Ben çuval taşıyayım daha iyi

Güncelleme Tarihi:

Ben çuval taşıyayım daha iyi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 11, 2013 09:05

Motor Boat&Yachting “denizde ilk defa” köşesi için daha önce tekneye binmemiş, iyot kokusunu içine çekmemiş popüler isimleri alıp denize çıkarıyor. Biraz karadan deniz nasıl görünüyor onu anlamak ama daha çok onları zehirlemek için... Derginin nisan ayı konuğu Gürkan Uygun oldu.

Haberin Devamı

* Daha çok karacısın değil mi?        

- Evet, karacıyım. Toprak insanıyım. Karaya basmadan dünya turu yapan arkadaşlarımız var sonuçta. Ama o başka bir kafa.

* Ama nasıl bir denizci olduğuna bağlı, kıyın kıyın da gidebilirsin.

- Kıyın kıyın bana uyar evet. Bizim koylar da cazip. Ama açıkdeniz... Ayağımın toprağa basmasını daha çok seviyorum ben. Zaten denizin altıyla ilgili bir korkum vardı; yapamam, düzenli nefes alamam diyordum. Ancak öyle olmadığını gördüm. Üç beş defa da daldım. Bu kadar güzel bir şey görmedim ben. Duygu olarak, yeryüzü mü, hava mı, denizin altı mı deseniz, denizin altı derim. Biz herhalde en iş yapmaz yerinde yaşıyoruz. Yukarısı çok güzel, aşağısı çok güzel. Ortada, toprakta sıkıntı var.

* Hangi vesileyle dalmıştın?

- Kelebekler Vadisi’nde arkadaşım vardı. O ısrar etti, ben de cesaret ettim. Basıncın verdiği psikolojik sorunu aşınca, anladım ki suyun altında metabolizma başka çalışıyor. Hareketlerin daha yavaşlıyor, yerçekimi kayboluyor gibi oluyor. İlk bir metrede bir panik yaptım. Yukarı çıktık. Sonra durumu anladım ve oldu işte. Bayağı bir deniz canlısı da gördüm orada. Kaş’taki gibi değil tabii. Ama çok keyifli. Aşağısı çok güzel.

* Ne zamandı bu?

- Dört beş sene oldu. Sonra da pek dalamadım. Zaten o zamana kadar da denizle çok temasım yoktu. Yazları kumda oturmayı çok seviyorum. Islanmak için giriyorum denize. Tekne ise hiç yok kafamda. Belki ileride küçük bir balıkçı teknesi olur.

* O zaman balık avlıyorsun.

- Yok benim balıkla da çok ilişkim yok. Hevesli arkadaşlarım var. Ben ilgilenemem, onlar yaparsa, açılırız muhabbet olur. Yoksa zor. Zevkli iş ama meşakkatli de.

* Birazdan göreceğiz ne kadar meşakkatli olduğunu...

- Deniz her zaman için tehlikeli, ne olacağı belirsiz. Gerçi denizde çok sıkıntı yaşamam. Dengem de iyidir.

BOŞ VAKİTLERİMDE ATLAYIP KÖYE GİDERİM

* Eline beceriklisin diye biliyorum. Heykel de yapıyorsun mesela.

- Sakaryalı’yım ama İzmit’te doğdum büyüdüm. Oralarda tiyatroya başladım. Bir de sanat kahvesi vardı. Tavla oynanır, kitap okunurdu. Orada heykeltıraş bir abi yaptıklarını sergilerdi. Bir gün Ytong’dan soyut bir heykel çıkarmış. İlgimi çekti, ben de yapabilir miyim diye keser, bıçak, ytong girdim; öyle ufak tefek şeyler. Yaptıklarım aslında eğitimsiz, ham bir beceri. Bir kere iki aylık bir kursa gittim, ama çok da girmedim o işe. Eğleniyorum daha çok, sadece hobi.

* Başka el becerilerinde varmış sanırım.

- Dedem fındık dallarından falan sepet örerdi. Ondan gördüklerimi yapıyorum. Küçükken elime çakı geldi, kestim biçtim. Ahşapla da oynayabilirim o yüzden. El becerim var evet. Aslında keşfedilmemiş bir cevherim.

* Bir adaya düşsen yani...

- Tabii kendi evimi de yaparım. Kelebekler’de öyle bir tribe girmiştik, doğal malzemelerle rüzgârgülleri, palmiye ağaçlarından ip yaptık falan. 10 günlüğüne gitmiştim, bir ay kaldım orada. Teknoloji de yoktu. Öyle yaşamayı seviyorum. Boş vakitlerimde de atlayıp köye gidiyorum.

* Fındığa mı?

- Evet, fındığa da gidiyorum. Öyle bir hayatı tercih ediyorum. Dolayısıyla o yönde kendimi geliştirdim. Mesela aklıma çok güvenemem, ama zekamın kıvraklığı en büyük avantajım. Hızlı çözüm üretirim. Teorim değil pratiğim iyidir.

* Belli ki toprak da en az deniz kadar iyi öğretmen.

- Ama denizin sıkı kuralları var. O kurallar silsilesine uymak zorundasın, uymazsan ölebilirsin. Karada öyle değil.

* Deniz çok değişken ya bir de...

- Toprak o kadar değişken değil işte. Deprem bin yılda bir oluyor ama deniz sürekli hareket ediyor. Küçükken balıkçı abilerin motorlu kayıklarıyla çıkıyorduk, korktuğumu hatırlıyorum.

* O sallantı ve oksijen fazlası iyi gelir bazen.

- Aynen, özellikle motoru durduğunda çok dingin oluyor. Tekne turlarına falan çıkıldığında da o tat alınıyor. Arkadaşlarımın teknelerinde misafir olarak devam ediyorum. Bir de kontrolün elimde olmasını, güvende olmayı severim; öyle özgüveni yüksek, yarıp giden bir adam değilim.

* Ama dalmaya cesaret etmişsin.

- Evet, sevdim de üstelik. Deniz üstündeki yaşamı, karadan, köyümden sıkılırsam daha sonra deneyebilirim.

SİNEMADA KOMEDİ YAPABİLİRİM

* “Çanakkale: Yolun Solu” filminde rol aldın. Sonuçtan memnun musun?

- İnsanlar beğeniyor, ben de iyi olduğunu düşünüyorum. İçime sindi. Bazı eksiklikleri muhakkak var ama genel itibariyle başı sonu olan, sıkılmadan izleyebileceğiniz bir film oldu. “Kurtlar Vadisi”nden sonraki ilk işimdi, tedirgindim.

* Kendi performansın içine sindi mi?

- Şöyle söyleyeyim, filmi izlediğimde rahat uyudum.

* Normalden zor gelmiş olabilir. Son 10 yıldır başka bir insandın. Hâlâ sana “Kurtlar Vadisi”nin Memati’si gözüyle bakanlar var.

- Bir yandan kolaydı, bir yandan da zordu. Dezavantajlıydı, çünkü insanlar kabul etmeyebilirdi. Diğer yandan avantajlıydı, çünkü 10 yıl oynamışım ya, artık yaptığım en ufak harekette “bu Memati oluyor” diyebiliyordum. Araya tiyatro alman işini kolaylaştırmış olabilir mi?

*- Yok, tiyatro sonra oldu zaten, filmi eylül ve ekimde çektik. Tiyatro ise aralıkta başladı.

“Testosteron”daki performansından memnun musun?

*- Oyunda mümkün olduğunca inandırıcı olmaya çalışıyorum. Oyunculukla ilgili tek çabam bu, inandırıcı olma peşindeyim.

İnandırıcı olmanın peşindeki bir adam niçin 10 yıl boyunca aynı rolü oynar?

*- İş devam etti. Keyif alıyordum gerçekten. Ama bir süre sonra oyunculuk keyfi kayboldu. Yazılan rolle ilgili değil. Mesleki açıdan tamamdır dedim, bu rol yeterince oynandı.

Şimdi komedi yapacak mısın mesela?

*- Televizyonda değil ama belki sinemada deneyebilirim. Konservatuvardayken Dormen Tiyatrosu’nda büyüdüm. Haldun Dormen, çok büyük bir hocadır. Fars oynadım. Yedi sezon, tiyatro kapanana kadar. O zaman da yeni sulara yelken açmak istiyordum. Dolayısıyla o sulardan biri komedi olabilir. Ama komedi de bana deniz gibi geliyor. Çünkü komedi risklidir, yaptığın işle mi güldüreceksiniz yoksa kendine mi güldüreceksin. Tabii bu işler biraz da kısmet.

TEKNENİN YAŞATTIĞI ÖZGÜRLÜK BAŞKA BİR ŞEY

* Kısa ve öz bir deneyim oldu.

- Evet soğuk çünkü. Oooo ne manevra yaptık bu arada be! Şak diye döndük valla.

* Sen de teknede bayağı çalıştın ama çabuk pes ettin.

- Çalıştım tabii. Macerayı yaşamak keyifliydi. Antrenmansızım o yüzden yoruldum. Dengede durmaya çalışarak ip çekmek zormuş. Ben çuval taşıyayım daha iyi. Ama yarattığı özgürlük başka bir şey. İstediğiniz yere gidebilirsiniz işte. Ama ileride ne var göremiyorsun, o sıkıntı yaratabilir...

Haberin Devamı

DENİZDE BİZE YARDIM EDEN TEKNENİN SAHİBİ OLUR MU!

* Bu kısa seferde ne öğrendin? Mesela usturmaçanın ne olduğunu öğrendin mi?

- Öğrendim. Onsuz seyir yapmak ayıpmış. (Sarp hoca kaş gözle kopya veriyor.) Haa o asılıyken seyir yapmak ayıpmış, limandan çıkarken çıkarmak lazımmış; çıkarmadık mı cenaze var demekmiş. Başka katı kuralları da var bildiğim kadarıyla, denizin ortasında kaldık mı ne oluyor hocam? Hiçbir şeyimiz yok, her şeyimiz gitmiş. Bir şey olmuş, biz böyle kalmışız. Biri geldi bizi kurtardı diyelim, tekneye sahip oluyor mu?

- Sarp Güney: Çok zor ihtimal.

- Gürkan Uygun: Evet biliyorum zor ihtimal ama öyle bir kural var mı?

- Sarp Güney: Denizde birbirine yardım etmek zorundasın. Zaten yarış kurallarının ilkinde kişisel canyeleklerinizi giyin der; ikincisinde de denizde yardıma muhtaç biri varsa mutlaka yardım edin.

- Gürkan Uygun: İnsan olun diyor neticede itibariyle.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!