Benimle evlenir misin, tecavüz mü edeyim ?

Güncelleme Tarihi:

Benimle evlenir misin, tecavüz mü edeyim
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2003 18:50

Tecavüzcüler 4’e ayrılırmış, bir de “grup halinde tecavüz eden” sürüler varmış. Uluslararası tecavüz literatürüne biz de, Türkler olarak, bir katkıda bulunmuşuz, elhamdülillah, bize has bir tecavüzcü türümüz varmış: “Evlenmek amacıyla tecavüz edenler!” Bence övünmekle yetinmeyelim, yoğurdun, dönerin başına gelenler Coşkun’larımızın da başına gelmesin diye, derhal patentini alalım. Türün adına Rapist Turca diyelim...

Haberin Devamı


İstanbul’da Uluslararasası Adlî Tıp Kongresi yapıldı. Vatan’da, Barış Mutlu’nun haberinden okudum, iki Türk öğrenci, konferansta bir sunum yapmışlar. İsimlerini de vereyim çünkü bu başarılarının altını çizmek gerekiyor: Zeynep Belma Gölge ve İrem Başol. Sunumlarının başlığı “Türkiye’deki tecavüz davalarının sınıflandırılması.”

Uzmanlar (dünyada) tecavüzcüleri (Bu fiili işleyenlere ne diyeceğiz? Mütecaviz yetersiz kalıyor.) dürtülerini dikkate alan bir sınıflandırmaya göre, 4 ana grup altında topluyorlarmış.

Birinci grup, “Tecavüz ederek gücüne tekrar kavuşanlar” imiş. Bunlar, fizikî açıdan güçsüz, rate, zavallı tiplermiş. Genellikle kurbanlarının da zevk aldığını zanneder, onlara nazik davranmaya, olaydan sonra ilişki kurmaya çalışırlarmış.

İkincisi, “Tecavüz ederek gücünü gösterenler” grubu imiş. Kadınların bu işe yaradığını, fizik üstünlüklerinin erkeklere tecavüz etme hakkını verdiğini düşünürler, çok agresif olurlarmış.

Üçüncü grup, “Kadınlardan intikam alanlar” imiş. Bunlar, bir veya birçok kadına tecavüz ederek, kendilerini küçük düşürdüğünü düşündükleri tüm kadınlardan (anneleri, üvey anaları, sevgililerinden) intikam almaya çalışırlarmış. Genelde evli, çoğu da çocukken fiziksel tacize uğramış erkeklermiş.

Dördüncü grup ise “Sadistler ve öfkesini kontrol edemeyenler” grubu imiş. En tehlikelileri bunlarmış. Cinsel fantezilerini gerçekleştirmek ve kurbana fiziksel ve psikolojik acı çektirmek isterlermiş. Orta gelir ve orta üstü eğitim grubundan ve zeki insanlar oldukları için yakalanmaları zormuş. Bu tip saldırgan, arabasıyla gezerek kurbanını seçer, rahat hareket edeceği bir yere götürür ve çeşitli işkence aletleri kullanarak kurbanını terörize etmekten hoşlanırmış. Tecavüz edeceği kadına çektireceği acıları önceden anlatarak korkusunu arttırmayı severmiş. Eylemini önceden planlar, bir tören gibi gerçekleştirirmiş. Kurbanlarını susturmak için öldürürmüş.

Bir de beşinci bir grup var ki, o farklı: “Çeteler!” Grup psikolojisiyle hareket eden (ben olsam sürü psikolojisi derdim) grup halinde saldıranlar.

*

Bizim çocuklar, yaptıkları sunumda, bu uluslararası sınıflandırmaya bir beşinci kategori daha eklemişler. Ben buna (Ülkerciler’in kızmayacağını bilsem) RAPIST TURCA diyeceğim yani,  TÜRK TİPİ TECAVÜZCÜ ! Hani tecavüzü bildik tecavüz de, tecavüzcüsü bizim tecavüzcü.

Onun motivasyonu bambaşka:

KURBANINI EVLENMEYE TEŞVİK veya MECBUR ETMEK!

Haberin Devamı

Araştırmacı-öğrenciler “Saldırganın ya da potansiyel saldırganın tecavüz motivasyonunun evlilik olduğu bilinen TEK ÜLKE TÜRKİYE” diyorlar.

Açıklamaları şöyle :

“Kadının rızasını dolaylı yönden kazanmak amacıyla yapıldığında ‘tecavüz’, ailenin karşı çıktığı koşulu bertaraf etme amaçlıysa ‘kız kaçırma’ olarak adlandırılıyor. Kısacası Türkiye’de fiili durum, ‘Birini beğen, gözüne kestir, o seni beğenmezse, mahkeme kararıyla al!’ şeklinde gelişiyor.”

Bu açıklama karışık mı geldi? Bir de Serdarca tekrarlayayım mı, anladığım kadarıyla?

Türkiye’de (belli çevrelerde) durum üç ihtimalli...

(1) Bir kızı beğendin, o da seni beğendi, ailesi de razı oldu : Kızı istersin, nişan-düğün-dernek ve sırtına vurularak gerdek düzeniyle sonuna erdirirsin.

(2) Bir kızı beğendin, o da seni beğendi, ama ailesi razı olmadı. Kolay! Anlaşmalı olarak kızı kaçırır, işi pişirirsin. Bu bir kumardır. 

          (a)
Ya ailesi “töre” diye “meclis kararı” çıkarır, seni vurur, (vurmadan önce “göze göz vesaireye vesaire” de diyebilirler, bu da ilave bir risktir), kızın da kafasını keser, böylece öte tarafta buluşursunuz.

          (b) Yahut da “Kızı kirlettin (Bu lafı ilk kim ettiyse Allah belasını versin!) illâ alacaaan!” diye tuttururlar, siz de mutlu sona ermiş olursunuz, sadece işin sırası biraz karışır, o kadar : Önce gerdek, sonra nişan-düğün-dernek.

(3) Bir kızı beğendin, ama kız seni istemiyor. Yine kolay! Kızı kaçırır, kaçırtır veya bir kenara kıstırır, bir çalı dibine devirir, aynı zarif fiili icra ederek “kirletirsin” yani tecavüz edersin.

Burada da madde (2)’deki ahval ve şerait geçerlidir. 

          (a) Kızın ailesi kızı sana vermeye veya genelde satmaya önceden razı idiyse, iş sadece kızı “ikna etmeye” kalmış idiyse, mesele yok. Çevresi tecavüz edilmiş kızın üstüne baskı yapmaya başlar, “Sen artık kirletildin, seni kimse almaz, kötü yola düşersin, baban da eve sokmaz artık, abin öldürür, yuuuh sürtük!” Zavallının başka çaresi yoktur. İstemediği, kendisine tecavüz etmiş, genellikle paralı, yağlı, ağzı kokan, yaşlı, pis bir herifin koynuna girmek, kirli çoraplarını yıkamaktır artık kaderi.

          (b) Yahut da, ailesi kızı vermeye razı değildir, damat adayını beğenmemekte veya verilen parayı yetersiz bulmaktadır. Bu durumda da ihtimal ikidir:

                    (b.1) Ya dediğim gibi seni vurur(larsa kendini şanslı bil), kızı da kıtır kıtır keserler, sorun kalmaz.

                  (b.2) Yahut da, çevresi kızın ailesinin üzerine baskı yapmaya başlar, “Kızınız kirletildi, artık bu mahallede oturamazsınız, insanların yüzüne bakamazsınız, kızınızı kimse almaz, kerhaneye düşer, size de kavat derler...” Zavallı ailenin, ağlaya ağlaya, kızlarını, elleriyle, müstekreh bir hayvanın koynuna sokmaktan başka çareleri yoktur.

*

BU MEMLEKETTE ADALET YOK MU YAHU? MAHKEMELER YOK MU, HAKİMLER YOK MU? diye bağırdığınızı duyar gibiyim.

Var, ama ta Ertuğrul Gazi’den kalma bir efsanenin iddia ettiğinin aksine, Türkler kaybedenden hiç hazzetmezler, asla zayıfın değil, daima kazananın, tecavüzcü bile olsa güçlünün yanındadırlar. (Tecavüzcü Coşkun diye bir millî kahraman yaratan, para karşılığında kadınlara tecavüz eden kötü adam rolündeki bir aktörü gördüğü her yerde alkışlayan, televizyon sohbetlerine davet eden başka bir toplum tanıyor musunuz?)

Yüce Türk Adaleti de “tecavüz suçlarını” Türk toplumunun “sonsuz sağduyusu ve derin şefkati” yönünde, tam bir Ortaçağ töresine göre “halletmekle” görevlidir.

Türk Ceza Kanunu’nun 325 ve 327.Maddeleri tecavüz edene “evlilik yoluyla ceza indirimi” imkanı getirmiştir. Yani “Eğer ırzına geçtiğin kızla evlenirsen hapisten kurtulursun!” der. Eğer bir toplu tecavüz söz konusuysa, bir erkeğin evlenmesi, diğer suçluların hepsini cezadan kurtarır, Yüce Türk Adaleti’ne göre...

Ve “Hâkim Bey Amca” da katılır koroya: “Evlen kızım ki namusun temizlensin, bak seni götüren bu delikanlı da evlenmeyi kabul ediyor. Adamın hapse girmesinin sana ne faydası var? Kızın annesi babası, siz de peki deyin de evlendirelim bu çocukları, yuvalarını birlikte yapalım!...” Canııııım!

Kapan kapanmıştır artık, eğer talihsiz kızın ailesi, çevreye, dost ve akrabalara, sonra-herkesler-ne-derler’e direnç gösterecek kadar güçlü değilse... tek çare, kurbanı canavara teslim etmektir! Hâkimin de tavsiyelerine uyarak! Artık, kanunun himayesinde, törelerin gözetiminde, Türk örf ve adetlerinin denetiminde, bir ömür boyu evire çevire becersin diye, artık, tek çare mağdureyi tecavüz suçlusuna, üstelik düğünle, dernekle, hayvana damat traşı da yaptırarak, üstüne göre üç parça laci diktirip cebine harçlık da koyarak teslim etmektir...

Tecavüzcü için üzülmeyesiniz diye söylüyorum, tecavüz edip, hapse girmemek için evlenmeyi kabul ettiği kadınla sadece 5 sene nikahlı kalmak zorundadır. Beş yılı tamamladı mı, gönül ferahlığıyla, hukuka karşı cezasını, tecavüz ettiği kadına karşı da manevî görevini yerine getirmiş bir erkek olarak, kıçına tekmeyi basabilir.

Bu arada, kanunlar kendisine artık karısına istediği gibi tecavüz hakkı, dövme, sövme hakkı tanır elbette. Haa, belediye nikahlı kadının üstüne imam nikahıyla istediği kadar kuma getirmesine de hukukî bir engel yoktur, birincisi itiraz edecek olursa, çakarsın ağzının orta yerine bir sümsük, oturtursun yerine... Zaten aldığında da kız değildi bu!...

*

Unutmadan söyleyeyim, bu 325-327’nin, sadece “tavlamak ya da babasından istemek yerine ırzına geçilen” kızların değil, tecavüz amacıyla tecavüze uğramış, bütün tecavüz mağdurlarının üzerinde de büyük bir baskısı vardır. Bir örnekle açıklayayım. Gözü dönmüş bir hayvan, 15 yaşında bir kızın ırzına geçti, diyelim, kandırarak veya zorlayarak. Eğer kanunlar uygulanırsa en az 5 sene hapis yatacak. Ama eğer, 325-327’ye girerse, yani kızla evlenirse, hem hapisten kurtulacak, hem de ırzına geçecek kadar göz koyduğu 15 yaşındaki kızla evlenerek, ömür boyu hem ayağını yıkattıracak, yemeğini yaptıracak, hem de geceleri koynuna alacak...

Kızın ve ailesinin üzerindeki baskıyı, tehdidi düşünebiliyor musunuz? Herif güçlüyse, paralıysa, beli silahlıysa... Kızın ve ailesinin, suçlunun ve çevresinin tehdidi, aile çevresinin namus baskısı (*) ve “Hâkim Bey Amca’nın da inayetiyle” pes etmekten başka şansı yoktur...

AB’ye uyumlu olmak için kanunları hatta anayasayı değiştirebilirsiniz, uyum yasaları çıkarabilirsiniz... ama Ortaçağ’dan kalma bu kafalar o omuzların üstünde durdukça, o suç aletleri heriflerin elinde gezdikçe, bir adım ileri gidemezsiniz medeniyet yolunda...

Bilmem, iki genç öğrencimizin bilimsel sunumunu, biraz daha anlaşılabilir hale getirebildim mi?



(*) İki öğrencimiz, bu tezlerini savunurken, daha doğrusu bu tespitleri yaparken, laf uzamasın diye benim bahsetmediğim bir hususa da değinmişler. “Niçin tecavüz edilen kadınların üzerinde, sanki onlar suçluymuş, sanki onların bu ‘ayıbı’ temizlemesi gerekirmiş gibi bir toplum ve hukuk baskısı var?” sorusunun cevabını da veriyorlar. Diyorlar ki: “Kızlık zarının onunla denk görüldüğü toplumumuzda, tecavüze uğrayan şahsın onuru da saldırıya uğramış sayılır. Bu düşüncelerin doğrultusunda, bir çok tecavüz, kendisiyle evlenmek istemeyen kişiyi evliliğe zorlamak adına gerçekleştiriliyor. Toplumun kızlık zarına iliştirdiği önem ve onur kavramını değerlendirme şekli, tecavüzün kültürlere göre sınıflandırılmasına ayrı kategoriler getiriyor.” Derim ya hep, babası döver, öğretmeni döver, komutanı döver, her önüne gelen söver, devleti yolar... hayatı boyunca her yerde, her zaman muhtelif tecavüzlere uğrayacak, aşağılanacak, hor görülecek, hakkı yenecektir. Ama onun için namus 5 mikron kalınlığında ve apış arasındaki bir zardan ibarettir. O zara dokunma, ne yaparsan yap! Her türlü hakarete, tecavüze razıdır, yeter ki “kızlığı” yani “kendinin, ailesinin ve hatta yedi mahallesinin” namusu sağlam kalsın!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!