Ben erkeklerde kuzu kapama yapma arzusu uyandırıyorum

Güncelleme Tarihi:

Ben erkeklerde kuzu kapama yapma arzusu uyandırıyorum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 30, 2008 00:00

Tanıdığım en özgüveni yüksek kadınlardan biri. Ben bu hayata haz almak için geldim, diyerek yaşıyor sanki. Haz alırken bir taraftan haz dağıtmayı ihmal etmiyor. Şahane bir aşçı olduğunu belki biliyorsunuz; peki bu özelliğini sarayda cariye olan anneannesinden aldığını biliyor muydunuz? Hatta diyebiliriz ki, uzun yıllardır kafasında olanı gerçekleştiriyor, TürkMax’te bir yemek programı yapıyor. Serra Yılmaz’la yalnızca yemek üzerine bir röportaj yaptık.

O kadar çok yemek konuştuk ki, hayatındaki önemli bir tesadüfü, röportaj sırasında çözdü: "Eski sevgilim de, şimdiki sevgilim de bana kuzu kapama yaparak sürpriz yaptılar. Galiba ben erkeklerde kuzu kapama yapma hissiyatı uyandırıyorum..."

Yemek yapmada oyunculuğunuzdan bile daha iddialı olduğunuz doğru mu?

- Doğru... Oyunculuk konusunda hepimiz daha iyi olduğumuzu umut ederiz ama iddia edemeyiz. Bir de oyunculuk öğrenmeyi durduramayacağın bir meslek. Bu nedenle oyuncu kısmı, kendine ben başarılıyım diyebileceği yeni alanlar bulmalı. Tabii bunu derken de ukalalaşmamalı. Benim için o alan, mutfak.

Çocukken sizin evde nasıl bir yemek düzeni vardı?

- Benim annem de babam da tek çocuk. İkisi de aşırı derecede şımartılmış çocuklar... Annem çocukken zafiyet geçirecek diye endişe edilirmiş. Yediği yemeği ağzında tutar, para karşılığı yumurta yutarmış. Babam da aynı şekilde. Sütleri içmeyip, saksılara döktüğü için annesi her sabah çiçeklerin yapraklarından kaymak toplarmış. Eh böyle olunca çocuklarının yani benim, kendileri gibi olmamı istemediler. Sabah, öğlen, akşam sofrada yemek yemesi gereken ve aralarda hiçbir şey yememesi gereken bir çocuktum ben. Bir gün öğlen yemeklerden ıspanak vardı. "Ben bunu yemek istemiyorum" dedim. "O zaman sofradan kalkabilirsin, akşama kadar hiç yemek yok" dediler. Bu anı ailemizde şöyle sonlandırılır: "Sofraya oturdu ve bir daha hiç kalkmadı."

Evinizde ne tip yemekler pişerdi?

-Babamın konusu balıktı. Çok güzel balık yapardı. Et annemin işiydi. Ana yemeğin yanına mutlaka bir zeytinyağlı ve pilav, makarna ya da patates gibi bir karbonhidrat olurdu. Çorba kışın ve genellikle biri hastaysa pişerdi. Ben çorbanın ne kadar keyifli bir yiyecek olduğunu çok geç yaşta idrak ettim.

Mutfakla olan bağınız ne zaman, ne vesileyle kuruldu?

- Anneannem sayesinde. Benim dedem, anneannemi haremden almış. O tam bir saray kadıydı. Çok sayıda yardımcısı olduğu için anneme yemek pişirmeyi öğretmemiş. Mutfağa her girdiğinde "Eline hiç yakışmıyor" deyip çıkartıyormuş. Yıllar sonra saadet dönemi sona erip aşçı, uşak, hizmetçiler yok olduğunda, anneme yemek yapmayı babam öğretmek zorunda kalmış. Anneannem de çok pişman olmuş. Kızıma öğretemedim torunuma öğreteyim diye düşünmüş olacak ki ben dört beş yaşında mutfağa girip kek çırpmaya, hamurla oynamaya başladım.

10 YAŞINDA PUF BÖREĞİ YAPTIM

Baştan sona tek başınıza yaptığınız ilk yemek neydi?

- Puf böreği. 10 yaşında, bir yakınımızın evinde çalışan 80 yaşındaki emektar aşçıdan öğrendim. Ertesi gün evde denedim. Müthiş bir sükse yapmıştı. Anneannem herkesi tek tek arayıp "Serra öyle bir hamur açıyor ki Cihangir’den Üsküdar görünüyor" demişti. Takdir edilmek çok önemli tabii. Yemek pişirmeye devam ettiysem biraz da bu yüzden.

Puf böreğinden bugüne aşağı yukarı kaç yemek tarifi biriktirmişsinizdir? Mutlaka yazar mısınız?

- Sayısını hiç bilmiyorum. Yazılı olarak sakladıklarım tabii var. Ama hafızama güveniyorum. Puf böreğini anneannem öldükten sonra hiç yapmamıştım. Altı yıl önce Adatepe’de otururken birden canım istedi ve mutfağa girdim. Dün yapmış gibi hatırladım. Eskiden olduğu gibi hamurun kulak memesi kıvamında olmasına dikkat ettim ve oldu.

Bir restoranda yemek yerken mutfak basıp, tarif almak için aşçıyı zorlamışlığınız var mıdır?

- Yok. Genellikle yediğim yemeğin nasıl yapıldığını, içine nelerin girdiğini tahmin etmeye çalışırım.

Sizce yemek pişirerek bir erkek tavlanır mı?

- Bir tek yemek pişirerek tavlanamaz. Ama netice itibariyle iyi yemek yapan biri, her zaman için takdir edilir. Önemli olan yemek değil biri için özel bir şeyler yapmaktır bence. Kimi yemek yapar, kimi piyano çalar.

Birlikte olduğunuz kişinin en az sizin kadar iyi yemek yapması gerekir mi? Yoksa tam tersine bu sizin rahatsız mı eder?

- Hiç fark etmez. İki durumu da paylaşabilirim. Şimdi vefat eden bir hayat arkadaşım yemek yapmaya çok özeniyordu. Bir gece benden öğrendiği bir kuzu kapama tarifini pişirmeye kalkmış. Bana da sürpriz yapacak. Benim de gece çekimim var. Set sabah 7.30’da bitti. Geldim, sürprizi gördüm, oturduk karşılıklı kuzu kapama yedik ve uyuduk. Ve bunu size anlatırken fark ettiğim şeye inanamayacaksınız?

Ne fark ettiniz?

- Ben röportajların psikanalitik bir yanı olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar hiç aklıma gelmeyen bir detayı fark ettim.

Söyleyin Allah aşkına?

- Ben şimdi Paris’te yaşayan bir Fransız adama aşığım. Programlarımın DVD’sini ona gönderiyorum. Paris’e bir gidişimde beni kuzu kapama sürprizi ile karşıladı, biliyor musunuz? DVD’den izlemiş ve yapmış. Galiba ben erkeklerde bana kuzu kapama yapma arzusu yaratıyorum.

FERZAN YAPTIĞIM ÇORBAYI BEĞENMEDİ

Sizce mutfakta yapılan işlerin en zoru hangisi? Mantı kapatmak mı, dolma sarmak mı?

- İkisi de değil. Mantı kapatmak, dolma sarmak gibi eylem de zor değil zaman istiyorlar. Sar babam sar bitmiyor. Benim böyle bir zamanım yok. Ama mesela Fransız mutfağındaki peynirli sufle gerçekten zordur. Kabarmasını beklemek bile ciddi bir adrenalindir. Düşünsenize programda peynirli sufle yapıyorum ve kabarmıyor. Komik olur tabii.

Komik olur ve güler geçer misiniz? Yoksa o programı yayınlamaz ve baştan mı çekersiniz?

-Öylece yayınlarız. Yayınladık da... Bir programda bezelye yemeği yerlere saçıldı, biz gülme krizine girdik. Ferzan konuk geldiği programda yaptığım çorbayı beğenmedi. Senin yüzünden kocalar karılarını boşayacak, bile dedi.

Programınızda ağırlıklı olarak Türk mufağına ait tarifler mi veriyorsunuz?

- Klasik Türk mutfağı değil. Daha pratik, azıcık da deneysel. Mesela Selçuk Yöntem’in geldiği programda ona sucuklu balık yaptım. Yanına da üç değişik sebze püresi koydum.

En sevdiği restoran Roma’da. Adı Lemani in Pasta. Ufacık bir lokanta. Mutfağı tamamen cam. İçeride ne olup bittiği görünüyor. Gittiğimde aşçısı ile mutlaka öpüşürüm.

En sevdiği şef Paris’te sevgilimi doğum gününde sürpriz olarak götürdüğüm bir restoran var: Lucas Carlton. Şefi Alain Senderens. İnanılmaz bir tadım mönüsü hazırlamıştı. Her yemeğin yanında ona uygun şarapla servis ediyordu. İnanılmaz makul buldum.

En sevdiği yemek Etli yaprak sarması.

Pişirmeyi en sevdiği yemek Yemek.

En sevdiği sebze Bütün sebzeleri çok severim. Ama en çok kerevizi severim.

Hayatta ağzına koymayacağı şey Denemeye çok açık bir insanım. İğrenme duygum yoktur. Sakatata bayılırım. Ama Vietnam’da içinde civciv olan çürümüş yumurta yiyen birini görmüştüm. İşte onu yiyemem. Ama örümcek, böcek yerim. Çekirge falan yutabilirim.

En sevdiği balık Kalkan. Tabii ki tava.

En sevdiği et Kuzu eti. Çok lezzetli ve sağlıklı olduğunu düşünüyorum.

İnsanların sofraya oturduğunda rejim konuşmadan kalkamaması

ÇOK CAN SIKICI

Tatlı ile aranız nasıldır?

- Ben şeker yemiyorum. Ailemde diyabet geçmişi var. Anneannem çok yemek yerdi. Sarayda alışmış. Sıkıntıdan sürekli yerlermiş. Öğlen mükellef bir yemek yer, sonra uyur, uyanınca da saray usulü kıymalı yumurta yaptırırdık diye anlatırdı. Ben şeker hastası olmamak ya da mümkün olduğunca ertelemek için şeker yemiyorum. Beyaz undan mümkün olduğunca kaçınıyorum.

Hayatınız boyunca hiç rejim yaptınız mı?

- Çooooookk! Ama rejim yapıyorum demem. Günümüz insanının sofraya oturduğunda rejim, şişmanlık, zayıflık gibi lafları konuşmadan kalkamamasını çok can sıkıcı buluyorum. Hazirandan bu yana epey kilo verdim ama bunu kimsenin gözüne sokmadım. Hiç can sıkmadım. Onu yerim, bunu yemem, "Ama ben rejimdeyim" yapmadım. Zararlı yemeklerin yedindiği bir ortamda bile mevcudun içinden en zararsızını bulup yedim. Tabii bu biraz da erkekler yüzünden oluyor. Onların dayatması. Yanlarında onların deyimiyle fıstık taşıdıklarında kendilerini daha güçlü, daha erkek hissediyorlar.

Yemek yapmanın doğuştan gelen mi yoksa sonradan öğrenilen bir özellik mi olduğuna inanıyorsunuz?

- Öğrenildiği kesin. Ama ben genetik yatkınlığa da inanıyorum. Benimki anneannemden geçme.

İyi yemek yapan aynı zamanda gurme mi olmalıdır?

- Olmayabilir. Mesela ben değilim. Gerçek bir gurmenin çok daha titiz olması gerektiğine inanırım. Ben gram ölçerek, kurallara dikkat ederek değil, sevgiyle yemek yaparım. Bunu her gün yapmak zorunda olmadığım için de rahatım. Sevdiklerim için yemek yapmaktan haz alıyorum.

KIZIM DA BİR FRANSIZ’A AŞIK, O DA YEMEK YAPIYOR
/images/100/0x0/55ea2d6ff018fbb8f86fd223

Benim de bir kızım var. Strasburg’da yaşıyor. O da benim gibi bir Fransız’a aşık. Sevgilisiyle birlikte müthiş yemekler yapıyorlar. Hatta benim hiç yapamadığım bir şey yapıp, tatlı bile pişiriyorlar.

10 KİŞİLİK MİSAFİRE 30 KİŞİLİK YEMEK HAZIRLARIM

Yemek yapmayı anneannemden öğrendiğim için 10 kişilik misafire 30 kişilik yemek hazırlarım. O saraydan çıkma bir cariye olduğu için kazanlar dolusu yemek yapardı. Mesela bir aşure pişirirdi. Şaşkınbakkal’dan Erenköy’e kadar bütün mahalleye dağıtırdık. Üstüne bizim evin ahalisi beş gün yerdi yine de bitmezdi. Dün akşam Roma’dan döndüm. Yanımda mozzarella peyniri ve jambon getirdim. Bizim yufkacılara benzeyen bir yerden bir buçuk kilo yumurtalı makarna aldım. Bir kiloluk bölümü yendi, yarım kilo kaldı. Ama olsun, benim içim böyle rahat ediyor. Bir bardaktan 6 değil 66 tane olunca iyi hissediyorum. Sanki hayat hiç bitmeyecek ben hiç ölmeyeceğim gibi yaşıyorum.

OMLETİN PÜF NOKTASI HİNT CEVİZİ

12 yaşında çok güzel omlet yapıyordum. Soğanlı, mantarlı, kıymalı. Hálá da çok güzel yaparım. Evde olan malzemeye göre omlet icat etme gibi bir huyum vardır. Püf noktası içine mutlaka Hint cevizi koyarım. Krema ya da süt ilave ederim. Bazen katlayarak pişiririm, ortasını hafif sıvı bırakırım.

PATATES HAŞLAMAYA AŞERERİM

Yemek yapmak için saatler gerekmiyor. Ben programımda bir saat içinde güzel bir sofra kurulabileceğini söylüyorum. Misafir ağırlamak için havyar, kuşkonmaz da şart değildir. Biliyor musunuz ben sık sık patates haşlamaya aşererim. Üstüne zeytinyağı, tuz, tamamdır.

ZEYTİN HASTASIYIM

Hiç tost yemem. Sabah kahvaltım kepek ekmeği, beyaz peynir, zeytin, domates, salatalıktan ibarettir. Ama itiraf edeyim, ben zeytin hastasıyım. Beni bıraksanız çekirdek yer gibi zeytin yerim. Özellikle yeşil zeytin. İtalya’da tuzsuz, soda ile yapılan bir zeytin var onun kilosunu rahatlıkla yiyebilirim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!