Güncelleme Tarihi:
Hafta Sonu dergisi, Punto by Eda Taşpınar markasının yaratıcısı, nam-ı diğer "ikoncan" Eda Taşpınar'la moda ve kadınlar üzerine bir söyleşi yaptı. Görüşme sırasında kadını güzel ve seksi yapan şeyin taşıdığı kıyafetler değil, kadının kendi tarzı olduğunu anlatan Taşpınar, “Ben özgür ruhlu biriyim. Bunu bir şekilde stilime yansıtıyorum. Bana kalırsa reaksiyon aldığınız müddetçe varsınız demektir. Fiziğimin avantajlarını biliyor ve bunu doğru kullanıyorum” dedi.
- Modaya olan ilginiz nasıl başladı?
Her şey çocukluğumda başladı. Annemle terzilere, ayakkabı atölyelerine gitmeye bayılırdım. Yaşıtlarımın bebeklerle ve oyuncaklarla vakit geçirdiği zamanlarda, benim en büyük eğlencem annemin ve anneannemin gardırobuydu. Eğitimim de bu tutkumla paralel olarak gelişti. 11 yaşımda Miami’ye gönderildim. Boca Raton’da okuduktan sonra Robert Kolej’de eğitimime devam etmek üzere geri döndüm. Devamında da Londra’da London College of Fashion’da, sonrasında Central School of St. Martins’de moda eğitimi aldım. Eğitimim de genel olarak ayakkabı tasarımı, genel tasarım ve styling konularını içerdi. Arta kalan zamanlarda moda fotoğrafçılığı ve şapka tasarımı gibi alanlarda çalışmalarım oldu. Bu işin en güzel tarafı, dünyaca tanınmış birçok markada staj yapma imkanını yakalamamdı.
- Modayla profesyonel olarak ilgilenmeye nasıl karar verdiniz?
Eğitimimle birlikte zaten bu sektöre profesyonel bir adım atmış olduğumu düşünüyorum. Bu okullarda okumak, yaratıcılığınızı ne şekilde profesyonel bir olguya dönüştürebileceğinizin en büyük göstergesi... Ben aslında senelerdir üreten taraftayım ama siz bunu sadece benim giymiş olduğum kıyafetlerle takip edebildiniz. Şimdi ise bunu vitrine taşımaya karar verdim ve Punto ile ilk projemi hayata geçirdim. Şu an üzerinde çalıştığım ve devamı gelecek daha bir sürü projem var.
- Tekstil sektöründe marka yüzü olmanız için teklifler geldi mi?
Şu anda bir-iki markadan teklif var. Ancak projeme ve koleksiyonuma odaklanmış durumdayım. Ekibimle ve danışmanımla değerlendiriyoruz. İleriki süreçlerde hayata geçebilir. Ama öncelik tabii ki Punto by Eda Taşpınar’da.
Tek kelimeyle özetlemem gerekirse: Muhteşem! Çok ses getirecek ve beğenilecek bir koleksiyon oldu. Öncelikli amacımız, Punto by Eda Taşpınar markasına ilgi gösterecek kişilerin koleksiyonda kendileri için bir şey bulabilmeleri. Deriyi tekstil gibi işlememiz ise sektöre farklı bir boyut getirdi. Yaratıcı, dinamik ve genç parçaların yanı sıra klasik ruhu taşıyan ürünler de var. Yani herkes bu koleksiyonda kendinden bir şey bulacak. Toplam 29 parçadan oluşuyor koleksiyonum. Katalog çekimlerini de tamamladık. Eylül ayından itibaren Punto’nun Abdi İpekçi Caddesi’nde bulunan mağazasında sınırlı sayıda satışa çıkıyor.
- Tasarımlarınız yurtdışına pazarlanacak mı?
Evet, koleksiyonumun farklı ülkelerde de satışa sunulacağını söyleyebilirim. Şu ana kadar Paris, New York, Dominik Cumhuriyeti ve İspanya’dan firmalarla görüşmeler yaptık. Ancak kesinleşmiş bir şey olmadan detaylı açıklama yapmak istemiyorum.
- Kıyafetleriniz hem dikkat çekiyor hem de eleştiriliyor. Sizce neden?
Ben eleştirilere açık bir insanım. Olumlu ve olumsuz her görüşün ya da değerlendirmenin insanın gelişimine öyle veya böyle bir katkısı olduğuna inanıyorum. Dikkat çekiyor olmam, alışıldık çizgilerin dışında bir tarzım olmasından kaynaklanıyor. Ben özgür ruhlu biriyim. Bunu bir şekilde stilime yansıtıyorum. Fiziğimin avantajlarını biliyor ve bunu doğru kullanıyorum. İnsanlar ayna gibidir. Reaksiyon aldığınız müddetçe varsınız demektir. Aksi takdirde, monoton bir enerji ile flu bir resim olarak kalırsınız.
- Eleştiriler olsa da "ikoncan" durumunu herkes kabullendi. Bu durumdan hoşnut musunuz?
Açıkçası bunun iyi bir şey olup olmadığından artık pek emin değilim. Takdir edilmek, örnek gösterilmek, takip edilmek tabii ki çok güzel bir duygu, ama bunun bedelini ağır ödüyorum.
- Ne gibi bedeller?
Benden yaşça büyük bir adama aşık oldum, ama böyle bir durumu yaşayan ilk kadın ben değilim. Davet çıkışı görüntülenmenin dışında da özel hayatımla ön planda olmamaya özen gösteriyorum. Buna rağmen Nurettin (Hasman) ve ben rencide edici haberlere maruz kalıyoruz. O yüzden gün geçtikçe daha çok kendi içimize dönüyoruz. Bu sefer de duruşumuz mesafeli bir tavırmış gibi geliyor başkalarına... Sonuç olarak insanlar hakkınızda kötü şeyler yaratıp, konuşmayı seviyorlar. Çünkü iyiler ve gerçekler hiçbir zaman o kadar ilginç değil.
- Son olarak... Sürekli farklı bir kıyafetle objektife yansıyorsunuz. Bu da evinizde yüzlerce elbise ve ayakkabı olduğunu düşündürüyor. Gerçekten tüm kadınların aklını başından alacak kadar zengin bir
Kendime göre bir stoğum var tabii ki. Kendimce güzel bir gardırobum olduğu doğru ama sanıldığı gibi bir giydiğini bir daha giymeyen biri değilim. Bilakis bir kıyafetin üzerinde değişiklik yaparak 3-5 kez giydiğim olur. Hep farklı kıyafet olarak algılanması da bundan sanırım. Çok sevdiğim gündelik parçaları farklı kombinasyonlarla sık giyerim mesela. Benim için çok özel olan bazı ayakkabı ve kıyafetlerimi ise üç yeğenime saklıyorum, onlara vermeyi planlıyorum.
Kimine göre seksi kimi göre iticiyim
- Bir kadını güzel ve seksi yapan sizce kıyafetleri midir?
Hayır, tarzıdır. Tarzını oluşturan unsurlar ise enerjisi, fiziği, hayat görüşü, seçimleri ve stilinin bütünüdür. Kendiyle barışık olan her kadının kendine özgü bambaşka bir ışığı vardır. İşte bir kadını güzel ve seksi gösteren budur.
- Peki, Eda Taşpınar seksi bir kadın mıdır?
Yeterince ışıdığımı düşünüyorum, sizce? Bu ışığı herkes farklı algılıyor. Bu algılama sonucu bazıları beni seksi, bazıları güzel, bazıları sempatik, bazıları ise itici buluyor.