Güncelleme Tarihi:
Seyrek, bir Rum köyü. Mübadelede yer değiştirmiş bizimkilerle. Biz Atatürk’ün köylüleriyiz. Köyün tamamı göçmen. İzmir’e 35 kilometre. Batının en batısı ama ben ortaokuldayken, 1974’te tanıştık elektrikle. Üç kardeşiz, en büyüğü benim. 11 yaşımda ilkokulu bitirince Menemen’e taşınmak zorunda kaldık. Ortaokul 18 kilometre uzaktaki Menemen’deydi çünkü. İlkokulda hademelik yapan dedem, “Çocuk her gün bu yolu gidip gelirse verimli çalışamaz, taşının” dedi, taşındık. Kız çocuğu için köyünden taşınan babamlar aşağılandı, “Paranız yoksa evlendirin” diyen bile çıktı. Sanki okula gitmem parasızlıktanmış gibi... Bütün köyün gözü üzerimde. Başarılı olmak zorundaydım, başarısızlık dönüş demekti, geri dönemezdik. Ömrüm tarlada geçti. Pamuk üreticisiyiz. Cuma günü ailem beni okulun kapısında bekler, bayrak töreni biter bitmez çıkıp köye giderdik. Yazları zaten köydeydik. Köyden üç kızdık ortaokulda ama üniversiteye sadece ben devam ettim. İlk yıl Ankara Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik Bölümü’nde okudum, ikinci yıl masraf azalsın diye Ege Üniversitesi’ne yatay geçiş yaptım. Çeşitli gazetelerde 11 yıl çalıştım. 1992’de köyüm belde oldu. O zaman Anadolu Ajansı muhabiriyim ve mesleğimin en keyifli dönemindeyim. Seçim gezileri var, Ecevit’i takip ediyorum. Köy, ilk belediye başkanını seçecek.
ÜNİVERSİTE OKUYAN İLK KIZ
Köyün tek üniversite mezunu kızıyım ya; köy meydanına çıkamayan, su ihtiyacını sokak çeşmesinden gideren kadınlar bana sarıldılar. Annem de, “Zaten insanların yaşamlarında iyi şeyler yapmak için çalışıyorsun, hiç olmazsa bildiğin insanların yaşamları için bir şeyler yap” dedi. Bir ay izin aldım ve son gün SHP’den aday oldum. Altı aday köy meydanına dikildik. Herkes vaatlerde bulunuyor. Kimi iki anahtar veriyor, kimi maaş almayacağım diyor. Son konuşmacıyım, “Ne yapacağımı bilmiyorum ama öğreneceğim. Çalışkanım, mesleğim de avantaj” dedim. Altı adayın toplamından fazla oy aldım. Belediye Meclisi’nin yaş ortalaması 26, en yaşlısı benim, 32.
Yol yok, kör nokta, patikayla ulaşılıyor. Su yok. Kanalizasyon yok. Orada bir köy var uzakta. Tek okul var, o da iki öğretmenli. Belediye kuruldu ama bırakın binayı, el arabası bile yok. Köy meydanındaki bir kıraathaneye bir masa, bir sandalye koyduk. Tıpkı Cumhuriyet’in 10’uncu yılındaki gibi bir misyon üstlendik, köyü dönüştürmeye başladık. Zemin etüdü, imar planı, yol, su, kanalizasyon 24 saat ayaktaydık. Belediye binamızı yaptık. Binanın alt katına ana sınıfı açtık, üst katına kuaför. Meydandan geçemeyen kadın sosyalleşmeye başladı. Hayvancılık, tarım gibi çalışma grupları kurduk. En büyük hayalimiz köyü eğitim şehri yapmaktı. Ben bedelini ödemiştim çünkü okulsuzluğun, başka çocuklara ödetemezdik. Önce, öğretmenlik gibi halk eğitiminde bizi geliştirecek meslek mensuplarının oturacağı 2 bin 500 villalı Villakent’i kurduk. Bedeli çok yüksek olmadığı için hedeflediğimiz kitle İzmir’den buraya kaydı. 1997’de, bizim köyün çocuklarına yüzde 50 indirimli olan, Gediz Koleji eğitime başladı. Bu arada sevgilisi olanın kız kardeşi, karısıyla sorunu olan adamın kardeşi, kadının arkadaşı, hukukçusu, öğretmeni oldum.
KİMİ İZ KİMİ İS BIRAKIR
Bazıları iz bırakır bazıları is. Biz iz bırakmaya çalıştık. Belki gençliğin hızıydı ama deli risk aldık. Köye getirdiğimiz imar nedeniyle 1999 seçimini kaybettim. Sonuçta her rantın bir bedeli var ama insanlar para vermeye alışık değil. Seçimde de diğerleri gibi vaatte bulunmayınca... 1999’da bu yüzden seçilemedim, 2004’te de bu yüzden geri geldim. Verilen vaatler yerine gelmeyince, insanlar neyin doğru olduğunu algıladılar. İlkeli duruşumuz herkese yaradı. Topyekûn eğitim devam etti. Ekin Koleji, Villakent Anadolu Lisesi açıldı. Gediz Koleji de Gediz Üniversitesi’ne dönüştü. Beş fakülteli üniversitenin 168’i yabancı 2 bin 800 öğrencisi var. 36 ülkeden öğrenciyi ağırlıyor. Müslüman Nijeryalıların Kralı Saad Usman’ın oğlu İbrahim Usman da burada okuyor. Geçen ay burada yapılan Uluslararası Politik Ekonomi Sempozyumu’na katılan IMF Türkiye Masası Şefi Mark Lewis İzmir’i bilmiyor ama Seyrek’i tanıyor. Gediz Koleji’nden mezun iki gencimiz, şimdi Gediz Üniversitesi’nde öğretim üyesi.
MAHALLEYE HİZMET GELMİYOR
Tüm bunlar bu belediyenin çıktıları. Bu belediye olmasaydı bunlar olmayacaktı. 12 yıl başkanlık yaptığım belediye 2009’da kapandı; 8 bin nüfuslu belde, Menemen’in bir mahallesi oldu. Ama beni kapatmayı unuttular. Belediye binasına girmiyorum sadece; yine iş arayan, kanalizasyonu patlayan bana geliyor. Mahalle yapılınca hizmet gelmiyor maalesef. Şimdi 13 büyükşehir daha olacak deniyor, yani nüfusuna bakılmaksızın 1022 belediye daha kapatılacak. Burasının kaderini bu belediye değiştirdi. 1992’de hiçbir şeyi olmayan, yolun bittiği yerdi; 2012’de manzara bu. O yere gelişmeyi, sorgulamayı, hesap verilebilirliği, demokrasiyi belediye getiriyor demek ki. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile bu durumu konuştuk. Başbakan Tayyip Erdoğan’a da anlatmak istiyoruz, bunun için randevu isteyeceğiz.
KADIN KENDİ PARÇASININ ÖLMESİNİ İSTER Mİ
İzmir’de CHP’nin 1930’dan bugüne tek kadın belediye başkanıyım. Ne acıklı değil mi? Diğer partilerle birlikte İzmir’de belediye başkanlığı yapan kadın sayısı beş. Ömrüm erkek camiasında geçti. Kadınla 2004’te KADER sayesinde tanıştım. 18 kadın belediye başkanı Ankara’da toplandık. Toplumun tüm yükünü çeken kadının daha samimi, daha vicdanlı olduğunu gördüm. Ama kadını o kadar sıkıştırmışsın, o kadar adam yerine koymamışsın ki... Oysa çözümde kimliğinden daha çabuk sıyrılıyor kadın. Bu da çatışmaların çözümü için bir avantaj. Neden terörün çözümünde bir avantaj olmasın? Kadın kendi parçasının ölmesini ister mi?