Güncelleme Tarihi:
‘‘Hercai’’ klibiyle parladı Tuğba Altıntop. Rafet El Roman'la evlenince de ortalıktan kayboldu. Mankenlik günlerini özlese de o artık evinin kadını olduğunu söylüyor.
Rafet El Roman'ın karısı olmanın dışında kimdir Tuğba Altıntop?
Sıradan bir yaşantıdan gelen biriyim ben. Adanalıyız ve nesiller boyu kebapçılık yapan bir sülaleden geliyorum. Dolayısıyla babam da kebapçı. Ben daha ufacıkken İstanbul'a geldik. Geliş o geliş...
Bir de bir buçuk senelik bir mankenlik geçmişiniz var. Nasıl başlamıştınız?
Meslek lisesinin grafik bölümünde okudum. Hazır giyim bölümünün öğretmenleri fiziğimden dolayı kıyafetleri bana göre biçip, dikerlerdi. Okulun mankeniydim ve defilelere çıkardım. Bunun üzerine insanlar bana: ‘‘Neden bir ajansa yazılıp mankenlik yapmıyorsun’’ demeye başladı. Ama yaşım henüz 14, 15’ti. Kendime güvenemiyordum. Böyle bir camiaya girmekten çekiniyordum açıkçası. Liseyi bitirdikten sonra grafik ajanslarında çalışmaya başladım. Hayatın içine girip, bir çok insanla tanıştığınızda kendinize güveniniz artıyor. Bunun üzerine Show Room Ajans'a gidip kaydoldum. Böylece mankenliğe başladım. İlk olarak Gönül Gül'ün ‘‘Kemancı’’ klibinde oynadım. Daha sonra da Çelik'in Hercai klibinde oynadım. Klipte oynadığım rol gerçek oldu. Bir şarkıcının eşini canlandırıyordum. Bir, birbuçuk sene mankenlik, fotomodellik yaptım. 1996'da Show TV güzellik yarışmasına katılmaya karar verdim. Zaten Rafet'le tanışmamız da bu döneme rastlıyor.
Bayan El Roman olmadan önce, şarkıcı Rafet El Roman'a karşı neler hissediyordunuz?
Rafet, ‘‘Seni Seviyorum’’ şarkısı ile ilk çıktığı zamanlarda birçok insan gibi onu beğenmiyordum. Sesi ve şivesi çok garipti. ‘‘Ne biçim şarkı söylüyor’’ diye kanal değiştiriyordum. Ama annem büyük bir hayranıydı. Ne zaman televizyona çıksa zorla kliplerini izletirdi bize.
Nasıl tanıştınız?
Kuşadası'nda bir film çekimine giderken otobüste bavulum çalındı. Osman Cavcav'ın yönettiği ‘‘Zampara Seyfettin’’ diye bir filmdi. İlk çekimim diye herşeyimi bavula doldurmuştum. Çalınınca geri dönmek zorunda kaldım. Alışveriş yapmak için annemle Bahariye'ye gittiğimizde karşılaştık Rafet'le ilk olarak. O an içimde bir ateş hissettim. Ağzımdan dökülen ilk sözler de: ‘‘Ay, canım’’ oldu.
Yüzüne mi söylediniz?
Yok canım. Onun yanında kız arkadaşı vardı. Gözlerimiz birbirine kilitlendi ve ben çok etkilendim. Annem çok ısrar etti: ‘‘Kızım git, bir imzalı resmini iste’’ diye. Gitmedim: ‘‘Merak etme, bir gün bir yerde yine karşılaşırız’’ dedim. Allah söyletiyor işte! O günden sonra bir, iki ay dilimden düşürmedim Rafet'i. Gazetelerde onunla ilgili çıkan tüm yazıları takip ettim. Sonra da ‘‘O nerede, ben nerede’’ diye düşünüp, vazgeçtim ondan.
Büyük tanışma nasıl gerçekleşti?
19 yaşındayken, Show TV güzellik yarışmasına katıldım ve ilk 20’ye girdim. Rafet El Roman'ın ve Hülya Avşar'ın yarışma için konser vereceklerini öğrenince: ‘‘Kesin tanışırız artık’’ diye düşündüm. Rafet üçüncü gün provamıza geldi. Yine bakışlarımız kilitlendi. İki gün sonra da yarışma gecesi tanıştık. Hem de büyük bir riske atılarak! Çünkü yarışmacı kızların sanatçılarla konuşması yasak. Bu arada herkes yarışma heyecanı yaşarken, ben ‘‘Acaba Rafet'le tanışabilecek miyim’’ heyecanı yaşıyorum. Rafet, beni yanına çağırdı. Gittim:‘‘Birazdan yarışma başlayacak ve belki birbirimizi bir daha göremeyeceğiz. O yüzden bana telefon numaranı verir misin’’ dedi. Biraz çekindim ama yine de verdim numaramı. Yarışmada ilk ona girdim, sonra elendim. Ertesi sabah saat onda Rafet bizim evi aramış. Ben de o gece Swissotel'de kalmıştım. Annem evde olmadığımı söylüyor. Konuştuğu kişinin de, Rafet El Roman olduğuna inanmıyor. ‘‘Sen ver evladım numaranı. Tuğba gelince seni arar’’ diyor. Eve döndüğümde elime telefon numarasının olduğu kağıdı tutuşturdu. Aradım. Akşama da buluştuk ve ilk olarak bizi Hülya Avşar yakaladı.
Nasıl yani?
Benim çekimim olduğu için çok geç saatte buluştuk. Restaurant kapanmış artık ama Rafet hala inatla bekliyor. Oturduk, konuşuyoruz. Aşağı katta bir patırtı gürültü oldu. Bir baktık, merdivenlerden Hülya Avşar çıkıyor. ‘‘Rafet bu kadar çapkın olduğunu bilmezdim. Elin ne kadar hızlıymış’’ dedi. Kadın bir gün önce beni finalist olarak görüyor. Ertesi gün de Rafet'le yemek yerken. Kıpkırmızı olduk tabii. Rafet ‘‘Daha fazla dışarıda durmayalım. Bize gidip çay içelim’’ dedi. Tanımadığım bir insanın evine gitmek beni korkuttu açıkçası. Ama o an içimde güçlü bir duygu hissettim ve kabul ettim. Evde bana vokalistlik teklif etmez mi? Şok oldum ve tersledim ‘‘Beni dinlemeden nasıl vokalistin olmamı istersin? Ya karga gibiyse sesim’’ dedim. Bir şarkı söylememi istedi. Ben de 'Dönülmez Akşamın Ufkundayız' ı söyledim. Sesimin güzel olduğunu, ancak biraz terbiye edilmesi gerektiğini söyleyince ‘‘Aileme sormam gerekiyor’’ dedim. Ertesi gün Leyla klibini çekmek üzere Edirne'ye gidecekti. ‘‘Keşke seni daha önce tanımış olsaydım. Birlikte oynardık. Yarın akşam klip çekiminden sonra gelip, ailenle tanışacağım’’ dedi. Gerçekten de geldi. Bana karşı ciddi şeyler düşündüğünü söyleyince, annemle babam şok yaşadılar. Ama ailece ona güvendik diyebilirim. Bir aylık turneye çıktık ve şarkılarını bile bilmeden vokal yapmaya başladım Rafet'e. Sonunda ailem ‘‘Kızım, bizler böyle rahatlığı kaldıramayız. İlişkinizin adını belirleyin’’ dedi. Böylece tanıştıktan üç ay sonra da nişanlandık.
İş hayatınız ne durumdaydı? Mankenlik, fotomodellik...
Rafet'le evleneceğimiz kesinleşince, Emel Yıldırım büyük sorun yarattı. En favori kızlarından biriydim çünkü. Zaten ajansın organizasyonunu beğenmiyordum. Gelen kızları da erkekleri de gözüm tutmuyordu. O yüzden ayağımı kesmiştim ajanstan. En son Bahar Korçan'ın defilesine çıktım. Sonra da evlendik. Rafet çok dağınık ve unutkan bir adam. Bir yardımcıya ihtiyacı olduğunu düşündüm. Bütün işleriyle ben uğraştığım için mankenlikten uzaklaştım. İyi ki de böyle olmuş. Çünkü Rafet'i tanımak istiyordum. Ya o müziğinden ödün verecekti, ya da ben mankenlikten...
İyi bir ajansta mankenlik yapıyor olsaydınız, aynı şeyleri düşünür müydünüz?
Belki bir Gaye Sökmen Ajans'ta çalışmak daha iyi olurdu benim için. Aslında içimde ukte kaldı, ama Rafet kesinlikle kabul etmiyor. ‘‘Türkiye'de mankenlik, fotomodellikle uğraşanlara iyi gözle bakılmıyor. Çıkacak eleştirilerle uğraşmak istemiyorum’’ diyor. Ben de çocuk yuvası, restaurant ya da güzellik salonu açmak istiyorum. Rafet'e ‘‘Bana para ver’’ dediğimde, ‘‘Dur önce ben kazanayım’’ cevabını alıyorum. 20 gün sonra doğacak ikinci bebeğimi bekliyorum.
Neden bu kadar kısa aralıklarla doğum yapıyorsunuz?
Çocukların ikisi de sürpriz oldu. Rafet ailesine çok düşkün bir adam. ‘’Çocuklarımız aşkımızı ateşliyor’ diyor.
Geri planda kaldığını düşünmüyor musunuz?
Kliplerde ya da filmde olmayacak şeylerde ben karışıyorum. Propaganda filminde mesela... Boşanacağımızı bile söylediler. Ne saçma şey! Her zaman söylüyorum: ‘‘Meltem iyi bir oyuncu. İşinin hakkını vererek yapan bir isim’’diye. Rafet'in de ilk film denemesiydi. Üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapması gerekiyordu. Yaptı da.
Meltem'le sevişme sahnelerini gördüğünde neler hissettiniz?
İnan ki hiçbir şekilde kıskanmadım, kızmadım. Sevişme sahnelerinin olduğunu biliyorduk baştan. ‘‘Vücudunun görünmesini, çırılçıplak kalmanı istemiyorum’’ dedim. Mel Gibson gibi popo göstermene gerek yok! O çekimlerde ben de Nevşehir'deydim. O sahnelerin çekildiği odaya girmemi istemedi Rafet. Utandı. Aynı şekilde Meltem'de huzursuz oldu. Ama işin hakkını verdiler bence. Yalnız Sinan Çetin çok büyük bir terbiyesizlik yaptı bu konuda. Onunla hiç muhatap olmadım. Herkesin bir özel hayatı var, bir ailesi var. Çektiği sahneler kötü olduğu için koymadı filme. Sonra ortaya çıkarmasının gereği nedir?
Siz oyuncu olsaydınız, öpüşme sevişme sahneleri için aynı toleransı eşiniz gösterir miydi?
En baştan oyuncu sıfatımı bilip evlenseydi, gösterirdi tabii. Şimdi böyle bir teklif gelse, bir adamla yatağa gireceksin deseler kabul etmem. Ama ben bir Hülya Avşar olsaydım yapardım elbette.