Sibel Arna
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2010 00:00
The She Accessories kolyeden küpeye, şapkadan iç çamaşırına kadar her türlü aksesuarı üretip satan, mağazalarında 10 bin çeşit ürün bulunan bir marka. Yurtiçinde hızla mağazalaştıkları gibi 40 ülkeye ihracat yapıyorlar. 5 Eylül’de Paris Galeries Lafayette’te 10 metrekarelik bir stand açarak Lafayette’te satılacak ilk Türk aksesuar markasına olacaklar. Bunu kutlamak için 2010-2011 sonbahar kış koleksiyon çekimlerini Paris’te yaptılar. Okan Bayülgen’in gerçekleştirdiği çekimlerin marka yüzü Asuman Krause’yle hem çekimi, hem aksesuar merakını konuştuk. Çok yakında The She by Asuman adıyla bir takı koleksiyonu çıkaracağını da öğrendik
Bu kampanyayla Asuman Krause mankenliğe geri mi döndü? - Hayır canım bunun mankenlikle falan bir alakası yok. Dünya starları da bir markanın yüzü olmuyor mu? Benim Scarlet’den, Jennifer’dan, Penelope’den, Monica’dan neyim eksik? Onlar kampanyalarda yer alıyorsa ben de alabilirim. Şaka bir yana bu konuyu fazla büyütmeye gerek yok. Bu yaptığım şey show business’ın kollarından biri.
Sizi kim ikna etti? - Okan tabii.
Okan Bayülgen sizinle çalışmasının nedeni olarak farklı kuşaklar tarafından sevilmenizi gösteriyor. Gerçekten birbiriyle hiç alakası olmayan insanlar sizi seviyor. Bunun bir formülü var mı? - Hiç yok. Beni anneler de teyzeler de kızları da seviyor. Çünkü kıskanmıyorlar. Tehlikeli görmüyorlar. Kocam da baksın Asuman’dan zarar gelmez, o bizim kız diyorlar. Ama bunun ne formülü var, ne planı, ne programı.
Koç burcuyum, tez canlıyım, bir anda karar veririm, hadi yapalım derim. Bir şeyin üzerinde düşünmek, acaba öyle mi yapsam böyle mi diye kafa patlatmak beni depresyona sokar. Hesapsızım açıkçası.
Sizi yönlendiren bir akıl hocanız yok mu? - Var. Wipe Out ve Fear Factor’ın yapım şirketi Endemol’ün patronu Ansı Elagöz. O benim koçum. Her şeyimi ona soruyorum. Çünkü hayat tecrübesine inanıyorum, fikirlerine değer veriyorum. Ama o da bana şunu yap ya da yapma demez. Yol gösterir, kararı bana bırakır.
Okan Bayülgen’le arkadaşlığınız ne kadar eski?
- Çok eski. Ben onun ilk programlarından birine konuk oldum ve öyle tanıştık. İlk günden beri ekranda iyi paslaştığımızı düşünüyorum. Etki tepki meselesi. Ama bir fotoğrafçı olarak ilk kez çalıştık.
PARİS BENİ HAVAYA SOKTU
Paris çekimleri nasıl geçti? - Yedi gün boyunca şakır şakır yağmur yağdı. Biz de Paris’e kadar geldiğimiz için ağırlıklı olarak dış çekim yapmak istiyorduk. Biraz üzüldük ama enerjimizden ve eğlencemizden hiç ödün vermedik. Çekim kıyafetleri dışında yanıma sürekli kısa şeyler almıştım. H&M’den uzun bir elbise aldım, bir hafta boyunca çekimden arta kalan vakitlerde hep onu giydim. O elbiseyle de döndüm. Ekip benimle çok dalga geçti çok. Ama yemin ederim aynı elbiseden iki tane aldım. İnanmazsan gel eve göstereyim.
Bir aksesuar markasının yüzü oldunuz ama siz ne kadar aksesuar insanısınız? - Benim ev incik boncuktan geçilmez. Sepet sepet dolu. Bir bijuteri mağazasına girince kendimi kaybediyorum. Takmayacağım şeyi almam. Geçen gün evden bir çıkmışım, Barış Manço gibi bütün parmaklarım yüzük dolu. Neyse bundan üç ay önce falan yeter Asuman dedim artık alma. Almıyordum da. Ve bu teklif geldi. Neyse yine almayacağım, The She hediye edecek.
Aksesuar tasarımına yatkın mısınız? - Hem de nasıl. Evdekileri sürekli değiştirirdim. Küpeyi kolye, kolyeyi halhal haline getirirdim. The She’nin üretim atölyelelerinde kendimi kaybettim. Önümüzdeki aylarda benim tasarlayacağım bir koleksiyon çıkarmaya karar verdik. The She by Asuman Krause ya da sadece The She by Asuman olacak. Benim Cartier için tasarım yapan Monica Bellucci’den neyim eksik değil mi ya? Koleksiyonu doğal taşlarla tasarlayacağım. Şu anda The She tasarım ekibi benim çizimlerim üzerinde çalışıyor. Nasıl üretebileceklerine bakıyorlar.
Okan Bayülgen çekimlerde makyaj yapmanızı istememiş doğru mu? - Evet. Biz o makyözü niye tuttuk bilmiyorum. Bazı karelerde sıfır makyaj bazı karelerde gizlice bir rimel, bir allık sürebildim. Ama sonuç çok iyi oldu. Bu Paris beni havaya mı soktu ne? Aynen Sophia Loren’in gençliği gibi çıktım. Ben deneme çekimi yapıyor zannettiğim anlarda Okan ciddi ciddi çekim yapıyormuş meğer.
ARJANTİN’DEKİ BAZI ERKEKLERİ GÖRÜNCE VE TANRI ERKEĞİ YARATTI DİYORUMYarışma sunarken süper eğleniyorum. Wipe Out çekerken Fear Factor’ı, Fear Factor çekerken Wipe Out’u özlüyoruz. Fear Factor’da adrenalin daha yüksek. İkisini de Arjantin’de çekiyoruz. Bir buçuk ay falan kalıyorum bir gittiğimde. Buenos Aires benim şehrim. Sabahları beş buçukta uyanıyorum akşam sekize kadar çalışıyorum. Tatil günlerimde ise bir Arjantinli gibi yaşıyorum. Caddelerdeki kafelerde vakit geçiriyorum. Herkes bana bir Arjantinliye aşık olabilir misin diye soruyor. Belli mi olur hayatımın aşkını dünyanın öbür ucunda bulabilirim. İki senedir gidip geliyorum daha bulamadım ama umutluyum. Çünkü çok şeker insanlar. Özellikle bazı erkekleri var ki ve tanrı erkeği yarattı dedirtiyor...
YILANDAN KORKMUYORUM Ne yılandan korkuyorum ne de örümcekten. Yarışmacıların yerinde ben de olsam yaparım. Bu noktada Alman tarafım devreye giriyor. Tehlikeli olmadığına garanti verirlerse ve neyi nasıl tutacağımı gösterirlerse okey. Biz de bütün yarışmacılara bu garantiyi veriyoruz aslında. Bu yarışma Arjantin’de 12 yıldır çekiliyor. Şimdiye kadar üzücü bir olay hiç yaşanmadı. Dünyada Fear Factor’ın hiç kadın sunucusu yok. Olayı daha korkutucu hale getirebildikleri için erkekleri tercih ediyorlar. Ama ben bunu yapabiliyorum. Wipe Out’taki deli dolu eğlenceli kadın da benim, Fear Factor’deki aksi kadın da.
MAĞAZADA 10 BİN PARÇA ÜRÜN The She firması Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Gürlen on yıldan uzun bir süredir perakende sektöründe mağazacılık yapmakta. The She’yi üç yıl önce kurmuş. Mağazalarında 10 bin parça ürün bulunuyor. Rusya, ABD, Mısır, Fransa, Fransa, Ukrayna gibi 40 ülkede The She ürünleri satılıyor. Firmada aksesuarın yanı sıra; çanta, şapka, eşarp, iç çamaşırı, çocuk ve bebek ürünleri de mevcut. Ana hedef kitle 18-35 yaş. Ama annelere hatta anneannelere göre de ürün var. The She’nin 12 kişilik bir tasarım ekibi var. Haftada yaklaşık 25 parça yeni model tasarlıyorlar. Bu yıl ağırlıklı olarak doğal taşlar üzerinde çalışıyorlar. Takılara ek olarak; magnet, kağıt tutacağı, kartvizitlik gibi yeni ürün gamı konusunda da tasarımlar için çalışmalar yapılıyor.
OKAN BAYÜLGEN ANLATIYOR
Bu da böyle bir maceraydı işte
Ne hayal ettim? - Markanın yüzü Asuman olmalıydı çünkü: Farklı kadınlardan geçer not alıyor. Bugüne kadar gelen mesleki duruşu ve televizyonda yaptığı programlarla birbirinden farklı kuşaklar tarafından seviliyor.
Neden Paris?
The She çok yakında La Fayette de satılmaya başlanacak. Bu bir Türk markası için gurur verici bir gelişme. Ağustos ayında Paris’te hava saçmalar. Şehir boş ve sıcak olur bazen ama bu sonbahar gibi depresif bir duygu verir. The She’nin sonbahar-kışını çekmek için ideal! Tabii bu anlattıklarım müşterisini kandırmayan markalar ve fotoğrafçılar için geçerli, yoksa Asuman kolunu stüdyonun duvarına dayar, biz de gerisini internetten indirdiğimiz Paris fotoğrafıyla tamamlardık. Böylece Paris’e gitmez, günlerce çalışıp eğlenmez, birçok yeni sokak, kafe ve restoranı keşfedemezdik.
Ne yaptım?- The She kızı kendine güveniyor. Dünyanın önemli bir metropolünde tek başına dolaşıyor. Restoranlara, kafelere giriyor. Ama turistik tıka basa olanlarına değil, yeni sokaklar, yeni mekanlar keşfediyor. Gerçekten yaşıyor, yağmura yakalanıyor, telefonla konuşuyor, etrafını izliyor, gördüğü şeylere gülüyor ya da düşünüyor. Kısacası nefes alıyor, yaşıyor bu kız! Ben de onu izliyorum. Çok geniş açılarla, vücudunu deforme etmekten korkmadan bulunduğu mekanın ruhunu vermeye çalışıyor ya da tele lenslerle bir rontgenci gibi izliyorum onu.
Kızımız The She aksesuvarları taşıyor. Tabii bunları takıp takıştırdığı için kameraya ‘taktım the she oldum bişi’ gibilerden bakmıyor, ‘yaratıklaşmıyor’, orada duruyor işte! Kız güzel, ürün güzel, sen de git çek fotoğrafını değil mi!
Sonuç ne oldu?- Paris’ten döndük.
Filmler yıkandı. Yıllardır beraber çalıştığımız tirörümüz (karanlık odadaki adam) Erkan, filmdeki görüntüleri müdahale etmeksizin karta geçirdi. Barış (asistanım ve en iyi arkadaşım) ilk çıktıları getirdi. Hemen sonuca ulaştık ki bu sonuç “Ne çektiysen o!”, yani günler süren ‘retouch’lar, ‘olmamış işi oldurmaya uğraşmalar’ yok. The She kızı güzel, romantik, güçlü görünmeliydi. The She kalitesini onun üzerinden bize göstermeliydi. Olmuş mu? Ben burada susar işime bakarım arkadaş! Bana sorarsan bu da böyle bir maceraydı işte!