Bebeklerden biri aceleci çıktı

Güncelleme Tarihi:

Bebeklerden biri aceleci çıktı
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 1999 00:00

Haberin Devamı

Üçüncü buluşmamızda aramızdan bir fire verdik. Ayşegül Yılmaz'ın bebeği 9. aya kadar dayanamamış, 32 haftayı doldurur doldurmaz doğmaya karar vermişti. Planlananın aksine, en önce o doğurdu aramızda. Selin, 1 kg 800 gram geldi dünyaya. Her ne kadar prematüre olsa da çok kısa bir sürede toparlandı ve tüm riskleri atlattı.

Cumhuriyet Bayramı'nda sekizinci ayını doldurdu. Başından beri riskli bir hamilelik geçirdiği için izne çıkması gerekiyordu. Nitekim, cuma günü bankaya gidecek, arkadaşlarıyla vedalaşacaktı. Ancak sabaha karşı hiç beklemediği bir şey oldu. ‘‘Bir anda uyanıverdim. Yatak ıslanmıştı. Büyük bir terslik olduğunun farkındaydım ama eşimi paniğe vermek istemedim. Havanın ağarmasını bekledikten sonra doktoruma telefon açtım. Ama ne evi ne de cep telefonu cevap veriyordu. O da birçok arkadaşım gibi Cumhuriyet Bayramı'nı fırsat bilip tatile çıkmış meğerse. Eşimi uyandırdım, hemen hastaneye telefon ettik.’’

32. HAFTADA ALARM

Ayşegül Yılmaz 32. haftasını daha yeni doldurmuştu suyu geldiğinde. Doğum her an başlayabilirdi. Kasılmaları engellemek, doğumun başlamasını ertelemek için iğne yapılmaya başlandı. ‘‘Geldiğim günden beri seruma bağlıydım. Tuvalete gitmeme bile izin yoktu. Bebeğin doğması için henüz vakit gerekiyordu. Çünkü akciğerleri tam olarak gelişmemiş. Ultrasonda gelişimi takip edildi. Neyse ki sancı ve kramp olmadı. 33. haftanın içindeydim, kımıldamadan bebeğin biraz daha içimde gelişmesini bekliyordum, artık sabrım kalmamıştı.’’ Doktorlar hastaneye geldiği ilk gün bebeğinin yaşama şansının yüzde 25 olduğunu söylemişler. Oysa günümüzde altı aylık doğan ve ağırlığı 600 gram olan bir bebek bile yaşatılıyor. Türk doktorları neden bu kadar kötümser? Bence bir anne adayına söylenecek son söz olmalı bu...

4 Kasım 1998. Sabah Ayşegül'ü ameliyata aldılar. Bebeğin akciğerleri gelişimini tamamlamıştı ama annenin karnında bir gün bile kalsa onun için kárdı. Hastaneye yatalı altı gün olmuştu. Hergün ultrasona girdi, bebeğin gelişimi kontrol edildi. Ve büyük gün geldi çattı, Selin sezaryenle doğdu. Boyu 48 cm, ağırlığı 1 kilo 800 gr.

YOĞUN BAKIM GÜNLERİ

Ayşegül'ü ziyarete gittiğimizde bebeğin durumu iyi olduğu halde kendisine 36 saatte bir gösterilmesinden şikayetçiydi, beş gündür yoğun bakımda tutuluyordu. ‘‘Burada bebek doktorlarına bebekçi deniyor. Maalesef bebekçilerle jinekologlar arasında bir çatışma var. Jinekoloğum bebeğin durumunun iyi olduğunu artık kuvöze konması gerektiğini söylerken, bebek doktorları bir süre daha yoğun bakımda kalmasını savunuyorlar. Ancak tüm bu konuşmalar benim dışımda gelişiyor. Şu ana kadar bebek doktoru beni görmeye ve kızım hakkında bilgi vermeye bile gelmedi. Neler olduğunu anlayamıyorum, moralim bozuk...’’

Anne adayları, siz siz olun doğum yapacağınız hastaneyi her yönüyle tanıyın. Yoğun bakım ve kuvöz arasındaki farkı bilin. Birçok hastanede yoğun bakım ekstra ücrete tabi. Ayşegül Yılmaz bunu bilmiyordu. Doğum yaptığı hastanenin yoğun bakımı günde 150 milyon lira tutuyordu ve bebeğin durumu iyi olsa bile anne risk alıp bebeğini yoğun bakımdan çıkarma cüretini gösteremedi.

Ayşegül'ün doğumu planlara uymadı. Bakalım aramızdan başka sürpriz çıkacak mı? Hülya 9. ayını doldurdu. Bir iki hafta içinde doğurmayı planlıyor. Oya Aralık’ın ikinci haftası bekliyor doğumu, aynen benim gibi. Aylin'inki şubatta gerçekleşecek. O henüz telaşlı değil. Yine de hepimizin ortak kaygısı doğum zamanının geldiğini nasıl anlayacağız? Suyun boşalması nedir? Sancı gelmeden su boşalırsa bu doğum belirtisi midir? Ya da su boşalmadan sancı olursa?

Jinekolog Doç. Dr. Mustafa Bahçeci sorularımızı şöyle cevaplıyor: ‘‘Doğum belirtisi her kadında farklı seyredebilir. Normalde doğum sancılarından sonra başlaması gereken su gelmesi, bazen sancıdan önce gelebilir. Bu su 36. haftada veya daha sonra gelirse bir sorun değildir. Ama önce gelirse erken doğum belirtisidir ve önlem almak gerekir. Bazı kadınlarda sancılarla birlikte nişan gelebilir, bazılarında hafif bir kanama olabilir, çoğu kadında da düzensiz aralıklarla doğum sancısı dediğimiz sancılar oluşur.’’

Prof. Neşet Keskin, annenin hamileliği normal gidiyorsa hekimin ona zorla sezaryeni empoze edemeyeceğini, bunun suç olduğunu söylüyor:

NEDEN SEZARYEN?

‘‘Tıbbın kaidesi birdir. Tıp her ülkede aynıdır. Annede bir sorun yoksa bebek de normal doğmalıdır. Ancak bazı ülkelerde bebeğin gelişi normal doğum sırasında cihazlarla kontrol edilmediği için kordon dolanması gibi riskler de gözden kaçabiliyor. Türkiye'deki devlet hastanelerinde de yaşanan durum aynı. Afrika'dan farksız. Ve anne doğum sırasında çok ızdırap çekiyor. Böyle yapılan bir doğumun rizikoları sezaryenden daha fazla. Bu yüzden neredeyse her 10 kadından beşi doktorundan sezaryeni talep eder hale geldi.’’

Hülya dokuz ay süresince sadece sekiz kilogram aldı. Bebeğin şu anki ağırlığı ise üç kilogram. Bebeğin bacak boyu ve kafası büyük olduğu için sezeryan olacak. Gerçi benim, Oya'nın ve Aylin'in de durumu iyi olduğu halde üçümüz de sezaryen taraftarıyız.

Ağrısız ve tehlikesiz

Ege Üniversitesi Aile Planlaması İnfertilite Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erol Tavmergen, özellikle büyük şehirlerde yaşayan kadınların, ağrısız ve tehlikesiz olduğu için sezaryenle doğumu tercih ettiklerini söylüyor. Ona göre, son birkaç yıl içinde sezaryen yöntemiyle yapılan doğumların oranı yüzde 40’a ulaşmış durumda. Ağrısız ve tehlikesiz olduğu için kadınlar gittikçe artan bir oranda bu yönteme ilgi gösteriyorlar. Ayrıca operasyon en fazla bir saat sürüyor.

‘Normal doğumda rahim ağzının açılması ve çocuğun dışarı itilmesi durumunda ağrılar oluyor. Normal doğum yaklaşık 12 saatlik bir sürede gerçekleşiyor. Uzun vadede mesane ve rahim sarkıklığı gibi sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Zor doğumlarda 12 saatlik doğum süresi içinde ağrılara bağlı olarak çocuğun beslenme ve solunum dengesi bozulabiliyor. Bu da çocukta doğum sonunda bedensel ve zihinsel hasarlara yol açabiliyor. Doğumun son safhasında takılan vakum da çocukta kalıcı hasarlara neden olabilir.’’

SORULAR... CEVAPLAR...

Gebeliğin kaçıncı ayından itibaren bebeğin hareketlerini hissedebiliriz?

Beşinci aydan önce bebeğin hareketlerini hissetmek mümkün değil, beşinci

aydan önce hissedilen hareketler genellikle bağırsak hareketleri.

Çok bulantı olunca, anne adayları bazen hiçbir şey yiyemiyorlar. Bu bebeğin gelişiminde bir problem yaratır mı?

Hayır, çünkü ilk aylarda bebeğin gelişimi annenin yediklerine bağlı değil. 4. aydan itibaren anne beslenmesine dikkat etmeli.

Ellerde uyuşukluk ve zaman zaman belde hissedilen ağrılar gebelikte sorun yaratır mı?

Gebeliğe bağlı vücudun ağırlık merkezinin değişmesiyle birlikte bu tür

uyuşuklukların ve ağrıların olması normal.

Gebelik boyunca oluşan karın çatlaklarından nasıl kurtulunur?

Çatlaklar için piyasada satılan birçok ürün var. Ancak bu ürünler çatlak oluşumunu önlüyor, oluşan çatlakları geçirmiyorlar.

Cinsel ilişki gebeliğe zararlı mıdır?

Gebeliğin ilk üç ayında doktorlar cinsel ilişkiye girmemeyi öneriyorlar.

Daha sonraki aylar için

bunu doktorunuzla konuşabilirsiniz.

Gebelik sırasında denize veya havuza girmenin zararı var mıdır?

Fazla yorulmamak şartıyla denize veya havuza girmenin hiçbir zararı yok.

Doğum sancısı neye benziyor?

Belli aralıklarla gidip gelen

ve gittikçe ritmikleşen bir sancı. Özellikle çok fazla kilolu olmayan kadınlar karınlarını elledikleri

takdirde yavaş

yavaş rahimde bir kasılma ve gevşeme olduğunu da hissedebilirler.

Su boşaldıktan kaç saat sonra doğum gerçekleşiyor?

12 saat içinde doğum sancısı başlar. Eğer sancı başlamıyorsa suni sancı verilebilir.

Su litrelerce mi boşalıyor?

Bardaktan boşanır gibi, birdenbire bol miktarda gelir su. Kadının bunu farketmemesi imkansızdır.

Doğum sancısı tutarsa sezaryen tehlikeli midir?

Hayır, hatta birçok kişi

doğum sancısı tuttuktan

sonra sezaryen yapılmasını ister.

Bir kadın kaç kere sezaryenle doğum yapabilir?

Sezaryenle doğum yapan kadınların daha sonraki doğumlarını da yüzde

90 oranında yine

sezaryenle yapmaları gerekiyor.

Ancak sezaryenle

üçden

fazla doğum yapılmamalıdır.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!