Güncelleme Tarihi:
Erje Ayden (Erce Aydıner) 1937’de İstanbul’da doğdu. Babası eski parlamenterlerden ve kontenjan senatörü; 1969 seçimlerinde Adalet Bakanlığı da yapan Hidayet Aydıner’di (1900-1973). Anne tarafından beşinci cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın akrabasıydı.
Tüm yaşamı bir gizem sisi içinde geçti. Liseyi bitirmeden Avrupa’ya gitti. Romanlarına inanırsak bir Avrupa ülkesinin istihbarat örgütüne girdi ve onlardan kaçmak zorunda kalınca Amerika’ya sığındı. 1961’den itibaren New York’ta fedailik, garsonluk, mezar kazıcılığı, dublörlük, aktörlük, galeri yöneticiliği derken yazarlığa bulaştı. Ülkenin önde gelen yazar, şair, eleştirmen, tiyatro ve sinema yıldızlarıyla dostluklar kurdu.
Yazar olarak adını bir Talat Sait Halman yazısından duydum. “Sokak İngilizcesiyle yazıyordu ama sürükleyici bir üslubu vardı”. Berkeley’deki gözde sahafım Serendipity’de kitaplarını görünce hepsini almış bir Erje Ayden tutkunu olmuştum. Gizemli bir platformda gelişen hüzünlü ama sürükleyici roman ve öyküler yazmıştı.
Onunla 2000’lerin başında Bedri Baykam sayesinde, bir telefon sohbetiyle tanıştım. Sıkı bir Fenerbahçeli’ydi, henüz biten FB-GS maçının sonucunu öğrenmek için aramıştı. New York ziyaretlerimde Morton Street’teki evine koşarak giderdim.
Amerikan vatandaşı olmamış, 1970’ten itibaren Türk vatandaşlığını da yitirmişti. Karizmatik, zeki, dikbaşlı, dirayetli ve nüktedandı. Pasaportu olmadığı için Türkiye’ye dönemiyordu. Kısa vadeli ve riskli işlerde çalışmış ve emekli olamamıştı. Bir sosyal güvencesi ve emekli maaşı da yoktu.
Yaşamının son on beş yılını maddi darboğazlarla savaşarak geçirdi. Akraba ve dostlarının maddi destekleriyle direniyordu. (Selçuk Altun’un onun en sadık destekçilerinden olduğunu söylerdi.) 2007’den itibaren ölümcül hastalıklarla boğuşmaya başladı. Önce yürüyemez oldu, sesi kısıldı, yazamıyor ve okuyamıyordu...
Dostluğumuz boyunca bana yüzlerce mektup yazdı. Edebiyat tarihine varsıl dipnotlardan mürekkep gönderilerinden bir kitap kotarır mıyım ikilemi içindeyim. (31 Mayıs 2009 tarihinde, ona kısa öz yaşamöyküsünü yazdırmıştım, onu İhsan Yılmaz’a emanet ediyorum.)
Telefonda son kez 5 Eylül 2013 akşamüstü görüştük. “Sonunda hepimiz öleceğiz. Ama savaşmadan da gitmemek lazım” demişti. 11 Ekim sabahı, kuzeni Ural Aydıner ölüm haberini iletti. Gece yarısına doğru, ölmeden önce, karısı Lisa’yı yanına çağırmış, “Ben ölüyorum. Türkçede bir söz vardır, ‘ölenle ölünmez’ diye, sen yaşamla savaşmaya devam edeceksin” demişti.
En ünlü yapıtı ‘İkinci Cadde’nin Çılgın Yeşili’, Türkiye’de müstehcenlikten yargılanıp, beraat etmişti. Ardında Beat kuşağıyla özdeşleştirilen iki düzine roman, öykü ve oyun bıraktı. Özyaşamöyküsel olanlarındaki karakterler ona “Türk” diye hitap ederlerdi. Erje Abi, o müthiş Türk, karısından bile sakladığı nice sırlarla gitti. Gizemli ve anlık yaşamanın keyfini son ana dek çıkararak...
* Erje Ayden’in Türkçede yayımlanan kitapları arasında; Doğan Kitap’tan ‘Ayrılık Acısı’, Sel Yayıncılık’tan ‘Goldberg Paşa’ ile ‘Sweetmilk Üçlemesi’, Piramid Yayınları’ndan ‘Erje Ayden Efsanesi’, ‘İkinci Caddenin Çılgın Yeşili’, ‘Matador’ ve ‘Hauptbahnhof’dan Bir Trene Bindim’ adlı eserleri yer alıyor.