Hesaplarım açık
İddia 1- Ben mali gücü yüksek, iş sahibi birisiyim. Kazançlarımdan artırdığım paraları zaman zaman eşime verdim. Eşim de bu tasarrufları bankadaki kendi hesabında değerlendirdi. Dolayısıyla Tepe İnşaat’a banka hesabına yaptığı ödemeler tarafımdan karşılanmıştır. Bu nedenle ödenen taksitlerin banka dekontunda ‘Umut Elçioğlu’nun adı yazılmıştır...
Cevap: Mali gücü yüksek bir iş adamıyım demiş. Mali gücü yüksek bir iş adamı, neden ayda 400 dolara bir şirketle anlaşarak yük gemisinde güverteci olarak bir yıllık sözleşme yaptı, neden? Umut, gemi broker’ıdır. Yani gemilere yük bulur, mal göndermek isteyen firmalara da gemi bulur. Böyle bir adam neden kendini bir gemide ayda 400 dolara çalışır gösterebilir ki? Ayrıca benim kendi hesabıma elden yatırdığım hiçbir nakit yoktur.
Mesela bir firma ile anlaşma yaptım diyelim, elden para almam. Banka hesap numaramı veririm, parayı oraya yatırırlar. Dolayısıyla benim hesabıma gelen paraların nereden geldiği açık açık bellidir. Ben Umut’tan ne zaman 250 bin dolar gibi bir para almışım da bankaya koymuşum ve hesabımdan çıkarmışım, bunu ispatlasın!
Taksitleri kim ödedi
İddia 2: Bizzat davacının kendi parası ile yaptığı 22.04.2003 ve 25.05.2003 tarihli 7 bin 500’er dolar ödemelerde ise banka dekontunda Pınar Altuğ’un adı yer almıştır. Çalışmalarından dolayı artırdığı bir miktar meblağla bu gibi ödemelerde katkıda bulunması, eşine borç verme değildir, ‘Alacak’ adı altında eski eşten talep hakkı doğmaz...
Cevap: Biz bu villayı
KDV dahil 400 bin dolara aldık. İnşaat şirketi 150 bin dolarını peşin alacaklarını, gerisine de 7 bin 500 dolarlık taksitlerle ödeyebileceğimiz söylediler.
Ve biz bu evi 30 aylık vade ile almaya karar verdik. Çünkü rakam bizim kafamızdaki rakama çok uygundu. Evi alabilmek için ben ve Umut bankadan belli miktarda para çektik ve hemen paraları denkleştirerek, şirketle gidip sözleşme imzaladık. Hatta kendisine, ‘Aşkım ben gelemeyeceğim. İşim var. Bu evi kaçırmanın anlamı yok. Ne fark eder ki git imzayı sen at’ dedim. Gitti imza attı. O yüzden ev tanımlanırken Umut Elçioğlu’nun evi olarak tanımlandı. Dolayısıyla taksitler, ‘Umut Elçioğlu A-63 ev ödemesi’ açıklamasıyla yapıldı.
Mimara verilen para
İddia 3: Evin iç dekorasyonu için mimar Ertuğ Karadağlı’ya 180 milyar ödediğini ileri sürerek bunu talep ediyor. Son derece fahiş bir meblağı içeren bu soyut kavramın hangi hususları kapsadığı belirsizdir...
Cevap: Beykoz Konakları’ndaki evi 400 bin dolara, dört duvar halde aldık. Evin, banyo, mutfak, yatak odası, duvarının kağıdı, zeminin parkesi, kolezeti vs gibi hiçbir şeyi yoktu. Her şeyi yeni yaptırdık ve bu iç dekorasyon için de mimara belli bir rakam ödedik. Ve benim kendisinden istediğim paranın içinde, bu mimarlık masrafı da var. Umut bu evi satarken çıplak fiyatına satmadı ki? Evin mimari değerini de içine koydu. Dolayısıyla kalkıp şuursuz bir şekilde anlamsız bir para istemiyorum ki ondan. Benim kimsenin parasında gözüm yok! Ben bunca yıldır kendi yağımla kavrulan bir kadınım.
Evi terk etti mi
İddia 4: Davacı, ben askerdeyken kendisine evi boşaltması hususunda herhangi bir uyarı yapmadığım halde evi terk etmiştir...
Cevap: Ulus’taki evi Beykoz’a taşıyacağımız gün, Umut askerden izin alarak İstanbul’a geldi. Geldiği gün kendisini karşıma alıp, ‘Ben boşanmak istiyorum. İstersen bugün Beykoz’a taşınmayalım, farklı bir hayat kuralım’ dedim. Ortada Tony olayı falan yoktu. Eşim askerde olduğu süre içinde hayatımı tekrar gözden geçirme şansına sahip oldum. Ve bu evliliği daha fazla yürütmenin doğru olmadığına inandım. Benim boşanmamın arkasında bir üçüncü şahıs yoktur. Bunun için her şey üzerine yemin edebilirim.
Boşanmak istememin nedeni de, Umut askerdeyken ufak bir olay yaşadık. Beni çok rahatsız eden bir şeydi. Tedirgin oldum. Ne olduğunu asla açıklamam, kendisi çok iyi bilir. O da bana, ‘Biraz birbirimize zaman tanıyalım, yeni ev belki fikirlerini değişir. Beykoz’da hayatımıza yeniden bir bakalım’ dedi. Evliliğimi kurtarmak için de çok mücadele verdim. Sonra yine bir şey yaşadık. Küçük bir şeydi ama ‘sinek de küçüktür, mide bulandırır’ hesabı bu durum beni çok kırdı. Ardından çok büyük bir kavga ettik ve bu kavgadan sonra da boşanmaya karar verdim. Yani Beykoz’a taşınmadan önce kendisine ayrılmak istediğimi söylemiştim.
Eşyalar nasıl bölüşüldü
İddia 5: Evden ayrılırken tarafımdan satın alınan beyaz eşyalar, televizyonlar, müzik setleri, laptop bilgisayar, lambalar vb. dahil olmak üzere değerli eşyaların büyük bir bölümü ve ayrıca kasadaki ikimize ait nakit para, altın, saatler, mücevherat ve takıları da götürmüştür...
Cevap: Doğum günümde ya da özel bir günde bana alınmış bir mücevheri ne yapacaktım, bırakacak mıydım ya da Umut’la mı paylaşacaktım. O benimdir. Ulus’taki ilk evimizi döşerken yine para ödedim. Beykoz Konakları’na geçerken de birçok eşya yeniden alındı. Kocaman bir mutfak döşendi, o mutfağa yeni buzdolabı, bulaşık makinası konuldu. Ancak eski evimizdeki buzdolabını da elden çıkarmadık bu eve getirdik. Yeni koltuklar, televizyonlar alındı. Bir
sinema odası yapıldı.
Yine eski evimizdeki büyük ekran televizyonu da satmadık, onu da yatak odamıza koyduk. Ve ben boşanırken gidip de o canım mutfağı bozmadım. Eski evden getirdiğimiz ve kullanmadığımız buzdolabını aldım. Televizyon olarak da eski evden getirdiğimiz ve yatak odasına koyduğumuz büyük ekran televizyonu ve annemin olan 72 ekran TV’yi aldım. Bu arada yatak odasına aldığımız küçük müzik seti, çamaşır makinası, kurutma makinası, bir koltuk takımı, bir
yemek masası ve bir tane de koltuk aldım. Laptop’u da aldım.
Ben çıkıp gittiğimde o evi yaşanabilir bir halde bıraktım. Benim o evde emeğim var. Umut her şeyi tek başına yapmadı ki Allah aşkına. Alacağım tabii ki.
Reklam yapıyorİddia 6: O evi para kaçırmak için değil, herkesin bildiği o kötü anılar yüzünden elden çıkardım...
(Umut Elçioğlu bu açıklamasında, Pınar Altuğ’un Tony Theodorakis ile boşanmadan önceki ilişkisini, Beykoz Konakları’na gidip-gelmesini ima ettiği söyleniyor)
Cevap: Ben hiçbir zaman ‘Tony o eve gelmedi’ demedim ki. Evet Tony o eve geldi. Ama tek başına değil, birçok arkadaşımızla beraber geldi. Ama o zaman sevgilim falan değildi. Allah aşkına benim böyle bir durumum olsa evime mi sokarım, o kadar aptal mıyım? Bana garip gelen ne biliyor musunuz, boşanmamızın üzerinden bir yıl geçti, Umut Elçioğlu şimdi kalkmış, ‘o kötü anılar’ diyor. Kimin reklam yaptığı bir kez daha düşünülsün. Sürekli konu aldatılmaya getiriliyor. Bir yıldır susuyordu da parayı geri isteyince mi bu konu aklına geldi. Madem benimle bir problemi varsa, ‘beni aldattı’ diyorsa, o zaman bunu boşanma davasında ortaya çıkarmalıydı. Şimdi neden eski davaları açıyor. ‘Ben askerdeydim, çok zor durumdaydım’ diyip durdu. Ama avukatları aracılığı ile konuşur, her şeyi yapabilirdi.
BEN DE ÇOK ŞEY DUYDUM
Ben boşandıktan sonra Umut hakkında neler, neler duydum. Bir tanesini hiç anlattım mı, hayır! Haftanın üç gecesi, ‘Çocuklar Duymasın’ın setindeydim. Benim eski eşim her gece dışarıdaydı. Gazetelerde de resimleri çıkıyordu. Ben sabah 4’de setten çıkıp, onu kulüplerden alır, eve götürürdüm. Bu arada inanılmaz şeyler duyardım. Hiç önemli değil. Yapmışsa da yapmıştır. Bitti benim için... Bu saatten sonra bunları konuşmanın anlamı yok, ayıp zaten. ‘Benim o evde kötü anılarım var’ demiş. Benim de çok kötü anılarım var. Ama bunları anlatıp da malzeme yapmadım. Neredeyse davayı geri çekme durumuna kadar geldim. O kadar sıkıldım yani. Ancak ben hakkım olan parayı istiyorum. Çünkü o para alnımın teri ile kazandığım ve evim için harcadığım bir paraydı...