Güncelleme Tarihi:
Adı Roxanne Tataei (21) ama hayranları onu Rox olarak biliyor. İngiltere doğumlu olsa da, Jamaikalı annesi ve İranlı babası yaşamında ve müziğinde farklı bir kimlik yarattı. Özellikle Jamaikalı büyükanne ve büyükbabasıyla birlikte büyümesinin etkilerini bakın nasıl anlatıyor: “Sıkı bir Jamaika ve Hıristiyan kültürüyle yetiştirildim. Haliyle dinlediğimiz müzikler daha çok country ve reggae tarzındaki ilahilerdi. Bu sayede müzikte en önem verdiğim nokta harmoni. Dinleyicilerimin bu tınıları ve harmoninin güzelliklerini parçalarımda duyduğuna eminim. Çünkü bunu her fırsatta uyguluyorum.”
Kilise korosu ve aile partilerindeki hiç bitmeyen şarkılar Rox’u müziğe daha da yakınlaştırdı. Zamanında şarkıcı olmayı hayal eden annesi, ona küçük yaşta şan dersleri aldırttı. 10 yaşındayken Ulusal Gençlik Müzik Tiyatrosu’na katılıp müzikallerde rol aldı, Avrupa turnelerine çıktı. Ardından sanat lisesini bitirdi. 2007’de ilk orkestrasını kurana kadar büyük zorluklar yaşadı, hatta bazen bu işi bırakmayı bile düşündü. Ama ilk grubuyla şarkı söylemeye başladığı anda, bir daha peşini bırakmadılar.
2009 Aralık’ta çıkardığı ‘No Going Back’ single’ı sayesinde sadece İngiltere değil, tüm Avrupa sesini tanıdı. Üç ay sonraki ‘My Baby Left Me’ single’ının da aynı başarıyı göstermesi yine üç ay içinde ilk albümü getirdi: ‘Memoirs’. Jay-Z and Lupe Fiasco yapımcılığında hazırlanan albümdeki 10 şarkının 10’u da listeleri zorladı. Kendine o kadar güveniyordu ki, albüme sığmayan ‘I don’t believe’ parçası albümle aynı dönemde single olarak çıktı.
“İstanbul konseri yeni, taze ve seksi olacak! Yeni ekibimle ilk kez tam kadro konser vereceğiz. Bu yüzden İstanbul’daki izleyiciler, daha öncekilerin yaşamadığı bir deneyim yaşayacak. Yapmaları gereken tek şeyse, güçleri yettiğince çığlık atıp dans etmek”
GÖRÜNEN O Kİ EN İYİSİ OLACAĞIM
- Müziğinizi icra ederken kimlerden ilham alıyorsunuz?
- Belli bir kişi ya da şey yok. Modası geçmiş olmayan her şey benim için ilham kaynağı. Arkadaşlarımla bir partideyken, büyükbabamla sohbet ederken ya da film seyrederken bile aklıma bir şeyler geliyor.
- Albümde dinleyicileri etkileyen pek çok hit parça var. Sizi en çok etkileyen hangisi?
- Gallias! Sözlerini tamamen kendim yazdım ve kayıt sırasında biraz çaldım da. Sözleri ve melodisi dinlediğimde hâlâ içimde tuhaf hisler uyandırıyor. Bu parçanın iç dünyamı ve bir solist olarak neler yapabileceğimi çok iyi anlattığını düşünüyorum.
- Sizin için Amy Winehouse’un tahtının yeni adayı denmesini nasıl karşılıyorsunuz?
- Amy, harika bir müzisyendi ve onun gibisinin bir daha geleceğini düşünmüyorum. Ama ben Rox’um, onun mirasçısı değil.
- En unutulmaz konseriniz hangisiydi?
- Aslında birkaç tane var. Paul Weller’le Royal Albert Hall’da düet yapmak ve geçen yıl North Sea Caz Festivali’nde sahne almak muhteşemdi.
- Peki, ya en kötüsü?
- İngiltere’deki korkunç pop festivali. Aslında oraya hiç uymuyordum. Ama plak şirketim iyi olacağını düşünmüş. 30 binden fazla kişinin sizi yuhlayarak “Sen kimsin” diye bağırması hiç hoş değildi.
İYİ Kİ SEVGİLİMDEN AYRILMIŞIM
- Ruhunuzu dinlendiren şey ya da yer nedir?
- İyi müzik, iyi dans, iyi insanlar, iyi şarap ve tabii ki iyi yemek!
- Hayatta en çok neden korkuyorsunuz?
- Kendim olamamaktan.
- “İyi ki yapmışım” dediğiniz şey?
- Eski erkek arkadaşımdan ayrılmak. Bunu yaptığıma gerçekten ama gerçekten çok mutluyum!
- Kiminle konser vermek isterdiniz?
- Pek çok kişi ama King of Leon’dan çok etkileniyorum. Caleb Followill’le düet yapmak harika olurdu.
- Enstrümanlarla aranız nasıl?
- Benim yaptığıma ‘çalmak’ denemez. Ama piyano ve gitardan bazı sesler çıkartabiliyorum.
- Bundan sonraki hedefleriniz...
- En iyisi olmak. Ve öyle olacak gibi de görünüyor. Hedefim bunu hiçbir zaman düşürmemek.