Ayşe ARMAN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2005 00:00
Deniz Gökçe, ekonomist ve spor yazarı. Ama bu defa başka bir şekilde karşımızda. Bir özel hayat öyküsüyle. İddia şu: Ayrılmak üzere olduğu eşini iki kulağından tutup, kafa atıyor. Mahkeme, hakaretten ve darptan aleyhine karar veriyor. Boşanmak üzere olduğu Gülü Gökçe, ‘Dayak yediğim için ayrılmadım, ayrıldığım için dayak yedim’ diyor.
Sizi ne münasebetle tanıyoruz?
- Ben bir yıl kadar evli kaldığım Deniz Gökçe’den kafa yiyen ve şimdi ayrı yaşan eşiyim. Boşanma davası sürüyor...
Kimsiniz, kimlerdensiniz?
- Dedem, Kemal Türkömer. Bankacılık camiasının yakından tanıdığı bir isim. İbrahim Betil yazdığı kitapta dedeme teşekkür eder, Kazım Taşkent’in sağ koluydu, vefat etmeden önce de Finansbank yönetim kurulu başkan danışmanıydı. Anneanneme gelince, resim ve emaye sanatçısı Nesibe Türkömer. Ayşe Kulin, Füreyyası’nda anneannemden ve bizim aileden fotoğraflarıyla söz eder. İşte ben onların en büyük torunuyum. Annem ve babam Almanya’da okurlarken evlenmişler, ben doğmuşum. Ailede saydığım isimlerden bir tek annem hayatta. Resim yapar, yoga dersleri verir. 70 yaşında hálá çalışır. 4 kardeşiz...
Nasıl bir aile ve nasıl bir çocukluk sizinki?
- Ben 6 yaşındayken annem ve babam Almanya’dan Türkiye’ye taşındı. 26 yaşına gelinceye kadar da birbirleriyle 3 defa ayrılıp evlendiler. Birbirlerini çok severlerdi, ama bir o kadar da geçinemezlerdi. O zamanlarda da etrafımızda anne ve babalar kavga ediyordu ama kimse bugünlerde olduğu gibi boşanmaya cesaret edemiyordu. Bir tek bizimkiler. Boşanmaları, tek celsede anlaşarak oluyordu. Biz çocuklar hep anneyle aynı evde kalıyorduk. Babam da babaannemde. Ama üç ay sonra barışıyorlardı...
Bu karışıklıklar eğitim hayatınıza yansıdı mı?
- Yok, Avusturya Lisesi’nde okudum. Sonra da Güzel Sanatlar Akademisi’nde grafik tasarımı. Master’ımı da grafik fotoğrafçılığından aldım.
Üç çocuğunuzun babasıyla nasıl tanıştınız?
- Aynı mahallenin çocuklarıydık:
Fenerbahçe Dalyan. İkimiz de yelkenciydik. Kendisini 16 yaşında tanıdım. O kadar yakışıklıydı ki, utancımdan yüzüne bakamamıştım. 22 yaşında beraber olduk. 42 yaşında ayrıldık. 3 oğlumuz oldu.
Nasıl bir evlilikti...
- Beraber büyüdüğümüz bir evlilik. Üniversitede okuyorduk birlikteyken. 17 yıl evli kaldık. Kartpostal aileler gibi görülürdük. 3 oğlan, 2 köpek, anne-baba, Kireçburnu’nda bahçeli ev...
Ne oldu da, o kartpostalı yırtmaya karar verdiniz?
- Ben vermedim. O verdi. Beni bıraktı gitti. Çocuklarımın babasını kaybettim. Ama daha önemlisi hayat arkadaşımı kaybettim. 6 ay içinde oldu her şey. Çocuklar babalarında kaldı.
Neden?
- Onları yerinden oynatmak doğru değildi o yüzden. Çocuklar ergenlik çağında 3 oğlan. Baba otoritesine hafta sonu değil, hafta içi okula giderken daha çok ihtiyaçları olacağını düşündük. 4 gece babada, cuma akşamından pazartesi sabahına kadar da 3 gece bende kalıyorlar. Ama hafta içi baba gelene kadar okuldan sonra gördüğüm de oluyor. Velayet babada ama saat hesabına vurursan, çocuklar bende...
Kocanızdan nafaka aldınız mı?
- Hayır. Ama kocam bana şirketin yüzde 50 hissesini devretti. 1992 yılında kurulmuş, yıllık ortalama medya cirosu hariç 1 milyon dolar cirosu olan bir şirket. Daha ne olsun? 20 yıl beraber olmuşsun, çocuklarının babası, bir gün bir şeye ihtiyacım olacak da vermeyecek mi? Her şeyin illa kağıda dökülmesine gerek yok ki. Kuruş hesabı mı yapacağız Allah aşkına... Bir hayatı ortak paylaşıyorsun...
Bunca yıldan sonra sizi terk etti diye intikam almak istediniz mi?
- Hayır tabii ki intikam almak istemedim ama küstüm. O günden beri sadece oğullarımla ilgili konuşuyorum. Mümkünse mesaj yazıyorum. Sesini bile duymak canımı acıtıyor.
ÊAyrı kaldığınız dönemde bir başkasıyla yeniden evlenmeyi düşündünüz mü?
- Evet. Ama bir başkasıyla değil, ayrıldığım kocamla. Tıpkı annem ve babam gibi.
Hani ‘Ön tekerlek nereye giderse, arka da oraya gidermiş’ derler ya. Ama tabii arada bir fark var. Eski kocam babam değil, ben de annem değilim...
KAFA ATMA ALIŞKANLIĞI VAR
Davetlerde çevresindekilere anlatırken bizzat kendisinden duydum. Nokta’da çalışırken, yazısının başlığını değiştirdiği diye Ercan Arıklı’yı dövmüş. Murat Saygı ve Serdar Çaloğlu’nun ve Show TV personelinin önünde de Reha Muhtar’ın. Kafa atmış... Birlikte yaşadığımız dönemde Kemerburgaz’da bir gün alışverişte Fatih Altaylı’ya rastlayıp durup dururken ‘Buraya köpekler giremez!’ diye bağırdığı gazetelere bile konu oldu.
HAKİM, DARP OLDUĞUNA NASIL KARAR VERDİ
Nurten, Taner ve Deniz hákime şöyle ifade verdiler: Deniz beni ellerimden tutup koltuğa itmiş, ben de koltukla birlikte kayıp, arkadaki büfeye çarpmışım. Nurten, başımın ön tarafında kızarıklık olduğunu ve bana buz getirip koyduğunu söyledi. Hakim de bunun üzerine ‘Peki nasıl oluyor da Gülü Hanım o zaman başının arkasını değil de önünü çarpıyor?’ diye kendilerine sordu. Cevap veremediler.
PARASI İÇİN BERABER OLMAM MÜMKÜN DEĞİL
Deniz’in bana aldığı hediyeleri, ayrılınca iade ettim: Bir Seiko saat ve bir heykel. Bir yıl içinde de iki giysi aldı: Bir sabahlık ve siyah tişört. Siyah tişört, Anneler Günü hediyemdi, şimdi Allah’ı var, ondan Anneler Günü hediyesi beklemiyordum, gözlerim doldu filan. Sabahlık da doğum günü hediyemdi. Nurten Berksoy’a almasını rica etmiş. Başka da bir şey yok. Evlendiğimiz zaman yüzük istemedim, o da almadı zaten. Ben mi maddiyatçıyım, ben onunla parası için mi beraber olmuşum? Kanıma dokunuyor...
BU DAYAKLARDA ÇOK TAZMİNAT ÖDENİRİnsan bir yıl evli kaldığı bir adamdan hangi mantıkla 6 milyar nafaka ve 150 milyar tazminat talep eder?
- Avukatım dedi ki: ‘Biz boşanma davasını hiçbir şey istemeden açarız da, Deniz sana karşı dava açıp o isterse, bir daha bir şey isteme hakkın olmaz. Dolayısıyla, böyle davalar bu şekilde tedbir nafaka ve tazminat istenerek açılır. Dava sonunda bu paralar ödenmez ama prosedür böyledir.’ Biz de öyle yaptık. Nitekim, avukatım haklı çıktı ve Deniz de karşı dava açarak, benden aynı miktarda maddi manevi tazminat istedi. Gelelim, benim isteyip Deniz’in isteyemediği tedbir nafakasına. Tedbir nafakası boşanıncaya kadar kocanın karısına bakma yükümlülüğünden dolayı kadına ödemesi gereken bir nafaka. Dolayısıyla, ne kadar çabuk boşanırsa o kadar az para öder...