Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 1997 00:00
Çocukluğumuzdakinin tıpkısının aynısıNükhet Duru'yla Nişantaşı'ndaki yeni işyerinde görüştük. Aslında bu aralar röportajlardan ağzı yandığı için kimseyle konuşmuyormuş! Ama ‘‘Sayfamızın sadık bir okuyucusu olduğu için'' bizimle konuşmayı kabul etti. Asansör korkusundan altı katı yürüyerek çıkmış. Kata ulaştığında nefes nefeseydi. Gördüğümüzde gözlerimize inanamadık. Çocukken gazetelerde, dergilerde, televizyonda gördüğümüz Nükhet Duru'nun tıpkısının aynısı. Ne yüzünde bir kırışıklık ne de vücudunda bir defo vardı. Gerçi boyu tahmin ettiğimizden biraz daha kısaydı ama olsun, kendine olan o güveni olduktan sonra, hiçbir şeyin önemi yoktu... Şu sıralar Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan'la birlikte yaptıkları yeni albümü Mühür'e, Yunanistan ve İsrail'den gelen teklifler onu fazlasıyla heyecanlandırmış. Çin'den Malezya'ya birçok ülkede konserler vermiş ama kaset teklifi başına ilk kez geliyormuş. Açık açık da itiraf etti.Sanatçılığının yanısıra yürüttüğü işkadınlığına yine devam. Ancak sektör değiştirmiş bu aralar. İşleri arzu ettiği gibi yürümediği için estetik kliniğini devretmiş, Neco'nun eşi Oya Hanım'la birlikte sofra düzenlemesi yapan bir şirket açmak üzere hazırlıkta. Yıllardır bize konuştuğu gibi kimseye konuşmadığını söyledi. Onun yalancısıyız. Buyrun okuyun, çek edin.Yeni albümünüzü dinledik.- Beğendiniz mi? Ne olur doğruyu söyleyin. Eski çalışmalarınızdan daha farklı geldi, biraz daha arabesk gibi. Pek öyle sivri bir parça da yok... - Şöyle izah edeyim. Hiçbir zaman sivri olsun diye parça yapmadım. Belki de öyle rastlamıştır. Ama bu albüm benim, Mehmet'in ve Cenk'in duygularının bir yansıması. Müziği de biraz daha dikkatli dinlerseniz aslında new age, alaturka olduğunu fark edersiniz.New age-alaturka mı? Yeni bir tür mü bu?- Yani alt yapısı, orkestrasyonu o kadar evrensel ki biz kendi sosumuzu katmayı da öğrendik. Eskiden bunların hiçbirini yapamıyorduk. Öyle bir denetim vardı ki şu lafı kullanamazsın, bu enstrümanı kullanamazsın, bu saksafon buraya fazla gelmiş, bilmemne bize yıllarca hiçbir şey yaptırmadılar. Türkiye gariplikler ülkesi o zaman bize karışanlar şimdi bu güruha biraz karışsalar ya... Çok mu rahatsız ediyor bu sizi?- Şimdi Türkçe'nin kullanımı açısından evet. Dozu aşıyor. Her şarkı bir edebiyat eseri olmak zorunda değil. Hakikaten gençlerin ve müzikseverlerin kulaklarının kirletildiğini düşünüyorum. Kadın cinselliği kullanılıyor. Bu biraz daha ölçülü olsa iyi olur. Şimdi çocuk annesi olunca daha farklı görmeye başlıyorsunuz herşeyi. Cambaz, Mahmure, Melankoli, Geberiyorum Kederden gibi anlaması güç şarkıları hangi cesaretle söylediniz?- Bilmiyorum bu cesareti nereden aldığımı ama ben ancak bunları sölediğim zaman ben olduğuma inanıyorum. Melankoli'yi altı ay söyledim ve hiç alkış almadım. Anlamıyordu insanlar. Tam umudumu kaybetmek üzereydim bir gece alkış patladı. Yani herkesin söylediği çok çabuk anlaşılan laflar bana hitap etmiyor. Birazcık düşünmeye yönlendirebilirsem insanları böyle bir misyon edinmiş olabilirim. Çünkü şarkıların mutlaka yani benim söylediğim şarkıların bir anlamı olmalı, içinde bir duygusal tortu bırakmalı, ileriye dönük bir mesaj vermeli.Hüznün tadını çıkarınŞarkılarınızın nasıl bir mesajı var ki?- Hiçbir şarkımda sonuçta kapıların, pencerelerin kapandığı görülmemiştir. İleriye baktığımda içimde hep bir umut vardır. Karamsar bir insan olmayı hiçbir zaman istememişimdir ama hüzün evet. Hüznün tadını çıkarmalı insan. Acının keyfini çıkarmazsanız tatlının keyfini alamazsınız. Bu yüzden kendi söylediğim şarkılarda hep bu özelliği aradım. 15, 16 yaşımdaydım bana önerilen şarkıları o zaman söyleseydim o zaman ünlü olup hit şarkılar sahibi olacaktım. Hangi parçaları getirmişlerdi size?- Mavi Boncuk mesela... Onda bunda şundadır... Ben beğenmemiştim, bu şarkı ne anlatıyor ki diyordum kendi kendime. Sonra siz özellikle uçuk şarkı sözleri yazan birini mi aradınız?- Evet Mehmet Teoman'ı buldum. Rahmetli Tanju Okan'ın bir 45'liğini dinledim ve tamam dedim bu adam benim için söz yazmalı. Sonra Mehmet Teoman'a gidip bak ben çok acayip şarkı söylerim benim için söz yazacaksın dedim. Tabii çok emek sarfetti benim için. Çocuk yaşta anne baba ayrılığı, birden iş hayatına geçmiş olmak, yarım kalmış eğitimimi telafi etmeye çalışma hevesim onu etkiledi.Hiç okulu yarım bırakmanın eksikliğini hissettiniz mi?- Tabii ki. Hayatım boyunca bilgi eksikliğimi kompanse etmeye çalıştım. Tabii güzel bir tahsil, öğrencilik yaşamım olsun isterdim. Onun özlemini hep çektim. Ama olmadı imkanım çalışmak zorunda kaldım.Kaçıncı sınıftaydınız?- Orta sonda terkettim. Kovuldum zaten okuldan ha ha ha .Neden?- Kandilli Kız Lisesi'ndeydim. O zamanlar okullar daha mı sıkıydı neydi. Durmadan şarkı söylüyordum, disipline aykırı hareket ettiğim için attılar beni. Meğerse ben anneme babama isyan ediyormuşum. Benimle hiç ilgilenmezlerdi. Buna hırsımdan yaramazlık yapıyordum. Hiper bir çocuktum. Şimdi oğluma baktığımda Allahıma bin şükür diyorum. Benim gibi bir şey değil diye. Geçenlerde 39 yaşınızda olduğunuzu okuduk.- 39 mu? Aman ne güzel. Teşekkür ederim. Ama hayır 41 yaşındayımSizin yaşınızda olanlar, sizin daha büyük olduğunuzu, onlar küçükken sizin çoktan ünlü olduğunuzu söylüyorlar. - Ben zaten 14 yaşımdayken başladım. 20 yaşımdayken 30 yaşında bir kadın kimliğimi oturtmuştum üzerime. Topuzlu, dekolteli, ağır makyajlı, avize küpeli filan. Fizyonomi olarak çok büyük değişiklik olmadı bende kilo haricinde. 15-20 sene önceki resimlerime bakıyorum sadece ufak tefek makyaj değişiklikleri var, yani biraz daha azalmış. Kemik yapımdan olsa gerek, birçok arkadaşım büyük değişikliklere uğradı. Aslında çok da önemli değil benim için. Neden? Göğüslerinizi büyütmediniz mi?- Hiç estetik olmadım. Ne fena bir eksiklik değil mi? İnşallah önümüzdeki yıllarda bu eksiğimi tamamlayacağım ha ha ha. Cem'e hamile kaldıktan ve emzirdikten sonra dehşetengiz bir şekilde büyüdüler. Üstelik deforme de olmadılar, tam tersine ideal bir hale geldiler. Şimdi bir lokmacık dekolte giyindim mi dekoltesi göz doldurdu diye yazıyorlar. Halbuki eskiden göbeğime kadar açık giyerdim yine bir şey yazmazlardı. 70'lerde erotik pozlar vermiştiniz ama. - Eee ilk çıktığım yılda bir on, onbeş gün kadar bikinili resimlerim pazar dergilerinde yayınlandı. Onları çektirdikten sonra öyle ağır bir baskı geldi ki üzerime ailemden, tanıdıklardan. Karakollara çekildim 18 yaşımdan küçük olduğum için, evden kaçmalar, ayy ne maceralar, ne maceralar. Felç olmaya kadar gitti sonu. Bir sabah kalktım ki sol tarafım tutmuyor. Kaç yaşındaydınız?- 19 yaşımdaydım felç olduğumda. Altı ay kadar sürdü. Ondan sonra işte Anılar Size Borcum Yok Artık, demeye başladım. Herşeyi çok erken yaşadım ve çok erken ödedim bedellerini. O pozları verdiğiniz için pişmanlık duyuyor musunuz şimdi?- Yoo ne pişmanlık duyuyorum, ne de utanıyorum. Kara kuru sıska bir kızdım. Bir tek şarkı söylemek istiyordum. O zaman düşünsenize Bayan Bacak'lar, Nilüfer Koçyiğit'ler, teleme peyniri gibi, lokum gibi kadınlar vardı. Ben nasıl cılız ve sevimsiz bir şeydim. Kimbilir daha müthiş görüneyim diye neler yapmışımdır. Yazık. Şimdi komik geliyor. Evet, ben de aldatıldımYeni albümünüzde aldatılmakla ilgili bir parçanız var, Kapı Eşiğinde. Siz hiç aldatıldınız mı?- Tabii, tabii.Kim tarafından?- İşte onları biraz gizli tutuyorum. Ağır bir aldatılma geçirdim. Siz aldattınız mı?- İstedim ama olmadı...Aldatılmanıza karşılık mıydı?- Olabilir. Cingözler sizi...Kavga eder misiniz? - Hayır tam tersine kavgadan çok kaçan bir insanım. Kimseye hakettiği gibi gürleyemedim. Hep içime atıyorum. Hiç mi deşarj olmuyorsunuz?- Spor yapıyorum, çay bardağı kırıyorum. Ucuz çay bardakları alıyorum pazardan. Her zaman çay bardakları bulunur evde.Duvarda mı patlatıyorsunuz?- Evet. Bir yere nişan alıp atıyorum. Orkid reklamına çıkmayı nasıl kabul ettiniz?- Çünkü
button