Derleyen: Azize BERGİN
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2004 01:33
Kahvaltıda çocuklarıma çikolatalı kek verdiysem, benim suçum ne? Neden annelerine şikayet ediyorlar ki? Peki oyun oynarken hiç yorulmayan küçük kızlar, kazaklarını odalarına taşırken niye ‘kollarının koptuğunu’ söyleyip, duruyorlar? İşte bu soruların cevabını bilen baba yok!
Eğer çocuklu bir aile günü en az gürültü ve çekişme ile geçiştirmek istiyorsa, ebeveynler aile içi düzenin sağlanmasında aynı görüşleri paylaşmalıdırlar.Bu dediklerim sadece bir öneri olmaktan ileri gidemediği için de çocuklu evlerden gürültü patırtı hiç eksik olmaz. Karım ailenin sakin bir gün geçirmesi için kahvaltıda her şeyin yolunda gitmesi gerektiğini düşünür. Bize göre günün en önemli olayı kahvaltıdır. Bir süre önce, bir pazartesi sabahı karım beni saat altıda uyandırdı: ‘Çocukların kahvaltısını bugün sen hazırlayacaksın.’
‘Ama saat daha sabahın altısı, karıcığım.’
‘İyi ya...çocuklar okula gidecekler. Kahvaltı etmeye zamanları kalsın.’
Ben gene bir bahane ile yan çizmeye çalıştım. ‘Çocukların kahvaltıda ne
yemek isteyeceklerini bilemem ki...Yanlış bir şey yapmayayım’
‘Kahvaltının menüsünü yazdım. Al oku. Sonra işe koyul.’
Ben evin patronu olmadığıma göre, emirleri harfi harfine yerine getirmek zorundayım. Uyku sersemi mutfakta gezinip, kahvaltı için gerekli malzemeleri tezgahın üzerine sıraladım: Yumurta, sosis, peynir, yulaf gevreği falan...
Tam işe koyulmak üzereyken dört yaşındaki kızım mutfağa geldi.
‘Günaydın, babacık.’
‘Günaydın, tatlım. Kahvaltıda ne yemek istersin?’
‘Çikolatalı kek isterim.’
‘Kahvaltıda çikolatalı kek yenir mi?’ Bu soruyu sorarken, çikolatalı kekin de çocuklar için yararlı olabileceğini düşündüm. Dolaptaki keki çıkarıp bir dilim kestim. ‘Al, işte sana çikolatalı kek’ dedim. ‘Ama yanında içecek bir şey de gerekli.’ Kızıma bir bardak greyfurt suyu verdim. Öbür çocuklar da mutfağa gelip dört yaşındaki kardeşlerinin çikolatalı kek yediğini görünce onlar da kek yemek istediler. Böylece çocuklarım gayet neşeli bir hava içinde çikolatalı kek ile karınlarını doyurdular. Bu ilginç ve eğlenceli parti, karım mutfağın kapısında belirinceye kadar sürdü. Karım çocukların tabaklarındaki kekleri görünce kaşlarını çattı. ‘Sabah sabah çikolatalı kek mi yiyorsunuz? Bu, kimin fikriydi?’ Benim o sevimli, sevgili yavrularım bir ağızdan ‘Bunu bize babam verdi. Keki bize o yedirdi’ diye bağırdılar. Sonra sekiz yaşındaki kızım ekledi, ‘Halbuki biz yumurta ve yulaf gevreği yemek istiyorduk.’
Beş çocuk babası ünlü oyuncu Bill Cosby, evinde çocuklarıyla yaşadığı maceraları kendine özgü mizah üslubuyla anlatmaya devam ediyor. Babalar ve çocukları, dünyanın her köşesinde üç aşağı beş yukarı aynı sorunlarla karşılaşıyorlar.Durmadan ip atlar ama iş yapamazSekiz yaşındaki kızım kesinlikle hiçbir şey yapmaz. Aslında günümüzde babalar eskiye göre çok daha fazla sorumluluk üstleniyorlar. Buna karşılık çocukların aldıkları sorumluluklarda inanılmaz bir azalma var. Sekiz yaşındaki herhangi bir çocuğa verilen işleri neden yapmadığını sorun. Küçük şeytan hemen şu cevabı verecektir: ‘Ama yapamıyorum işte...Ben daha küçük bir çocuğum.’
Bu zavallı küçük yaratık, yarım saat hiç durmadan ip atlayabilmesine rağmen, ona verilen işlerin şu zayıf gövdesinin kaldıramayacağı kadar ağır olduğunu söyler. Bisikletine binip dağlara tırmanmaya hazır olan o küçük güçsüz yaratık, yere attığı ceketiyle kazağını odasına kadar taşıyacak gücü kendinde bulamaz. Bazen çocukların evde yollarını kaybetmemek için yürürken giyeceklerini oraya buraya fırlattıklarını düşünmekten kendimi alamıyorum.
Tanrı yasakladı Adem dinlemediBabalara bir sır vermek istiyorum: Çocuklarınız zıvanadan çıkıp da sizi çaresiz bıraktıkları zaman Tanrının bile çocuklarına hükmedemediğini düşünüp rahatlayabilirsiniz. Tanrı, ahreti, dünyayı, okyanusları ve tüm hayvanlar alemini yarattıktan sonra sıra Adem ile Havva’yı yaratmaya gelmişti. Ve de tanrının bu yeni çocuklarına söylediği ilk söz ‘Yapmayın’ oldu. Oysa hayvanlara Tanrının böyle bir uyarıda bulunmadığını biliyoruz . Canlıların en zekisine, en akıllısına, Tanrı ‘Yapma’ dedi. Adem, Tanrıya sordu: ‘Neyi yapmayayım?’
‘Yasak meyveyi yeme.’
‘Yasak meyve mi dediniz? Sahi mi? Nerede bu yasak meyve?’
Tanrı, filleri yarattıktan sonra neden canlı yaratma işine son vermediğini düşünerek, yasak meyvenin yerini söyledi. Bir süre sonra Tanrı, çocuklarının bir elmayı ikiye bölüp afiyetle yediklerini gördü.
‘O meyveyi yemeyin dememiş miydim?’
Adem hık mık etti.
‘O halde neden sözümü dinlemediniz?’
Adem, ‘Bilmem’ diye cevap verdi
‘Öyleyse defolun gidin buradan! ’
İşte baba- çocuk ilişkileri böylece başlamış oldu ve de temelde hiç bir şey değişmedi. Babalar, yasaklar, çocuklar yasaklananı yapmaktan zevk alırlar. Bunu neden yaptıkları sorulunca da birden beyinleri duruverir. Tanrı çocuklarını idare etmekte zorlandığına göre, kullarının bu işi kolayca becereceklerine nasıl inanabilirsiniz?
YARIN: YUFKA YÜREKLİLİK SENDROMU