Güncelleme Tarihi:
* Özür Dilerim”, kaç yıllık birikimin sonucu?
- Uzun zamandır kafamda vardı film çekmek. Bu filmin ilk filizleri, 2006 yılında yeşermeye başladı. Hayata geçirmekse bu yıla nasip oldu. Çekimleri de üç hafta sürdü.
* Siz, kolay özür dileyen biri misiniz?
- Tabii... Bir hatam ya da kusurum varsa elbette özür dilerim. Zaten özür dilemek çok büyük bir erdem.
* Peki “Özür Dilerim” ne anlatıyor?
- Film, gelişim yetersizliği olan Selim karakterinin erkek kardeşinin evleneceği haftayı konu alıyor. Olayları Selim’in ekseninden anlatıyoruz. Bir de özür dileme kavramını ele alıyoruz. “Kim, kimden niçin özür diler?” sorusunu tartışmaya açıyoruz. Bu film için Tohum Otizm Vakfı’yla kol kola girdik. 21 Aralık Cumartesi akşamı Feriye Sineması’nda filmimizin galası olacak. O akşamın gelirini de otizmli çocukların eğitimine bağışlayacağız.
ROLÜM İÇİN 2 YIL ÇALIŞTIM
* Hazırlık sürecinde birilerinden danışmanlık aldınız mı?
- Otizmli çocukların okuduğu yerlere gittim. Farklı şehirleri dolaştım. Daha sonra otizmli çocukları olan ailelerle temas kurup onların yaşamlarına indik. Bu süreçte yüzlerce çocukla tanıştım ve aslında otizmin çok geniş bir skalası olduğunu gördüm; mongollar, down sendromlular, otizmliler, ileri otizmliler...
* Sizin canlandırdığınız karakter otizmin hangi evresinde?
- Konuşamayacak kadar ileri otizmli ve zeka geriliği olan bir karakter.
* Peki kimi rol model aldınız?
- Mahmut diye bir kardeşimi örnek aldım. Onun evinde çok vakit geçirdik. Asistanlarım Mahmut’un yataktan ne şekilde kalktığından gece yatağına nasıl yattığına kadar tüm gün ne yaptığını kaydettiler. Daha sonra çektiğimiz görüntüleri inceledim, üzerine çalıştım.
* Bu rol için hazırlanmanız ne kadar sürdü?
- 1,5-2 yıla yakın bu rol üzerine çalıştım. Çünkü bu karakteri oynamak çok zor. Öncelikle anlamlı bakmamanız gerekiyor. Daha inandırıcı olmak için dişime bir aparat yaptırdım, böylece damak kısmım daha şişkin gözüktü. Kendime bir duruş belirledim ve o duruşa uygun şekilde hareket ettim.
* Bu sizin ilk yapımcılık deneyiminiz, oyunculuktan sonra yapımcı olmak zor muymuş?
- Zor tabii... Yapımcılığın ne kadar zor bir iş olduğunu biliyordum zaten. Ancak farkındalığı yüksek bir insanım. Her zaman kendi sektörümdeki başka alanların nasıl yürüdüğüyle ilgili kafa yorarım, çok yabancı değildim yani.
* Filmin cast’ını nasıl oluşturdunuz?
- Cast için de çok zaman harcadık. Anne karakteri filmde çok önemli bir pozisyona sahip. Bu yüzden anneyi çok aradık. En sonunda Almanya’dan Sema Poyraz’ı bulduk. Filmdeki kardeşimi de gerçek kardeşim Gökhan Kıraç oynuyor. Gökhan da oyunculuk okudu ve ilk filmini de benimle yapmış oldu. Bu arada filmi eşim Başak Kıraç’la birlikte yaptım. Ortak yapımcımız da Cemil Ağacıklıoğlu’ydu.
* Aynı zamanda bir aile filmi olmuş...
- Evet, aynen öyle oldu. Karım, ben, kardeşim falan... (Gülüyor) Eşimle beraber iş yapmak da oldukça keyifliydi.
* Filminizi İstanbul Film Festivali dışında başka festivallere de yollayacak mısınız?
- Goa Film Festivali’ne de gönderdik ve çok enteresan bir yanıt aldık. Gönderdikleri mail’de filmimizi çok beğendiklerini ve belgesel bölümünde yarışmaya katıldığımızı yazmışlar. Filmi belgesel zannetmişler, çünkü festival jürisi beni gerçekten zihinsel engelli sanmış! Başak da hemen geri cevap yazarak benim bir aktör olduğumu ve filmimizin kurmaca olduğunu belirtti. Bu durum beni çok mutlu etti. Beni otizmli zannedecekleri kadar inandırıcı oynamışım demek ki.
GİŞENİN MİLYONLARA ULAŞACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM
* Ödül beklentiniz var mı?
- Yok, çünkü film kurmaca bölümünde yarışmayacak, sadece festivalin bir bölümünde gösterilecek.
* Genelde festival filmleri çok fazla gişe yapmaz. Sizin bu anlamda kaygılarınız var mı?
- Evet, festival filmlerinin çok fazla gişe yapmadığını hepimiz biliyoruz. Buna rağmen sanat filmi adı altında kategorize edilmiş filmlerin çok özel bir seyirci kitlesi var. Daha çok kitap okuyan ve tiyatroya giden kişiler, sanat filmlerinin değerini biliyor. Dolayısıyla gişenin milyonlara ulaşacağını düşünmüyorum. Gişe anlamında çok büyük bir beklentim yok.
* Bu bile bile lades demek değil mi?
- Bu hayattan gitmeden önce anlatmak istediğimiz hikâyeler var. Bu hikâye de onlardan biri. Elbette güzel bir gişe sonucu elde edersek çok seviniriz. Ama hayat yolunda batarız da çıkarız da, yapacak bir şey yok.
BEREN KENDİNİ İSPATLADI
* Beren Saat de “Benim Dünyam” filminde hem görmeyen hem de duymayan bir karakteri canlandırdı. Onun performansını nasıl buldunuz?
- Vakitsizlikten dolayı filmi izleyemedim, sadece fragmanını izleyebildim. Gördüğüm kadarıyla hiçbir inandırıcılık sorunu yoktu. Zaten Beren, oyunculuğunun belli bir çıta üzerinde olduğunu herkese ispatladı. Mutlaka performansı çok iyidir.