Ben erotizmi çeşitli oyunlarla yansıtıyorum

Güncelleme Tarihi:

Ben erotizmi çeşitli oyunlarla yansıtıyorum
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2008 00:00

Diesel, Heineken, Nokia, BMW, Lavazza, Levis gibi dünya markalarına çektiği renkli, iddialı ve çarpıcı fotoğraflarla tanınıyor. Çıplak insan bedenini ustaca kullanıyor.

Onun vizörü için kan ve cinsel organ bir tabu değil. Bu yüzdendir ki, bazı fotoğrafları bakanın ağzını bir karış açık bırakıyor. Fotoğrafçılıkla ilgilenen hemen herkesin önünde saygıyla eğildiği Erwin Olaf Springveld (49), ilk kez bir Türk markası için fotoğraf çekti. Twist’in 2008 ilkbahar-yaz koleksiyonunun bebek konseptli fotoğrafları onun elinden çıktı. Biz de bu vesile ile kendisiyle röportaj yapabildik.

Çocukluk deyince aklınıza ilk gelen fotoğraf karesinde neler olup bitiyor?

- Çocukluğuma dair aklıma ilk gelen şey mutluluk. Uzun ve eğlenceli tatiller, oyunlar. Ama bunların yanında yalnızlık duygusu da var. Hiçbir zaman iyi futbol oynayamadım, bisiklete binmek ya da paten kaymakta da iyi olduğum söylenemezdi. Belki de bu yüzden diğer çocukların arasına çok fazla karışamadım ve kendimi çoğunlukla yalnız hissettim.

Anneniz ve babanız nasıl insanlardı?

- Çok şekerlerdi. Babam kendi küçük işiyle uğraşan biriydi. Evde toplam 3 erkek kardeştik. Annem de babam da bizim için en iyisini düşünen sevecen insanlardı. Babam eğitime çok önem verirdi. Ara ara sertleşirdi.

Bilerek ve isteyerek mi gazeteci oldunuz?

- Aslında aktör olmak istiyordum. Bunu okulda öğretmenlerime bile açıklamıştım. Ama onlar beni gazeteci olmaya yönlendirdiler, belki de beni bu işe daha uygun gördüler.

Habercilik sizi tatmin etmediği için mi yönetmenliğe ve fotoğrafçılığa kaydınız?

- Kesinlikle. Eğer bir gazete yazarıysanız, yazdığınız cümleyi yayına vermeden önce defalarca değiştirebilirsiniz. Hata yapma oranınız daha azdır. Ancak fotoğrafçıysanız fotoğrafınız iyi ya da kötü çıkar. Bir kere çekersiniz ve baskıya kadar hiç müdahale edemezsiniz. Değiştiremezsiniz. Bu beni çok heyecanlandırdığı için fotoğrafçı oldum. Deklanşöre bastığım anın sihrini hiçbir şeye değişmem.

Bugün tüm dünyada yapılan gazeteciliği nasıl yorumluyorsunuz?
/images/100/0x0/55eb0979f018fbb8f8a6e81f


- İnternet gitgide popülaritesini artırıyor. Eski keyfi vermese de basılı gazeteciliğin önüne geçebilir.

Kaç yılında hangi fotoğrafınızı çektiğinizde "Ben bu işi ömür boyu yapabilirim" dediniz.

- Bir süre foto muhabirliği yaptıktan sonra 1983 yılında kendi derme çatma stüdyomu kurduğumda "Evet bu işi ömrümün sonuna kadar yapabilirim" dedim.

Genç yaşta aldığınız bir dizi ödül ne işinize yaradı?

- 1988 yılında Avrupa Genç Fotoğrafçı ödülünü almam tabi ki kariyerim açısından inanılmaz bir olaydı. Ama Cannes’da kazandığım "Gümüş Aslan" ödülü sayesinde çok fazla uluslararası iş yapma fırsatı buldum. Diesel için yaptığım bu çekimler birçok sanat yönetmeninin dikkatini çekti, reklam çekimleri birbiri ardına geldi. Bu da tabii ki daha çok para kazanmamı sağladı ve kendi çekimlerim için kaynak oldu.

Bir insanın doğduğu yer, yaptığı işe ne kadar yansır?

- Bu işi ilk yapmaya başladığım yıllarda çok işime yaradı. Biliyorsunuz 1980’li yıllarda Amsterdam liberal bir kentti. Dünyanın başka hiçbir yerinde çekemeyeceğim fotoğrafları bu şehirde rahatlıkla çekebildim. Toplum bunu kaldırabiliyordu. İçinde yaşadığım toplumdaki özgürlük, fikirlerime de yansıyordu ve ortaya sevdiğim işler çıkıyordu. Bugün bile başka ülkelerden; Türkiye’den, Rusya’dan ya da Japonya’dan insanlar benim ilk dönemlerimde çektiğim fotoğraflara bakıp şok olabiliyorlar.

NÜDİST MİYİM BİLMİYORUM

Tarzınız olduğu aşikar. Çok net, iddialı, bakanı mıh gibi duvara yapıştıran fotoğraflar çekiyorsunuz. Öyle kareleriniz var ki, gördüğümüz zaman tokat yemiş gibi hissediyoruz. Bu nasıl oluştu?

- Net bir cevabım yok. Belki de hislerime güvenerek çalışmaktır. Bir de yaptığım işte her zaman dürüst olmak. Vermek istediğim mesajı dürüstçe veriyorum ve fotoğraflarımın kişilerle iletişime geçmesine izin veriyorum. Kimse fotoğraflarımı sevmek zorunda değil. Baktığınız zaman nefret ya da korku da duyabilirsiniz. Burada önemli olan fotoğraflarıma baktığınızda olumlu ya da olumsuz duygularınızın harekete geçmesidir. Sanırım bunu sağlayabiliyorum.

Nasıl oluyor da çıplak vücutları bu kadar ustaca kullanabiliyorsunuz? Bir nüdist olabilir misiniz?

- Kahkahalar atarak cevaplıyorum, bilmiyorum. Çıplaklık ve insan teni benim vazgeçilmezim. Bizler hayvan familyasından geliyoruz ama içlerinde en tüysüz ve pürüzsüz tene sahip olan yaratıklarız. Bu çok ilginç. Ben çıplaklığa kimi zaman esprili biçimde yer veriyorum, kimi zaman da onu soyutluyorum.

Peki ya renkler? Renk sizin olmazsa olmazınız mı? Renksiz bir fotoğraf size nasıl geliyor? Çok renkli bir hayat mı yaşıyorsunuz?

- Çok renkli bir hayat yaşadığımdan değil, sadece renkleri kullanmayı seviyorum. Renklerin fotoğrafıma verdiği enerji hoşuma gidiyor. Çok özel bir atmosfer yaratıyor fotoğrafta. İlk zamanlarda ben de siyah beyaz çekimler yapardım, 90’larla birlikte renk kullanımım arttı. Ama belki gelecekte tekrar siyah beyaz fotoğraflar çekebilirim.

Güzellik, şiddet, erotizm. Size göre sıraya sokar mısınız?

- Aslında hepsinin kombinasyonu benim için önemli diyebilirim. Yine de ilk sırada güzellik gelir. Tabi bu sıradan bir güzellik değil. Özelliği olan bir güzellik. Şiddet çok önemli bir unsur değil ama fotoğraf tekniğim ve mesajımı birleştirdiğimde şiddeti anımsatabiliyor. Erotizme gelince. İnsan özünde erotizmi barındıran bir yaratık. Bence yok diyen yalan söylüyordur. Ben erotizmi çeşitli oyunlarla yansıtıyorum.

TÜRKİYE YENİ BİR ÜLKE, GENÇLERİNİN KAFA YAPILARI İLGİMİ ÇEKİYOR

Lewis’dan Armani’ye dünyaca ünlü markalar sizinle çalışıyor. Ama bazen siz 80 yaşında vücudu pörsümüş bir kadına Chanel külot giydirip fotoğraflayabiliyorsunuz. Markalar bu riski neden alıyor dersiniz?

- Biliyorsunuz dünyada toplumun parçası haline gelmiş bir çok marka var. Benim çalıştığım markalar bunların içinde daha liberal olanları. Özgürce hareket etme lüksüne sahip oldukları için sanırım bana da izin veriyorlar.

Bir marka size gelip kampanya çekmenizi istediğinde önce neye dikkat ediyorsunuz? Kabul etmek için şartlarınız var mı? Yüzde yüz özgürlük istiyorsunuzdur muhakkak...

- Aslında öyle olduğu söylenemez. Özgürlükten yanayım dediysem de tam anlamıyla başıma buyruk hareket etmiyorum. Marka ile beraber yol alıyoruz. Örneğin Twist çekiminin fikri, sanat yönetmenine aitti. Gerçek hayat ve Barbie dünyası arasında bir şey. Çok iyiydi. Müşteri de özgür çalışmaya yatkın olduğu zaman, fikirler daha çabuk ve güzel gelişiyor, bu da işe yansıyor.

Bir Türk markası size geldiğinde neler hissettiniz?

- Çok sevindim. Daha önce Türkiye’de birkaç defa bulunmuştum. Ayrıca Türkiye benim için politika ve sosyal yaşam açısından da ilginç bir yer. Burada yaşayan gençlerin hayat tarzları, kafa yapıları ilgimi çekiyor. Çok enerjik olduklarını, toplumlarında özgürlük arayışı içinde olduklarını düşünüyorum. Türkiye, Amerika ya da Avrupa değil, yeni bir ülke.

Twist çekimindeki amaç neydi? Türk kadınına bebek gibi olabilecekleri mesajını mı vermek istiyorsunuz?

- Tam öyle değil. Burada "bebek" moda demek oluyor. Verilmek istenen mesaj ise "Moda ile ilgilen ve kendi stilini yarat." Twist kıyafetleri bu cansız bebekler için değil, kendini ispatlamış güçlü kızlar için. Ben giyim konusunda pek iyi değilimdir ama Twist tasarımları çok eğlenceli ve tam da bu mesajı veriyor.

ÇEKİMİN HİKAYESİ

Fikir Grey Worlwide ajans, Tunç Tuncer’den çıktı. Twist’in yeni sezon çekimininin bebek konsepti ile yapılmasını, bunu da dünyaca ünlü fotoğrafçı Erwin Olaf’ın gerçekleştirmesini önerdi. Erwin Olaf kabul etti. Konsepti Twist’in tasarımcısı Hilal Tunç’la birlikte geliştirdi. Amsterdam’da Erwin Olaf Studio’da yapılan çekimlerde 30 kişilik bir ekip görev aldı. İki gün süren çekimlerde styling, Bonnie Orleans Voos tarafından yapıldı. Twist fotoğrafları canlı manken üzerinde çekildi. Erwin Olaf daha sonra mankeni post prodüksiyon ile Barbie bebeğe çevirdi.

İNSAN TENİNİ VE KANI FOTOĞRAFLAMAYI SEVİYORUM

En çok tanınan fotoğraf seriniz Royal Blond. Bıçak ve kan çok dikkat çekti, uzun süre konuşuldu. Sizce tüm dünyada insanlık kanı neden bu kadar çok seviyor?

- İnsanların izlemekten en çok zevk aldığı şeylerden biri gözyaşı ve kan. Filmlere bir bakın, anlayacaksınız. Bu bir çelişki. Ben de fotoğraflarımda bu çelişkiyi yakalamaya çalıştım. Bunun dışında aynen insan teni gibi kanının da fotoğrafını çekmeyi seviyorum.

Siz o fotoğraf serisini çekerken nasıl bir mesaj vermek istemiştiniz?

- İnsanlar arasında devam eden çekişmelere bir tepki olarak düşünebilirsiniz. Küçük anlaşmazlıkların yarattığı büyük sonuçlar ve benim bunlara olan tepkim.

KONSEPT BEBEK SENSİN

Bir kız çocuğuyla bebeği arasında bir bağ vardır. Bebek, çoğu zaman çocuğun meşrulaşmamış yaşantısının vücut bulduğu objedir. Bir başka deyişle bebek, kız çocuğunun yaşayamadığı hayatı yaşar. Biz bu çekimle kadınlara şöyle sesleniyoruz. Artık büyüdün, bebek sensin, durma yaşa!

Pretty ve tekno etnik

Twist 2008 İlkbahar-Yaz sezonunda Pretty ve Techno Etnik adlı iki tema öne çıkıyor. Pretty teması canlı renklerden, suluboya şeklinde büyük çiçek desenlerinden oluşuyor. Techno teması ise tribal desenler, çok büyük silüetler ve yalın görünümü ile öne çıkıyor. Eteklerde 50’li yılları anımsatan ve abartılmış pileli floral desenler, abartılmış bol paça ve dar pantolonlar ile jean’ler, mini şortlar, düz ve detaysız tunikler ile sezonun dikkat çeken unsuru parkalar koleksiyonun çarpıcı detayları arasında. Son 3 sezondur modanın vazgeçilmezi olan elbiseler yine var. Yerlere kadar uzanan elbiseler görülüyor. Gömlek kesimli olanlar da, dantel işlemelerle babydoll gibi duranlar da var.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!