Güncelleme Tarihi:
Aşık olup evlendiler, ardından Londra’ya yerleştiler. İspanya’da yürüttükleri işlerini 2010 yılında İstanbul’a taşıdılar, AZ Celtic Films adlı bir yapım şirketi kurdular. Kısa zamanda da önemli işlere imza attılar, “Tinker Tailor Soldier Spy”, “Argo” ve “The Two Faces of January” gibi dev bütçeli filmlerin Türkiye’de çekilmesine önayak oldular. Çiftin gündeminde şimdi BBC ve ZDF kanallarının filmleri var.
* AZ Celtic Films ile son dönemde birçok önemli yapımın altına attınız. Hepsi de ödüllü. Varmak istediğiniz noktada mısınız, hayalinize ulaştınız mı?
Zeynep Şantıroğlu: Evet, ulaşmak istediğimiz nokta buydu. “Biz işimizi özenle yapalım, çalışalım, başarı gelecektir” diyorduk hep. Biraz da şanslıydık tabii. İşe İstanbul’da başladık. Sonra evlendik ve Londra’ya yerleştik. Alex’in yarı İspanyol olmasından, İspanya’dan sürekli iş geliyordu. Sergio Leone filmleri, İspanya’nın güneyinde Almeira diye bir yer var, orada çekilirdi. Bir ara orada yaşadık, İngiliz ve Amerikan filmlerini çektik. İşler yoğun bir hale gelince de kendimize bir şirket açtık. Hayalimiz bir gün aynı işi Türkiye’de yapmaktı, onu da başardık.
* Türkiye’de çalışma hayali sizin miydi, yoksa eşiniz Alex Sutherland’in mi?
Zeynep Şantıroğlu: Alex, Türkiye’yi çok seviyor. Bunun tek sebebi ben değilim. Buraya ilk geldiğinde de Galata Kulesi’nin yanında ev kiralamış. Hastalık derecesinde bir Türkiye tutkusu var. Herhalde bir önceki hayatında Türk’tü! Önceden bütün zamanını New York Times’tan The Sun’a kadar Türkiye aleyhine yazı yazanlara cevap vermekle geçirirdi. Şu anda çocukları ve ailesi olduğundan bu ilgisi bir nebze anlaşılabilir ama o son 15 yıldır böyle. Akdeniz kanı, Türkiye ile örtüşüyor.
POLİTİKACILARA ZARFLA PARA VERİLİYOR SANIYORLARDI
* İşleri İspanya’dan buraya getirmek kolay oldu mu peki?
Alex Sutherland: Tabii ki olmadı. Londra’da “Argo” için Warner Bros. yöneticileriyle masaya oturduğumuzda, onları Türkiye’nin film çekilebilecek güvenli bir mekân olduğuna, burada rahatlıkla çekim yapabileceklerine inandırmamız gerekiyordu. Bu konuda başta Fas olmak üzere birçok ülkeyle yarışmak zorundasınız. “Argo” için kolaylıkla Fas’ı seçebilirlerdi, çünkü orada kral prodüksiyon şirketlerine istediklerini veriyor. O nedenle sizin daha fazla şey sunmanız gerekiyor. Amerikalılar için Fas’ın ardından Ürdün ve Bulgaristan geliyor. Biz dördüncü sıradayız. Onları “Argo”nun çekimleri için en iyi yerin Türkiye olduğuna inandırmamız gerekiyordu. Bunu da başardık.
* Nasıl başardınız?
Alex Sutherland: Babamın İngiltere’de tanınmış bir yapımcı olması ve daha önceki işlerimizi ciddiyetle yapmamız, söylediklerimizi güvenilir kılıyor. Amerikalılar, daha önceden edindikleri duyumlar yüzünden Türkiye hakkında önyargılara sahipti. İşlerinin görülmesi için kurumlara, politika yapanlara zarfla para vermeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Bu fikir tamamen illegal ve Amerika’da sırf bu yüzden yıllarca hapis yatabilirsiniz. Onları, işlerin Türkiye’de böyle olmadığına, bizim prodüksiyonumuzun kesinlikle böyle bir işe kalkışmayacağına ikna ettim. Her şeyin şeffaf ve doğru bir şekilde yapılacağını anlattım. Sonunda ikna oldular.
Zeynep Şantıroğlu: Çok büyük paralar söz konusu olduğu için tüm işlerin kitabına uygun yapılması gerekiyor. Biz de şeffaf bir sistemde yazılı ve imzalı bir sistemle çalışıyoruz, bütçe üzerine çıkılmasını engelliyoruz.
ULUSLARARASI ARENADA OLMAK İÇİN ALTYAPI LAZIM
* Yurtdışındaki sinema sektörünün Türkiye’yi daha fazla tercih etmesi için ne yapılması gerekiyor?
Zeynep Şantıroğlu: Kültür Bakanlığı prodüksiyon şirketlerine destek oluyor ama yabancı filmlerin ülkemize gelmeye devam etmesi için daha fazlasına, devlet teşvikine ihtiyaç var. Macaristan, Güney Afrika gibi bize rakip ülkelerde yabancı filmlere devlet teşvik sunuyor ve bu da yapımcıya çekici geliyor. Bu sektörün ülke tanıtımına ve ekonomisine katkı potansiyeli çok büyük. O yüzden dünyanın çeşitli ülkelerinden sürekli yeni teşvik kanunu haberleri duyuyoruz. Örneğin daha geçtiğimiz günlerde Kolombiya yabancı filmlere yüzde 40 devlet teşviki sağlayacağını duyurdu. Bu bile onları yeteri kadar cazip bir film mekânı kılmaya yetiyor.
Alex Sutherland: Bir de çekimler için platolara, stüdyolara ihtiyacımız var. Eleman yetiştiren okullara da, ekipman sağlayan şirketlere de. Büyük yabancı filmlerin ülkemize gelmesi için daha organize olmamız ve mali anlamda onlara kolaylık sağlamamız gerekiyor. Türkiye’de hâlâ bu konuda bir altyapı yok. Bir futbol takımını daha iyi stadyuma taşıyıp, daha iyi altyapı imkânları sağlarsanız, uluslararası liglerde oynayabilecek bir takım elde edersiniz. Yapımlar için de aynı kural geçerli. Uluslararası arenada olmak için yapımcılara daha çok kolaylık sağlamalı, daha iyi bir ortam sunmalıyız.
“ARGO” OSCAR ALINCA EKİP HAVALARA UÇTU
* Peki çalıştığınız film ekipleri Türkiye hakkında ne düşünüyor? Yeniden gelmek istiyorlar mı?
Alex Sutherland: Yapımcı Robyn Slovo ile “Tinker Tailor Soldier Spy”da birlikte çalışmıştık. Slovo’nun ikinci işi olan “The Two Faces of January”nin Yunanistan sahnelerini de burada çektik. Ben Affleck de “Argo”nun çekimlerinin ardından bir sonraki filminde yine bizimle çalışmak istediğini belirttiği bir mail attı. Biz, böyle büyük çapta filmlerin bir parçası olmak istiyoruz ve onlardan aldığımız olumlu geri dönüşler haliyle bizi mutlu ediyor.
Zeynep Şantıroğlu: Ben Affleck’in mail’i, çok düşünceli bir hareketti. Mail’inde başarısına katkıda bulunduğumuz için bizi yeniden ziyaret etmek ve bir film daha çekmek istediğini söylüyordu. Bu bizim için pozitif bir geri dönüş oldu.
“Argo” En İyi Film dalında Oscar aldığında ne hissettiniz?
Alex Sutherland: Oscar törenini Kuşadası’nda, otel odasında izledim. Tabii ki çok keyif aldım. Oradaki ekibimiz de mutluluktan havalara uçtu.
Zeynep Şantıroğlu: Sonuca çok sevindik, çünkü üzerinde büyük emeğimiz var.
Amerikan Yönetmenler Birliği (DGA) sizi de unutmadı, uzun metraj film dalında Ben Affleck ile birlikte ‘en iyi yönetim’ ödülüne hem sizi hem de yardımcı yönetmen Belkıs Turan’ı layık gördü. Size de ödülü ulaştıracaklar mı?
Zeynep Şantıroğlu: DGA bize bir sertifika gönderecek galiba bu ay.
SET KURMAK İÇİN YERİMİZ YOK
* Bu arada merak ediyorum, “Argo” için İstanbul’un ortasında elçilik inşa edecek yeri nereden buldunuz?
Zeynep Şantıroğlu: Set kurmak için bir yerimiz yok. Googlemaps’ten İstanbul’da boş alan aradık. Futbol sahası ya da otoparkları gözden geçirdik. Pazar yerlerine bile baktık. Sonunda aradığımız alanı Bakırköy’de bulduk. Duvarları biz ördük. Dört ay gibi bir süremizi aldı.
Alex Sutherland: Mekân konusunda da altyapı eksikliği yaşıyoruz. “Kısa zamanlı kiralama” akıllara henüz yerleşmedi. Nereye sorarsanız sorun, “Bir yıllığına kiralık” diyorlar.
* Yönetmen ve yapımcılara İstanbul’u mekân olarak sunarken, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı gibi tarihi yerleri siz mi öneriyorsunuz, kendileri mi işe dahil etmek istiyorlar?
Zeynep Şantıroğlu: İstanbul deyince akla ilk olarak bu ikonik mekânlar geliyor tabii. Biz şirket olarak klişe mekânlardan uzak kalmaya, her filmde yeni yerler göstermeye çalışıyoruz. Özellikle Alex’in bu konuda bir hassasiyeti var. Hep mekân avcısı gözüyle bakıyoruz gezdiğimiz yerlere.
Alex Sutherland: Bunun en güzel örneği “Tinker Tailor Soldier Spy”dı. Filmde İstanbul’u beklediğin gibi görmüyorsun. Kesinlikle yönetmenin başarısı bu. Yönetmen, başka bir İstanbul göstermek istedi ve bu da bence zekiceydi. “The Two Faces of January” dahil olmak üzere çalıştığımız filmlerden hiçbiri şu ana kadar klişe mekânlarda klişe çekimler yapmadı. Son yaptığımız üç filmin de dönem işi olmasının da avantajı var tabii. “Tinker Tailor Soldier Spy” 1979’da, “Argo” 1974’te, “The Two Faces of January” ise 1963’te geçiyordu.
BBC BURSA’DA
* Sırada hangi işler var?
Alex Sutherland: Kuşadası’nda ZDF kanalı için “Pinokyo” televizyon filmini çekiyoruz. Bursa’da da bir set hazırlığımız var. BBC ekibiyle birlikte “Our Men” adında komedi türünde bir televizyon filmi hazırlığı içindeyiz. İki ayrı ekip şu anda Kuşadası ve Bursa’da çalışıyor.
Peki ya yaza hazırlık var mı?
Alex Sutherland: Antalya’da çekilecek bir film üzerinde çalışıyoruz. Görüşmelerimiz sürüyor.
DAHA GİDİLECEK ÇOK YOLUMUZ VAR
* Türk rakipleriniz arasında kendinizi nerede görüyorsunuz?
Alex Sutherland: Sektörde henüz yeniyiz ve şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Daha gidilecek çok yolumuz var. Türk sinemasının geleceğinde iyi bir rol oynayacağımızı düşünüyoruz.
HOLLYWOOD, TÜRKİYE’DE FİLM ÇEKMENİN YOLUNU ARIYOR
* Kültür Bakanlığı, filmlerdeki başarılarınızın ardından size bir teşekkür mektubu yollamış...
Alex Sutherland: “Teşekkürler” denmesi bile bizi çok mutlu etti. Çünkü Türkiye’yi aranan bir rota haline getirmeye çalışıyoruz ve bu teşekkür bizim hatırlanabildiğimizi gösteriyor. Hollywood’da çalışanlar bile arayıp “İnsanlar artık Türkiye’de film yapmanın yolunu arıyor” diyor. Bu bizim için o kadar önemli ki. Dört-beş yıl önce akıllarının ucundan bile geçmezdi.
Zeynep Şantıroğlu: “Argo” da bize bu konuda çok yardımcı oldu. Gördüler ki başka hikâyeler de burada çekilebilir. Buraya gelmek için senaryonuzda İstanbul’u kullanmak zorunda değilsiniz. Bu da burada bir endüstri oluşmaya başladığını gösteriyor.
Alex Sutherland: Aynen öyle. “Argo”nun afişine bakarsanız üç fotoğraf görürsünüz, ikisi Türkiye’de çekilen fotoğraflar. Bunlar da hem ülke tanıtımı hem de sinema endüstrisi için muhteşem.