Güncelleme Tarihi:
Bugün çalışmak yerine gezmeyi ve eğlenmeyi isterdim,ama olsun nasıl olsa bugün saat 12:00’e kadar çalışıyorum,yine istediğim yere gidebilmek için yeterli vaktim olacak.Fazla gezi planı yapmadan hazırlanıp arabama bindim ve işe doğru yol aldım.Mesai arkadaşlarımla iş çıkışı programımızı düzenledik.Önce güzel bir mekan’da yemek yemek ve ardından alışverişe gidip yeni sezon kıyafetleri almaktı programımız.Genel’de bir yerlere gittiğimiz de burcu,ebru ve ben takılırdık.Mesai bitimi’nde üç bayan arkadaş arabamıza binip bu güzel hava’da denizi yakından görebileceğimiz çok güzel bir mekan’da yemeğe gitmek için hazırlanırken birden fazla samimi olmadığımız Özlem diye bir mesai arkadaşımıza rastladık.Kızlar bana;Canım istersen özlem de bizimle gelsin onun fazla durumu olmadığı için pek gezemiyor,ne dersiniz?Biz de olur dedik ve
 Özlem’e seslendik:’’Canım biz biraz gezeceÄŸiz bize takılmak ister misin?DeÄŸiÅŸiklik olur sana.’’       Â
-Özlem;Tabii gelmek isterim dedi.
Arabaya bindi ve deniz’e yakın bir mekan da yemek yemeye gittik.
Muhabbet çok güzel ve eğlenceli geçiyordu.Aklıma birden birkaç gün önce gittiğim bir ayakkabı mağazası’ndaki çok şık ve zarif olan kırmızı ayakkabı geldi.Bu konuyu arkadaşlarımla paylaşıp yemek sonrası bahsettiğim mağazaya gitmek için ikna etmeye çalıştım.arkadaşım Burcu sordu:
 -Canım nasıl bir mağaza?Umarım her tarz’a uygundur.
Tabii ki uygun,yalnız fiyatları 150 ytl den aşağı değil.Bence değer arkadaşlar çünkü hepsi çok gösterişli,benim alacağım ayakkabı en pahalısı 300 ytl ama görmeye değer…dedim daha cümlemi bitirmeden Özlem’den tepki geldi.Ben şaşkınlık içerisi’nde ne olduğunu anlamaya çalışırken,daha yüksek bir ses tonuyla;
‘’Beni dinler misiniz?’’ dedi.
Özlem:Sizin hayatınız ve yaşantınız gezmek,eğlenmek,harcamak,her şeyden habersiz,kendinizi düşünen insanlarsınız.Bırakın ayakkabıya ,kıyafete ihtiyacı olanı sevgiye aç olan ve hiç bulamayan o kadar insan var ki!bunları göremeyecek kadar kendinizden geçmişsiniz.Böyle duyarsızlığa yazık!Keşke bana uygun olmayan ortam’da bulunmasaydım diyerek huzursuz olmamıza neden oldu.
Tabii ki hata bizdeydi.Özlem’in durumunu bir an unutmuştuk.
Özlem:Bir şey daha söylemek istiyorum.Sakın bana kızmayın!sizi bugün götürmek istediğim bir yer var,ama neresi olduğunu sormayacaksınız.
Hepimiz birbirimizin yüzüne baktık ve tamam dedik.Bu muhabbet’in ardından mekan’da oturmamız fazla uzun sürmemişti.Arabamıza bindik ve Özlem’in tarif ettiği yol istikametine doğru hareket ettik.Biraz ilerledikten sonra önünden geçtiğimiz bir market’in önünde Özlem bizi durdurdu ve tek olarak inip alışveriş yapıp tekrar arabaya bindi ve yolumuza devam ettik.Biraz daha ilerledikten sonra bizi nereye götürmek istediğini çok daha yakın’dan görebiliyorduk.Geldiğimiz yer Çocuk Esirgeme Yurdu idi.Hepimiz de suskunluk söz konusuydu.Özlem marketten yapmış olduğu alışveriş paketlerini de yanına alıp binanın girişine doğru ilerlemeye başladı.Bizde arkası’ndan onu takip ediyorduk.Çünkü böyle yerlere ilk kez geliyor ve ne yapılması gerektiğini bilmiyorduk.İçeriye girdiğimiz de poşetler,çantalar ve kıyafetlerimiz kontrol ediliyordu.Kurum görevlisi bayan,çocukları ziyaret etmeden önce uyulması gereken bazı önerilerde bulundu;
‘’Bayanlar öncelikle hoş geldiniz.Ziyaret saatimiz 1 saattir.Eğer sık sık gelmeyi düşünüyorsanız ,geldiğinizde de bir şeyler almak istiyorsanız,mecbur olmadığını belirtmek isterim,çocuklarımızın daha çok ihtiyaç duydukları bebek bezleri ve mamaları oluyor.Söylemek istediklerim şimdilik bu kadar,buyurun size yardımcı olayım.İlk olarak sizi 4-10 yaş arası çocuklarımızın yanına götüreceğim dedi.’’
Yurt binası,okulu anımsatıyordu.her yaş çocuklar için ayrı ayrı odalar ve kapı numaraları bulunuyordu.İlk kapıyı çaldık,beş yaşları’nda çok sevimli bir kız çocuğu kapıyı açtı ve hepimize o kadar duygusal ve anlamlı baktı ki kendimi üzülmemek için zor tuttum.Çocuk odaya doğru seslenerek:’’Anne gel bak misafirlerimiz geldi.’’Dedi.Ben o an göz yaşlarıma hakim olamadım.Bakıcısını anne diye benimsemesi beni çok etkilemişti.İçeriye girdik ve tüm çocuklar hepimizin kucaklarında dolaşıyor,sevgi ile yaklaşıyorlardı.Bizim gibi ziyarete gelmiş birkaç kişi daha vardı.En çok dikkatimi çeken bir anne ile çocuğu olmuştu.Bir süre onların ne konuştuklarına istemeyerek kulak misafiri oldum.Gelen genç kadın elindeki çikolataları ve gofretleri çocuklara dağıtıyor,onlara sevgi sözcükleri kuruyordu.Kendi çocuğu ise sürekli annesiyle ve orda bulunan kimsesiz çocuklarla kavga edip duruyordu.Annesine sürekli;
-Sen onları seviyorsun,çikolata alıyorsun beni hiç sevmiyorsun diyerek sitem edip durdu.
‘’Benim de içimden geçenler ise ;Annemizin ve Babamızın yaşadığını bilmek ve onlara dokunmak hayattaki en güzel ödül olduğunu düşünüyordum.’’
Çocuklar sürekli bizlere bir şeyler soruyorlardı.Abla anneniz var mı?kaç tane kardeşiniz var?nerelere gidiyorsunuz?Onlara nasıl cevap verebileceğimizi bilmiyor ve boğazıma çöken acıyla o güzel yüzlerini okşamaktan başka elimden bir şey gelmiyordu.Onların bize soracak o kadar soruları var ki,bizim onlara soracağımız hiç kimseleri yoktu.
Çocuklarla biraz daha oynadıktan sonra,daha küçük yaş grupları olan sınıflara girdik.Tabii burada daha küçük bebekler ve konuşmayı öğrenememiş çocuklar vardı.Hepsini tek tek kucakladık,öptük ve kokladık.Oda da dikkatimi çeken yüzüstü yatağına yatmış bir bebek oldu.Gözlerimi ondan bir türlü alamadım,cansız bir beden gibi öylece uzanmıştı.Bebeği kucağıma almak için ona doğru yürüdüm ve onu kucağıma aldığımda görevli bayan’dan bir ses:
‘’Bayan o çocuğa karışmayın!Çünkü problemli ve rahatsız bir çocuk o.’’
Tüm bunlar kabus gibiydi.Böyle gerçeklerle yüz yüze kalmak,hayatta neler olduğunu bilmemek bana eksiklik ve üzüntü veriyordu.Anne ve babaların çocuklarını bırakacak kadar ruhsuz olduğunu düşünmek ise acı vericiydi.
O bebeği kucağıma almalıydım.Üzüntüsünü yaşamak,ona sarılmak istiyordum.Kimse engel olamazdı bana.Ve dediğimi yaptım.O küçük bebeği kucağıma aldım ama gördüklerim şok ediciydi.Bebeğin göz çevresi dayak yemiş gibi mosmordu.Neden böyle dememe kalmadan görevli bayan her şeyi anlattı:
-Çocuğun 2 yaşında olduğunu,iki hafta önce annesi’nin getirip bıraktığını,sürekli ağlamaktan gözlerinin hastalığa yakalanmasını…ve dahası.
Kendimi ağlamaktan alamadım.O küçücük yavruya sarıldım.O da bana sarıldı,çok geçmeden bebek kucağımda hüngür hüngür ağlamaya başlayınca üzüldüm ve korktum.Yatağına bırakmak istedim ama bana o kadar sarılmıştı ki kenetlenmiş gibi bırakmıyordu.
Aman tanrım!buradaki suçsuz ve şansız çocukların bu durumunu görmek beni iyice başka dünya’ya götürmüştü.Sayısız ziyaretçiler,duygusallık,üzüntü,sevinç,bekleniş…vs.Bu atmosferi daha önce yaşamadığım için kendimi adeta suçlu hissediyordum.Her hafta bitmek bilmeyen alışveriş,eğlence bana ne katıyordu?Tabii ki hiç birşey.Peki hafta da bir bu çocukları görmek bana ne katıyordu?Onların üzüntüsünü paylaşmak ve yalnızlıklarını onlara unutturmak katıyordu.Dakikalarca kendimi sınava çekmiş gibi düşünüyor düşünüyor ve üzülüyordum.Anlıyordum ki onların yanında olmak sevinçlerine neden oluyordu.
 Bana bu duyguları yaşatan arkadaşım Özlem’e hep teşekkür ettim.Yıllar geçti ve ben o çocukların büyüdüğünü ,bana anne dediklerini gördüm.Sadece bu kadar değil huzur evleri’ndeki anne ve babaların evladı oldum.İnsanlar için az çok faydalı olduğuma inandım.
Artık 300 ytl bir ayakkabıya vermek yerine çocuklarımla,anne ve babalarımla paylaşıyor,onları mutlu gördükçe bende mutlu oluyorum.Hayatta en güzel ÅŸey insanları mutlu etmek,yalnız olmadıklarını hissettirmek,sevmek ve sevilmek. Â
   Â
Â