Ayrıca seçimden kısa süre önce işe alınan belediye çalışanlarının işine son veriyor. Çünkü kendi söylediğine göre ‘İller Bankası belediyeye sadece 25 personellik bir ödenek ayırıyor oysa Recep Dolan 115 kişiyi işe almıştı.’ İşte ne oluyorsa ondan sonra oluyor.
Hazro şimdilerde merkez nüfusu iki bin olan küçük bir ilçe. Tarım ve hayvancılıkla geçiniyorlar. Köylerinde koruculuk yaygın.
İlçedeki pek çok kişi zaten birbiriyle akraba. Hamit Ergin ile selefi Recep Dolan da akraba. Ergin’in babaannesi ile Dolan’ın babası, amca çocukları. Yani Hamit Ergin, Dolanlar’ın yeğeni. Ama bu akrabalık kan dökülmesine kadar varan çatışmaları engelleyemiyor.
SEÇİMDEN BİR YIL SONRA NEVRUZ SABAHI
Seçimlerden bir yıl sonra, 21 Mart 2005’te, Nevruz sabahında öyle şeyler oluyor ki, Belediye Başkanı Hamit Ergin Hazro’ya bir daha adım atamıyor.
Kavga, Hamit Ergin ve Recep Dolan merkezli. O gün silahlar konuşuyor, kan dökülüyor, Recep Dolan’ın dayısının oğlu ölüyor. Çok sayıda yaralanan da var. Hamit Ergin kolundan ve bacağından, Recep Dolan bacağından yara alıyor o gün.
Ve o gün Ergin’e oy veren 165 kişi evlerini, tarlalarını, sakin hayatlarını bırakıp işsiz ve beş parasız bir şekilde Diyarbakır’a kaçmak zorunda kalıyor.
KİN, NEFRET DÖRT AYÖNCE DORUĞA ÇIKIYOR
Bitmiyor: Dört ay önce doruğa çıkan kin ve nefret, 3 Haziran’da tazeleniyor. Oğlu Hamit Ergin gibi can güvenliği nedeniyle Hazro’ya gelemeyen baba İhsan Ergin’e ait beyaz eşya ve mobilya mağazası, sabaha karşı 02.00 sularında yağmalanıyor, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon ve elektrik süpürgeleri kamyonlara yüklenip götürüldükten sonra yakılıyor.
Adı PKK, JİTEM, itirafçı ve korucularla birlikte anılan, yakın geçmişinde kanlı pusuların, terörün bolca yer aldığı Hazro’da bu olup biten ne, öğrenmek üzere yola çıkıyoruz.
YÜKSEK GERİLİMLİORTAMDA GAZETECİLİK
Bu
haber, Hazro Emniyeti’nin bizleri yakın takibe alması sayesinde yapılabildi. Zaman zaman sataşmalara maruz kaldık, can güvenliğimizden endişe duyduk. Kaymakamlığın ve Emniyet’in talebi doğrultusunda sivil güvenlik güçlerinin eşliğinde hava kararmadan Hazro’yu terk ettik. Ertesi gün tekrar Hazro’ya giderken Diyarbakır Valiliği’ne haber verme lüzumu hissettik. İlçeye hırsız gibi girdik.
İki gün boyunca gördük ki burada huzur yok, nefret zafer kazanmış. Sıradan sakinleri korku susturmuş. Belediye başkanının gelmesini bekleyen, geldiğinde kan döküleceğini söylemekte beis görmeyenler var. Ayrıca üzerimizdeki kötü bakışları, anlamadığımız Kürtçe cümlelerdeki şiddetli vurguyu da fark etmemek mümkün değil.
Hazro’da gördüğümüz herkesle konuştuk. Ama ilçeyi terk eden tarafı destekleyen hiç kimseyle konuşamadık. Karşımıza çıkmaktan kaçındılar. Evlerine gittiğimizde konuşanlar, aile büyüklerinin sert uyarısıyla sustular. Dolayısıyla tek tarafın görüşünü dinledik. Ama yakılan, talan edilen evler, ahır ve bahçeler bambaşka bir gerçeği anlatıyordu.
HAZRO’YU TERK EDENLER DİYARBAKIR’DA
Sonra Diyarbakır’a kaçmak zorunda kaldık diyen Hazrolular’ın barındığı, her birinde en az 20 kişinin yaşadığı evlere de gittik. Çaresizliğe, mağduriyete ve barışıp eski huzura kavuşma arzusuna tanık olduk. Hazro’ya gidemeyen yeni Belediye Başkanı Hamit Ergin’le de İstanbul’da görüştük.
Ve yine anladık ki Hazro yeni provokasyonlara, asla uzlaşmayacak çelişkilere gebe. Talan ve kundaklamalar uluslararası platforma ve AİHM’ye taşınma yolunda hızla ilerliyor. İki taraf da ‘Olayın siyasi boyutu yok’ diyor. Bizim tespitimiz, çıkar çekişmesinden doğan olayların rotasını çoktan siyasete çevirdiği.
ESKİ BELEDİYE BAŞKANI RECEP DOLAN (40)
Evleri, yandaşları ve kendisi yaktı
Bir akrabanızın öldüğü olayda 40-50 adamınızla belediye başkanının bulunduğu kahvehaneye uzun namlulu silahlarla saldırdığınız iddia ediliyor.
- Hamit Ergin, aşırı derecede terbiyesiz ve yobaz. 21 Mart’a denk gelmesi tesadüf değil. Medyatik olmak, gündeme gelmek için bu olayı yaptı. Kendisiyle akrabayız. Şimdi etrafımda olanlar, Ergin’e oy verenler. Artık ondan nefret ediyorlar. Olayın siyasi boyutu yok, tamamen bu şahısla ilgili. Menfaatleri için siyasi boyuta, çeşitli platformlara çekmeye çalışıyor. Psikiyatra görünmesi lazım. Dolan Ailesi mağdur. Bir cenazemiz var. Şu an istesem iki bin kişi toplarım ama o gün için verdiği rakamlar iftira. Kendileri saldırdı.
Emniyet’in raporunda, uzun namlulu silahlardan atılan 1500 mermi kovanı bulunduğu yazıyor... - Kendileri atmıştır. 40-50 kişi olsaydık, tek kişi sağ bırakır mıydık? Ama cenaze bizden çıktı. 20 Mart gecesi isim vererek küfretti bana. Sonra barıştık. Ertesi sabah dayımın oğlu Mehmet Karakaş’la yürürken başkan ve kardeşi ateş etti. Mehmet’i sırtından vurdular. Ben de sağ bacağımdan yaralandım. İki ruhsatlı kaleşim vardı. Kahve olayından sonra jandarmaya geri verildi. Balistikten temiz döndü.
Belediyeyi 1 trilyon borca soktuğunuz, belediye lojman ve dükkanlarını akrabalarınıza peşkeş çektiğiniz söyleniyor.
- Hepsi iftira. Lojmanları da maaşını ödeyemediğimiz personele sattık.
Dolan Ailesi’nin yaktığı söylenen evleri, ahırı, dükkan ve bahçeleri gördüm. - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidip tazminat almak için kendi yandaşları yapmış olabilir. Dolan Ailesi’nden kimse yapmaz. Babasının mağazasını da kendisini unutturmamak için yaktırdı. Biz devletçiyiz ama dört kez evimiz arandı.
Korucu aşireti olduğunuz söyleniyor. - Bilmiyorum, aşiret miyiz? Türkiye’nin her yerindeyiz. İddia ettiği gibi Dolan Ailesi’nden tek korucu yok.
Bütün bu olanların nedeni ne?
- Hamit Ergin geldi, ilçe karıştı. Onu DEHAP’lılar da istemiyor. İşten çıkardığı 23 kişinin ekmekleriyle oynadığı için huzursuzluk başladı. Bu şahıs neden beş aydır göreve gelmiyor, sürekli vekil değiştiriyor?
Barıştırma girişimlerini neden reddettiniz?
- Dolan Ailesi CHP’lidir. Kan davası yapmaz. Ama barışırsak bir olay daha çıkar. Çünkü her olayın arkasından nasıl olsa barış oluyor, diyen gençler olay çıkarır.
Peki ne olacak? İlçede her şey kördüğüm olmuş?
- Kadınlar çok öfkeli. Onlar ateşliyor. Çözümü devletimizin kurumlarına bıraktık. Devlet Hamit Ergin’in cezasını vermezse Dolan Ailesi terk edecek buraları. Bir daha aday olursam lanet olsun bana. Ergin de başkanlığı bıraksın.
KAHVALTIDA YAYLIM ATEŞİ 1 ÖLÜ, ÇOK SAYIDA YARALIDiyarbakır’a 75 kilometre uzaklıktaki Hazro İlçesi. 21 Mart 2005 Nevruz sabahı saat 07.00. Şaban Akdeniz’e ait kıraathanede DEHAP’lı Belediye Başkanı Hamit Ergin, üç partili ve kardeşi Azat Ergin kahvaltı yapıyor. Derken kıraathaneye Kalaşnikof, bixi ve tabancalardan mermi yağmaya başlıyor. Kıraathanedeki 25 kişi panikle masaların, dolapların arkasına sığınıyor. Azat Ergin, ruhsatsız tabancasıyla karşılık veriyor. Eski Belediye Başkanı Recep Dolan’ın yanındaki dayıoğlu Mehmet Karakaş’ı öldürüyor.
11 AİLENİN EVİ YAĞMALANIP, YAKILIYOR
Kıraathaneyi yaylım ateşine tutanlardaki öfke daha da şiddetleniyor. Balyozlu ve Kalaşnikoflu gençler, 11 ailenin evlerini önce mermi yağmuruna tutuyor. Para, altın, buğday ve beyaz eşyaları yağmaladıktan sonra benzin döküp yakıyor. Ahır ve ekin tarlalarını ateşe veriyor. Belediye Başkanı Hamit Ergin’in evi de öfkeden payını alıyor. Komşularının ‘Bizim evlerimiz de yanar’ diyerek yalvarmaları sonucu yakılmaktan son anda kurtuluyor.
14 DÜKKANIN CAMIÇERÇEVESİ İNDİRİLİYOR
Çarşı içindeki 14 dükkanın camı çerçevesi indirilip yağmalanıyor. Bütün bunlar olurken Hazro Emniyeti ve jandarmasına Diyarbakır Valiliği güvenlik takviyesi gönderiyor. Silvan itfaiyesi yangınları söndürmek için geliyor. Yangının tam ortasında kalan çaresiz aileler polis panzerleriyle kaçırılarak kurtarılıyor.
BAŞKAN VE 165 KİŞİİLÇEYİ TERK EDİYOR
O günden sonra 165 kişiyle birlikte Belediye Başkanı Hamit Ergin de ilçeye adım atamıyor. Tarafların barışması, eski huzurlu günlere dönülmesi için Diyarbakır Valiliği devreye girse de tarafları ikna edemiyor. Kan davalarının meşhur ombudsmanı, Nobel adayı Sait Şanlı da tarafları barıştırma girişiminde bulunuyor ama Dolanlar ‘hayır’ dediği için başarısız oluyor.
Abdullah Gökçe: Dolanlar barışsa bile halk barışmaz
Olaydan önceki gece Hamit Ergin bağırdı. Hazro’nun horozu benim, diye. Kim başını çıkarırsa sıkarım, dedi. Elinde tabanca vardı. Dolanlar’a küfredince Dolanlar toplandı. Millet araya girdi, yatıştırıldı. DEHAP olarak Hamit Ergin’i başkan seçtik. Ergin DEHAP’ı kandırdı. Şikayet ettik ama Osman Baydemir koruyor. Hamit Ergin gelse, Dolan Ailesi değil, Hazrolular linç edecek. Bu adam derin devlettir, DEHAP’la ilgisi yok. Kürtler’i sevmiyor. Ya başka partiye gitsin ya burayı bıraksın. Kimse onu istemiyor. Şimdi barışmak istiyor. Dolanlar barışsa bile halk barışmaz. Ergin paranın peşinde. Her ay belediyeye gelen paranın 30-40 milyarını kesiyor, işçinin memurun parasını yiyor.
M. Salim Dolan: Kardeşi geldi olay çıktı
İtfaiye memuruydum, şimdi çöp topluyorum. Hamit Ergin’in koruma yaptığı kardeşi Azat, İstanbul’da yaşadığı halde her ay belediyeden maaş alıyor. Azat geldi, ertesi günü olay çıktı.
Murat Dolan: Ergin’in silahı vardı
Kahvede beş kişiydiler. Sabahın 7’sinde 40-50 kişi gelir mi? Başkan silahım yok, diyor. Beyaz nikel tabanca kimin? Kardeşi Azat’a verdi, o sıkıp öldürdü. Vurduğu dayım, başkanı ilk tebrik edenlerdendi. Kahvenin önünden geçerken vurdu. Bir akşam önce patlattıkları silahları gömdükleri ahırı da kendileri yaktı.
M.H: Ergin ve adamları silahlıydı
Olay sabahı buradaydım. Hamit Ergin, kardeşi ve üç kişi vardı. Beşi de silahlıydı. Rahmetli Mehmet Karakaş ile Recep Dolan geçiyordu. Azat’ın bir ayağı kapının dışındaydı. Baktım, Azat arkadan sıkıyor. Rahmetliyi sırtından vurdu. Sonra içeri girip kapıyı kapattı. Dolan Ailesi Mehmet Karakaş öldürüldükten sonra gelip ateş etti. Çatışma yarım saat sürdü. Altı-yedi polis geldi. İtirafçı Zinar, olaydan iki saat sonra geldi.
İŞKAR MAHALLESİ’NDE YAKILMIŞ EVLERHazro’nun üst tarafındaki İşkar Mahallesi’ne gidiyoruz. Uydu antenleri, demir kapılar ve duvarlarda Kalaşnikof mermilerinin açtığı oyuklar. Kömürleşmiş bir fırın duruyor köşede. Evlerin çatıları da yandığı için hepsi açıkta. Kömürleşmiş bir musluk, yangının şiddetini ele veriyor. Bir evin arka tarafında yorgan ve yastık kalıntıları duruyor. Kaçanların giymeye fırsat bulamadığı ayakkabı ve terlikler de.
Derken öfkeli bir genç dikiliyor karşımıza. Doğan Dolan, ‘Amcamı öldürdüler, ondan sonra böyle oldu’ diyor. Öldürülen Mehmet Karakaş’ın oğlu Ali geliyor, bir hışımla, ‘Kendi elleriyle yaktılar’ diyor. Annesi Kadriye Karakaş, Kürtçe haykırarak geliyor. Gelen polisler güçlükle yatıştırıyor. Yanan evlerin parasını istemeye geldiğimizi sanmış meğer.
Ali, sinirlerine hakim olmakta zorlanıyor: ‘Babamın kanını dökenlerin kanını dökmediğim için beş aydır çarşıya inemiyorum. Ama intikam almayı düşünmüyorum, hakkımızı Allah’a bırakmışız. Olay menfaat için oldu, gelip bizim başımızda patladı. Biz talancı değiliz.’ Polisler annesi gibi onu da zor yatıştırıyor.
HAZRO’YA GİREMEYEN BELEDİYE BAŞKANI HAMİT ERGİN (35)Saldırının sebebi, Recep Dolan’ın trilyonluk açığını ortaya çıkarmam1987’de Hazro Kaymakamı olan Şevder Sorgucu, ilçedeki lise son sınıf öğrencilerini, Fak Fuk Fon’dan yararlanmalarını sağlayarak Diyarbakır’daki dershanelere gönderdi. O yılki ÖSS’de Hazro ilk ve son kez sıralamaya girdi. 26 öğrenci üniversiteyi kazandı. Bunlardan biri Hamit Ergin’di. Ergin, ‘Bu öğrencilerden yüzde 90’ı bugün hayatta değil, PKK’ya katılıp çatışmalarda öldüler’ diyor. Yani Ergin, Hazro’nun ilk üniversite eğitimi alan başkanı. Microsoft’ta sistem mühendisliği ve bilgisayar uzmanlığı eğitimi görüp çalıştı. Beş yıl önce doğup büyüdüğü ilçeye geldi. HADEP ve DEHAP ilçe teşkilatını kurdu, beş yıl başkanlık yaptı. 2004’te belediye başkanı seçildi.
Diyarbakır’da bile can güvenliğinden endişe duyuyor. Ergin’e göre her şeyin miladı Mayıs 2004. Anlatıyor:
YOLUM KESİLDİ TEHDİTLER ALDIM
Diyarbakır Valiliği kanalıyla, belediyenin muhasebe ve demirbaş kayıtlarını eksiksiz devralmak için İçişleri Bakanlığı’na başvurup kontrolör istedim.
Kontrolörler belediyenin 1 trilyon liralık açığını tespit ettiler. 20 belediye lojmanının seçimlerden önce Dolan Ailesi ve akrabalarına satıldığı ortaya çıktı. Belediyeye ait yedi dükkan, ihale kanununa aykırı bir biçimde yakın çevresine satılmış, belediye ekmek fırını aynı aile tarafından kira ödenmeden beş yıl boyunca çalıştırılmıştı.
Seçimlere altı ay kala valilik izni alınmadan 34 işçinin
seçim yatırımı için işe alınarak belediyenin zarara uğratıldığı, beş yıl boyunca belediye memur ve işçilerine maaş ödenmediği de tespit edildi.
Raporlar neticesinde İçişleri Bakanlığı’nın onayıyla Recep Dolan hakkında Hazro Asliye Ceza Mahkemesi’nde altı dava açıldı.
Bu davaların açılmasıyla tehditler başladı. Yolum kesildi, sataşmalar oldu, İstifa et, git yoksa işini bitiririz, telefonları geldi. Valiliğe silah ruhsatı almak için başvurdum.
OLAYDAN ÖNCEKİ GECE 17 POLİS EVİMİ BASTI
Haziran 2004: Koruma görevlim olan belediye zabıtası Ömer Güçlü’nün buğday tarlası yakıldı.
20 Mart 2005 gecesi: Savcılık izniyle 17 polis evime baskın yaptı. Gerekçe, evimde silah olduğuna dair ihbardı. Silah bulunamadı.
21 Mart 2005 sabahı: Kardeşimle kıraathanede kahvaltı yapıyoruz. Bizden başka 25-30 kişi var. Eski belediye başkanı Recep Dolan ve 40-50 civarındaki akrabası, kıraathaneyi tabanca ve Kalaşnikoflarla taradı. Açılan ateş sonucunda ben omuz ve sırtımdan, kardeşim de bacağından yaralandı. Ben silahsızdım. Kardeşim Azat Ergin’in (25) Browning marka ruhsatsız tabancası vardı. ‘Hadi işini bitirdik’ diyen Mehmet Karakaş’a kardeşim silahla karşılık verdi. Arka taraftaki depoya saklandık. Bir saat boyunca kıraathane tarandı. Bizden başka yaralananlar da oldu ama korkudan kimse hastane ya da sağlık ocağına gitmedi. Evlerinde ve Diyarbakır’daki özel hastanelerde tedavi oldular. Ben Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde üç ay, kardeşim de cezaevinde 20 gün tedavi olduk.
Silahlı saldırıdan sonra akrabalarımın evleri yağmalanıp yakıldı, 200 kişi ilçeyi terk etmek zorunda kaldı.
Kahvehane saldırısında PKK itirafçısı da vardı
Hazro ve köylerimizde dağdakilerin terörü nedeniyle Olağanüstü Hal uygulamaları devam ediyor. Dolanlar’dan 8 PKK’lı güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Recep Dolan’ın yeğeni ve PKK’daki rütbesi ‘Erzurum Eyalet Komutanı’ olan ‘Serhabun’ kod adlı Ahmet Okur, bir ay önce Bingöl’ün Cehennem Ormanı’nda öldürüldü. Aşiret, 1997’den sonra koruculuğu kabul etti. PKK’lı itirafçıları da var. 1999’da Fuat Dolan (kod adı Botan) ve Niyazi Dolan (Zinar) en meşhur itirafçılar. Bu ikisi, 1993’te Elazığ-Bingöl karayolunda 33 silahsız askeri şehit eden PKK’lılardan. İtirafçılık Yasası’ndan yararlandılar. Özel operasyonlarda görev aldılar. 21 Mart Nevruz sabahındaki saldırıda Niyazi Dolan da vardı, gördüm, hem de o meşhur bixiyi kullanıyordu.
HAMİT ERGİN’İN TAHRİP EDİLMİŞ EVİNE OLAYDAN SONRA İLK KEZ BİZ GİRİYORUZHamit Ergin’in Topalan Mahallesi’ndeki evi de 21 Mart’ta tahrip edilmişti. Olaydan sonra polisin iki gün nöbet tutup asma kilit taktığı kapıdan dört ay sonra ilk kez biz giriyoruz. Kalın demir kapı, şiddetli darbeler nedeniyle çukurlaşmış. İçerisi zifiri karanlık. Cam çerçeve kalmadığı için kepenklerle kapatılmış. Elektrik kesilmiş. El feneriyle bakıyoruz. İki katlı evin girişi mutfak. Buzdolabı devrilmiş, yerde. Çamaşır makinesinin kapağı sökülmüş. Mutfak dolapları, kap-kacak paramparça. Kalorifer radyatörü nasıl ezilip bükülmüş, anlamakta güçlük çekiyorum. Mahalleli dört Kalaşnikoflu gencin geldiğini, evi taradıktan sonra balyozlarla her şeyi kırıp döktüklerini anlatıyor. Tam ateşe vereceklermiş ki komşular yalvar yakar araya girmişler. Bizim evlerimiz de yanar, demişler. Yakmaktan vazgeçmiş gelenler.
HAZRO’YU TERK EDİP DİYARBAKIR’A KAÇAN AİLELERHazro’yu terk edenlerle Diyarbakır’ın Bağlar Mahallesi’nde görüşüyoruz. Taşkesen, Cansevgili ve Ergin ailelerinden 165 kişinin Diyarbakır’da kötü koşullarda yaşamaya mahkum edildiklerini anlatıyorlar. Yusuf Taşkesen’in evi ve ahırı yakılmış. Dolanlar’la yakın akraba. ‘Evimi taramaya başladılar. Sonra da benzin döküp ateşe verdiler.’ Kimlerin yaptığını isim isim sayıyor. ‘Gençler Kalaşnikoflarla geldiler. Karakola telefon ettim. Özel Tim bizi panzerlere bindirerek kurtardı.’ Yusuf Taşkesen’in ahırı da yakılmış. 25 ineği polis kurtarmış. Ama hamile atı Kkalaşnikofla vurulup öldürülmüş. ‘Tavuklarım, tavşanlarım dumandan boğuldu. Buğdaylarım yakıldı, ağaçlarım kesildi. 25 dönüm ekinim vardı. Biçtiler, hayvan otlattılar. Evimdeki 25 çuval dolusu buğdayımı aldılar.’ Refik Cansevgili ‘Ölen Mehmet Karakaş dayım olur’ diyor. ‘Hamit’in suçu çalışmak. Kıskandılar. Bağım, bahçem orada. Paramızı, kadınlarımızın altınlarını, televizyonlarımızı aldılar. Oğlum Abdülhalik memurdu. O gün gözünü kör ettikleri için malulen emekli oldu.’ Hepsi de, para yok, eşya yok, iş yok, devlet barıştırsa yarın gideriz, diyorlar.
SORUYORLAR
İsimlerini tek tek verdiğimiz halde niçin hiçbiri gözaltına alınmadı?
Savcı çağırıp neden ifademizi almadı?
DEHAP’lı değil, başka partiden olsaydık devlet böyle davranır mıydı?