Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2004 00:00
ÖNCEKİ yıllarda gazeteler Kurban Bayramı'nda 3, Şeker Bayramı'nda 2 gün çıkmazdı. Bu, gazetecilik mesleğinde bir centilmenlik anlaşmasıydı.Bayram günlerinde gazeteciler cemiyetleri her ilde kendi gazetelerini çıkarır, biraz ilan geliri elde ederdi. Gazeteciler de yılda 5 gün dinlenirdi. Gazeteler çıkmadığı için dünya yıkılsa kimsenin umurunda olmaz, günlük gerilimler yaşanmazdı. Bu güzel uygulamayı, bu centilmenlik anlaşmasını günün birinde Sabah Gazetesi bozuverdi. 5 günlük ilan gelirinden yoksun kalmamak için duyurdular: ‘‘Biz bu bayramda ve bundan sonrakilerde çıkıyoruz.’’ Kendilerine çok dil döküldü, ricalar edildi, ‘‘yapmayın, etmeyin, bu uygulamadan vazgeçin, çalışan gazetecilere saygı gösterin’’ denildi ama hiç umursamadılar. Sabah'ın çıktığı o bayram sonrasında bütün gazeteler ister istemez çıkmaya başladı. Şimdi bayramlarda da çalışıyoruz!* * *Bayramda çalışmak doğrusunu isterseniz rahat oluyor. Hele bu bayramda olduğu gibi siyaset tatile girdiyse, işimiz daha da kolay. Normal çalışma günlerine göre biz gazetecilerin trafiği çok daha hafif. Örneğin telefonlar çalmıyor. Herkes tatilde, dinlenmede olduğu için arayan pek yok. Faks gelmiyor, bilgisayar mesajları çok az. Gündemde Konya'da çöken apartman dışında fazla
haber yok.Üç günden beri rahatız. O kadar ki, dün bizim gazetenin Ankara bürosu olarak topluca öğle yemeğine çıkma fırsatı bulduk. Bizim için ‘‘zaman açısından’’ bir lükstü. Oturduk, doya doya sohbet ettik, büroya saat 15.00 dolaylarında gelebildik. Böyle bir lüksü normal günlerde yaşamak bizler için asla mümkün olmaz. Normal bir iş gününde bizim gazeteden 12 arkadaş öğle yemeğine çıkacağız, şaraplarımızı yudumlayıp rahatça sohbet edeceğiz! Mümkün değil!..Çünkü öğle saatleri -cumartesi ve pazar günleri dahil- biz gazeteciler için en yoğun haber ve yazı zamanıdır. Bazen büronun penceresinden bakıp öğle tatiline girmiş, ortalıkta gezinen insanları görür ve onlara imreniriz. Dışarıda geziyorlar, alışveriş yapıyorlar, buluşuyorlar, laflıyorlar.Biz gazeteciler ise o saatlerde haber ve yazı peşindeyiz. Sabah ilk iş olarak gazeteleri okumuşuz, haber toplantısı yapılmış. Gündem öğle saatlerinde iyice belli olmuş. Telefonlar çalıyor, gelen giden başlıyor, faks çalışıyor, ajansları okuyoruz... Ve örneğin ben, o saatlerde yazı konusunu kafamda oluşturmaya, ya da aramaya başlıyorum. Gerilim başlıyor. Bu süreç saatler alıyor. Sonunda onca koşturmaca, telaş ve patırtı arasında yazı yazılıyor ve öğle saatlerinde başlayan ‘‘doğum’’ olayı akşama doğru belirsiz bir saatte gerçekleşiyor! Böyle dini bayram günlerinde insan yine de geçmişi özlüyor. Yılda toplam 5 gün bayram tatilini sırf ilan geliri azalmasın diye bize çok gören Sabah Gazetesi'nin eski sahip ve yöneticilerini, aslında her bayram ‘‘kutlamak’’ gerekiyor! İnşallah fazladan kazandıkları paranın hayrını görmüşlerdir. Pek görmediler ya, neyse!SUUDİ REZALETİAdına Suudi Arabistan denilen o sorumsuz ülkeye her yıl yüz binlerce kişi hacı olmaya gider... Ve her yıl birkaç yüz Müslüman, Suudi yetkililerin laçkalığı ve ihmali nedeniyle oralarda yanarak, ezilerek, sıkışarak can verir. Bir yıl İranlı hacılar Kábe'yi basar. Bir başka yıl köprü çöker. Sonra insanlar tünelde sıkışır. Şeytan taşlarken izdiham olur. Sonuç: Her yıl bir katliam.Cenazeler ülkelerine gönderilmez. Oralarda rastgele ve topluca gömülürler. Mezarları bile belli değildir, çünkü Suudilerin Vehhabi mezhebinde mezar, mezar yeri ve mezar taşı yoktur!Bu katliamlar nedeniyle hiçbir ülke Suudi Arabistan'dan, ölen vatandaşlarının hesabını -her nedense- sormaz, soramaz.Ölen ölmüştür, kalan sağlar bizimdir! Bir ülke düşünün ki, kendi sorumluluğu altında olan hacıların hemen her yıl kendi sorumsuzluğu ve önlem almaması nedeniyle topluca ölmelerine neden olur!..Görüntüde şeriatla yönetilen, ancak şeyhleri, prensleri ve tüm üst düzey yetkilileri yurtdışında her türlü alkol, kadın ve kumar olayının ta göbeğinde olan bir ülkenin laçkalığı ve sorumsuzluğu, bu yıl da yapacağını yaptı! Allah ölenlere rahmet eylesin, Suudi yönetimine bir parça sorumluluk ihsan etsin!
button