Güncelleme Tarihi:
İğnelerin gücü
Tarihte sağlık amacıyla taş iğne kullanımı yüzyıllar öncesine dayanıyor. Eldeki bulgular akupunktur yönteminin ilk kez Çin'de uygulandığını gösteriyor. Bu tedavinin kesin olarak nasıl başladığı bilinmiyor ama vücut yapısını ya da organların fonksiyonlarını bilmeyen taş devri insanlarının ağrılarda ellerini kullandığı varsayılıyor. Daha sonraki dönemlerde, ellerin artık iyileştirmediği hastalıklarda iğne inceliğindeki taşlarla ağrının azaltılması yoluna gidilmiş. Birçok durumda bu yöntemle ağrıların hafiflediği gözlenmiş. Belirlenen bölgelerin diğer bölgeleri de etkilediği ve ağrılarda etkili olduğu ortaya çıkmış.
SİHİRLİ NOKTALAR
Bu noktaların ayrıca değişik insanlarda benzer hastalıkları iyileştirdiği görülmüş ve hastalık noktaları oluşturulmuş. Zaman içinde akupunktur noktalarıyla organlar, dolayısıyla vücut fonksiyonları arasında bir bağlantı tespit edilmiş. Aynı organa ait olan tüm noktaların tek bir çizgi üzerinde olduğu düşünülmüş. Bu çizgiler meridyen olarak adlandırılmış. Bu yolla geliştirilen semptomik akupunktur günümüzde en çok başvurulan tedavi yöntemleri arasında. Ve artık sadece sigara bırakma, zayıflama gibi nedenlerle değil, birçok önemli hastalık için de kullanılıyor ve başarılı oluyor. Çin akupunkturunun en önemli bölümü beş element öğretisi. Vücudumuza enerji girişini sağlıyor. Hastalığın bir enerji eksikliği olduğu düşünülürse bu grçekliğin üzerinde durmak ve yaşam enerjisi nehrinin kurallarını vücut haritasında göstermek önem taşıyor. Beş element çok önemli akupunkturda: Ateş, su, toprak, metal ve odun. Bunlar tüm evrende etkili olan güçleri temsil ediyor, ayrıca bizim cansız olarak nitelediğimiz kaya parçacıkları, maden, kum, hava ve göremediğimiz tüm şeyler yok olmuyor, sadece değişime uğruyor.
KENDİ KENDİNE TEDAVİ
Bu element güçleri sadece madde olarak değil, mevsim, renk, koku, tat ve duygu olarak da değişikliğe uğruyor. Ama elementleri sadece bildiğimiz kavramlar ya da prensipler çerçevesinde algılamak yanlış. Çünkü onlar aynı zamanda yaşam ritminin, değişim sürecinin, hareket eğiliminin ve doğa ortamının sembolleri. Akupunktur noktaları artık gelişmiş cihazlarla tespit ediliyor. Cildin direncinin düşük olduğu yani elektriği en fazla ileten noktaya iğne batırıldığında, sinir alıcılarının yoğun bir şekilde bulunduğu bölgedeki uyarılar hem o bölgede hem de beyinde birtakım salgıların açığa çıkmasını sağlıyor ve hastalığı tedavi ediyor. Akupunktur'a kısaca ‘‘Vücudun tedavisini kendisine yaptırmak’’ da deniyor.
BU AY NELER VAR
Amica, bu ay da okuyucuları için dopdolu bir dergi hazırladı. Filmleriyle varolmak isteyen Yaprak Özdemiroğlu, Ayakkabının Düş Yolculuğu, hayatın yeni heyecanı ‘‘Sanal Aşklar’’, en ‘‘feminen’’ görüntüleriyle Süheyl ve Behzat Uygur kardeşler, iş yemeklerinin değişen yüzü, moda, mutfak ve dekorasyon sayfaları... Amica'nın bu ayki güzellik & sağlık sayfalarında ise kokularla ilişkimiz, el ve tırnak güzelliği ve akupunkturun sağlığımıza katkıları var.
Cennet kokusu: Parfüm
Herşeyin olduğu gibi parfümün de bir tarihi var. Banyosunu gülsuyundan hazırlatan Kleopartra ya da savaşçılığının yanısıra kokulara düşkünlüğüyle ünlenmiş Napolyon'un hikayelerini hepimiz biliyoruz. Mısır, Eski Yunan, Roma ve hatta Arabistan'da tanrılara adak gibi sunularak yüceltilen parfüm, günümüzde artık kendi teknolojisini yaratmış durumda. Ve kadın ya da erkek, kendi kişiliğini parfümlere yansıtmaktan korkmuyor. Çünkü parfümlerin o büyülü kokuları tıpkı duygularımız gibi benliğimizi ve kişiliğimizi dile getiriyor.
DOĞRU KOKUNUN SIRRI
Sadece birkaç damla kulağın arkasına sıktığınız parfüm kısa sürede uçar. Dolayısıyla parfümü vücudun özellikle kıvrımlı bölgelerinde kullanmalısınız.
Parfümler kuru ciltlerde yağlı ciltlerde olduğundan daha az kalıcıdırlar. Bu yüzden parfümü biraz daha fazla kullanmalı ya da yağlı bebek kremini parfüme baz yapmalısınız.
Parfüm şişenizi nemli ve sıcak banyolarda değil, karanlık ve serin yerlerde muhafaza etmelisiniz.
Yeni bir parfüm mü arıyorsunuz? Parfümeriye öğleden sonra gidin. Koku alma duyusu bu saatlerde daha iyidir.
Birkaç parfümü aynı anda test etmek istiyorsanız, yanınızda bir adet çekilmemiş kahve bulundurmanızda fayda var. Kahve aroması koku duyularını nötralize ediyor ve farklı kokuları birbirinden ayırmayı sağlıyor.
Sık sık baharatlı yemek yer misiniz? O zaman parfümün teninizde daha kalıcı olduğunu bilmelisiniz.
Yüksek konsantrasyonlu parfümler vücutta nabzın hissedildiği yerlere sıkılmalı.
SİNYALLERE DİKKAT
Erkek ya da kadın... Her ikisi de kişiliğinin gizemini kokulardan öğrenebilir. Çünkü parfümlerin o büyülü kokuları, tıpkı duygularımız gibi benliğimizi de ifade ediyor. Ellerimiz her an olumsuz etkenlerle karşı karşıya. Farkında olmadan yıprattığımız ellerimiz yaşlılığın ilk sinyallerini veriyor. Kışın soğuk ve etrafımızda renk görmeye en hasret kaldığımız şu günlerinde ojeler cıvıl cıvıl tonlarıyla içimizi ısıtıyor. Akupunktur artık her derde deva. Önemli hastalıklar da artık sihirli iğnelerin mucizesiyle iyileşiyor.
Yaşın aynası: Eller
Sadece cildimiz değil kuruyan, çatlayan ve solan. Ellerimiz her an olumsuz etkenlerle karşı karşıya. Yaşlanmanın ilk belirtileri genellikle yüzümüzden önce ellerimizde ortaya çıkıyor. Cilt kuruyor, buruşuyor ve çizgiler belirmeye başlıyor. Çünkü ölü hücreler yeterince temizlenip giderilemiyor. Dolayısıyla cildin yüzeyi sertleşiyor ve yumuşak görünümünü kaybediyor. Ellerimizin üzerinde bulunan az sayıdaki yağ bezeciği, cildin sebum tarafından sağlanan doğal korumadan yoksun kalmasına neden oluyor. Yüzümüz gibi ellerimiz de rüzgar, soğuk, kuru atmosfer, güneş ve ışıktan etkileniyor. Gün boyu su, sabun ve deterjana maruz kalmaları da saldırının başka bir boyutunu oluşturuyor.
Artık ürünler iyice çeşitlendi: Her türhü hava koşuluna karşı eller üzerinde adeta koruyucu bir kalkan görevi görenler var. Nem kaybını önleyenler, yaşlanma etkilerini ortadan kaldıranlar, kolajen katkılı bakım yapanlar, hepsi ellerdeki kurumayı, çatlamayı ve sertleşmeleri gidererek bakımlı bir görünüm kazandırıyorlar.
Ellerimizin de en az yüzümüz kadar özene ihtiyacı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Günlük hayatın tüm yükünü yıktığımız ve farkında olmadan yıprattığımız ellerimiz yaşımızın habercisi çünkü...
Tırnaklarda renk cümbüşü
Bir türlü uzamayan ve kırılan sağlıksız tırnaklar da tehlike sinyallerinin habercisi. Ne yapmalı? Artık hiçbirşey çok fazla şaşırtmıyor. Çünkü her yenilik yaşamımıza bir renk ve armonu katıyor. Kozmetik dünyası da bu yeniliklerden payını fazlasıyla alıyor ve tırnaklarda yepyeni bir eğilim yaratıyor. Şimdilerde tırnaklar adeta bir renk cümbüşü yaşıyor. Janjanlı ve sedefli, kırmızılar, morlar, maviler hatta siyahlar göz alacak kadar parlak. Henüz denemediniz mi?
Nasıl sürmeli?
İlk kat ojeden sonra iki dakika bekleyin.
Oje sürdüğünüz iki tırnağınızı yavaşça birbirine değdirin, yapışmıyorsa kurumuş demektir.
Ojenizi duştan ya da banyodan hemen sonra sürdüğünüzde, kalıcılığı azalır.
Ojenizi asetonla sildikten sonra yeni bir oje sürmek pek sağlıklı değil. Çünkü birçok asetonun içinde ojeyi bozabilecek birtakım maddeler var.
Adım adım manikür
Tırnak etini kesinlikle kesmeyin. Bunun yerine ellerinizi yıkadıktan hemen sonra bir tırnak iticiyle geriye doğru yumuşakça itin ve bir el kremi ya da vazelin sürün.
Tırnaklarınızı ileri geri değil, dışarıdan içeriye olmak üzere hep aynı yöne doğru törpüleyin.
Kırılan tırnaklara haftada iki kez tırnak parlatıcıyla masaj yapın. Bu kan dolaşımını hızlandırıyor ve tırnakların uzamasını sağlıyor.