Geriye dönmeyin efendim, 15 yaşından geriye dönmeyin. O perişanlıklar, anamızın küçük yaşımızda ölmesi, çektiğimiz çileler, ev yok, yurt yok. Aldım başımı gittim işte. Kısa bir sazım vardı, o da yanımda... Kırşehir’den 2.5 liraydı Ankara’ya otobüs. Sadece 2.5 liram vardı, Ankara’ya kadar geldim. Otobüs durağında indik, çığırtkanlardan birine “Ben İstanbul’a gideceğim, param yok” dedim. Saz ver elimde. Kısa boylu, yüzünün yarısı yanık bir adamdı. “Saz çal” dedi. Öğlenden akşamın geç vaktine kadar o çığırtkanlık yaptı, ben saz çaldım. En son otobüsün arkasında ayakta bir yere aldı beni, İstanbul’a gittik.
KAĞIDI UZATIP İMZALA DEDİLERAldım sazımı Doğu İşhanı’nın üst katına çıktım. “Niçin geldin” dediler, “Saz çalarım” dedim. “Çal, dinleyelim” dediler, İsmail Şençalar imiş. Orada bir bozlak çaldım ben. Bana bir kağıt getirdi, “Türkü okuyacağın için şurayı imzala. Plak başına sana 25 kuruş vereceğiz” dedi. İmzaladım mukaveleyi. Kadri Şençalar girdi kapıdan, anlattılar beni. ‘Neden Garip Garip Ötersin Bülbül Deyi’, babamın bir bozlağıydı. Onu çaldım. Kadri Şençalar ağladı. Beni aldı Beyoğlu Saz’a götürdü. Size bir garip getirdim” dedi. Sahneye çıktım ‘Garip Bülbül’ü çalıyorum. Konuşmuş müdürle, öğlen yemeği, akşam yemeği orada yiyeceğim, akşam da saz çalacağım, 7.5 lira verecek. Elimden tuttu, Ağa Camii’nin sokağındaki tuvalete kadar götürüp gösterdi.
KONSER DİYE STÜDYOYA KOYDULAR
Türkülerim rağbet görünce, Almanya’da Türkola adlı bir şirket beni istedi. “Mukavelem var, plak okuyamam” dedim. Ne etmişse adam TRT’yi ele almış, Osman Özdekçi, avukat Cemil Sipahi, Cengiz Akmeriç, Emin Aldemir dediler ki, “Almanya’ya gideceğiz, konserler vereceğiz, plak da okuyacağız, kazandığımızı paylaşıp geleceğiz.” “Konser olabilir ama plak okuyamam” dedim. Bana “Seni biz radyoya aldırdık” dediler. Zor koştular yani. Almanya’ya vardık, stüdyoya koydular bizi, konser filan yok. Oku bakalım hadi 1, 2, 3... 20’ye yakın plak okuttular. Dönmeden evvel para yüzünden kendi aralarında kavga ettiler, ikisi önden gitti. Pasaportum da onlarda. Ehliyetim yok. Arabanın kaçıncı vitesi olduğunu bilmem. Bir yere taktım, yola düştüm. Zaten acemiyim, virajdan çıkmış araba.
ÜÇ AYLIK HAPİS HAYATIPolis geldi, 15 gün pansiyonda tuttu, Yugoslavya’daki Türk konsolosluğuna mektup yazıldı, telgraf çekildi, yanıt gelmedi. Mahkeme, “Şimdiye kadar kimliğin belli olmadı, sana üç ay hapis cezası veriyoruz” dedi. Beni hapishaneye götürdüler. Adresi belli değil, bir kitap geldi bana. Üstünde ‘Bozkırın tezenesine geçmiş olsun’ yazıyor, Yaşar Kemal’in bir kitabı, kim gönderdi, ad, soyad, adres yok... Beni götüren Cemil Sipahi, “Hissene 36 bin lira düştü, parayı sana Türkiye’de vereceğiz” dedi. Türkiye’de yazıhanesine gittim, bir gökdelendeydi. “Burayı görüyor musun, buranın kirası pahalı” dedi, vermedi. Arabam da orada kaldı. Allah’a havale ettim.
MAHSUNİ İLE BİRİZ AMA YOLUMUZ AYRIMahsuni’nin plağını duyduk, beğendik, etkilendik. Bir televizyon programında, “Bir yolculuk esnasında bir araya geldik, giderken iki yol geldi önümüze. Biri hak yolu, biri gönül yoluydu. O, hak yolunu, ben gönül yolunu seçtim” dedim. Haksızlıkları o da görüyordu, ben de ama o kavgacıydı, ben gönülcüydüm. O kavgayı tercih etti, ben gönlü. Türkülerinde üstü kapalı beni de eleştirdi. Ben bir taraf olmadım, o bir taraf oldu. Yaşamımda aynı görüşte olduğum kişi Mahsuni’ydi. Eşitsizliğe, ezilmişliğe karşı birdik onunla. Eskişehir’de, Almanya’da konser verdik, aynı sahneyi sadece onunla paylaştım.
OYUMU ECEVİT’E VERECEKTİMHiç oy kullanmadım. İlk oy vermeye giderken de yarı yoldan döndüm. Kendimce bir partiyi yakın buldum. Bir lidere halk düşüncesi olduğu için, gideyim ona rey vereyim dedim. Giderken ben bu partiye reyi verirsem, öbürlerine içten içe ayrımcılık yapmış olacağım dedim. Döndüm geri geldim. Daha da rey vermedim, bundan böyle de vermem. Bütün liderlere saygım var. Ama halk düşüncesinde, ezilmiş halklar düşüncesinde olan, bunlar için çaba sarf eden, bağırıp çağıran insan olarak, hatta kendini de hep öyle görüp bildiğimiz gibi benim de kendime yakın hissettiğim bir lider; Ecevit idi. Ben onun partisine rey vermeye gidiyordum. O sırrımı da ilk defa açıklamış oldum. Benim tarafım fakir, fukaradır.
HER SENE ÖLDÜ HABERİM GELİRDİ 23 yılım geçti Almanya’da, devlet görevlisi olarak hiç arayan soran olmadı Türkiye’den. Kime gönül koyacağım, gönül bilene konulur, gönül bilmeyende gönül yok ki, ne koyacaksın oraya. Hatta ondan geçtim, her sene öldü haberim gelirdi. TRT’de bile duydum, “Rahmetli Neşet Ertaş’tan alınan bir türkü” diye. Onun için de türkü söyledim. Öldü deyince ne yapacaksın, türkü söyleyeceksin.
Neşet Ertaş’ın hiç bilinmeyen şiiriSİVAS KATLİAMI
İlimsizlik bilgisizlik yüzünden,
Cehalet hortlayıp çıkar mı çıkar
Sevgisizlik saygısızlık yüzünden
İnsan insandan bıkar mı bıkar
Sevgisiz olanın olmaz hayası
Fesatlık üretmektir gayesi
Sevgisiz kalanın mayası
Nerede belli olmaz, kokar mı kokar
Şeytan dedikleri yalandır yalan
Şeytan olur yalanla birlikte olan
Fesat verir sana olursun talan
Geride seyrine çıkar mı çıkar
Şeytanlar kol gezer cahil avcısı
Avlar cahilleri olur hocası
İnsanlık düşmanı zehir fetvası
Cahil beyinlere akar mı akar
Kör şeytana uyar nice cahiller
Şeytanın sözünü o doğru beller
Şeytan koltuğuna girer de yeller
Acımaz canları yakar mı yakar
Garibim can haktır gör denilmezse
Bunu bir kendine sor denilmezse
Cehalete dur dur denilmezse
Hakkın binasını yıkar mı yıkar
ŞEYTAN ŞİİRİ
Aradım şeytanı buldum
Meğerse yalanmış şeytan
Hayret ettim, orada kaldım
Gördüm ki adammış şeytan
Hayret ettim, orada kaldım,
Hayli fikirlere daldım
Adam şeytan olur mu diye
Hakikatten
haber aldım
Meğerse bilen imiş şeytan
Senin inancını biliyor
O yönden de kandırıyormuş seni
Şeytan dediğimiz yalanmış
Ne yazık ki insanlar kanmış
Yalanı benimseyen nara yanmış
Devri-sıfat hayvan imiş şeytan
Hak bunu böyle buyurmuş
Bunu da bize duyurmuş
Şükür garibi gayırmış
Çok şükür alan da şeytan