Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2006 00:00
Türk adını moda dünyasında duyuran ilk isim olan Rıfat Özbek, geçtiğimiz hafta İtalya’da aldığı ödülle bir kez daha başarısını kanıtladı. Daha önce İngiltere’den de ödül aldığını söyleyen Özbek, "Bizim kıymetimizi dışarıda daha çok biliyorlar. Belki bir gün Türkiye’den de ödül alırım" diyor.
-
Geçtiğimiz günlerde İtalya’da, La Kore Moda Oscar’ı ödülünü aldınız...
Bu yarışma her yıl İtalya’da yapılıyor.
Sinema Oscar’ları gibi kategorileri var. Benim aldığım, Bir İtalyan Firması ile Çalışan En İyi Yabancı Stilist ödülüydü.
- Ödül için siz mi aday oldunuz, onlar mı seçtiler?
Ben başvurmadım. Sanıyorum bir komite tarafından isimler belirleniyor; dükkán sahipleri ve moda dergilerinin editörlerinden oluşan bir ekip de oylama yaparak kazananı belirliyor. Aynı yarışmada Versace ve Armani de ödül kazandı. Benim törenden birkaç gün öncesine kadar adaylıktan haberim bile yoktu. Bir günlüğüne Sicilya’ya gittim ve ödülümü aldım.
- Gerçi siz artık ödüle ve övgüye doydunuz ama, bu ödül neler hissettirdi?
Söylediklerinizde haklısınız, ama yine de bir Türk olarak yurt dışında ödül almak insanı mutlu ediyor. Zaten bizim kıymetimizi dışarıda daha çok biliyorlar. Önce İngiltere’de, şimdi İtalya’da ödül aldım; belki bir gün Türkiye’den de bir ödül alırım. Ayrıca bu tip ödüller doğru yolda olduğunuzun bir göstergesi. Çünkü geriden genç stilistler geliyor. Ben artık 53 yaşındayım ve hálá yaptığım şeyler beğeniliyor. Hem sevdiğiniz şeyi yapıyorsunuz, hem de ödül alıyorsunuz. Hoş geliyor.
- Altı sezondur Pollini için çalışıyorsunuz. Size göre Rıfat Özbek ismi Pollini’ye neler kattı?
Biraz daha genç, neşeli, renkli, dünya kültürlerinden esinlenen, esprisi olan bir çizgi yaratmaya çalıştım. Moda eleştirmenleri ise her yaptığım koleksiyona "Bugüne kadar yaptıklarının en iyisi" diyor. Galiba her seferinde kendimi daha da aşıyorum.
- Artık Türkiye’de pek çok marka yurtdışında da markalaşmaya çalışıyor. Aynı Pollini gibi Türkiye’den de bir markayla çalışmak ister misiniz?
Bir gün bir teklif gelirse tabii ki yaparım. Ama bu tip işler için büyük yatırım lazım. İnsanlar bunu yapmaya hazır mı bilmiyorum. Türk markasıyla hiçbir zaman çalışmadım. Ama istemediğimden değil, 1970’de okula gittim ve orada kaldım. Bana bütün teklifler de yurt dışından geldi. Onun için buradaki yatırımcı nasıl bilmiyorum.
- Yurt dışından Türkiye’yi izleyebiliyor musunuz? Çünkü Türkiye’den pek çok tasarımcı da dışarıda defileler yapıyor. Onlar içinde beğendikleriniz var mı?
Doğru söylemek gerekirse burada çalışan tasarımcıları pek bilmiyorum. Kimler var ki? O kadar meşgulüm ki, açıkçası takip edemiyorum. Ama Hüseyin Çağlayan’ı çok beğeniyorum, kendi ekolünde güzel şeyler yapıyor.
- Yastık işine girmişsiniz...
Bu benim için tamamen bir eğlence, kafamı dağıtmak için yapıyorum. Yıllar önce yaptığım defilelerden kalma veya yurt dışında beğenip aldığım kumaşlardan, Türkiye’de pazarlardan aldığım basmalardan yaptım yastıkları. Koleksiyonumdaki parçaların her birine nasıl önem veriyorsam, bu yastıkları da aynı özenle yaptım.
- Yastık mağazası hep burada mı devam edecek, yoksa büyük şehirlere de taşıyacak mısınız?
Kışın İstanbul’a taşıyacağız. Orada bir mağaza açmak istiyoruz. Burada gördükleriniz yaz koleksiyonu; daha çok yazlık evler için tasarladık. İstanbul’daki ise kış koleksiyonu olacak.
- Hayata geçirmek istediğiniz başka projeleriniz var mı?
Mobilya üzerine çalışmak istiyorum. Ayrıca Cefi Kamhi, Suvat yatının içine bir diskotek tasarlamamı istedi. Hayatta en çok sevdiğim şey dans etmek, diskoya gitmek. 1970’lerden beri disko hayatıyla büyüdük. Onun için bu proje beni çok heyecanlandırıyor.
- Nasıl bir şey planlıyorsunuz?
Suvat yatı zaten metruk bir gemi. Hayalet gemi gibi bir şey tasarlayacağız. İçeri girdiğinizde ise ultra modern görünümlü bir mekan karşılayacak sizi. Yaptığım tasarımları beğendiler; şimdi enerjimi buna yöneltiyorum ve proje beni heyecanlandırıyor.
- Özel hayatınıza vakit ayırabiliyor musunuz?
Onu da yapıyorum. Genellikle kitap okuyorum, dans etmek için dışarıya çıkıyorum. İşime de düşkünümdür, ama bu özel hayatımı yaşamama engel değil.
- Tek başınıza kaldığınızda yapmayı en çok sevdiğiniz şey nedir?
Televizyon seyretmeye bayılırım.
Pollini by Özbek’le gelen başarıİtalya modasının Oscar’ı ünlü Türk tasarımcı Rıfat Özbek’in oldu. Her yıl ünlü bir tasarımcıya verilen "La Kore Oscar della Moda"nın sahibi, son iki yıldır Pollini için tasarım yapan Rıfat Özbek’e verildi. Özbek, ülkenin en tanınmış televizyon kanalı RAI 1’de yayınlanan 2006/07 Pollini sonbahar-kış koleksiyonunun sergilendiği defilenin ardından ödülünü aldı. Pollini elbisesiyle ünlü top model Gaia Bermani Amaral, markanın da yüzü olarak geceye damgasını vurdu.
Pasifik Adaları’ndan ilham alıyor- Size göre 2007 kış modası nasıl olacak?
Bildiğiniz gibi artık modada katı kurallar yok, herkes her istediğini giyiyor. İşin güzelliği de bu zaten, insana özgürlük hissi veriyor, kişisel modalar yaratılıyor. Herkes fabrikadan çıkmış gibi gezmiyor. Ben Beyoğlu’na çıktığım zaman bayılıyorum gençlerin giyimine. Gerçekten çok tarz giyiniyorlar.
- O zaman "Siz 2007 için neler tasarlıyorsunuz" diye sorayım.
Daha çok Pasifik Adaları’ndan etkilendim. O yüzden egzotik şeyler tasarlıyorum. Daha çok başındayım ama büyük takılar, renkli giysiler düşünüyorum. Şimdiye kadar hiç değinmediğim bir bölge orası. Sanırım izlediğim filmlerden etkilendim.
- Biraz Gaugin gibi yani...
Aynen öyle. Yeşiller, sarılar, turkuazlar, çiçek desenleri, orkideler... Belki sörf gibi sportif öğeler de içine girebilir.