Ben büyümedim anne

Seda Akman/Gülder Akman: Seda’yla sıkılmak imkânsız       �

Önce “Bir İstanbul Masalı”nın asi kızı olarak çıktı karşımıza. Ardından Uğur Yücel’in “Yazı-Tura” filminde sinemanın cüretkâr sahnelere imza attı. Teoman’la oynadığı “Balans ve Manevra”da, oyunculuğun sınırlara takılmaması gerektiğini anlattı. Seda Akman, toplumsal kuralları zorlayacak işler yaptı. Birçok anneye, “Bu kız başıma çok iş açtı” dedirtecek türdendi attığı adımlar. Ama artık parti kıyafetlerini çıkardı. Eski defterleri kapadı.   �

“Seda çok merhametli, adalet duygusu gelişmiş, iyi kalpli bir insandır” diyor Gülder Hanım. Gerçekten de kimsenin desteğine ihtiyacı yokmuş gibi güçlü bir havası var. Kırılgan bakışları, yenmeye çalıştığı, istemediği bir parçası gibi. Çekim boyunca Seda Akman’ın davranışları, annesinin söylediklerini kanıtlıyor.�

Makyözün ağır çantasını taşımasına yardım ediyor, araba olmasına rağmen kuaförü evine bırakıyor. “Onu sevmeyen yok gibidir. Çok eğlenceli ve hoşsohbettir. Onunla beraberken hiç canınız sıkılmaz. Seda’yı yakından tanımayanlar bu özelliklerini bilmezler.” Seda Akman, aynanın önünde annesine sarılırken huzurlu bir çocuğa benziyor. “Bir zamanlar annemin küçük kızıydım, şimdi en yakın dostuyum. Bunu başarmış olmamıza çok seviniyorum” diyor.

Kendi - Kendi’nin annesi: Barbie’nin ta Kendi’si   �

Kızınız 23 yaşına geldiğinde hâlâ Barbie kıyafetleriyle dolaşsa ne yaparsınız? şarkıcı Kendi’nin annesi bu duruma epey alışmış gibi. Annesi ismini söylemiyor, kızına da “Kendi” diye sesleniyor. Kendi, annesi ‘Nanny’si, Chiwawa cinsi küçük köpeği Ruffles’la birlikte geldi stüdyoya. Görüntüsü gerçek algınızı karıştırabilir, imajı o kadar iddialı. Bir Barbie dünyasında yaşıyor. Ekranda gördüğünüz gibi pespembe ve ‘Barbie’nin tüm aksesuvarları üzerinde.

Çekim başladığında annesi, kızına beğeni dolu bakışlar atıyor. Sanki ikisi arasında roller değişmiş gibi. Öğüt dinleyen bu sefer anne; nasıl poz vermesi gerektiğini kızından öğreniyor. Onun, kendisi için yaratmış olduğu bu farklı dünyaya saygı gösteriyor: “Kendi, dışarıdan çok laylaylom bir kız gibi göründü. Aslında, o yıllardır hayalini kurduğu şeyleri gerçekleştiriyor.”�

Kendi, tasarladığı renkli elbiselerinin, sarı peruğunun ve uzun kirpiklerinin arkasında güvenli ve rahat. Ama gözlerine bakınca saklamaya çalıştığı çocuk apaçık ortada: “Her zaman arkamda bir duvar oldu annem. Çoğu annenin tahammül edemeyeceği şeyleri sükûnetle karşıladı. Ama benden daha delidir. Kimsenin dediğini takmaz, doğru bildiğini yapar. ‘Dene ve gör gününü’ dedi hep.”

Bedük/Nevin Bedük: Aynı gözlüklerle bakıyorlar �

Nevin Hanım tarih öğretmeni, tam bir hanımefendi. Bedük için farklı hayalleri varmış. Klasik anlamda ‘meslek’ sayılan bir işi olsun istemiş. “Müzik yapmak konusunda kararlı olduğunu anladığımda ona saygı gösterdim. Çok inatçıdır. ıstediği şeyi mutlaka elde eder. ıyi bir eğitim aldı ve bu yolu seçti. ıyi ilerliyor. Kızımın sesi de çok güzeldir. O da müzikle ilgilenmek istedi ama onu bu çevreye bırakamazdım” diyor.
Bedük, annesini “Sinirlerinden arındırılmış” diye tanımlıyor. Her olaya dinginlikle bakabildiğini söylüyor. Annesinin hangi kıyafeti giyeceğine o karar veriyor. Kendi gözlüklerinin benzerini, annesinin de gözüne takıyor. Dünyayı ona kendi gözlerinden gösterebilmiş olmanın mutluluğuyla, annesinin arkasına geçiyor.

Merve Sevi/Oya Sevi: Kızının freni �

Merve Sevi, henüz 15 yaşındayken “Ben yolumu çizdim” dedi. O zamana kadar hukuk okumayı düşünüyordu. Ama kuytuda bekleyen oyunculuk hayali ağır bastı. Annesinin fazla seçeneği yoktu. Ya karşısında duracak ya da yanında yürüyecekti. O ikincisini seçti: “Başlarda yanından hiç ayrılmadım, setlere onunla gidiyordum.” Merve, bu korumadan memnun: “ışe başladığım ilk dönemde, eve geç geldiğimde annem beni camda beklerdi. Daha çok küçüktüm. Apartmanın girişinde biri bana bir şey yapar mı acaba diye endişelenirdi.”
Sonuçta, avukat olup mutsuz olacağına, oyuncu olup mutlu olmasını doğru bulmuş Oya Hanım. Merve’nin yanındayken her an olay çıkabilir, her an her şey olabilir gibi. Annesi onun ‘kriz yöneticisi’. Kızını ne zaman frenlemesi gerektiğini biliyor. Merve’nin yanında çok eğleniyor, kızıyla kahkahalar eşliğinde poz veriyor. “Televizyon enteresan bir iletişim aracı. Her şeyi göstermesine rağmen, bir tek insanların gerçekte nasıl olduklarını gösteremiyor” diyor ve ekliyor: “Benim kızım için de aynısı geçerli. Merve biraz fazla duygusaldır, gönlünde insani duygular barındıran çok iyi bir evlattır.”

Burak Gürpınar/Canan Gürpınar: Kırmızı kafalı Burak

Kurban’ın davulcusu Burak Gürpınar’ı, kırmızı saçlarıyla (her ne kadar çekimden önce sürpriz yapıp saçlarını eski rengine döndürmüş olsa da tanıyoruz. Annesi Canan Hanım, o kırmızı saçları ilk gördüğünde küçük bir şok yaşamış: “Bir sabah uyandığımda karşımda kırmızı saçları ile Burak vardı. Çığlık attım! ‘Anne ben aynı Burak’ım, sadece saçlarım kırmızı’ dedi. Ondan öğrendiğim en önemli şey, ne kadar baskı yapılırsa yapılsın, başarıya ulaşmak için sevdiğin şeyleri yapmaktan vazgeçmemek gerektiği. Bazı konularda önyargılı ve şekilci olmamayı bana Burak öğretti. O benim fırtınam ve gökkuşağım.”

Burak, apartmanlarının garajında kendi kendine davul çalmayı öğrenirken, Canan Hanım ciddi bir endişe duymuş. Hani davulcu olmak pek makbul sayılmaz ya ondan. Ama şimdi mutlu. Burak ise annesi için “Bundan yedi sene önce askerdeyken annemi aradım. Bana heyecanla ‘Senin davulcu yeni grupla çalıyor!’ dedi. Önce anlamadım, sonradan Dave Grohl’un, Queens Of The Stone Age grubu ile kaydettiği ‘No One Knows’ isimli şarkıdan bahsettiğini anladım. Annem benim sevdiğim şeyleri öğrenmeye çalışır, kafası çok açık bir insandır” diyor.

   �