Güncelleme Tarihi:
"Züğürt Ağa"dan "Muhsin Bey"e, "Eşkıya"dan "Kabadayı"ya pek çok unutulmaz filmde rol alan Şener Şen, başarısının sırrını D Smart dergisine verdiği röportajda anlattı:"
Oyuncu, bir yere ait olarak başarıya ulaşabilir. Ben de bu topraklara aidim. Buranın kültürüyle, özellikleriyle, etkileriyle büyüdüm. Bir Amerikalı gibi oynayamam, buranın insanını ise iyi bilirim. Tıpkı bir yabancının bizim insanımızı tam kavrayamaması gibi. Orada doğmuş olsaydım, oraya ait gözlem ve bilgilerim olurdu. Ama 'Keşke orada olsaydım' gibi bir şey geçerli değil. Ben buraya ait bilgi ve gözlemle doluyum. En iyi de bunu yansıtabilirim."
Gençliğinizde figüranlık yaparken başrollerde oynamaya başlamanız nasıl oldu?- Tiyatro kökenliyim. Şehir tiyatrolarında 14 yıl çalıştım. Tiyatro yaptığım günlerde figüran rollerle sinemaya başladım. Sözsüz oynadığım, figüran göründüğüm filmler var. İlk olarak geniş kitlelerin beni tanımasıysa "Hababam Sınıfı"ndaki Badi Ekrem karakteriyle oldu. Arzu Film’de tek söz sahibi olan kişi yönetmen Ertem Eğilmez benimle görüştü, deneme yapmadan benim oynamama karar verdi. Böylece ciddi bir başlangıç oldu. Ondan evvel de Hulki Saner’in "Bak Yeşil Yeşil" filminde Ahmet Özhan’ın menajerini oynamıştım. O filmin de hakkını yemeyeyim.
- Bu, Arzu Film ruhunun filmlere yansıması. Ertem Eğilmez, Yavuz Turgul ve Sadık Şendil yaratım kadrosunun başarısı. Hollywood’da olduğu gibi oyuncular firmaya bağlı olarak bir arada tutuldu. Film başına para alsak da Arzu Film’in sürekli oyuncusu gibi hissediyorduk. Profesyonellikle amatörlük iç içe devam ediyordu.
Yavuz Turgul rolleri yazarken sizin karakterinizi de göz önüne alıyor mu?
- Bunu yadsıyamayız. Yavuz, benim için proje yaptığı zaman benim özelliklerimi de dikkate alıyordur. Çünkü kapasitemin sınırlarını biliyor. Ama Yavuz hep kendi beğendiği öykünün peşine düşer. Ismarlama yazmaz. Onun gibi özel insanlar bir daha zor gelir.
Oynayacağınız filmlerde çok mu seçici davranıyorsunuz?
- Yapacağım her yeni projede çok seçici davranırım. Böyle yaptığım için belki de insanların takdirini kazandım. Üretimdeki azlıktan belli oluyor zaten. Bazen birkaç yıl bekliyoruz. Ben en çok senaryoya önem veriyorum. Daha sonra yönetmen ve en son da oyuncu. Yani kendimi üçüncü sırada görüyorum. Tabii ki iyi senaryo, iyi yönetmen olunca, iyi oyuncunun önemi de anlaşılıyor. Yoksa dünyanın en iyi oyuncularını bir araya getirin, öylece ortada dolaşırlar.
CEM YILMAZ’IÇOK BEĞENİYORUM
Antalya’da Yaşam Boyu Onur Ödülü aldınız, ardından iki yıl daha en iyi oyuncu ödülünü kazandınız. Genelde Yaşam Boyu Onur Ödülü emekliliğine gelmiş kişilere verilmez mi?
- Yaşam Boyu Onur Ödülü’nde şöyle bir mesaj var. "Yaptıklarınıza teşekkür ederiz. Kenarda oturursanız memnun oluruz" gibi değil de; "Eh sağ olun teşekkürler" gibi. Ama üretkenlik devam ettikçe, hayat da, sinema da devam ediyor. Sinema için bedensel ve ruhsal sağlık önemli. Bu olduğu sürece devam etmek isterim.
Peki, uzun süredir sizi komedide neden göremiyoruz?
- Komediye karşı değilim. Mesela "Züğürt Ağa" farklı bir projeydi. "Eşkıya"nın, "Kabadayı"nın üstüne "Züğürt Ağa" gibi bir proje olsaydı oynardım. Ya da "Şekerpare"deki komiser rolünü. Yine söylüyorum beni heyecanlandıran projedir. Kararımı o verdirtir.
"Avrupa Yakası"yla ilgili çıkan söylentiler için ne diyeceksiniz?
- Bunun aslı yok. Gülse Birsel beğendiğim bir yazar ama ben devam eden bir projedense, yeni bir projede yer almayı tercih ederim.
Gençken oyunculuğundan etkilendiğiniz birileri var mıydı?
- Kendi kişiliğiniz oturana kadar etkilenmemek mümkün değil. Bu sizi motive eder. Ben oyunculuğa niye heves etmişimdir? Birinin oyunculuğu beni motive etmiştir, etkilemiştir. Tiyatrodayken beni etkileyen Ulvi Uraz vardı. Sinemada her iyi oyuncudan etkileniyordum elbet. Onları beğeniyordum, ama "Ben oynasam neler yapardım?" diye kafamda yorumluyordum. Amatörken bile bu anlayışım vardı. Belki de benim farkım da buradan oluştu. Bir şeyden etkilenmek güzel ama tıpa tıp aynısını yaparsan taklit olur.
Röportajlarda genelde genç oyuncular hep sizi örnek gösteriyor. Peki siz hangi genç oyuncuları beğeniyorsunuz?
- Çok iyi oyuncular var. Cem Yılmaz’ı çok beğeniyorum. Bizim yetiştirdiklerimizden Ozan ve Nurgül çok başarılı. Kenan İmirzalıoğlu ile ilk defa "Kabadayı"da beraber çalıştık. Oradaki performansıyla özel biri olduğu ortaya çıktı. İsmail Hacıoğlu da aynı şekilde.
Oyunculukta sizce en önemli püf noktası nedir?
- Öncelikle bu işin bir eğitimi var. Vücudunu, sesini nasıl kullanacaksın? Ama bunlar sonuçta herkesin faydalanacağı bilgiler. Sizi özel kılan, ruhunuzun ve algıladıklarınızın herkesten farklı olması. Bir de saflık. Yani saf oyunculuk, ruhunuzun temiz kalması.
Hiç, "Keşke Amerika’da doğsaydım" diye düşündünüz mü?
Yeni bir projeniz var mı?
- Şu anda karar verilmiş bir projemiz yok. Ama hep araştırıyoruz. İyi bir şey çıkarsa yapacağız.
Projeyi sevmedimse parayı konuşmadan bitiririm o işi
Türkiye’nin en başarılı oyuncularının başında gösteriliyorsunuz. Böyle bir hedefiniz var mıydı?
- Belki de çok hedef koymamaktan kaynaklanan bir şey. Sinemayı tutku derecesinde seviyorum. Ama
Eşkıya’da gençliğimde oynasam başarılı olmazdım
Aradan geçen yıllar oyunculuğunuzda ne gibi değişimler yarattı?
- Biz eskiyiz artık. Hayatın getirdiği bir şey bu. Yine de saf yapımı korumaya özen gösterdim. Medyada çok görünmüyorum. Sevmediğim işleri yapmıyorum. Amatör heyecanımı koruyorum. Şener Şen olmanın getirdiği artılar beni ilgilendirmiyor. Tabii ne olduğumun farkındayım. Ama o şöhretin, ismin boyunduruğunda değilim. Yine de hayat birtakım deneylerle sizi bir yerlere getiriyor. Bu birikimler düşüncenize de, davranışlarınıza da, yıllarla yüzünüze de yansıyor. İlk sinemaya başladığım dönemde "Eşkıya"yı çekseydim, o kadar iyi olmazdı. Şimdiki gibi oynayamazdım. Hayat sizi biçimlendiriyor ve başka yere koyuyor.