına basmak için arabesk dinlediğimiz günlerdi. Büyükleri illet etmenin bir yolu da, şaka yollu, Erbakancı takılmaktı. Tabii ki yemezlerdi, ama şakasına bile kızarlardı.

Ama bu arada biz (bir yandan BMW ile, Nova ile gezer, kış tatilinde Uludağ’da kayar, yazın Ölüdeniz’e kaçar, öğlenleri ya Bonjour’da ya Divan Puib’da buluşurken, bir yandan da ‘arabesk’ takılır yani) sivri burunlu çizme ve deri ceket giyer, minibüsle gezer, Kemal’le maça devre arasında girer, öğlenleri Çiçekçi Pasajı’nda midye tavayla arjantin bira içerdik. Hacı’nın, sonra Franko’nun kahvesinde, derken Barbaros’ta ‘yarım çay’ ile Bafra içer, harıl harıl okey çevirir, ‘‘herşey masadan’ kanlı pişti çekerdik. Kışın Melihler’in Celaliye’deki yazlığına kaçar, yolda Osman’la Migros’u soyar (!), yarım kilo Tekel tütünü alıp, tömbekiyi bizzat sarardık. İmam’ı da P.Serdar’ın evinde Nevzat’ın başına sasardık ya... o başka mevzu! Girmeyelim, anlatamadıklarıma sayın!

Esengül’ün ruhu şad olsun, CD’sini bana gönderenler de sağ olsun! (Bana pek böyle şeyler gelmez. Bu 4 CD’lik bir serinin ilkiymiş, Uzelli’den çıkmış, yani sevgili Metin’in parmağı olabilir bu işte! J)

Sayelerinde nostalji yaptım. Yaptık daha doğrusu. Çünkü yukarıda söylediklerim ve asıl söyleyemediklerim sizler için çok şey ifade etmeyebilir ama, ‘istek yapan’ Müteahhit Atilla Bey (dım tıs dım tıs!) kodları çözmeyi bilir!

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!