Ben ancak soft gündüz magazini malzemesi olabilirim

Güncelleme Tarihi:

Ben ancak soft gündüz magazini malzemesi olabilirim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2006 00:00

Aydın Uğurlular, bilinen adıyla Kuşum Aydın (41), özellikle kadın programlarıyla 10 yıldır ev kadınlarının gözdesi, arkadaşı. Bir erkek gördüğünde neredeyse başını öne eğen yaşını almış teyzeler bile, onu görünce provoke oluyor, işi poposunu ellemeye kadar vardırıyor. Karısı böyle bir şeyi başka birine yapsa kızılca kıyamet koparacak kocalar, kızmak bir yana gülüp eğleniyor.

Kuşum Aydın bu ilişkideki matematiği kurmuş: "Onların bana yaptıklarının değil, benim onlara yaptıklarımın dozu önemli. Ben bilmeliyim ve dikkat etmeliyim" diyor. Lakabı "Uzaklara uçma kuşum" şarkısından kendisine yadigar. Kuşum Aydın olmaktan gayet mutlu. Ama ekrandaki o vur patlasın çal oynasın halinden çok uzak, ciddi. Agresyonunun üstünü usta manevralarla örtüyor. Türkiye’nin popüler kültüründe iyice yer edinmiş enteresan biri.

Kadınlarla kumaşınızı tutturan şey nedir? Sizi niçin bu kadar sevdiler?

- Seyircime belirli ölçülerde hata yapabilirim. Bu hataların da dozları vardır. Bunları ayarlarsan sevilirsin. Türkiye’de televizyonun hakimiyeti 25 yaş üstü ve çoğu evli kadınlara ait. Onlar için aile kavramı önemli. Ben hayatımın özel bölümünü dört duvar arasında, diğer bölümünü de halkın arasında, onların sevebileceği şekilde düz yaşıyorum. Gece kulübünde beni kimse göremez. Ne Laila, ne Reina, ne Sortie... Buralara hiç gitmedim, gitmek de istemedim, enterese olmadım. Bir aile her gün gece kulübüne gider mi? Ben de onlar gibi yaşadığım için beni anlıyorlar. Sabah dörde kadar sahnede kalıyorum ama o iş. Benim için İstanbul’un eğlence merkezi benim evimdir.

Doz ayarınız son derece hesaplı kitaplı yani...

- Dozumu ayarlamayı iyi bilen, uçları zorlamayı sevmeyen bir insanım. Hiçbir zaman çok radikal olmadım. Ben ancak soft gündüz magazininin malzemesi olabilirim. Evimde anneannemle yaşıyorum. Annem, babam, her gün bende. Anneannem 85 yaşında. "Çok yaşlandı, tek başına yaşayamaz, huzurevi mi ayarlasak" konuşmaları kulağıma gelince, anneannemin ihaleye çıktığını düşündüm ve hemen yanıma aldım. İnanılmaz mutluyuz. Anneannemle bir şov yapmayı düşünüyorum, okeylendi zaten. Komik bir anneannem var. Alzeihmer hastası olduğu için biraz daha komikleştiriyor hayatı.

Bunun neresi komik, düpedüz acıklı bir şey bu anlattığınız.

- Ağladığım zamanları kendime bırakıyorum. Anneannemin daha keyifli ve komik yanlarını göstermeyi tercih ederim.

Kadınlar sizinle istedikleri gibi konuşabiliyor, fütursuzca istedikleri gibi dokunabiliyor. Bu mesafesizlik sizi hiç mi rahatsız etmiyor?

- Hayır. Onların bana yaptıkları tamamen sevgiye dayalı, iyi niyet içeren ve mutluluğa dair şeyler. Onların bana yaptıkları, ne bana ne onlara zarar getirir. Benim onlara yaptıklarımın dozu önemli. Ben bilmeliyim ve dikkat etmeliyim. Yıllar evvel transparan gömlek giydim bir kere. Kıyamet koptu. Seni öyle transparan görmek istemiyoruz dediler, bir daha giymedim. Kaz tüyü tak terlerse takacak halim yok ama kendime uygun olanları, onları da mutlu edecek şekilde sentezleyip onlara sunuyorum. Ben onları dinliyorum.

Yıllardır gece şarkı söylüyorsunuz. Bu işin hem bu kadar içinde, hem de bu kadar dışında olmayı nasıl dengeleyebildiniz?

- Ben içki içmem, hayatımda denemedim. Önemli kişilerle yemek yediğimde bir şampanya bardağı, ya da şarap bardağım olur, o kadar. Misafirlerime de içkinizi alın gelin derim, çünkü anlamam. İçki içmediğim için gece hayatı bana o eğlenceyi veremiyor. Herkes içiyor, içkinin verdiği rahatlıkla eğleniyor, ama ben ayık olduğum için onların eğlendiklerine eğlenemiyorum. Sinema seviyorum, sinemam var. Kitap seviyorum, kitaplarım var. Havuz seviyorum, havuzum var. Bahçe seviyorum, bahçem var, patlıcanım var, domatesim var. Sekiz tane laptopum var. Bazı şeylerin aşırısı var bende.

Güzel sanatların üzerine, bildiğim kadarıyla bir de işletme iktisadı okudunuz. İki bölüm birbiriyle bu kadar alakasızken, bir de meslek olarak şarkıcılığı seçtiniz. Kafanız çok mu karışıktı?

- Marmara Üniversitesi Tatbiki Seramik Bölümü’ne girdim, oradan tekstile geçtim. Babam Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi işletme mezunu. Nedense okuduğum okulu kariyer açısından tatmin edici bulmadı. İlla işletme iktisadı okuyacaksın dedi. Babam istiyor diye okudum. Babamın çok etkisindeydim. Babam da, ben de takım elbiseli idareci olma yolundaydık. O yüzden takım elbiseyi hálá çok severim. Tekstille uğraşıyordum ama bu arada ekmek paramı kazanmak için stüdyolarda vokal yapıyordum. Sonra bir arkadaşım "Etiler’de Papyon diye bir bar var, haftada bir gün şarkı söylesene, makara kukara yaparız" dedi. Haftada bir gün sahneye çıkmaya başladım. Ne yaptığımın da çok farkında değildim. Ne ise o yaptığım komiklik miydi, rezillik miydi insanlar beni sevdi. Üç dört ay sonra bir baktık ki, o dükkan yedi gün çalışan Türkçe bir kulüp olmuş. E, para da tatlı geldi.

Belleksiz hayatımızda yaptıklarınızdan geriye ne kalacak? Kuşum Aydın hatırlanacak mı?

- Hiçbir şekilde hatırlanmayacağım. Toprağa karışıp, unutulacağım. Belki bir gün şans eseri bir programın tekrarında görüneceğim. Beni sevenlerin "Ah canım" deyip aklına geleceğim. Sabun köpüğü şeyler yaptım. Literatüre geçecek bir şey yapmadım. O kadar akıllı değilim.

Feminenliğimi kibarlık olarak gördüm benim için dozu budur, bu kadarla kalmıştır

Kendinizi hangi sıfatlarla tanımlarsınız?

- Efendi, görgülü, kaliteli olmaya çalışan, kibar, öğrenmek için çaba sarfeden biri.

Yılanlık yok mudur hiç?

- Asla yılan değilim.

Hiç aşık oldunuz mu? Nasıl bir aşıksınız?

- Oldum, oldum. Olmaz olur muyum. Çok zor bir aşığım. Kıskancım, huysuzum, her şeyden kıl kaparım, pimpirikliyim. Çok aşık olduğum zaman aklıma ilk gelen şey ayrılıktır. Ama güzel bir aşığımdır, özellikle yatakta. Yani o konuda son derece mutluyum. Kendimi sevdiğim, hiçbir zaman bunun daha ötesinde ne vardır diye düşündürmeyecek bir seks hayatım var. Ama aşk hayatımda iki yüzlüyümdür. Aşk içine girince hiçbir Aydın’ım öteki Aydın’ıma uymuyor. Bambaşka biri oluyorum. İğrenç oluyorum, nefret ediyorum. Feciyim orada. Orada yılanım işte.

Takıntılı mısınız?

- Simetri ve titizlik hastalığım var. Feci düzenliyimdir.

En çok ağlar mısınız, güler misiniz?

- Ota, boka ağlarım. Ekrandakinin aksine çok kolay gülmem. Fakat benim de çözülmeyen noktalarım var. Her şeye bu kadar kolay ağlamama rağmen. Herkes Babam ve Oğlum filminde ağlarken ben ağlamadım.

BABAMLA SEKSE DAİR HER ŞEYİ KONUŞURUM

Sizin baba oğul ilişkiniz nasıldır? Babanız sizin için bir rakip midir, idol mü?

- Babamla ilişkim muhteşemdir. Benim gibi hayata daha feminen gelmiş, daha kız gibi büyümüş çocuklar anneleriyle daha yakındır. Ama benim aksidir, babamla hep daha yakındım. Hayatımın en özel konularını, sekse dair her şeyi konuşurum.

Hep feminen bir erkek mi oldunuz. Hep mi böyleydiniz?

- Biz feminen diye konuşuyoruz da... Standart yaşayanlardan hep farklıydım, evet hep böyledim. İnsanları rahatsız etmediği sürece bunu bir kibarlık olarak gördüm. Feminenliğin benim için dozu budur, bu kadarla kalmıştır. Onu büyütürseniz başka yöne gider, bu feminenliği büyütecek ne özel yaşantım var, ne de öyle bir tarzım var. Bazılarına bu da aşırı gelebilir ya da gelmez bilemem. Ben memnunum.

Yumruk yumruğa dövüştünüz mü hiç?

- Dövüştüm tabii. Godzilla gibi güçlü olurum sinirlenince.

İLK BEN YÜZÜME BOTOKS YAPTIRDIM

Yüzüne botoksla ilk rötuş yaptıranlardan biri benim. O zamanki ilaçlarla şimdikiler arasında çok fark var. İlk olduğu için dozunu ayarlayamadım. Şimdi onun acısını çekiyorum. Şişliklerin inmesi için şu an ilaç koyuldu. Mutsuz musunuz derseniz, mutsuz olsaydım bugün karşınıza makyajlı, göz altlarım beyaz, yanaklar pudrayla kaybedilmiş çıkar gelirdim. Öyle bir derdim yok. Görünen köy kılavuz istemez. Ama dudağımı çok seviyorum.

TARKAN’INKİNDE SEKSAPELİTE VAR BENİMKİ DAHA ARKADAŞ GİBİ

Kadınların sizi kendilerinden biri gibi görmelerinin sebebi feminenliğiniz olabilir mi?

- E, tabii ki. Tarkan’da da aynı şey var. Tarkan’ın o feminen görünümü kadınların ona daha yakın olmasını sağlıyor.

Tarkan’a aynı zamanda arzuyla dokunuyorlar, size aynı arzuyla dokunmuyorlar.

-
Zaten aynı demek istemedim. Tarkan’ınkinde seksapelite var, cinsel duygular da işin içine girebilir. Benimki daha arkadaş gibi.

ERKEK, KADININ HUYSUZLUKLARINI STAND UP HALİNE GETİREBİLMELİ, KADIN O ZAMAN YUMUŞAR

10 yıldır kadın programları yapıyorum. Kadınları çözebilmenin çok zor olduğunu anladım. Kadının nerede ne zaman nasıl davranacağını asla bilemezsin. Kadın isterse dünyayı yönetir. İktidar kadındır, çok güçlüler. Hele bir
kadınla aşk yaşıyorsan iş çok daha zor. Şahsen, bir kadınla birlikte olsaydım, onu mutlu edebilecek ve havalara
uçurabilecek hemen hemen her şeyi biliyorum, diyebilirim. Kadına tenini hissettireceksin ve sen de hissedeceksin. Hiçbir erkeğin, kadına tenini hissettirdiğini ya da hissettiğine inanmıyorum. Kadınlar erkeklere
nazaran daha huysuz olduğu için, erkek onun o huysuzluklarını stand up haline getirebilmeli. O zaman kadın yumuşuyor.

YAPICEK, BULUCEK, OLCEK

"Yapıceksiniz, buluceksiniz, olcek, bitcak" diye konuşarak ünlü uyumunu alt üst ediyorsunuz, neden?

- Hakkı Devrim tamamen bir İstanbul Türkçesidir bu diyor. Niye kimse onu dinlemiyor. Doğru yaptığımı savunmuyorum ama ağzımın içinden öyle çıkıyor. Çok takıldığım bir şey değil bu ama madem bu kadar dikkat
çekiyor, ben de yavaş yavaş dikkat ediyorum. Ama düzeltebildiğim kadar artık, yapacak bir şey yok.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!