Ben özgürüm onlar deli diyorlar

Güncelleme Tarihi:

Ben özgürüm onlar deli diyorlar
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

Her yazdığı şarkı sözüyle olay yaratan Aysel Gürel'le delilik üzerine

Siz neden bizim gibi değilsiniz?

- Herkes gibi olmamaya karar verdim de, ondan! 8, 9 yaşında. Otuz üç bin nufüslu bir sahil şehrinde yaşıyordum. Orada, bize gerçek diye yutturulan masallar vardı. Birinin dişi mi çekildi? ‘‘Hah işte, çocuk aldırdı!’’ olurdu. ‘‘Fotoğrafçının kızı, bahçe duvarından mı atladı, bakkalın oğluna verdi’’ denirdi. O çocuk aklımla düşündüm. Ne yapmam lazım? Şehrin meydanına indim. Elimde bir sopa, ata biner gibi binmişim, ‘‘Ben deliyim’’ dedim. Bütün şehir dalgalanmaya başladı.

Bu ‘‘deli’’ haliniz size herkesten fazla bir özgürlük tanıdı mı?

- Tanımaz mı? Şehrin hudutları dışına aileler bile kır gezisine gidemezken, ben hudutların dışını keşfettim. Dağları, vadileri. Tek başıma.

‘‘Aysel delidir ne yapsa yeridir’’ diyeceklerini bildiğiniz için, her aklınıza geleni rahatlıkla yapabildiniz?

- Elbette, o kadar güzel bir kalkan ki. Mesela, Kral TV'nin ödül töreninde giydiğim kıyafet inanılmaz bir şeydi. 70 küsür yaşında bir kadının bacaklarını öyle açıp ortaya çıkması hoş karşılanmaz. Ama söz konusu Aysel Gürel olunca, takdirler, tebrikler. Ne kadar yakışmış diyenler! Biliyordum öyle olacağını...

Bunlar sizi eğlendiriyor mu?

- Zaten eğlenmek için yapıyorum.

Bu bir mekanizma mı? Bir düzenek, bir kurgu mu?

- Onların bana deli demelerine müsaade ediyorum, karşılığında da her istediğimi hiçbir engelle karşılaşmadan yapabiliyorum. Üstelik bazı fikirleri de yaygınlaştırıyorum.

BENİ ALMAYANLAR PİŞMAN

İyi de hiç zorluk çekmediniz mi tüm bunları oturtana kadar.

- Birçok sevgilimin ailesi beni almadı! Üzüldüm. Ama şimdi o sevgililerimin bir çoğu müteveffa oldu. Yaşayanların aileleri ise ‘‘Keşke bu Aysel'i alsaydık’’ diyorlar.

Kendilerini ‘‘normal’’ sayanların sizce en tipik özelliği nedir?

- Hep aynı şeyi yapmaları. Pavlov'un fareleri gibi. Hep aynı yerden geçiyorlar. Oysa bana dünya bile küçük. 13 yıldır yapamadığım seksi, ilk fırsatta uzayda yapayım diye düşünüyorum. Sınırları sevmiyorum ben. Milliyet, din ayrımını sevmiyorum. Her şeyi çok geniş düşünüyorum.

Yalnızlığınız ve kendi deliliğinizle nasıl başediyorsunuz!

- Edemiyorum ki! Sabahleyin kalktığımda, evvela kendimle kavga ediyorum. Terliğin tekini giyerken, ayağımla öbürünü arıyorum ve ‘‘Çek ulan ayağını’’ diyorum. Sanki biri varmış gibi! Öbür evde, her taraf, boydan boya aynaydı. Aşağıda bir Madam Beti vardı. Her sabah gelirdi, nezaketen bir şey diyemezdim ama gelmesini de hiç istemezdim. Kapıyı çalardı, aynadan bir hayal geçiyor. ‘‘Sabah sabah geldin yine, bok vardı!’’ diyorum. Bir farkediyorum ki, o hayal benim! Ben kendime söylüyorum! Kendi dışımda birine tahammül etmem çok zor.

Deliliğine methiye düzdüğünüz birileri var mıydı?

- Babam savcıydı, ablam yüksek fizikçi, abim hukukçu. Annem de filozof gibi bir kadındı. Ben 2000 ciltlik bir kütüphanenin içinde emeklemeye başladım. Yani varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Ama bir de ‘‘Deli Ayşe’’ vardı. Yırtık bir lastikle sokaklarda dolaşırdı. Trabzon da hep yağmurlu olurdu. Ve herkes gider onu dürterdi! Delilik gözlemlerimin içinde Ayşe var: Yani acze saldırı. Belki onu savunma babında olabilir, deliliğe methiye, özenti. Bir de tabii, ‘‘O aciz ama ben değilim; ben hepinizle baş ederim!’’ gibi bir şey.

BEN OTO-SEKSÜELİM

Deliliğinizi sergilemek konusunda ne kadar ileriye gidebilirsiniz? Elinizde bir özgürlük var, ama sınırı var mı?

- Katiyen yok. Çok başarılıyım ben. Eğer kanunlar engellemezse, herhangi bir protesto amacıyla Taksim meydanında çıplak bile koşabilirim.

Başkalarının sizi biçimlendirmesine hiç mi izin vermediniz?

- Verir miyim? Ondan deli diyorlar.

Birileri sizi durdurmaya mutlaka çalıştırmıştır.

- Benim takıp, takıştırdığım, bir de kendime yakıştırdığım sıfatın bir cüreti var! Deliliği üzerinize giydiğiniz vakit, hele yakışıyorsa, sizi kimse durduramaz. Korkarlar. ‘‘Bu yol tıkalı!’’ mı deniyor, elimde de on poşet mi var, kendimi caddenin ortasına atıp, can çekişme hareketleri yapıp, ne yapıp edip, o yoldan ilerlerim. ‘‘Tamam, tamam, sen geç’’ derler zaten.

Yapamadığınız bastırdığınız, kontrol altında tutmak zorunda kaldığınız hiç mi bir şey yok yani.

- Gençlik yıllarımda gereksiz ve lüzümsuz kişilere harcadığım ve bugün çok önemli bulduğum seks duygumu, bastırıyorum mesela. Ben kendi kendime yeterim diyorum. Hatta kendime de bir isim taktım: Oto-seksüel. Bir erkeğin benim elimi tutması için çok şeyler vaad etmesi, aynı zamanda da yapması lazım. Bu yaşta da böyle bir erkeğin olacağını sanmıyorum. N'apıyorum? Bu gece rüyamda Tanju Okan'la sevişeceğim diyorum, sevişiyorum. Her gece rüyama bir yerlerden tanıdığım birilerini alıyorum. Tanju Okan bana evlenme teklif etmişti, uyandığım zaman ‘‘Keşke evlenseydim’’ dedim ama sonra düşündüm: Yine dul kalacaktım!

‘‘Bir delinin hatıra defteri’’nde başka neler var?

- Ben yaşanmış zamanları siliyorum. Çünkü yaşanacak zamanların daha önemli olduğuna inanıyorum. Sıfırlıyorum. Birçok ömür yaşadım ben. Tersinden bakıyorum ve şunu fark ediyorum: Oralarda bir kadın dolaşıyor, o da Aysel, ama ben değilim! Başka bir Aysel o! Öleceğim ve tekrar dünyaya geleceğim diye de bir şeye inanmam ben. Çöplüğe gideceğim. Tanrı niye çöpü yeniden dünyaya getirsin ki? Kokuşmuş, eskimiş birer ruh olacağız ama belki fikirler başka nesillerde devam eder.

İnsanların beklentilerini yanıltamamak adına, size bile abuk sabuk gelen şeyler yaptığınız oluyor mu?

- Oluyor, ama iyi ki de yapıyorum. Normal insanları kıracak halim yok ya! Böyle de bir janti tarafım vardır. Elim bir kıyafete gidiyor ama ‘‘Şu daha acayip, onu giyeyim’’ oluyorum. İnanmadığım fikirlere de bazen, ‘‘Tabii haklısınız’’ deyip, cümleye ‘‘Ama...’’ diye devam ediyorum. Çoğunluğa uyum sağlamak önemlidir. Böyle yapınca çoğunluğun da bir kısmını kendi tarafına çekiyorum. Yani politiğim aynı zamanda.

‘‘İnsanlara aldırmayıp delice davranmalıydım!’’ Hayatınız boyunca hiç söylemediğiniz bir şey mi?

- Uyuşturucu hariç her şeyi yaptım, denedim.

Normalden farklı deli dünyanıza istediğiniz gibi girip çıkabiliyor musunuz?

- ‘‘Aysel, sen şimdi burada otur’’ diyorum ‘‘Benim işim gücüm var, kazakları katlayacağım, şarkı yazacağım, dişimi fırçalayacağım. Bekle, tamam mı?’’ diyorum. Sonra istediğim zaman geri geliyorum.

‘‘Aysel delidir’’i siz mi yarattınız, başkaları mı?

- Ben yarattım aslında. Çok işime geldi. Sadece bana ait bir olguydu, bu delilik. Şimdi uzantıları var. Sezen çıktı mesela. Gerçi birkaç yılı daha var. Ama hiç hakketmeyenler ‘‘Ben de deliyim’’ demeye başlayınca deliriyorum!

Delilikten sıkıldığınız oluyor mu?

- Benim normal halim oldu, özümsedim.

Bazı şeyleri zekanızdan uyduruyor veya kurguluyor olamazsınız, değil mi?

- Zekamdan kurgulamış olsam da, ben gerçek olduğuna inandığım için, zaten artık o gerçeği yaşıyor oluyorum. Tabii ki hayalgücüm sonsuz.

GENÇ SEVGİLİ?

a) İmaj mı? b) Takıntı mı? c) Canınız çektiği için mi? e) Hayattan alınan bir intikam mı?

- Evet (c). Canım çekiyor. Ama erkek düşmanlığı yaşadığım bir dönemin intikamı da olabilir.

ŞARKI SÖZLERİNİ NERENİZDEN YAZIYORSUNUZ?

a) Hafızamdan: Çünkü böyle şeyler yaşadım b) Yüreğimden: Çünkü böyle şeyler yaşamak isterim c) Mantığımdan: İnsanların böyle şeyler yaşayamayacağını biliyorum d) Pazarlama bilgimden: İnsanların böyle şeyleri yaşamak isteyeceğini biliyorum:

- Hepsine okey diyorum. Ben, yaşamların asgari müştereğini birleştirmeyi biliyorum. Neden 13 yaşındaki kız geliyor ve ‘‘Aynen benim hissettiklerimi yazmışsınız’’ diyor? Çünkü içimde hala 13 yaşında bir kız barındırıyorum. Kral TV'nin ödül gecesinde bir oğlan geldi yanıma, nasıl yakışıklı, kesinlikle onu bir gece kavalye olarak çıkartacağım. Eridim, bittim! Birdenbire ben 13 yaşında oldum, yani o kadar heyecanlandım! Ama 53 yaşındaki sevgilimle dolaştığım zaman, tango yapıyoruz o ayrı. Normal insanlar hep kendi yaşlarında kalıyorlar. Biz deliler öyle miyiz?

ALİ KIRCA'YA

Geçen gün Kekilli'den söz ederken, eskiden ‘‘Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin’’ diye bir şarkı vardı, ‘‘Kim intihar etmiş ki, o şarkı yüzünden!’’ dedi. Bilmiyor tabii, üniversiteye gittiğim yıllarda İstanbul'un nüfusu 600 bindi. O hüzünlü şarkı yüzünden onlarca intihar vakasına şahit olduk. Çan kulesinden, Galata Kulesi'nden atlayanlar, bileklerini kesenler, tentürdiyot içenler... Bugünkü İstanbul nüfusuyla kıyaslanırsa büyük rakam. Şarkıların yaşam sevinci vermesi lazım.

HINCAL ULUÇ’A

Bu arkadaş bir kadın düşmanı. Herşeyi biliyor. En iyi terzi o. En iyi helva pişiren o. En iyi apandisit ameliyatını da o yapıyor. Bir de en iyi maydonazu yetiştiriyor. Kardeşim, ihtisaslaşma diye bir şey var. Bir insan herşeyi bilemez. Ben apandist ameliyatı yapıyor muyum, hayır yalnızca şarkı yazıyorum!

AYŞEGÜL ALDİNÇ’E

Geçen gün bir yazısını okudum. Köşesinin adı, Malümat-furuş. Bilgi satıyor ya. Diyor ki, ‘‘Sahil yolundan geliyordum, hayret ettim. Ağaçları hep eğri dikmişler!’’ Yahu bu ilkokul tabiat bilgisidir! Kuzey rüzgarı denen bir şey vardır. Ağacı düz dikersin, rüzgar yüzünden eğilir! Düşünememiş işte...

ÜREK VE DİĞERLERİNE

Ben onların kendilerini savunmalarını istiyorum. Genç oldukları için ürküyor olabilirler. Geri kalmış ülke olmanın sonucu. Ama, Nedim Saban, ‘‘Aysel gel bu konuyu programda konuşalım, Etiler'deki çocukların hiçbiri gelmiyor’’ dediği zaman, ben niye çıkacağım diye düşü-nüyorum. O zaman Savaş Ay'ın programı gibi olur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!