Güncelleme Tarihi:
Bugüne kadar bırakın anne olmayı, evlenmeyi dahi düşünmeyen, kendi deyimiyle ben merkezli, bavulu elinde her an bir yerlere gidecekmiş gibi yaşayan Esra Oflaz Güvenkaya, bugün bambaşka bir kadın. Oflaz’ın hayatında aşık olduğu Ziya Güvenkaya ile evlendikten ve kızı Almila Su’yu kucağına aldıktan sonra kuşkusuz çok şeyler değişti. Parlak iş kariyeri, başarılarıyla adından söz ettiren Oflaz, aynı zamanda şefkatli bir anne bugün... Abisi Fatih Oflaz ile beraber sahibi oldukları şirketlerinin bünyesinde 9 tane tematik kanalları var. Bu tematik kanallar gençlik ve müzik kanalından çocuk kanalına, spor kanallarına, bilim ve teknoloji kanalından sinema kanallarına kadar geniş bir yelpaze içinde. Kendisi çok genç bir medya patroniçesi. Ve şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. Müthiş bir temposu var. Almila Su, o minik parmaklarıyla bir dokundu hayatını değiştirdi güzel annesinin. Esra Oflaz Güvenkaya, samimi sohbeti ve kızıyla olan müthiş çekimiyle karşınızda.
Almila Su 17 aylık oldu. Nasıl bir anne kız ilişkiniz var? Ne yapmayı seviyorsunuz birlikte?
Birbirimize çok bağlıyız. Bağlantımızın derinliğinin geçmiş hayatlarımızdaki kesişmelerden kaynaklandığına inanıyorum. Aramızda çok sevgi var. Sadece beraber olmak bile bize yetiyor. Oynuyoruz, dolaşıyoruz, sarılıyoruz, gülüyoruz, dans ediyoruz, trambolinde zıplıyoruz, canı yandığında ise beraber ağlıyoruz.
Önceleri çocuk sahibi olmayı düşünmeyen bir kadın olarak, anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Evet, ben kendimi bildim bileli ben merkezli, kariyer ve başarı odaklı, kendi hayalleri peşinde koşan, kişisel gelişimi hedefleyen bir insandım. Ve anne olmak ne planlarımda ne de hayallerimde vardı. Yapı olarak da çok solo bir kadın oldum hep. Özgürlüğüme çok düşkündüm ve hep elimde bir bavul her an bir yerlere gidiverecek gibi yaşardım. Kişisel gelişimim için Arizona’dan Hindistan’a, şifacılıktan meditasyona pek çok yol denedim. Önce kendimi tanıdım, olayları olduğu gibi kabullenebildim. Bağlanmaktan, rutin bir hayatım olmasından, söyleyecek yeni bir şeylerim olmamasından, olayların kontrolünün kendi elimden gitmesinden çok korkardım. Tüm bu nedenlerden dolayı, evlenmeyi de çocuk sahibi olmayı da düşünmezdim. Ancak Almila Su doğduğu andan itibaren tüm hayatım da, ben de değiştim. Almila sanki bana o küçücük sihirli parmaklarıyla dokundu ve Tanrısal, koşulsuz aşkı günlük bazda yaşattı. Almila da tüm çocuklar da hayatın bizlere en değerli hediyesi. Cibran’ın ifadesine benim de yorumumla “Çocuklar bizim değil hayatın kendi çocukları, bizlerin en iyi yapabileceği onların o muhteşem varlıklarına geçici bir yuva olabilmek, özgürce, korkusuzca, sevgiyle büyümelerini sağlamak. Almila’nın ne kadar saf, sezgisel, Tanrısal olduğunu tecrübe ettikçe, insanlığın ne kadar kutsal olduğunu görüyorum. Büyüyünce yaşadıklarımızın, acılarımızın, aldatılmışlıklarımız, korku ve endişelerimizle o Tanrısal kalplerimizin sevgiye, sezgilere nasıl kapandığını hissediyorum. Sanki üzerleri çamurla kapanmış altın Buda heykelleri gibiyiz. Almila’nın varlığıyla ben de kendi altın Buda’mın üzerinde kalan çamurları temizliyorum ve o saf altın ışıldıyor tekrar. Kalbimin açıldığını, sevgi, merhamet ve empati ile dolduğunu hissediyorum.
Öncelikle anne olmaya nasıl karar verdiniz? Aşk, her şeyi mümkün kılıyor mu?
Ben önce aşık oldum kocama. Yine çocuk düşünmüyordum. Kendi acılarım ve yaşanmışlıklarım büyük üzüntülerle de olsa bana hayatın sadece bugünden ibaret olduğunu ve anların toplamının yarını ve tüm hayatımızı oluşturduğunu öğretti. Bu yüzden kocamla da plan yapmadım. Eşim hemen ilk sene çocuğumuz olsun istedi. Ben ise üç sene sonra, sadece Ziya’ya olan sevgimden dolayı bir gün ‘Hadi bir bebeğimiz olsun artık’ dedim. Aşk ve sevgi dünyadaki en büyük şifacı aslında.
Almila nasıl bir bebek ve kime daha çok benziyor?
Almila mutlu, özgür ruhlu, ne istediğini bilen, insanları seven, çok sosyal bir çocuk. Ziya ile benim kırmam galiba. Ancak benim gibi inatçı. Yeni dadısını sevmedi diye tam beş gün boyunca protesto etti, yanına yaklaştırmadı, hatta dövdü ve sonunda da yollattı. Ben de öyle inattım ki küsüp annemle haftalarca konuşmadığım olurdu. Şimdi annem ‘Oh oldu sana, anla biraz bana yaşattıklarını’ diyor. Bir de ben Almila’nın ta ilk baştan dadıyı istememekle ne kadar sezgilerinin doğru olduğunu gördüm, çünkü yeni dadının karakteri iyi değildi ve benim anlamam beş günümü aldı. Tip olarak kıvırcık saçlarından dolayı ve huy olarak da ilk bakışta bana benzese de, gözlerinin içinin gülmesi, muzipliği, iştahı babasına benziyor.
Evliliğinizde nasıl bir dengeniz var? Günümüzde ilişkilerde kadınların en büyük yanlışları neler oluyor sizce?
Eşimle birbirimizi seviyor ve olduğumuz gibi kabul ediyoruz. Empati yapabiliyoruz. Çok farklı yapıda iki insanız ve belki de bu yüzden birbirimizi tanımlıyoruz. Kocam çok sakin, observatif, aklı selim bir insandır. Kendisine çok saygı duyuyorum. Ben agresiflikten hiç hoşlanmam, çünkü huzursuz olurum, kocamla ise çok huzurluyum. Günümüz ilişkilerinin doğruları herkesin kendi kişiliğine göre değişir, bilemem. Ancak bence sevgi ve dürüstlük çok önemli. Dürüstlük olursa ve daha iyiye gitmek için çaba olursa, sevgi gerisini çözebilir. Dürüstlük yoksa tüm ilişkiler koca bir yalan üzerine kuruluyor ve bu durumda sevgi kalpler arasında yol bulamıyor.
Güçlü görünümünüzün altında zayıf hissettiğiniz tarafınız nedir?
Mükemmeliyetçilik ve tolerasyon azlığımın zayıf taraflarım olduğunun ve çocukluktaki sevgisizlikle ilintili olduğunun farkına vardım. Almila Su ile değişiyorum.
Neye ağlarsınız?
Sevdiğim ve değer verdiğim insanlarla olan hayal kırıklıklarımda hüngür hüngür ağlarım. İçimdeki çocuk hemen harekete geçer, çok kırılır.
Yaşadıklarımı, tecrübelerimi, kişisel yolculuğumu zamanı geldiğinde ve hazır hissettiğimde kitap yapmak istiyorum. ‘Bridges of Madison County’ tarzında, iyi bir yazardan da destek alabilirim. Önemli olan hikayemin ulaşması, insanın yalnız olmadığını hissetmesi ve paylaşımı.
Sevgi, karşılıklı verilen mutluluk mudur? Dostoyevski’nin dediği gibi ‘Çocukları seven yaşamı da sever’ mi?
Sevgi var olmakla ilgili bence. Sadece var olmak, Tanrı’nın küçük bir zerresi olarak bu dünyada var olduğumuzun farkında olmak, sonsuz bir mutluluk ve sevgi veriyor. Kim olduğumuzu hatırlamamız gerek! Yine altın Buda’ya dönersek, maalesef kalbimizi kaplayan çamurlardan dolayı ne kadar değerli olduğumuzu unutuyoruz. Ben 18 yaşında geçirdiğim trafik kazasında ölüme yakın bir tecrübe yaşadım. Bir tünelden geçtiğimi, muhteşem bir ışığa ulaştığımı ve sınırsız sevgiyi ve mutluluğu hissettiğimi hatırlıyorum. Yaşayacaklarım vardı ve geri döndüm. Hep o muhteşem kavuşma, Tanrı’yla bir olma ve sevgi anını kalbimde yaşatıyorum.
Bugünkü yetişkin Esra, çocukluğundan ne gibi izler taşıyor?
Maalesef acılı ve mutsuz bir çocukluk geçirdim, çok sınavlardan geçtim. Hala uyurken ara ara panik ataklar yaşarım, endişeyle uyanırım. Ancak tüm yaşanmışlıklarım beni bugünkü Esra yaptı. Ve bugünkü Esra, güzel ruhlu bir kadın. Ben geçmişe kızmamayı, ‘karma’mı kabullenmeyi öğreniyorum. Bugünkü gelebildiğim noktaya ise her gün şükür ederim.