Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2005 01:13
Kastamonu’da Küre Dağları Milli Parkı’nda ayılar koruma altına alındı. Sonra koruma işi o kadar iyi yapıldı ki, ayı popülasyonu birden, tekrar 1940’lı yıllara döndü.
Dört yıl içinde, sayıları dört kat arttı, 2 bin 500’e ulaştı. İşler tersine döndü. Ayılar, İstanbul’a göç eden Kastamonuluların terkettiği evlere yerleşmeye, köylülerin hayvanlarına, bal kovanlarına saldırmaya başladılar. Milli parkta ayıları vurmanın cezası 15 milyar lira. Kastamonulular koruma programının başarıya ulaşmasından memnun ama yılın ilk altı ayında 24 saldırı gerçekleşince Kastamonu ayıları yeniden tartışma konusu oldu: Ayılar ya avlanacak ya nakledilecek ya da uluslararası yardımla günlük olarak yemlenecek.
Kastamonu Küre Dağları dünyanın korunması gereken 100 sıcak bölgesi içinde sekizinci olarak gösteriliyor. 100 bin hektarlık bu dağlık alandaki balta girmemiş ormanların korunması için bölge 2001’de Milli Park ilan edildi. Çevre ve Orman Bakanlığı, Kastamonu Valiliği ve halkın desteğiyle koruma programı başarıya ulaştı, yabanıl hayat bölgede tekrar canlanmaya başladı. Orman köylüsü de bilinçlendirildi, kaçak avcılığın büyük ölçüde önüne geçildi. Nerede bir kurşun sesi duyulsa, köylüler hemen yetkililere
haber verir hale geldi.
Kastamonu’daki bu koruma en çok ayılara yaradı. 2 buçuk metre boyunda, 300 kilo ağırlığındaki bu hayvanların nüfusu, 4 yılda 4 kat arttı ve 1940’lardaki popülasyonuna döndü. 19 ilçeli, 350 bin nüfuslu Kastamonu’da boz ayı sayısı 2 bin 500’e ulaştı. Yalnız yaşayan ayılar 5-10 hektarlık bir alanı sahipleniyor. Sayıları arttıkça da yerleşim yerlerine doğru geliyorlar. Kiraz bahçelerine, kovanlıklara, hayvanlara dalıyor, İstanbul’a göç eden Kastamonuluların boş evlerine yerleşiyorlar.
2000’de Devrekhane’deki ilk ölümle sonuçlanan saldırının ardından bu yılın ilk 6 ayında 24 ayı ihbarı daha geldi. Fakat ayılar iki uluslararası sözleşmeyle koruma altında. Çevre ve Orman İl Müdürü Yaşar Polat, Milli Park’ta ayı vurmanın cezasının 15 milyar lira olduğunu söylüyor.
Kastamonu’daki ayı probleminin çözülmesi için birkaç yol var:
1) Bunlardan ilki kontrollü avcılık. Fakat bu yöntem karlı olmasına rağmen çevrecileri en kızdıranı.
2) Polat’a göre ikinci yol ayıları uyutup başka bir yere nakletmek.
3) Üçüncü yöntem ise ayıların yerleşimlere inmesini engellemek için düzenli yemleme yapmak. Bunun için uluslararası mali kaynak arayışı sürüyor.
Sonuçta ayıların bekası para bulunmasına bağlı. Yaşar Polat, burada köylüden yana bir tavır takınıyor: Madem korumaya aldın, vurma diyorsun, o zaman devlet köylünün bütün zararını ödesin.
Kastamonulular ise ayı olaylarının şehrin imajını kötü etkileyeceği görüşünde. Ayı aradığımızı söylediğimizde birçoğu hemen ‘İki bacaklı mı olsun, dört bacaklı mı?’ diye espri yapıyor ama Kastamonu’nun ayıları ile gündeme gelmesinden de çok rahatsızlar.
Bu fotoğraf için 48 saatte 2000 kilometre yol yaptık
Kastamonu’ya gitmeden önce temasa geçtiğimiz orman yetkilileri, ellerinde ayılara ait fotoğraf olmadığını söyledi. Demek iş başa düştü: Kastamonu ayısını doğal ortamında ilk kez biz görüntüleyeceğiz. Ama bu iş National Geographic izlemeye hiç benzemiyormuş. Bir kere ayılar, zamanlarının önemli bölümünü yol gitmez ormanlıklarda, mağaralarda geçiriyor. Fotoğraf çekmek için tek uygun zaman günün ışıdığı ve karardığı alacakaranlık zamanları. Ayılar bu zamanlarda dolaşmaya çıkıyor. Üstelik randevularına da sadık değiller. Bir gün önce geçtikleri yerden ertesi gün geçmeyebiliyorlar.
Bu yüzden gelen bütün ihbarları değerlendiriyoruz. Bir Pınarbaşı’nın 1000 metre dağlarına tırmanıyoruz, sonra deniz seviyesine Cide’ye iniyoruz. 48 saattir sürekli hareket halindeyiz, ekip sadece üçer saat arabada uyudu, sinirlerimiz gergin, 1300 kilometre yol yaptık ama ayı yok. Son umudumuz Dağlı mevkiinde orman içinde pusuya yatmak.
Stabilize yoldan çıkıp toprak yoldan bir kilometre ilerliyoruz. Amacımız gideceğimiz yüksek yardan aşağıdaki vadiyi gözetlemek. Rüzgardan kokumuzu alamayacakları şekilde konumlanıyoruz. Kendi aramızda fısıltıyla konuşuyoruz ve sigara yasak. Son teknoloji cihazlarımız var, ayı bir çıksa, deklanşörü alnının çatısına yapıştıracağız ama yok, yok!
Üç saatlik bir bekleyişin ardından alttaki fundalıklardan bir çatırtı duyuyoruz. Sanki birisi limon kasalarını parçalıyor. Pür dikkat kesiliyoruz. Derken ayı görünüyor!
Yaklaşık 100-120 metre aşağımızda, karşıdaki evlere 100 metre mesafede. İlk deklanşör ile hemen kafasını kaldırıyor. O ne olduğunu anlayana kadar Senih iki kare daha çekiyor. Sonra yine fundalıkların arasında kayboluyor. Yanımızdaki orman görevlisi Sezgin’e göre bu genç bir erkek. Bu yılın ayısı, o yüzden henüz zayıf. Yaz boyunca beslenip kış uykusuna kadar 250 kiloya çıkacak.
DİKKAT AYU VAR
Kastamonulularla konuştuğumuzda, hepsi birden o fıkralarda anlatılan ‘Daş düşebülü, ayu çıkabülü!’ tabelasının efsane olduğunu, gerçek olmadığını söylüyorlar. Ama dağ rehberi Kör Ali’nin evine giderken Pınarbaşı mevkiinde bir Kastamonulu’nun yaptığı muzipliği gördük. Yukarıdaki fotoğrafı çekmeden edemedik: İşte Pınarbaşı’ndaki ‘Dikkat ayu var’ yazısı.
AYILAR VE İNSANLARALİ SUBAŞI (65)
Erkeklik kuvvetini ayı yağı ile koruyor
Eski bir eşkiya. Gençliğinde Kastamonu dağlarında 5 yıl saklanır. Rivayete göre mağaralarda ayılarla yaşar. 1974’te affedilir, şehre iner. Pınarbaşı’nda bir dağ evine yerleşir. Ahali ona Kör Ali diyor, tanımayan yok. Mesela posta adresi şöyle: Kastamonu, Pınarbaşı, Kör Ali. ‘Küre Dağları’nın Şerifi’ yazan bir yıldızı var. Bize tüfeğiyle bir Vahşi Batı şerifi gibi poz veriyor. Turistlere bu dağlarda rehberlik yapıyor. 10’dan fazla kez evlenmiş. Sırrını soranlara ise şöyle yanıt veriyor: 100 metrede yetişen çaşur adlı bir ot ile birlikte yediğim ayı yağı.
YAŞAR SAKAR (25)
Ayı gördü, 10 gün dili tutuldu
Cideli bir dalgıç. Su altından ihraçlık minare topluyor. Geçen yıl Dorukkaya mevkiinde arkadaşlarıyla gezintiye çıkar. Öğle vaktidir. Grubun en önünde o yürümektedir. Birden dallardan çatırtılar gelmeye başlar. Grupta kimsede silah yoktur. Önce domuz zannederler. Sonra beş metre ötede bir ayı birden ayağa kalkar ve kendini gösterir. Yarı yuvarlanıp yarı koşarak kaçmaya başlar. Şoka girer. Arkadaşları olaydan sonra rahatlaması için meyhaneye götürür, rakı içirir ama on gün boyunca konuşamaz.
AHMET TAŞKIN (49)
Ayılar sürekli ballarını yiyor
Cideli. 16 yıllık arıcı. Bölgede deli bal denilen çok özel bir orman balı üretiyor. Bu bal o kadar kuvvetli ki, normal bir insan günde en fazla bir çay kaşığı yiyebiliyor. Fazlası ateş yapıyor. Ayılar, kovanlarına ilk kez bu yıl saldırırlar. Korkuluk koyar fayda etmez. Dikenli tel çeker, geceleri ışık yakar, sabaha kadar radyo çalar; nafile! Bir ayda sekiz kovanı parçalanır, zararı 4 milyarı bulur. ‘Karı-koca nöbet tutuyoruz. Silahım var, karşıma çıksa hesaplaşacağız’ diyor. Kovanlara dadanan ayı, geçen hafta bir kovan (27 kilo) deli balı yutmuş. Acıdan üç gün üç gece dağlarda böğürmüş.