Belki ben de aldatırım

Güncelleme Tarihi:

Belki ben de aldatırım
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2010 00:00

“Recep İvedik”le ünlenen Fatma Toptaş, “Herkes mi Aldatır” filmiyle bir kez daha sinema seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor. 2 Nisan’da vizyona girecek filmden yola çıkarak ‘aldatma’ üzerine dikkat çekici tespitlerde bulunan genç oyuncu, “Belki ben de günün birinde aldatacağım ya da aldatılacağım” diyor.

Haberin Devamı

FATMA TOPTAŞ FOTOĞRAFLARI   

Sizi üç sene önce “Recep İvedik” filmiyle tanıdık. Üç senedir neler yapıyorsunuz?     

- “Recep İvedik”ten sonra “Avanak Kuzenler” adlı filmde rol aldım. Ramazan ayında vizyona girdiği için çok izlenmedi. O filmde Kalamiti Ceyn tadında bir karakteri canlandırdım. Çok güzel, asi, dişi, toprağına sahip çıkan ve aynı zamanda üniversite öğrencisi bir kızdı. Bir de at binmek benim hobim. Böyle bir teklif gelince, hobimle işimde yer alacağım için severek kabul ettim. Tabii ki hatalarım vardı ama güzel bir film oldu...
   
Kendiniz için “Ben oyuncuyum” diyebiliyor musun? 

- Hayır. Onu demek için 40 fırın ekmek yemek lazım. 40 yıllık üstatlar bunu diyemezken, benim “oyuncuyum” demem mümkün mü? Çok beylik laflar bunlar, hiç bana göre değil. Bunu diyenleri kınamıyorum ama televizyonda iş yapmakla oyuncu olunmuyor. Büyük emek harcamak lazım. Çok ciddi bilgi ve eğitim gerekiyor bir kere. Cebinizdeki malzemenin kabarık olması şart. Benim daha çok yolum var, emin adımlarla ilerlemeye çalışıyorum.

“Avanak Kuzenler”den sonra ne yaptınız?

- Emre Kınay benim hocamdı. Onun sanat yönetmenliğini yaptığı “şah Mat” adlı oyunda doğaçlama tiyatro yaptık.

LONDRA BANA COOL’LUK KATTI

Doğaçlama tiyatro, ne cesaret!

- Nasıl yaptım, açıkçası ben de bilmiyorum! Emre Kınay “Gel” dedi, gittim. Torpil falan yoktu. 80 kişinin arasından 12 kişi seçeceklerdi. ıki gün boyunca seçmelere girdik. Bir gece telefon geldi, seçildiğim söylendi. Yapmak istediğim bir şeydi bu. Bir sıralama yapmıştım zaten; önce sinema, sonra tiyatro, en son diziydi benim için... Yaklaşık sekiz hafta boyunca her hafta günde iki defa oyunlar oynadık. Bana inanılmaz tecrübe kattı. Sahne gerçekten benim alanımmış, onu anladım. Devamının gelmesini istiyorum. Tiyatro, bir oyuncunun idman alanı gibi. Yaptığımız, doğaçlama sporu. Adı üzerinde spor. Çok zor bir şey. Çünkü sürekli yeni malzemeler istiyor. Biz siyasi yaşama, gündeme, sanatçılara da göndermeler yapıyorduk. Çok zevkliydi.

Zoru seviyorsunuz o zaman...

- Evet seviyorum. Zaten ilk sinema filmim benim için çok zordu. Direkt ana rolle başladım. Bu da takdir-i ilahi... Oyun bittikten sonra da bir Londra seyahatim oldu.

Neden gittiniz Londra’ya?

- Arkadaşlarım çağırdı, ben de biraz kafa dinlemeye gittim. Dil eğitimi için kursa kaydoldum. Ama yarım kaldı, bir hafta gidebildim, sonra buraya döndüm. Londra, Türkiye’nin Ankara’sı. Çok soğuk ve değişik. Oranın havası bana cool’luk kattı. Dönünce “Herkes mi Aldatır” filminden teklif geldi, onu da kaçırmak istemedim.

KÜÇÜKKEN ÇOK MAVİ BONCUK DAĞITTIM

“Herkes mi Aldatır” ne zaman vizyona girecek?


- 2 Nisan’da. Çok değerli oyuncular yer alıyor. Böyle bir ekiple çalıştığım için çok mutluyum. Daha da güzel olanı, bunun tiyatro oyunundan esinlenilmiş bir film olması... Ahmet Yılmaz ve Tahir Alper Çağlayan’ın oyunu senaryo haline getirildi.

Siz nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?

- Karakterin adı Canan. Seven, sevildiğini zanneden ama aldanan bir kız.

Aldatılıyor mu?

- Aldatıldığına inanmıyor. Kandırılıyor belki. Aslında karakteri anlatırsam, film hakkında ipucu veririm. Çok kilit bir rol çünkü. Filmde herkesin aldatıp aldatmayacağını sorguluyoruz.

Peki sizce aldatır mı herkes?

- Herkesin zaafları var. Bu zaaflar erkeklerde hormonal olarak daha yüksek. Hepimiz zamanında aldatmış ya da aldatılmış olabiliriz. Mesela ben çocuk yaşlarımdayken, mavi boncuğumu çok dağıtırdım! O yaşlarda kimlik kargaşası yaşıyorsun çünkü. şu yaşımda daha farklı bakıyorum olaylara. Aldatmadım, aldatıldığımı da düşünmüyorum. Ama hayat ve yaşadığımız ortam çok garip, ileride ne olur bilmiyorum. Belki ben de aldatacağım günün birinde ya da aldatılacağım... Araştırmalara göre, sağlıklı bir kadın ömrü boyunca ortalama 350 kere hamile kalma şansı yakalıyor. Yani bir kadın ömründe doğurganlık yeteneği 300-350 kere. Bir erkek ise her gün milyonlarca sperm üretiyor ve dölleme yeteneği 180 bin-250 bin kere. Yaşamı devam ettirme içgüdüsünü düşündüğünde, erkeğin aldatma oranı yüzde 95 oranına çıkabiliyor. Bir erkek eşiyle günde üç defa beraber olamayacağına göre... Aldatma, göz çapkınlığı olarak başlıyor, sonra bir gecelik aşklara dönüşüyor. Ardından insanlar eşinden ayrılıyor, çocuklarını bırakıyorlar... Biz belki de aldatma üzerine Türkiye’de yapılmamış bir filmi komedi türünde yaptık ve ben çok konuşulacağını düşünüyorum.

ŞÖHRETİ DÜŞÜNDÜĞÜM ZAMAN KİRLENECEĞİM

Özellikle ilk “Recep İvedik” gösterimdeyken, şöhret sizi ne kadar etkiledi?


- Günlük hayatta “Hangi gözler bana dönüyor” diye yaşamıyorum. Öyle düşündüğüm zaman kirleneceğim, biliyorum. Bununla yaşamak insana rahatsızlık verir, kafayı sıyırma noktasına gelebilirsiniz. “Ben oldum” diye yaşamak çok kötü. Bana da olmadı mı? Muhtemelen olmuştur. ılk zamanlar benim de “Neredeyim, ne oluyor” dediğim oldu. O dönem bundan kurtulmam gerektiğini anladım. Sonuçta bu benim işim, bir meslek. Her şeyi kabul edip başlamak gerek işe.

Bir de dizi çekeceğinizi söylediniz. Ne tür bir dizi olacak?

- Sitcom olacak. Hazırlıklarını yapıyoruz. Mayıs, haziran gibi sete gireceğiz. Eylülde de ekranda olacak.

Önümüzdeki sezon siz de varsınız yani...

- Evet artık varım. Ben de istiyorum televizyonda iş yapmayı. Televizyon olmadan olmuyor. Yani görsel bir iş yapıyorsan, görselliği biraz göstermen, “Buyurun ben de buradayım” demen gerekiyor.

Haberin Devamı

İÇİMDE FIRTINALAR KOPUYOR

Londra’dayken oyunculuk workshop’larına katılmayı düşünmediniz mi hiç?

- Planlarımın arasında o da var. Yazın Amerika’ya gideceğim, orada katılabilirim. Çok enteresan, ayağım taşa çarpsa bir şey çıkıyor. Arkadaşlarım “Sen Amerika’ya gitsen orayı da karıştırırsın” diyor. Herkes beni sessiz sakin zannediyor ama içimde fırtınalar kopuyor.

Haberin Devamı

RECEP İVEDİK AYAĞIMA ÇARPAN İLK TAŞTI

Doğaçlama tiyatro, sinema filmi, sit-com... “Recep İvedik” filmi size basit gelir mi bu saatten sonra?


- “Recep İvedik”le var oldum, evet. O benim başlangıç noktam ama bitiş noktam değil. Sadece tek filmlik bir oyuncu değilim ben! Yaptığım filmi alaşağı etmem de mümkün değil. Böyle bir şey yaptığımda, bu 4,5 milyonu karşıma almam demektir. 4,5 milyonun takdirini kazanmış bir filmde oynamışım, bu insanlar almış beni bağırlarına basmış. Ne olursa olsun, nankörlük edemem. İyi ki bu film çıktı ve insanlar beni tanıdı. “Recep İvedik” ayağıma çarpan ilk taş. Bundan sonra da çarpan her taş böyle olur inşallah.

Sizinle daha önce de röportaj yapmıştık. ıkinci filmde de oynama ihtimaliniz vardı diye hatırlıyorum...

- “Belki”ydi o, kesin değildi. ıkinci filmde oynamayışımın bir nedeni yok. Zaten film Recep İvedik’in hikayesini anlatıyor. Bana da bundan sonra sadece bir seyirci olarak alkışlamak kalıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!