Güncelleme Tarihi:
Dörtbuçuk yaşında tepeden tırnağa deri döküntüsü olan bir çocuğun o yaşa kadar kendisine bakan anneanneden ayrıldığı anlaşılır. Babasının, anneannenin eve gelmesine izin vermediği ortaya çıkar. Çocuk anneannesiyle görüştükten sonra iyileşir. Psikosomatik hastalıklar, bir yetişkin hastalığı olarak düşünülse de verilen örnekte olduğu gibi çocuklarda da görülüyor. Araştırmalara göre, dünyada çocuk ve ergenlerde psikosomatik hastalıkların görülme oranı yüzde 30. Türkiye'de ise çocuk polikliniklerine getirilen çocukların yüzde 50'sinde görülüyor bu hastalık.
Pek çok insan, psikosomatik hastalıkların yetişkinlere özgü olduğunu düşünebilir. Oysa çocuklarda da görülüyor. Hem de yaygın olarak. Türkiye'de polikliniklere getirilen çocukların yüzde 50'sinde psikosomatik sorunlar tespit edilmiş.
Anne-babanın ve diğer kişilerin çocukta yarattığı sıkıntı, daha çok çocuğun gösterdiği karşıt tepki ile giderildiğinden, kompleks oluşturan duygular çocukta erişkinlerdeki gibi derin, köklü ve sürekli değil. Yine de çocukların da bilişsel ve duygusal sorunları olabiliyor. Örneğin anlatma zorlukları var. Duygulanımları da yaşlarına ve içinde bulundukları gelişim dönemine göre değişiyor. Bir duygudan diğerine geçiş hızlı olabiliyor. Ağlarken birden gülmeye başlayabiliyorlar. Altı yedi yaşına kadar soyut düşünce egemen olsa da hayatlarındaki değişiklikler travma yaratabiliyor. Bu travmalar ebeveynden birinin ölümünden okuldan atılmaya kadar çok çeşitli. Dayı ve dayıoğlu tarafından tecavüz edilen ve sakat bir de ağabeyi olan bir çocukta ‘‘bitkinlik sendromu’’ gözlenirken, trafik kazasında annesini, babasını, kardeşini ve sağ elini kaybetmiş bir çocuk, post travmatik stres bozukluğu yaşayabiliyor.
Prof. Dr. Rıdvan Cebiroğlu'nun ‘‘Çocuk ve Gençte Davranış Bozuklukları’’ adlı kitabında çocukta psikosomatik rahatsızlıkların nedenleri şöyle sıralanıyor: ‘‘Doğuştan aktif/tepkili ve pasif/edilgen olan çocuklar bulunduğu biliniyor. Titiz ve endişeli bir annenin çocuğu emzirmesi, çocuk aşırı tepkili ise ağlama ve huysuzlukla belli bir cevaba neden oluyor. İlk yedi yaşa kadar çevrenin tutumu çocukta bastırılmış, kızgınlıklara neden olarak bazı fizik kusurlar yaratıyor. Adi iştahsızlık, daha ciddi anoreksiya ve kabızlık, soluk tutmalar ve astımı andıran krizler sıklaşıyor.’’
ASTIM VE KOLİT YAYGIN
Zor doğum geçirmiş çocuklar, kronik hasta çocuklar, zeka özürlü ya da çok özürlü olan çocuklar, üç yaşında iken zor mizaçlı olan çocuklarda psikosomatik hastalıklara rastlanıyor. Bebekte dahi yeme içme bozukluğu görülebiliyor. Çocuklar arasında astım, kolit çok yaygın. Okul çocuklarında kusma ve karın ağrıları görülüyor. Amerikan Psikiyatri Derneği'nin yaptığı araştırmaya göre okul fobisi hem kız hem de erkek çocukta görülüyor. En çok ilkokul yıllarının başlangıcında 5-7 ve 11-17 yaşlar arasında ortaya çıkıyor. Raporlarda, bir çocuğun günde 60-70 kez kustuğu yazılı. Anoreksiya, bulimiya, cinsiyetinden memnun olmama, kendine zarar verme gibi rahatsızlıklar ise ergenlerde çok görülen psikosomatik rahatsızlıklar.
II. Psikosomatik-Psikoterapi Sempozyumu'nda ‘‘Çocukta psikosomatik hastalıklar’’ konusunda bir konuşma yapan Prof. Dr. Suna Taneli, okula gitmek istemedikleri zaman çocukların karınlarının ağrıdığını ya da ateşlerinin yükseldiğini söylüyor. Evde kaldıkları zaman bu şikayetlerinin geçtiğini anlatan Taneli, bazı hastalıkların yalnızca okul zamanında görüldüğünü, tatilde ortadan kalktığını hatırlatarak, çocukların ruh sağlığını tehdit eden olayları ise şöyle sıralıyor: Zor doğumla dünyaya gelmiş olma, kronik hastalıklar, üç yaşına kadar ritim kazanmamış olması (yeme, içme, uyku düzeninin kazanılmaması), genetik faktörler, ana-babanın geçirdiği ağır hastalıklar, geçim durumları, göç, kişilik bozuklukları, geçimsizlik, ceza alması, evden uzaklaşması, okul ve arkadaşları ile sorunları, kardeş ayrımı...
CİNSEL TACİZ YOK
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan Taneli'ye göre, pek konuşulmasa da öğretmen tacizi de çok. Çocuklar ise suçluluk duyguları içindeler... ‘‘Son yıllarda yakınmalar arttı. Olay mı arttı? Yoksa aile ve çocuklar bilinçlendi de mi böyle, bilemiyoruz. Tek bildiğimiz çocukların cinsel bilgi alması, ailelerin çocukları ile her şeyi konuşması, yabancılara karşı nasıl davranacakları, bedenlerini nasıl koruyacaklarının öğretilmesi gerektiği...’’ Organlarını yitiren çocuklar, ağır işlerde çalışan çocuklar, sokak çocukları, madde bağımlıları, okuldaki öfke, cinayetler... Prof. Taneli, Türkiye'de çocukları etkileyen faktörler içinde, televizyonda trafik kazalarının, şiddetin, intiharların abartılı bir şekilde verilmesini sayıyor. Psikososyal açıdan yardıma ihtiyacı olan çocuk ve gençler için danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor.
Duyguların aynası deri
Astım
Çocuk astımlarında ruhsal etkenlerin rolü olabiliyor. Aile ve çevresinde astımlı olmasının da etkisi görülebiliyor. Alerjiye bağlı olgularda bile annenin aşırı endişesi ve çocuğa düşkünlüğü krizleri sıklaştırabiliyor.
Kabızlık
Fiziki hiçbir neden bulunmayan sürekli kabızlık olgularında çocuğun bu durumdan yararlanıp yararlanmadığı (ikincil kazanç) saptanmasına bakılıyor. Böyle ise ayrı yemek, özel bakım, aşırı düşkünlük, okula göndermemek gibi ayrıcalıkların kaldırılması gerekiyor. Uzmanlar çocuğa aşırı ilaç verme, sık lavman ve tutkusal ilginin kaldırılmasını ve psikoterapi düşünülmesi gerektiğini söylüyorlar.
Sindirim sistemi bozukluğu
Sistemin üst veya alt ucunda aksamalar görülüyor. Bu aksamaların başında şişmanlık, anoreksiya, karın ağrısı ve kabızlık geliyor.
Şişmanlık
En önemli sorunlarından biri. Olguların çok azı iç salgı bozukluğuna bağlı. Çoğunluğun kaynağı ruhsal kabul ediliyor. Sürekli oral evrenin etkisinde olan ve bu karakteri ileri yaşlara kadar süren çocuklar iç güvensizlik sıkıntıları için oral doyum olarak besin almayı istiyor. Diyet çok kez başarısız kalıyor. Bu vakalarda diyet ve psikoterapinin birlikte uygulanması gerekiyor.
Ülserli kolitis
Çocukta daha seyrek görüldüğü tespit edilmiş. Zaman zaman diare veya kabızlık, kanama, iştah kaybı ve depresyonla birlikte görülen kronik bir hastalık. Mikrobik veya organik bir neden bulunamıyor. Bu çocukların büyümüş de küçülmüş gibi bir kişilikleri var. Obsesif-empülzif bir eğilim, az konuşmak ve tuvalete çıkmakta aşırı ilgi kişilik özelliklerinin başında geliyor. Bunlar anal ve önceki oral evrenin birçok niteliklerini taşıyorlar: Objeyi yutmak, yok etmek, saldırganlık... Bu duyguları sert üstbenle bastırıyorlar. Oysa sakin, kendinden emin, olgunmuş gibi görünüyorlar. Şiddetli bastırma bağırsak ucundan dejarj meydana getiriyor. Hastalık anne ve çevresinin ilgisini artırıyor. Çocuk büsbütün telaşlanıyor, hastalık artıyor. Gençlerde uzun süreli psikoterapi öneriliyor.
Deri hastalıkları
Psikiyatride deri duygusal durumun aynası gibi kabul ediliyor. Kızınca kıpkırmızı, korkunca yüzü bembeyaz olanlar çok sık. Sürekli stres deride çeşitli hastalıklara veya hastalığın artmasına ve sürmesine neden oluyor. Bu deri gösterileri, aşırı deri duyarlığı, kaşıntı, egzema, aşırı kızarma, terleme gibi çeşitli. Sağaltımda tıbbi yardım yanında çocuğun korku ve kızgınlığını boşaltacak psikoterapi yararlı oluyor.
Yeteri kadar çalışma yok
Psikosomatik hastalıklar şu alt gruplarda toplanıyor: Deri hastalıkları (egzema, saç ve kıl dökülmesi, sedef hastalığı, ürtiker, vetiligo); kas-kemik sistemi hastalıkları; dolaşım sistemi, kalp-damar hastalıkları (çarpıntı, kalp vurum sayısında artma ve azalma, paroksismal taşikardi, göğüs ağrısı, miyokard enfarktüsü, kan basıncında düşme ve yükselme); solunum sistemi hastalıkları (aşırı soluk alıp verme, bronşiyal artma); sindirim sistemi, mide-bağırsak hastalıkları (iştah kesilmesi, yemek yememe (anoreksiya), aşırı yeme (bulimiya), mide ülseri, kabızlık, spastik kolon); üriner sistem hastalıkları (adet düzensizliği, cinsel istekte azalma, erken boşalma, döl yolunda kasılma); iç salgı bezleri hastalıkları (hipertriodi, şeker) ve migren. Son yıllarda bu rahatsızlıklarda kayda değer bir artış söz konusu olup olmadığı yeteri kadar çalışma yapılamadığından bilinmiyor. Tek bilinen psikosomatik hastalıklara her sosyoekonomik düzeyde rastlanabildiği...