Beni buna siz mecbur ettiniz!

Güncelleme Tarihi:

Beni buna siz mecbur ettiniz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 02, 2004 17:54

Dün akşam arkadaşlarımla yemekteydim. Sohbet konumuz epey derindi: “İnsan, Evren’in amacı mıdır?” (Evren dediğim Kenan Evren değil tabii ki, yoksa Darbe Dede’nin insan hayatına verdiği önemi, tarihe geçen, ‘Asmasaydık da beslese miydik’ vecizesinden biliyoruz.)

Haberin Devamı

Arkadaşlarım çok ciddî ve derin bir tartışmaya girdiler. Big Bang’den tutun da, Einstein’e, Teilhard de Chardin’e, Evren’in genleşmesi teorisinden Kabalacılar’a kadar herkes bildiğini döktü. Tartışma astrofizikle metafizik, deistlerle pozitivistler arasında çetin bir ping pong maçına döndü.

Sonuna kadar uslu uslu dinledim.

Sonunda dayanamadım: Evren’in amacı insan mıdır, değil midir, bilmiyorum. Kiminiz Yaradılış, kiminiz Rastlantı dediniz. İki saattir bu felsefî tartışmanızı ilgiyle dinliyorum. İki sene daha tartışsanız, nasılsa “Evren’in amacı insan mıdır?” sualine bir cevap veremeyeceksiniz. Onun için, madem ki yukarıda ne varsa aşağıda da o var, sizin sualinizi en küçük boyutuna indireyim: Sizin Evren’deki amacınız nedir?

Anlaşıldı ki, benim Quantum üstü ezoretik uzmanlarımın hiç birinin, bu suale bir cevabı yoktur. Böyle bir sualle köşeye sıkışan insanoğlunun en kolay kaçış yolu hangisidir?

Soruyu sorana çevirmek!

Haberin Devamı

- Ya senin bu Evren’deki amacın nedir? Sen cevap ver bakalım...

Anlatmaya çalıştım ki, birey olarak yani özel hayatımdaki amacımı bilmenin onlar için bir faydası yoktur. Belki Serdar’ın toplumdaki bir birey olarak varsa bir amacı daha ilginç olabilir.


Ama onlara itiraf edemezdim ki, bu suale benim de hazır bir cevabım yoktur.

Yılların verdiği birikimle (Bu birikimin kaynağını sormayın!) demagoji patlattım anında.

- Peygamber Manes ne der, bilir misiniz? “Yaratılış İnsan’a emanet edildi. Karanlıklar’ı geriletmek İnsan’ın görevi...”

Bir sessizlik oldu masada. Kafalarını karıştırmayı başarmıştım. Kaynağını bilmediğim ama aklımda kalmış bir güzel söz daha patlattım:

- Nûr karanlıkları aydınlattı, lâkin karanlıklar onu kabul etmedi.

- Yani?

- Yani sizler iyi okullara gitmiş, adam gibi eğitim almış, bu memleketin en şanslı insanlarındansınız. Size verilen bu imkanı, bu şansı siz de başkalarına vereceksiniz. Eğer buna maddî gücünüz yetmiyorsa, vaktinizi tahsis edeceksiniz. Türkiye’nin en büyük sorunu cehalet, eğitimsizlik, eğitimde şans eşitsizliği... Buna karşı mücadele edeceksiniz. Yoksa Evren’in amacı siz olsanız kaç yazar...

Yine o klasik tepki:

- Peki sen ne yapıyorsun?

- Bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Napolyon’un Institut’ye seçildiği için başkana gönderdiği mektupta dediğini unutmayın! “Gerçek fetihler, insanda en küçük bir pişmanlığa sebep olmayan fetihler hangileridir, bilir misiniz? Cehalete karşı kazanılan zaferler... Uğraşların en şereflisi, uluslar için en faydalı olanı, insanî fikirlerin yayılması için verilen çabalardır.”

Artık nefesleri kesilmişti. Sohbetin içine limon sıkmıştım başarıyla. Zaten uykuları da gelmişti. Biri yerinden doğruldu:

- Eeee beyler, meyhanecinin de evi vardır derler!..

- Spekülatif tartışmalar amenna, ama mastürbatif hayır! Haydi dağılın, herkes evine...

Dedim ya ‘bir şey söylememek için konuşmak’ konusunda elime kimse su dökemez.

Ama sakız gibi uzayan bir geceyi kesmeyi çok iyi bilirim...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!