Obezlik dahil, yetişkin diyabeti, kalp ve diğer hastalıkların gelişmesinde birinci derecede rol oynayan yağlar ile ilgili bilimin son bulguları:Bedenimizdeki fazla yağlar sağlığımız için en büyük tehlikelerden biri. Dünyada yüzlerce bilim insanı, bu yağların bedendeki rollerini ve moleküler emkanizamlarını anlamaya çalıştıkça, yepyeni bilgiler ortaya çıkıyor ve insanların bu yağlardan nasıl kurtulabilecekleri konusunda da yeni çözümler gündeme gelme şansı artıyor.Yağların en önemli yönü yağların bedeni terk etmekte niçin bu kadar dirençli oldukları. V obeziteye bağlı hastalıkların niçin bu kadar yaygınlaştıkları..Bu sorunlar ancak temel bilimsel, biyokimyasal ve genetic araştırmalar monucu ancak anlaşılabilir ve bilim bu konuda epey adım attı. Yepyeni bakışlarla bedendeki yağ sorunu anlaşılmaya başlandı.Bu yazıya derlediğimiz Nesweek’deki kapak konusunda şöyle deniyor:Erken zafer‘Bu bilim adamlarının başında şişmanlığın iltihabi (enflamatuar) bir hastalık olduğu tezini ortaya atan Gökhan Hotamışlıgil geliyor. Dr.Hotamışlıgil dünyada şişmanlık ve Tip II diyabete bakış açısını değiştirdi’.Şimdi biraz geriye gidelim ve yağlar konusunda ilk bulgulara bakalım: 1990’lı yılların en önemli tıbbi buluşu olarak lanse edildi. Ancak zaman içinde çok büyük bir düş kırıklığına dönüştü. 1994 yılında New York’taki Rockefeller Üniversitesi’nde görevli bilim adamları normallerinden üç misli daha büyük boyuttaki genetik olarak değiştirilmiş (mutant) fareler üzerinde çalışmalarını sürdürürken, bunları neyin farklı kıldığını keşfettiler. Kıtlık dönemlerin sistemiBu farelerde leptin adı verilen hormon yoktu! Leptin enjekte edilince, fareler birden daha az yemeye ve fazla kilolarını vermeye başladılar. Bu küçük hayvanların insanlarla benzer olduğunu düşünen bilim adamları yıllardır aradıkları suçluyu bulduklarını düşünüp, rahat bir soluk aldılar. Ne var ki kısa süre içinde fareler için geçerli olan buluşun insanlarda geçerli olmadığı görüldü. Başka bir deyişle, çok az insan, farelerdeki gibi, leptin üreten genden yoksundu. Sözgelimi İngiltere’de 9 yaşında olduğu halde 94 kilo ağırlığındaki bir kız için leptin yaşam kurtaran bir buluştu. Fakat düşük karbon hidrat veya düşük yağ içeren diyetlerden yarar görmeyen binlerce insan, leptin konusunda tam bir düş kırıklığı yaşadı.Bu düş kırıklığının nedeni obezite uzmanlarının, evrimin kıtlık dönemleri için önlem olarak geliştirdiği son derece karmaşık ve sağlam bir sistemle karşı karşıya olmalarıdır. Obezite için basit çözüm arayışlarının onlarca yıldır başarısızlıkla sonuçlanmasının bir nedeni de, bilim adamlarının yağları, aç gözlülük ve suçluluk gibi etmenlerin sonucu olarak ele almalarıydı. Ama artık yağları kan dolaşımı yolu ile sürekli olarak vücudun diğer bölümleri ile ilişki halinde olan, farklı, faal bir organ olarak görüyorlar. Bu ilişki mesajlaşma şeklinde gelişiyor. Mesajlar genellikle iki türlüdür: ya ‘karnım tok’ ya ‘Biraz daha
yemek istiyorum’ şeklindedir. ‘Bizler yemek yemeyi istemli bir eylem olarak görme eğilimindeyiz’ diye konuşan Washington Üniversitesi’nden Dr. Michael Schwartz, ‘Ancak ne kadar yediğiniz bir ölçüde sahip olduğunuz yağ miktarı tarafından kontrol ediliyor’ diyor.Obezite için basit çözüm arayışları hálá sonuç vermiyor. Herhangi bir uzmana nasıl kilo vereceğinizi sorduğunuz zaman size ‘Daha az ye ve egzersiz yap’ diyecektir. Ancak artık bunun bu kadar basit olmadığını biliyoruz.Yağ hücrelerinin giziObezite konusunda çalışmalar yağ hücresi düzeyinde başladı. Yağ hücreleri, vücudun enerji ihtiyacını yanıtlamak için sürekli olarak bazı maddeleri girdi olarak emen ve bazı maddeleri de çıktı olarak salgılayan küçük kimyasal fabrikalar gibi çalışır. ‘Çok az sistem hayatta kalmak için bu kadar kritik bir öneme sahiptir’ diye konuşan Columbia Üniversitesi’nden Dr.Rudolph Leibel sözlerini şöyle sürdürüyor:‘Bu sistem enerjiyi depolar ve bu enerjiyi yönetir; yalnızca yağ hücrelerinden oluşmaz. Sisteme beyin, mide, karaciğer, pankreas ve tiroid de dahildir. Burada sorun, sistemin fast-food’ların ortaya çıkışından çok önce milyonlarca yıllık bir evrime sahip olmasıdır. İşte bu nedenle pek çok insan için kilo almak kilo vermekten daha kolaydır. Evrim boyunca yemek yemek hayatta kalmak için itici kuvveti’.Yağ hücreleri şişiyorKalori girişi,
kalori çıkışından daha fazla olduğu zaman yağ hücreleri şişer -bazen bu şişme sırasında minimum boyutlarının 6 misline kadar çıkar- ve çoğalarak ortalama bir yetişkinde 40 milyar olan hücre sayısı 100 milyara ulaşır. (Kilo vermek hücrelerin küçülmesine ve metabolik olarak daha pasif olmalarına yol açar. Ancak sayıları çok yavaş azalır). Sonuçta ortaya mekanik sorunlar çıkar. Yağ minik kılcal damarlarla kanla beslenmek ister (Oysa yağsız kas hücreleri daha geniş kan damarları ile beslenir). Bu da kalp-damar sistemi üzerinde ekstra yük oluşturur. Obezite ayrıca eklemlerde aşınmalara yol açarak osteoartrite neden olur. Nefes borusu çevresinde yağ birikimi, uykuda sırasında kasların rahatlamasıyla soluk almayı zorlaştırır. Ayrıca aşırı kilolar egzersiz yapma isteğini azaltarak kısır döngü yaratır.Hotamışlıgil ve şişmanlıkBilim adamları zaman içinde yağların biyokimyasını çözdükçe, yağların bizi terk etmekte niçin bu kadar direnç gösterdiğini ve obeziteye bağlı hastalıkların niçin bu kadar yaygınlaştığını anlamaya başlıyor.Bu hastalıkların başında kalp hastalıkları, şeker hastalığı ve bazı kanserler geliyor. Leptin, yağ hücrelerinin ürettiği yarım düzine haberci kimyasal maddelerden yalnızca biridir. Diğer kimyasal maddelerin başında trombotik ajanlar (pıhtılaşma eğilimi), vazokonstriktor (kan damarlarını büzen-tansiyonu yükseltir) ve hem enflamatuar hem de anti-enflamatuar ajanlar gelir. İşte Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü’nden Dr.Gökhan Hotamışlıgil şişmanlığın enflamatuar bir hastalık olduğu tezini ortaya atarak, dünyada şişmanlık ve Tip II diyabete bakış açısını değiştirdi. Hotamışlıgil’e göre yağ dokusu vücutta bağışıklık tepkisi yaratarak enflamasyona yol açıyor. ‘Bu, vücudun aşırı kalorileri istilacı bir organizma olarak görmesi gibidir’ diye konuşan Hotamışlıgil, ‘Belki de yağların asıl fonksiyonu budur’ diyor. Bu arada enflamasyon ayrıca kalp hastalığında kilit mekanizma olarak ele alındığı için yağların önemi bir kez daha öne çıkıyor. Bu mekanizma kalp damarlarının kolestrol birikiminden daralmasından daha önemlidirObezite-Şeker hastalığı ilişkisiYağ hücreleri ayrıca östrojen salgılar. Östrojen ise bazı kanser türleri ile bağlantılıdır. Ancak daha da umut verici bir gelişme, obezite ile Tip II (yetişkinlik döneminde ortaya çıkan) diyabet arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartan çalışmadır. Yağlar, Tip II diyabet için temel bir risk faktörüdür. Bu hastalık damarlara zarar verdiği için kalp damar hastalıklarına ve körlüğe neden olur. Diyabet, kanda glikoz birikimidir. Dolayısıyla bunun temel nedeninin beslenme şekli olduğu sonucu çıkartılabilir. Yani, çok fazla miktarda şeker yiyen insanlar şişmanladığı gibi diyabete de yakalanır. Fakat bilim adamları diyabetin kökeninin bir bakıma yağın biyokimyasında yattığından kuşkulanıyor.Yağların bölgesel farklılıklarıYağ hücrelerinin ürettiği iki bileşimin Ğtümör nekroz faktör alfa ve rezistin- insülinin faaliyetine müdahale ettiği düşünülüyor. İnsülin, glikozun kandan hücrelere geçişini kolaylaştıran bir hormondur ve ‘insülin direnci’ diyabetin gelmek üzere olduğunu haber veren bir ‘öncü’dür. Rezistin’in de farklı bir etkisi var. Bu bileşim yağ asitlerinin karaciğer tarafından glikoza dönüşümünü sağlar. Bu süreç, geçici olarak yiyeceksiz kaldığınız dönemlerde yararlıdır. Ancak diyabet riski taşıyorsanız zarar verir. İşin kötüsü, ne kadar şişmansanız, o kadar fazla rezistin üretirsiniz.Son yıllardaki bir diğer önemli buluş da, yağ hücrelerinin vücudun farklı bölgelerinde farklı davranmaları. Dolayısıyla vücuttaki yağın dağılımı kişinin sağlığı açısından farklı sonuçlar doğurabilir. Kalça ve baldırdaki yağlar Ğarmut şeklindeki vücut- göreceli olarak daha iyi huyludur, çünkü karın bölgesindeki organların çevresindeki yağlara göre metabolik olarak daha az faaldir. (Bu nedenle kalça bölgesindeki yağlardan kurtulmak çok zordur). ‘İç organların çevresindeki yağların diyabet, yüksek tansiyon ve yüksek trigliserid ile ilişkisi daha fazladır’ diyor, Minnesota, Rochester’daki Mayo Klinik’ten Dr.Michael Jensen ve devam ediyor:‘İç organların çevresindeki yağlar, deri altındaki yağlardan daha fazla enflamatuar ve pıhtı yapıcı bileşimler üretir. Neyse ki bu yağlar, deri altı yağlarına göre egzersiz ile daha kolay yok edilebilir. Ama bunların liposuction ile alınma şansı hiç yoktur, çünkü yalnızca derialtı yağlar bu şekilde alınabilir’ diyor.’ Kaldı ki St.Louis’teki Washington Üniversitesi’nden Dr.Samuel Klein, liposuction yöntemi ile deri altından alınan 10 kilogram yağın insan sağlığında, biyokimyasal veriler söz konusu olduğunda düzeltici bir etki yaratmadığına dikkat çekiyor. Oysa
diyet ve egzersiz ile yitirilen aynı miktarda yaÄŸ, insan saÄŸlığında olumlu geliÅŸmelere yol açıyor.‘X Sendrom hastalıkları insanlığa tehdit’Gökhan Hotamışlıgil, Ankara’da Akademi Forumu’nda yaptığı konuÅŸmada, ‘insanlarını genel eÄŸilim nedeniyle, beslenme alışkanlığı böyle sürerse, toplumlar obez olabilir dedi.‘İnsanların yüzde 99,9’u genetik olarak obeziteye duyarlı. EÄŸer herkes uygun ortamı bulsaydı ve endüstrileÅŸme ve beslenme alışkanlıkları bu ÅŸekilde sürerse, eninde sonunda bütün toplumların ÅŸiÅŸman olacağını düşünüyorum. Yani bana göre mutant olan ÅŸey, zayıf kalmak, diye düşünüyorum. Çünkü bizim tundralarda dolaÅŸan atalarımızın mayonezli sandviçlerden, yürüyen merdivenlerden, lüks otomobiillerden haberleri, veya kalp hastalığı ve ÅŸiÅŸmanlık gibi diyabetten ölmek gibi bir kaygılar ıyoktu. Bana göre, iki tane ÅŸeyle ilgilenirlardı: Yiyecek bir ÅŸey bulmak ve çiftleÅŸebilecek bir eÅŸ bulmak. Bu ikisini de yapabildikleri sürece, kısada olsa, mutlu mutlu yaşıyorlardı. Dolayısıyla evrimsel seleksiyonunu böyle bir ortamda gerçekleÅŸtiren insanlık yaÅŸam sürecinin son kısmında bu modern hayat, güzel arabalar, saÄŸlıksız beselenme vs ile karşılaşınca, kendisine yaÅŸama avantajı getiren bütün genetik yapı ÅŸimdi müthiÅŸ bir dezavantaja dönüşmüş oldu. Model çok karmaışkBöyle bir çerçeve içerisinde olayı genetik açıdan yorumlamak gerekirse: Gerçekten tek gen mutasyonu insan obezitesini açıklamakta son derece yetersiz. Belki 20 tane insanın ÅŸiÅŸmanlığını tek gen mutasyonu ile açıklayabiliyoruz, ama gerisi tamamen seleksiyona baÄŸlı diye düşünüyorum...Bütün bahsettiÄŸim konular, yani ÅŸiÅŸmanlık diyabet, ateroskleroz, basit bir modele indirgenemeyecek problemler...‘Obeziteye tek başına bir hastalık gurubu olarak deÄŸil, ‘Metabolik sendrom’ adı altında veya ‘X Sendrom’ olarak bilinen bir hastalıklar gurubunun parçası olarak sunmak istiyorum. Bu sendromda metabolik ve enflamasyon yanıtıyla ilgili anomalilerin birlikte görülmesi, bütün bilim adamlarını uzun yıllar meÅŸgul etti. Bu nedenle sendromu veya bu sendromun parçaları olan obezite, insüline direnç, tip 2 diyabet, dislipitemi, hipertansiyon ve ateroskleroz gibi hastalıkları incelerken, bunların moleküler mekanizmalarını anlamak için yönelmemiz gereken hücre ve sistemler konusunda büyük bir kargaÅŸa yaÅŸandı...‘Bu hastalık grubu insanlık için çok önemli. ÖrneÄŸin diyabet, çoÄŸu zaman endüstrileÅŸmiÅŸ toplumların problemi olarak sunulmasına raÄŸmen, bugün bütün dünyayı etkileyen bir problem haline gelmiÅŸtir. Bizim ülkemiz dahil tüm dünyada belirgin artışlar gözleniyor. Bugün eriÅŸkin nüfusun yüzde 20’sinden fazlasında diyabet görülmekte, bu obezite ile daha yüksek oranlara ulaÅŸtı ve ABD’de eriÅŸkin nüfusun yüzde 60’ının üzerindeki bir bölümü fazla kilolu sınıfına giriyor...‘Bu iki temel hastalık dışında gözden kaçmış bir hastalık da, polikistikover sendromudur ve üreme çağınrdaki kadınların yüzde 5’ini etkilemektedir. Bunlara ek olarak, ‘diÄŸerleri’ adı altında topladığımız bazı enfeksiyon hastalıkları, yanıklar, travma, kanser, ateroskleroz, yüksek tansiyan, lipit metabolizması bozuklukları, cushing, akromegali gibi daha bir çok hastalık var. Dolayısıyla pek çok hastalığı bir arada tutan bu sendrom, kullanılan istatiksel metoda göre deÄŸiÅŸmekle beraber, yaÅŸamın bir bölümünde her iki eriÅŸkinden birini etkiliyor.’(Kaynak: Gökhan Hotamışlıgil, ‘YaÄŸ Hücresi geliÅŸimi ve enerji metabolizmasının moleküler kontrol mekanizmaları’ baÅŸlıklı konuÅŸması ve kitapçığı, Türkiye Bilimler Akademisi yayını, Akademi Forumu 9.)Ä°YÄ° YAÄž HÃœCRELERÄ° KÖTÃœLEŞİRSEYaÄŸ hücreleri bizi açlıktan korur ve vücudun enerji talebini karşılamasına yardım eder. Ancak bunlar hormonlar ve iltihaplanmaya yol açan kimyasal maddeler salgılarlar. Bizler ÅŸiÅŸmanladıkça hücreler büyür ve bu ürettikleri bileÅŸimlerin miktarı artar. Sonuçta kronik hastalıklar ortaya çıkar.HÃœCRENÄ°N İÇİYaÄŸ hücresi, depoladığı trigliserid yaÄŸ damlacıkları ile doludur. Bu damlacıklar hücre çekirdeÄŸini ve diÄŸer hücresel bileÅŸimleri kenarlara doÄŸru iterler.1) MakrofajBir insanda aşırı yaÄŸ oluÅŸtuÄŸu zaman vücut, sanki yaÄŸ istilacı bir organizmaymış gibi bir çeÅŸit bağışıklık tepkisi çıkartır. Makrofaj denilen bağışıklık sistemi hücreleri yaÄŸ dokusuna sızarlar. Sonuçta zararlı enflamatuar bileÅŸimler üretilir. Bilim adamları obeze bir insanın yaÄŸ dokusundaki makrofajların hücrenin yüzde 40’ını oluÅŸturduÄŸunu keÅŸfetti.2) Kimyasal fabrikalarÄ°ltihaplanmaya yol açan bileÅŸimlerin yanı sıra yaÄŸ hücreleri hormon adı verilen kimyasal haberciler salgılar. YaÄŸ dokusunda üretilen bu kimyasal maddelerin pek çoÄŸu diÄŸer hücrelerde de yapılr. Ancak bunlardan ikisi yaÄŸlara özeldir: Adiponektin ve leptin.KORTÄ°ZOL Bu stres hormonu adrenal bezlerinde üretilir. Ancak yaÄŸ hücreleri hormonun aktif olmayan versiyonunu aktif hale dönüştürür.. Bunun yanı sıra kortizol yaÄŸların karın bölgesinde birikmesine neden olur.KANİÇİNDE YOLCULUK Hormonlar ve enflamatuar bileÅŸimler yaÄŸ hücrelerinden çıkarak kanın içinde yol alırlar. Bu ÅŸekilde vücudun her yerine ulaşırlar. Beyin, karaciÄŸer, kalp/damar sistemi ve kaslar gibi yapılarda farklı etkiler yaratırlar.IL-6, TNF-ALFAYaÄŸ hücreleri ve makrofajların ürettiÄŸi bu bileÅŸimler, kronik, düşük dereceli enflamasyona yol açarlar. Bu da kalp hastalığı, Tip II diyabet ve bazı kanser türlerine zemin hazırlar.ADIPONEKTÄ°N, REZÄ°STÄ°NÄ°sminden de anlaşılacağı üzere rezistin, insülin direncini artırır. Adiponektin ise bunun tam tersi bir etki yaratır ve anti enflamatuardır. Ancak insanlar ÅŸiÅŸmanladıkça daha az adiponektin ve daha fazla rezistin üretirler. YAÄž ASÄ°TLERÄ°YaÄŸ hücreleri sürekli olarak depolanmış trigliseridleri parçalar ve bunları serbest yaÄŸ asitleri olarak serbest bırakır. Fakat büyük yaÄŸ hücreleri çok fazla miktarlarda yaÄŸ asidi salarsa, asitler doÄŸrudan karaciÄŸerin, kalbin ve kas hücrelerinin içinde depolanarak zarar verirler.LEPTÄ°NNe kadar çok sayıda yaÄŸ hücresi varsa o kadar çok leptin üretiliyor demektir. Bunlar beyne sinyal göndererek yiyecek giriÅŸinin azalabileceÄŸini bildirir. Ancak obezlerde beyin, yüksek düzeylerdeki leptine karşı duyarlılığını kaybeder.ANJÄ°YOTENSÄ°NOJEN, PAÄ°-1Anjiyotensinojen, anjiyotensin 2 denilen ve kan damarlarını büzen bir maddeye dönüşür. Bu da yüksek tansiyona davetiye çıkartır. PAI-1 vücudun kendi pıhtı-çözücü sistemini bloke eder ve inmelere yol açar.VÃœCUT ÅžEKLÄ° ÖNEMLÄ°DÄ°RBilim adamları uzun zamandır, karın ve göbek bölgesinde biriken yaÄŸların, kalça ve baldırlarda biriken yaÄŸlardan daha fazla kalp hastalığını ve Tip II diyabete zemin hazırladığını biliyor. Ä°ÅŸte nedenleri.ELMA ÅžEKLİİç organların çevresindeki yaÄŸlar daha aktiftir ve daha fazla enflamatuar bileÅŸim salgılar.ARMUT ÅžEKLÄ°Vücudun alt kısımlarında biriken yaÄŸ daha pasiftir. Kadınlar emzirme için gerekli olan enerjiyi saÄŸlamak için baldırlarında yaÄŸ depolarlar.40 MÄ°LYAR YAÄž HÃœCRESÄ°: Ortalama bir insan 40 milyar yaÄŸ hücresine sahip. Bunlar çoÄŸalır, yok edilmeleri neredeyse olanaksızdır ve vücudumuza gönderdikleri mesajlarla saÄŸlığınızı mahvedebilirler. KALÇA YAÄžLARI Ä°YÄ° HUYLU:Kalça ve baldırdaki yaÄŸlar Äžarmut ÅŸeklindeki vücut- göreceli olarak daha iyi huyludur, çünkü karın bölgesindeki organların çevresindeki yaÄŸlara göre metabolik olarak daha az faaldir. Ama bu nedenle de kalça bölgesindeki yaÄŸlardan kurtulmak çok zordur. İÇ ORGANLARDA TEHLÄ°KELÄ°:İç organların çevresindeki yaÄŸların diyabet, yüksek tansiyon ve yüksek trigliserid ile iliÅŸkisi daha fazla. Bunlar deri altındaki yaÄŸlardan daha fazla iltihabi ve pıhtı yapıcı bileÅŸimler üretir. Neyse ki bu yaÄŸlar, egzersiz ile daha kolay yok edilebilir. YAÄž EMMENÄ°N ETKÄ°SÄ° YOK:İç organlar çevresindeki yaÄŸların liposuction ile alınma ÅŸansı hiç yok, çünkü yalnızca derialtı yaÄŸlar bu ÅŸekilde alınabilir. Ancak liposuction yöntemi ile deri altından alınan 10 kilogram yağın insan saÄŸlığında düzeltici bir etki yaratmıyor. Oysa diyet ve egzersiz ile yitirilen aynı miktarda yaÄŸ, insan saÄŸlığında olumlu geliÅŸmelere yol açıyor.FAZLA KALORÄ°:Kalori giriÅŸi, kalori çıkışından daha fazla olduÄŸu zaman yaÄŸ hücreleri ÅŸiÅŸer -bazen bu ÅŸiÅŸme sırasında minimum boyutlarının 6 misline kadar çıkar- ve çoÄŸalarak ortalama bir yetiÅŸkinde 40 milyar olan hücre sayısı 100 milyara ulaşır. Ä°ÅŸte bu yaÄŸlardan kurtulmak artık çok zorlaşır!Â
button