Ben bir klasiğim

Güncelleme Tarihi:

Ben bir klasiğim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 1998 00:006dk okuma

Haberin Devamı

Tam 40 yıl ‘‘eğlence hayatı’’ denilen şeyin içinde ayakta kalmayı bilmek o kadar da kolay bir şey değil elbette. Meslek hayatında 40 yıl başarılı olmayı bilen Erkan Özerman bu önemli yıldönümünde yine önemli projelere imza atmaya hazırlanıyor... Özerman, kimi zaman yorucu kimi zaman keyifli geçen 40 yılını değerlendirirken daha halen bu maratondan yorulmadığını da gösterdi...

Mesleğinizin 40’ıncı yılındasınız... Bugüne kadar kaç isim ve kuruluşla çalıştığınızı hatırlıyor musunuz?

‘‘İnanın sayısını hatırlayamadığım kadar çok sanatçı ve kuruluşla çalıştım.’’

40 yıllık eğlence sektörü tecrübelerinizi değerlendirirseniz Türkiye'de eğlence anlayışı hangi yönde gelişti veya geriledi?

‘‘Türkiye, dünyanın gidişatına uydu. Dışında kalmadı. Eskiden bir gazino sistemimiz vardı, dünyada benzemeyen sistem bize ait bir sistemdi. Artist gazinolarda starlıklarını belli ederlerdi. En büyük gazino, yani en önemli starın geçtiği gazino Maksim'di. Sonra dünya yanlız plağını satabilenlerin konser verebildiği bir dünya oldu.’’

Star sistemini nasıl tanımlıyorsunuz?

‘‘Starlık başka şey, şarkıcılık başka. Bir insan çok iyi şarkıcı olabilir, ama star olmayabilir. Bunun Fransa’daki en iyi örneği Silvie Vartan'dı. Vartan, Fransa'nın en iyi şarkıcısı değildi belki, ama kadının kendisi stardı. Giyimiyle, sahneye koyduğu şovuyla, özel hayatıyla... En iyi şarkıyı söyleyen en iyi şarkıcıdır, ama starlık başka bir kumaştır.’’

Türkiye'nin kaç tane starı var?

‘‘Son otuz yılın ilk dönemine bakarsak Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru... Bu isimler son 20-30 yıldır varlar... Demek ki star zor çıkıyor bu ülkede. Yeni kuşak içinde star diye bir isim ararsak Tarkan var sadece.’’

Tarkan nasıl bir star sizce?

‘‘Bana göre Zeki Müren-Bülent Ersoy'un devamıdır Tarkan.... Bir uzantısıdır. Star onlar. Türk Müziği’ne baktığınız zaman star Bülent Ersoy, Emel Sayın, Muazzez Abacı... Dördüncüsünü söyleyemeyiz. Demek ki star kolay yetişmiyor. Kumaşı başka. Çıkarken de o belli. Pamukluyla tafta ne kadar farklıysa starla şarkıcı o kadar farklı...’’

Mesleğinizdeki ilk yıllara bakarsak?

‘‘17 Aralık 1968’de ilk programımı yapmışım. Nesrin Sipahi, Esin Afşar ve sonra Dario Moreno. İki senelik bir tanışmadan sonra sekiz yıl profesyonel anlamda çalıştık onunla. Sayısını hatırlayamadığım kadar çok isim var. Bu arada hayatta istemeyerek çalıştığım iki kişi var; Nigar Uluerer ve Semiha Yankı...’’

Bugüne kadar hiçbir pop şarkıcısının dünya müzik platformuna giremeyişini neye bağlıyor -sunuz? Örneğin Ajda Pekkan’ın Fransa atağı sizce niye sonuçsuz kaldı?

‘‘Ajda Pekkan çok iyi lanse edildi... Enrico Macias ile özel hayatını karıştırmasaydı, bugün çok iyi yerlere gelirdi... Macias'ın karısı ortalığı karıştırdı. Fransızlar ona çok iyi yatırım yaptılar. Başka bir ülkede yeniden sıfırdan başlayıp o işin savaşını verebilecek bir yüreklilikte değildi ve zamanı da yoktu. Ajda orada büyük bir star olacağına oradaki reklamının Türkiye'de ne şekilde işe yarayabileceği tarzını daha faydalı buldu. Bu da ömür boyu Türkiye’de süper star olmasını sağladı. Fransa'da bir şey olmak başka şey, Fransa'da bir şeyler yapıp da onu Türkiye'deki reklamında kullanmak başka bir şey. Fransa, bugüne kadar Ajda kadar hiçbir sanatçıyı ciddiye almadı. ’’

Bugün böyle bir girişimde bulunur musunuz?

‘‘Ben bir antrenörsem futbolcu bulmak görevimdir. Ben bir menajersem bu yine benim görevimdir. Ama artık organizatörlük, prodüktörlük ve bu arada sadece müzik değil hayatım müzik ve moda oldu. Sinema hep eski bir aşkım olarak kaldı. Ama hayatımı müzik üzerine götürdüm. 11 senedir de hayatımda moda da var.’’

Eğlence sektörü televizyonu da kapsıyor mu?

‘‘Türkiye’de televizyonlar bir tatlı olarak düşünülecek olursa ancak aşure olabilir... İçinde her şey olan, karmakarışık bir televizyon. Haber televizyonculuğu bazı özel kanallar oldu. NTV, Kent TV gibi, ama Türkiye'nin eğlence kanalı, televizyonu yok. Bunu yapan en büyük işi yapacak. Rating denen enteresan bir oyunu var. Otuz tane birinci olabilir mi? En üzülecek taraf seyirci, tam bir şaşkınlık içinde. Kendi kendini kontrol edebildiği bir düzen yok televizyonda. Rekabetle bir yere geliyoruz. Türkiye'yi elinde tutan çok büyük holding ve şirketlerin radyo ve televizyonları var. Onlar da kendi pencerelerinden bakıyorlar. Ancak birbirlerine ters düştükleri zaman bizler bazı doğruları öğrenebiliyoruz.’’

Böyle bir ortamda bunca yıldır sanatla uğraşmak ne kadar tatmin ediyor sizi?

‘‘Dünyada Amerika'daki sistem yerleşti. In’ler ve out’lar var... Burada da böyle... Bilen de bilmeyen de bu işi yaptığını sandığı için durumumu siz tahmin edin. Bir insan ömür boyu mesleğinde ‘in’ kalabilmişse onun adına da klasik diyorlar. Bir açık oturuma katıldım ve SACEM'i ( Besteci, şarkı sözü yazarı ve editörlerin Fransa’da oluşturduğu telif haklarını koruyan kurum) anlatmaya çalıştım. Orada editör olarak bir şarkının gidip kayıtlanması yani tapudan söz ettim. Herkes uzaylı gibi baktı bana... ‘Bizlere Fransızların hakkını mı korumaya kalkıyorsun’ dediler ... Öyle bir meslekteyim ki her gün her şeyi baştan anlatmak zorunda kalıyorum. Charles de Gaulle'ün ‘‘Ben halkla aramdaki dialoğu her zaman çok iyi götürdüm, çünkü halkı daima ilkokul mezunu seviyesinde görürüm. Her şeyi bir ilkokul mezunu çocuğuna anlatır gibi anlatırım’’ sözlerinden etkilendim. Ama bu bir meslektir. Meslekte herkes bir yerlere gelmiş, bir isim sahibi olabiliyor. Türkiye'de medya gerçekten kendini çok iyi satan, fakat bizim meslekten uzaktan yakından fazla ilgisi olmayan insanları bir yerlere oturtuyor. Bunları sadece ben biliyorum, başkaları bilmiyor, diye de bir şey yok. Çok kişi biliyor, ancak menfaatlerinden ötürü bilmiyormuş gibi yapıyor. Çünkü bilmemelerinin imkanı yok. Doğrulardan çok çıkarların önde olduğu bir piyasa. İnsan doğruyu söylediği zaman her şeyi kaybedebiliyor. Herkes günü kurtarmaya çalışıyor.’’

40 yıl süresince Yaşadıklarınızı kaleme alacak mısınız?

‘‘Bunu yapmak istesem zaten yayınlatmazlar, yayınlandığını düşünelim can güvenliği yoktur. Ben de gerçekleri değil başka şeyleri yazmayı doğru bulmam. Dünyadaki ve Türkiye'deki sanatçılarla, politik kişilerle isim sahibi insanlarla çok içli dışlı olmuş biriyim. Başta güvenmişler bana.’’

Özel hayatlar mahrem mi kalmalı?’’

‘‘Benim kimsenin özel hayatını afişe etmek gibi bir niyetim olmadı, olmaz da. Yazmak olayına gelince bunu ancak bana yakışır bir şekilde düşünebilirim. İlmi bir şekilde... Elli yaşından sonra gittiğim Paris Devlet Üniversitesi'nde sosyolojiyi bitirip, ‘‘Sanatçının halk üzerindeki etkisi’’ konulu bir doktora tezi üzerinde çalışıyorum. Bittiği an 17 dilde tercüme edilecek. Devamlı elektrik akımı geçiyor ve aradaki en kuvvetli kablo da medya.’’

40 yıllık sanat yaşantınız size neler verdi ve neler götürdü?

‘‘Kendi çizdiğim hedeflere ilk 20 senede ulaşmıştım. Çok hızlı koştum başta. İlk 15 seneyi geçtiğimde isteklerimi yakalamıştım. Kırk yaşıma geldiğimde 20 senelik mesleğimdeydim ve son 20 sene içinde de o realizasyonlara aynen devam ediyorum. Yaptığım işi meslek olarak kabul ettirmek ve arkamdan başka insanların devam etmesini istiyorum. Ordusu varsa bir generalin askeri var demektir. Askeriniz yoksa generalliğiniz bir işe yaramaz... Türkiye sınırları içersinde kalmadım. Avrupa'ya geçtim ve orada da kendimi kabul ettirdim. Avrupa da artık dünya demek..’’

Mesleğinizdeki bir koşucuyu nasıl tanımlarsınız...

‘‘Maraton koşucusu... Daha önce ne yaparsanız yapın insanlar en son yaptığınızı hatırlar ve sizi ona göre değerlendirir. Lokanta gibi düşünün. Başta güzel yemekler yemiş, ancak son yediğinizden memnun kalmadınızsa bir daha o lokantaya gitmezsiniz. ‘‘Show Business’’ de böyle bir platform.’’

Nasıl bir yaşam tarzınız var?

‘‘Özel hayatım yok. İnsafsız ve katı bir yaşam tarzım var. Mükemmeliyetçi bir karakterim olduğu için benle çalışanlar katı kuralları taşıyamadıkları için ayrılırlar.’’

Hiç hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?

‘‘Her insan hata yapar. Hata yapmamak için çok gayret ediyorum.’’

Sizce dünyadaki etkiniz hangi noktada odaklanıyor?

‘Ben kendimi dünyada tanıtırken bir cümle kullanıyorum: ‘‘ Kültürün beşiği, turizmin cenneti bir ülkeden geliyorum’’ diye...






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!