Güncelleme Tarihi:
Şehrazat’ı neler mutlu eder?
- Sevgi mutlu eder beni. Küçücük şeylerle mutlu olmasını bilen bir kadınım. Ama sevgidir aslolan benim için. Sevgiyle verilmeyen bir hediyeyi bile hemen hissederim. Hissetmesem nasıl yaparım bu şarkıları. Altıncı değil, onaltıncı hislerim açıktır benim. Artık insanlara baktığım zaman, onların röntgenini çekiyorum. İç organlarını görüyorum. Buna inanın. Ama susuyorum...
Neden?
- O zaman dünyayı terk etmem gerek. Zaten benim çok yakın arkadaşlarım bir lafıma çok alışıktırlar. Derim ki, "Ben bu dünyaya sığamadım". Hakikaten sığamadım. Ben bu dünyayı sevmiyorum.
Yalan bir camianın içindesiniz aslında, değil mi?
- Hakikaten öyle. Bazen başımı alıp gitmek istiyorum. Çok sıkıldım. Harp mi yapıyoruz, müzik mi yapıyoruz, sanat mı icra ediyoruz belli değil. Ben bu işi anlayamadım. Müzik dediğin huzur verir. Bizde bu huzur yok ki. Neden insanlar sözlerinde durmuyorlar, entrika çeviriyorlar bilmiyorum. Senin yüzüne gülüyorlar, arkandan konuşuyorlar. Küçücük bir camia. Bunların hepsi kulağıma geliyor. Ne konuşuyorlar anlamadım ki? Çok şükür benim alnım açık, yüzüm pak.
ZOR BİR KADINIM
Düşündüğünüzde, sizin için ne konuşuyor olabilirler?
- Ya yaptığım işi ya da yedikleri azarları konuşuyorlardır. Başka benim neyimi konuşabilirler ki?
Mesela çok zor bir kadın olduğunuzu?
- Ben sakin biri değilim, doğru. Çok zor bir kadınım. Ama ben de böyleyim! Herkese boncuk dağıtmak, gülücükler saçmak gibi bir mecburiyetim yok. Gülünecek yerde gülerim, ağlanacak yerde ağlarım, canına okunması gerekilen yerde de canına okurum. Ben kimseye oynamam. Hayatta da kimseye lafımı sakınmam. Allah’tan başka kimseden korkmuyorum. Bunu bütün camia bilir. O yüzden bu durum birçok kişinin işine gelmez. Sevenim tapar, sevmeyenim de sevmez. Sevmeyenimi Allah sevsin. O beni sevmiş, sevmemiş umurumda değil.
Ayrıca size gelenler de bütün bu özelliklerinizi bilerek geliyor...
- Biliyorlar tabii. Sadece şarkı almıyorlar ki benden...
Neler alıyorlar?
- Hayatımdan alıyorlar, bilgilerimi alıyorlar, kültürümü alıyorlar, altyapımdan öğreniyorlar. Her şeyi öğrenip gidiyorlar. Şarkı söylemeyi öğreniyorlar, müziğin nasıl yapıldığını, gerçek bir laboratuvarın nasıl olması gerektiğini öğreniyorlar. Kendi başarım için hayatımdan gidiyor.
ARABAYA İHTİYACIM YOK
Ama siz de şarkınızı verip, kenara çekilmiyorsunuz ki. O sanatçının her şeyi ile ilgileniyorsunuz.
- Şarkımın peşine düşmek zorundayım. Çünkü kendimden başka hiç kimseye güvenmiyorum. Eğer ben o şarkıların başında durmazsam, istediğim gibi olmuyor, olamıyor. Bu durum yetenek meselesi falan değil. Şimdi şarkı benim çocuğum ya, ben onun ne istediğini biliyorum. Bir de müzik birikim işidir. Yani 20 yaşındaki bir insanın, 50 yaşındaki müzisyenin bilgisine sahip olması mümkün değil. Onun için her şeyin başında durmak zorundayım.
Gelelim sizin paylaşılamama durumunuza... Biliyorsunuz Yeşim Salkım, ’Şehrazat benimdir’ dedi, ortalık karıştı...
- Hepsi beni sevip, sayıyor. Yeşim benim 1989 yılından beri arkadaşım. Bazen hayat şartları insanları birbirinden uzak kılar. Sonra insanlar birbirine kavuşur. Bıraktığın yerden her şeye devam edersin. Dostluk budur. Yeni albümünde buluştuk Yeşim’le. Şarkıları çok benimsedi, çok sevdi, kendini buldu. Onu yenileyeceğine inandı ki, doğru. İçinde olan ve kullanmadığı cevheri ortaya çıkardım. Sonuç itibariyle bu heyecan içinde Yeşim, "Şehrazat benimdir" dedi. Gülben de "Benimdir" der, bir başkası da... Bunlar, sevgiyle, saygıyla yapılmış güzel tezahürlerdir.
Yani bir yerlere gönderme yok...
- Hayır, yok. Ben bana ait değilim ki, onlara ait olayım. Bu şakalar, espriler kakaya dönüşmeye başladı ve bu beni rahatsız ediyor. Hak’ka aitim. Benim sahibim Hak. Çocuklar, sevgi ve heycanlarını dile getirmeye çalışıyorlar. Herkesin yeri bende ayrıdır. Kalbimdeki yerleri farklıdır. Herkesle çalışırım, paylaşmak istediklerimle de şarkılarımı paylaşırım.
Gülben Ergen’in size pırlanta yüzük hediye ettiği, Yeşim Salkım’ın da araba alacağı yazıldı biliyorsunuz...
- Kimsenin alacağı arabaya ihtiyacım yok benim. Zaten böyle bir hediyeyi de kabul etmem. Bakın, kadınlar özel günlerde kalıcı olsun diye birbirine takılar alır. Olay budur. Yeşim’in de son derece heyecanla söylediği söz, zamanla bir kavgaya dönüştürüldü. Ben paylaşılamayan kadın oldum. Böyle bir şey yok. Paylaşılmayan da olmak istemiyorum. Ben, ben olarak kalmak istiyorum. Ben özgür, kimseye ait olmayan kendime bile ait olmayan bir hanımefendiyim. Herkes yazacağını lütfen saygı çerçevesi içinde yazsın, söylesin ve kimse haddini aşmasın. Beni böyle sağdan, soldan hediye kabul ediyormuş pozisyonuna düşürmesinler. Şimdi ben de kalkıp aldığım hediyeleri tüm Türk basınına mı fakslayayım? Bunlar beni üzer ve üretimimi yaralar. Beni üzeceğinize pamuklara sarın, bakın bana. Benden bir tane daha yok. Öldükten sonra yerime gelecek de yok. Bu yaştan sonra kırk senelik emeğime laf getirtmem. Hatırı sayılır bir adım var. Müziğin içinde varım, polemiğin içinde yokum. Tüm arkadaşlarımı çok seviyorum. Hepsinin yeri ayrdır benim için.
Şarkı vermek için kıstaslarınız var mı?
Bir şarkıcı adayının önce ışığına, sesinin tınısına, terbiyesine bakarım. Her sesi güzel olan, star olacak demek değildir. Önemli olan şarkıları taşıyabilmek, ifadeyi doğru vermektir. Seste büyük ses, ufak ses bunlar önemli değildir. Önemli olan bir şarkıyı doğru yorumlayıp, karşıdaki insana geçirmektir. Tabii ki ses önemlidir. Kulağı tırmalamadığı, doğru bastığı, kalbinle söylediği müddetçe sorun yoktur. "Çok param var" diye lafa başlayan biri ancak benim bir bardak çayımı içer, sonra da gider. Herkes bana aynı kaşeyi öder. Onun parası bana sökmez. Bunu bütün Türkiye bilir. Bana tek söken, saygıdır.
Sezen sakin ben hırçınım
Sezen benden çok daha önce beste yapmaya başlayan bir yetenek. Sezen kendi besteleriyle Türk kamuoyunun önüne çıkmış, kendi besteleriyle kendini sevdirmiş bir sanatçıdır. Bu bir kere çok büyük bir fark. Ben 67-68 yılında ilk kırkbeşliğimi yaptığım zaman, arajman okudum. Sezen Aksu’nun farkı, kendi besteleriyle çıkıp, kendi ürettiğini halkla paylaşmasıdır. 1986 yılında yorumculuğu bıraktım, besteciliğe başladım. Sonra Sezen sakindir, ben cadıyımdır, hırçınımdır. Ama herkese sarmam. Sarılacak mevzu vardır, susmam. Kimseye ne mal ne de can borcum var. Susmam için bir sebep yok. Bana ters gelen bir şey varsa konuşurum. Katlanamayan varsa, gelmesin yanıma. Sezen pozitiftir, daha sakindir. Sinirlendi mi, çok da sinirlenir. O da ayrı bir konu. Ben ise her dakika sinirlenirim. Töleransım yok.
Yeni ikiliden sıra dışı istekler
TV8’de 8 Eylül akşamı ilk bölümü yayınlanacak Bir İş İçin Lazım adlı komedi yarışma programı yeni bir ikiliyi bir araya getirdi. Programı sunacak olan Cemil Büyükdöğerli, Dikkat Şahan Çıkabilir adlı şov programın-daki tiplemeleriyle tanınıyor.
Cemil Büyükdöğerli, Gen filminde de rol almıştı. Tamay Kılıç ise Zeytindalı, Biz Boşanıyoruz adlı dizilerde rol aldıktan sonra hálá ekranda Cine Sinema adlı programı sunuyor.
Bir İş İçin Lazım adlı programda ikilinin istekleri ise sıra dışı olacak. Mesela sokaktan çevirdikleri yarışmacı adayından, 1 saat içinde 100 kilonun üzerinde üç kadın getirmesini isteyecekler. Yarışmacının cep telefonuyla üç arkadaşını arama hakkı var.
Ancak yarışmacı "TV programı, yarışma, para ödülü" gibi yasak kelimeleri kullanamıyor ve karşı tarafın "Neden" sorusuna sadece "Bir İş İçin Lazım" yanıtını verebiliyor. Tamay ve Cemil’in sıra dışı isteklerini verilen sürede yerine getirenler ise 2 bin YTL büyük ödül kazanacaklar.